7 Haziran 2020 Pazar

O zamanın doktorları bazı ilaçlan ağız yolunun dışında vücuda ithal etmenin çarelerini aramışlar ve bunun için bazı aletler bulmuş­ lardır. Örneğin anahtar denilen, kamıştan, bakırdan veya bronzdan bir boru ile gözlere, kulağa, buma, kadın ve erkek cinsel organları­ na ilaç akıtılıyor. Kamıştan yine boru şeklinde bir aletle, ilaç evvela içine emiliyor, sonra da hastanın kulağına, bumuna üfleniyor. Kumaşla kaplanan bir alet de hastanın makatına sokuluyor ki, bu da ihtimal ilacın bir an evvel gitmesini sağlamak amacıyladır. Bu ilaç­ larla birlikte bazı jimnastik hareketlerinin de faydalı olacağı belirtilmiştir. Örneğin hasta yatağa yatacak veya doktor hastayı ayakları üstünde tutacak veya diz çöktürecektir. Karın ağrısı olan bir hasta, başı aşağıya ayakları yukarı gelmek üzere kaldırılıyor. Bazı olaylarda masaj yapıldığını, özellikle yağlanmak suretiyle yukardan aşağıya ayaklara masaj yapıldığını öğreniyoruz.













Eski Mezopotamyalılar ilaç yapımı için bugünkü gibi bitkilerden, madenlerden, hayvani maddelerden bol bol yararlanmışlardır.
Hurma, selvi, çam, çınar, şimşir, söğüt, zeytin, incir, badem, elma, armut gibi çeşitli ağaçlar, nane, çilek, defne, meyan kökü, kamış , saz, safran, hardal, hindi bağı , salatalık, sarmısak, soğan, pırasa, turp, semizotu, gül, arpa, buğday, susam, fasulye gibi bitkiler ilaç yapımında kullanılmıştır. Bu bitkilerin sadece bazı kısımlarından yararlanılmıştır: Kökü, sapı, derisi, kabuğu , reçinesi, sakızı, filizleri, dalları, çi­çekleri, usaresi , kozalağı, tohumu vs . gibi . Öte yandan sığır, san sı­ğır, domuz, koyun, keçi, eşek, köpek, yılan, kaplumbağa, sazan balı­ğı, yengeç, an , devekuşu , kuğu, şahin, mağara kuşu, akbaba, kartal,karga, baykuş, tavuk, güvercin, keklik, kırlangıç gibi hayvanlar da
ilaç kaynağı olarak kullanılmıştır. Bu hayvanların belirli yerleri kullanılıyordu: Domuzun başı, farenin dili, tilki ve aslanın tüyü, geyiğin boynuzu, san ineğin kulağı, gazalin derisi , sığır ve domuzun eti , in
san ve hayvan kemikleri, domuz ve karayılan yağı, beyaz ineğin sü­tü , sığır ve koyunun böbreği, tavuğun gözü ve kanı, akbaba ve baykuşun kanadı, kaplumbağa kabuğu, arının balı gibi. Bal ilaçlarda oldukça önemli bir unsur sayılmaktadır. Babil eczanelerinde madenlerde yer almıştır. Alçı, kireç, dağ taşı, kükürt, şap (bunların çoğu Mı­sır'dan geliyordu) , bakır, sert bakır tozu, tuz, dağ tuzu, san veya baş­ka renk çamur, nehir kumu ve nihayet her şeyde kullanılan su...
Bu maddelerin hepsi olduğu gibi değil, bazı değişimlere uğratı­larak kullanılmıştır. Bitkisel maddeler kurutulmuş, ufaltılmış veya öğütülmüştür. Suda eritilmiş , süzülmüş, tasfiye edilmiş veya kaynatılmıştır. Eğer kuru ise sulandırılmış , birkaç madde birbirine karıştı­rılmış , genellikle soğuk, bazen de sıcak olarak alınmıştır. Kullanılacak miktarlar reçetelerde bildirilmiyor. Herhalde eczacının kendisine bırakılmıştır. Bazen katı maddelerden kaç adet, kaç mine, kaç şegel (yani bizim gramlar gibi), sulu şeylerden kaç sila (litre gibi) alı­nacağı yazılmıştır. Hazırlanan ilaçlar genellikle gece veya güneş doğmadan uygulanmaktaydı. Bunlar ya haricen sürülür veya dahilen alınırdı. Bazı maddeler vücuda sürülür veya onunla yıkanırdı. Bazı ilaçların bir ila üç kez içilmesi yazılıyor. Bu tedavi üç günden yedi güne kadar devam ediyor. Bazı hastalıklarda su zararlı görülerek içilmemesi tavsiye ediliyor. Bu eski reçetelerden birkaç örnek:
1 ) Başın ateşli olması halinde yarım sila hardal dövmeli, elenmeli, kassa ile yoğrulmalı, bu hastanın başına sürülüp bağlanmalı, üç gün çıkarılmamalıdır.
2) Balgam çıkaran öksürüğe karşı birçok reçete vardı. Bunlardan birinde ismi anlaşılmayan bir bitki tohumundan söz ediliyor:
"Tohum kurutulup kaynatılacak ve soğuk olarak içirilecek veya asallu tuzundan ağza alınacak arkasından su ile yutulacak, güneş otu , ince bira, bal ve yağ ile ovulacak, hastaya tadına baktırmadan
diline konacak, bira ile soğuk olarak içirilecek, bundan sonra bir tüyle hasta kusturulacak. Sonra hasta, bal ve kaymakla ekmek yiyip şarap içebilir."
  Kusma ve mide hastalıklarında sütle kür yapmayı ve sıkı bir perhizin fayda verdiğini fark etmişlerdi


O zamanın doktorları bazı ilaçlan ağız yolunun dışında vücuda ithal etmenin çarelerini aramışlar ve bunun için bazı aletler bulmuş­ lardır. Örneğin anahtar denilen, kamıştan, bakırdan veya bronzdan
bir boru ile gözlere, kulağa, buma, kadın ve erkek cinsel organları­ na ilaç akıtılıyor. Kamıştan yine boru şeklinde bir aletle, ilaç evvela içine emiliyor, sonra da hastanın kulağına, bumuna üfleniyor.
Kumaşla kaplanan bir alet de hastanın makatına sokuluyor ki, bu da ihtimal ilacın bir an evvel gitmesini sağlamak amacıyladır. Bu ilaç­larla birlikte bazı jimnastik hareketlerinin de faydalı olacağı belirtilmiştir. Örneğin hasta yatağa yatacak veya doktor hastayı ayakları üstünde tutacak veya diz çöktürecektir. Karın ağrısı olan bir hasta, başı aşağıya ayakları yukarı gelmek üzere kaldırılıyor. Bazı
olaylarda masaj yapıldığını, özellikle yağlanmak suretiyle yukardan aşağıya ayaklara masaj yapıldığını öğreniyoruz.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder