12 Temmuz 2022 Salı

Yok olmuş bir dini topluluk Şemsiler

 


Yok olmuş bir dini topluluk Şemsiler
Mardin, kitabi dinlerin hakim olduğu bir merkez olduğu kadar aynı zamanda Mezopotamya’nın uzun süre ayakta kalmayı başaran son pagan topluluğunun da meskenidir. “Güneşe tapanlar” olarak adlandırılaran Şemsiler, yüzyıllar boyu Mardin’de varlık göstermişlerdir. Adları, Semitik dillerde güneş anlamına gelen şemeş ya da şemsten gelir. Tarıma dayalı bir hayat sürdüren Mezopotamya topluluklarının inanç sisteminde güneşin böylesine merkezi bir yere sahip olması çok normaldir. Şemsilerin temel günlük ibadeti, güneşi temsil eden bir heykelin bulunduğu tapınaklarında günde üç kez dua etmek olarak anlatılır.
Hristiyanlar ve Yahudilerin aksine, Osmanlı devletinin Ehl-i Kitap olarak kabul etmediği Şemsiler, 18. ve 19. yüzyıllarda kitabi dinlerden birini seçmeleri için zorlanmışlardır. Bu baskı sadece Osmanlı devletinden değil bölgedeki Hristiyan cemaatlerinden de gelmiştir. Bazı kaynaklar, Şemsilerin baskı nedeniyle Hristiyanlığa geçtiğini ancak bu geçişin göstermelik olduğunu ve Şemsilerin pagan inançlarını gizlice sürdürdüklerini yazar. Bu baskı ve dışlanmışlık, Şemsilerin
kendilerini diğer cemaatlerden fiziki olarak da ayırmalarının sebebi olarak görülür. Mardin genelinde farklı cemaatler beraber yaşarlarken, Şemsiler, Mardin’in güneydoğu ucunda bir mahalleyi (Şemsiyye Mahallesi, günümüzde Babussor/ Savurkapı) kendilerine mesken tutmuşlardır. 1837 yılında, Mardin şehir merkezinde iki yüz elli hanede 1.250 Şemsi yaşadığı kayıtlara geçmiştir. Burada kısaca not etmek isteriz ki Mardin’de heterojen yapının görülmediği bir diğer mahalle de Yahudi mahallesidir.
Bölgeyi Katolikleştirmek için Vatikan tarafından buraya gönderilen iki İtalyan Katolik rahipten biri olan Giuseppe Campanile (1762-1835) bölgenin tarihini kağıda döktüğü eserinde (1818), Mardin’deki Şemsilerden de bahseder, ibadetlerine ve günlük yaşantılarına ışık tutar. Campanile, güneşe tapan Şemsilerin gün doğumunda üç kere yere eğildiklerini anlatır. Campanile’ye göre, Şemsiler yılda üç kez bir araya gelirler. Bu törende, hamurdan kuzu şeklinde bir heykel yapılır ve baş kısmı örtülerek kalay bir leğenin içine yerleştirilir. Heykeli öperek ve önünde yere eğilerek bir tür ibadet gerçekleştirirler. Şemsilerin bir dini kitabı yoktur. Campanile’nin not ettiği Şemsi pratiklerinden bir diğeri de Şemsilerin günahların kıllara takıldığına inandıkları için ölülerinin saç ve sakallarını kesmeleridir. Ayrıca, ölünün avcuna öbür dünyaya geçişini sağlamak için altın para koyarlar. Bu ritüel, Roma ve Yunan kültürlerinde canlılar dünyası ile ölüler dünyasını ayıran nehirden geçmek için kayıkçıya verilmek üzere ölünün gözleri üzerine konan sikkelerle aynı anlamı taşıyor olmalı.
Campanile’nin eseri, yukarıda bahsettiğimiz sosyal dinamiklerle ilgili de önemli bilgiler içerir. Campanile, Şemsilerin Hristiyanlar tarafından günah çıkarmaya ve vaftiz olmaya zorlandığını anlatır. Şemsiler, belki de topluluklarını korumak için sadece grup içinde evlenirler ve farklı cemaatlerin Şemsi kadınlarla evlenme isteğini geri çevirirler. Campanile, Şemsi kadınların giydikleri beyaz palto ile tanındıklarını ve Şemsilerin kendi mahallelerinde yoksulluk içinde yaşadıklarını da ekler. Günümüzde, Mardin’de hiç Şemsi kalmamış olmasına rağmen geride bıraktıkları izleri hâlâ takip edebilirsiniz. Bir zamanlar Şemsilerin oturduğu mahallede giriş kapıları doğuya, yani güneşe, dönük evlerin giriş kapılarının üzerindeki güneş motifleridir, bunun en güzel örneği.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder