6 Mart 2020 Cuma

Şarhöyük Kazısı



Pitbull ile bu iskelet ne alaka değil mi :) Ya işte böyle daha çok şey var mesala bu köpekler kimler ile birlikte At üstünde dünyayı dolandı ve bu köpeklerin atası ne idi.Bu köpeklerin atası ve bulundukları coğrafyaları da kitaba kalsın diyelim.








Şarhöyük Kazısı

 ŞARHÖYÜK -DORYLAION

Eskişehir ili, Eski ve Orta çağlarda Yunanca Dorylaion, Latince Dorylaeum ismi ile tanınan bir kentti. 19. yüzyılda birçok gezgin ve bilim adamının bu bölgeye yaptıkları gezi ve araştırmalar sonucunda, Eskişehir il merkezinin 3 km kuzeydoğusunda, Porsuk Nehri (Tembris) ile yan kolu Sarısu (Batys) arasında kalan geniş ovanın güney kenarında yer alan Şarhöyük ören yerinin, antik Dorylaion kentinin merkezi olduğu saptanmıştır.

Şarhöyük, Orta Anadolu’nun orta büyüklükteki, sayılı höyüklerinden biridir. Ovadan yüksekliği 17 metre, çapı 450 metre, çevresi 1800 metredir. Eskişehir ovasında en yüksek rakımlı, en büyük höyüktür. Höyüğü çevreleyen bir Aşağı Şehir ve höyüğün batısında Nekropol (mezarlık) alanı bulunmaktadır. Hem Eskişehir'in hem de Frigya Bölgesi’nin yerleşim tarihine ışık tutması bakımından buradaki arkeolojik kazılar son derece önemlidir.


Höyükte 1989 yılında gerçekleştirilen yüzey araştırmasını takiben aynı yıl Prof. Dr. A. Muhibbe DARGA’nın başkanlığında başlayan ve 1989-2003 yılları arasında gerçekleştirilen  kazı çalışmalarına 2005-2012 yılları arasında Prof. Dr. Taciser SİVAS’ın başkanlığında devam edilmiştir. 20.05.2013 tarihinde Prof. Dr. Taciser SİVAS’ın aramızdan ayrılması üzerine Şarhöyük Kazı çalışmaları 2013 sezonundan itibaren Eskişehir Müzesi Müdürlüğü’nün başkanlığında,  Doç. Dr. Hakan SİVAS’ın katılımıyla sürdürülmektedir. Çalışmalar Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü ve Anadolu Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu Başkanlığı’nın maddi ve lojistik destekleri ile sürdürülmektedir. Bugüne kadar yapılan kazılarda höyükte İlk Tunç Çağı, Hitit, Frig, Klasik, Helenistik, Roma, Bizans, Osmanlı kültürlerinin varlığı saptanmıştır.

Şimdiye kadar höyükte başlıca 4 alanda kazı çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Höyüğün zirve kesiminde bulunan açma olan A Alanında Bizans ve Helenistik dönem tabakaları; batı kesimde B Alanında Helenistik ve Roma tabakaları ile Orta ve Geç Frig tabakaları; zirvenin güneybatı ve güney kesiminde Bizans, Roma ve Helenistik tabakalar ortaya çıkartılmıştır. Güney yamaçta ise Hitit tabakaları araştırılmıştır. Ayrıca Roma ve Bizans dönemlerinde yerleşildiği anlaşılan höyüğün güneyinde yer alan Aşağı Şehir’de küçük sondajlar yapılmış, höyüğün yaklaşık 900 m batısında yer alan Nekropol açmasında Geç Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait mezarlar ortaya çıkartılmıştır.


Höyüğün zirve kesiminde güney ve güneybatıda sürdürülen kazılarda uydu ve hava fotoğraflarından planı anlaşılan, büyük bir kısmı 19. yüzyılın sonlarında İstanbul-Bağdat demiryolu yapımı sırasında temel seviyesine kadar sökülen Bizans dönemine ait surun sadece yarım daire biçimli kule ile güçlendirilmiş sur bedeninden geriye kalan küçük bir bölümü ve içi beyaz renkli harç ile dolu temel çukurları ortaya çıkartılmıştır.



Sur içinde Orta Bizans Dönemi’ne tarihlenen, bazilika planlı bir kilisenin yine demiryolu yapımı sırasında taşları sökülen 1 m. kalınlığında duvarlarına ait temel çukurları gün ışığına çıkartılmıştır.  Kilise içinde temel çukurlarının arasında yüksek statüdeki kişilere ait olabilecek 20’nin üzerinde taş veya tuğla mezar ortaya çıkartılmıştır. Doğu-batı doğrultulu mezarlarda ele geçen bronz haç, bilezik ve kemer tokası gibi buluntuların yanı sıra Nikephoros II Phokas’a (M.S. 963–969) ait iki bronz sikke mezarların tarihlemesi için önemli buluntulardır.

Höyükte üç ayrı alanda (A, B, C Alanları) Roma dönemi şehrinin sadece küçük bir bölümü saptanabilmiştir. Batı ve kuzeybatı kesimde yürütülen çalışmalarda çok zayıf Roma mimari buluntuları ortaya çıkartılmıştır. Bunlar, sıkıştırılmış toprak tabanlar ile içinde ocaklar ve bazıları Helenistik tabakaya kadar inen silo çukurları bulunan açık alanlardan oluşmaktadır. Höyüğün batısında bulunan nekropol alanında da Roma mezarları saptanmıştır. Roma yerleşmesi ve nekropolden çıkan buluntular incelendiğinde M.S. erken 1. ve 5. yüzyıllar arasında az çok zengin bir Anadolu halkının burada ikamet etmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Şarhöyük’te zirvenin batı ve kuzey kesimlerinde (A ve B Alanı) yapılan kazılarda Helenistik mahalle kompleksleri ortaya çıkartılmıştır. Bu kompleksler taş temelli kerpiç duvarlı evler ile uzun, dar depo mekânlarından oluşmaktadır. Şimdiye kadar iki yapı evresi (IIIB Erken evre ve IIIA Geç Evre) ayrılabilmiştir. Bu iki evrenin çanak çömlek, pişmiş toprak kandiller ve birkaç bronz sikke yardımıyla M.Ö. 3. yüzyılın başları ile M.Ö. 2. yüzyılın sonu arasına tarihlenmektedir. Helenistik dönemin tipik mallarını oluşturan kalıp yapımı kaseler (Megara kaseleri) ve Batı Yamacı çanak çömleklerine ait güzel örneklerle birlikte bölgenin Frig dönemine geri giden gri renkli çanak çömlek parçaları, pişmiş toprak dokuma tezgâhı ağırlıkları, ağırşaklar, kemik deliciler, kemik iğneler, kemik saplar ve demir bıçak ele geçirilmiştir.

Batı açmasının (B Alanı) Helenistik tabakası altında Geç Frig (M.Ö. 550-334) ve Orta Frig (M.Ö. 800-550) dönemlerine ait kalıntılar küçük alanlarda açığa çıkarıldı. Bunlar höyükteki Demir Çağı tabakasını temsil ederler. Geç-Orta Frig tabakaları çanak çömlekleri genellikle gri mallar ve basit günlük kaplardan oluşmaktadır. Diğer taraftan yüksek kaliteli ithal malzeme olarak Lydia malları (mermer desenli boyalı kaplar, Lydionlar ve lekythoslar), Güneybatı Anadolu kırmızı üzerine siyah çanak çömlekler ve Attika ince malları (siyah figür ve siyah parlak astarlı çanak çömlekler) da ele geçirilmiştir. Ayrıca bir bronz fibula, Paleo-Frigçe yazıtlı pişmiş toprak mühür, bir terracotta figürin başı ve Frigçe grafittili bir grup çanak çömlek parçası Frig dönemine ait diğer buluntulardır.

Höyüğün güney yamacına açılan büyük açmada (D Alanı: S27/28; T27/28;U26/27/28; V26/27, W26 Plankareleri) M.Ö. 15. yüzyıl ile M.Ö. 13. yüzyıl arasına tarihlenen Hitit yerleşimlerine ait kalıntılar ortaya çıkartılmıştır.  En geç tabakada (M.Ö. 13. yüzyıl) üç odalı bir kerpiç ev ve açık avlu yer almaktadır. Avluda dikdörtgen planlı bir ocak, toprağa açılmış silindir biçiminde silo çukurları ile silindir biçiminde derin çukura taştan inşa edilen büyük yuvarlak planlı depo yapısı/tahıl silosu ortaya çıkartılmıştır. Avluda ele geçirilen çok sayıda pişmiş ve pişmemiş toprak dokuma tezgah ağırlığı, buradaki dokuma faaliyetlerini gösterir. Çoğunluğu avludan ele geçirilen mutfak kaplarına ait çanak çömlek parçaları ise Boğazköy buluntuları ile benzerdir.

Açmanın batı kesiminde daha alt tabakada M.Ö. 15. yüzyıla tarihlenen bir taş temelli kerpiç duvarlı küçük ev ile içinde ocaklar, fırınlar, öğütme taşları, ezgi taşları bulunan ahşap direklerle desteklenen sundurmalı açık avlu ortaya çıkartılmıştır. Ayrıca çeşitli Hitit çanak çömlekleri, bronz iğne ve bilezikler, pişmiş toprak bullalar, kemik objeler, çok sayıda pişmiş toprak tezgah ağırlığı ve ağırşaklar yerleşmede ele geçirilmiştir. Şarhöyük/Dorylaion’un Hititçe adı henüz tespit edilememiştir. Ancak bir çukur içinden bulunan M.Ö. 13. yüzyıla tarihlenen bir pişmiş toprak Luwice hiyeroglif yazılı bulla, şehrin Hitit başkenti Hattuşa’da (Boğazköy) yaşayan Hitit Büyük kralının oğlu ya da çok yakın akrabası bir soylu tarafından yönetildiğini göstermektedir. Şarhöyük, Hitit egemenliğinin bugün için bilinen en batı ucudur.

Höyükte henüz İlk Tunç Çağı tabakalarına ulaşılamamıştır. Bununla birlikte, yüzey malzemesinin yanı sıra özellikle batı açmalarında Helenistik ve Frig tabakaları kazılırken dolgu toprak ve çukurların içinden çok sayıda karakteristik çanak çömlek parçaları, pişmiş toprak kadın ve boğa-koç figürinleri ile ağırşaklardan oluşan İTÇ I-III dönemine ait çeşitli buluntular ele geçmiştir.

Nekropolde devam eden çalışmalar, burasının şimdilik Geç Helenistik dönemden Bizans dönemine kadar sürekli mezarlık alanı olarak kullanıldığını göstermiştir. Taş sandık, tuğla, pişmiş toprak lahit ve oda mezarlardan oluşan farklı mezar tiplerinin saptandığı nekropolde, mezarlara inhumasyon gömü yanında Geç Helenistik ve Roma dönemine tarihlenen mezarlarda kremasyon gömünün yaygın olarak uygulandığı görülmüştür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder