17 Ekim 2020 Cumartesi

ERKEĞİNE İSYAN EDEN KADINLARIN HİKAYESİ : LİLİTH YARADILIŞ ANLATISI

 



ERKEĞİNE İSYAN EDEN KADINLARIN HİKAYESİ : LİLİTH YARADILIŞ ANLATISI
Hrıstiyan toplumunda yaygın olarak bilinmesine karşın İslam toplumunda pek bilinmeyen Lilith ile insanlığın anası Havva anlatısı aslında kadının özgül kimliğine tek tanrılı dinlerinin yakıştırdığı ahlakın karşıt kutuplarını simgeleyen birer mitolojik figür niteliğindedir. Havva olması gereken iken Lilith ise tek tanrılı dinlerin lanetlediği kadındır. Tek tanrılı dinlerin kutsal kitaplarında “yaratılış” anlatıları, ilk kadın olarak Havva’dan bahsetse de, kutsal kitapları etkilediği düşünülen başka birçok mit, Adem’e eş olarak Havva’dan önce yaratılmış Lilith adında başka bir kadından daha söz eder. Bu kadının ismi Lİlithdir. Birçoğunuzun bu Lilith efsanesini bildiğinizden eminim ama gene de bilmeyenler için Anunnaki ve Sümer tanrıları grubumuzda kısaca özetleyelim.
Tanrı ilk insanı yarattığında şöyle konuştu: ‘İnsanın yalnız olması iyi bir şey değil.’ Ve ona topraktan bir eş yarattı, ona benzeyen, adı Lilith olan. Kısa süre sonra birbirleriyle kavga etmeye başladılar: Kadın erkeğe: ‘Ben senin altında yatmak istemiyorum.’ Ve erkek: ‘Ben senin altında değil üstünde yatmak istiyorum; çünkü sen altta kalan olmayı hak ediyorsun ve ben üstün olmayı hak ediyorum.’ Kadın: ‘ Biz eşitiz; çünkü ikimiz de topraktan yaratıldık.’ Birbirlerini anlamayı ret ettiler. Lilith, Tanrı’nın o özel ismini telaffuz etti ve dünyanın göğüne doğru yükseldi. Adem yaratıcısına seslendi: ‘...bana verdiğin kadın benden kaçtı!’ Tanrı, Lilith’in peşinden üç melek gönderdi. (...) şöyle konuştu: ‘Geri dönmek istediği takdirde, tamam; ama istemezse, her gün yüz oğlunun ölümüne şahit olmayı göze almalıdır.’ Melekler kadını bulup Tanrı’nın sözlerini ilettiler. Ama o geri dönmek istemedi. ‘Seni denizde boğacağız!’ dediler. Kadın: ‘Beni yalnız bırakın; çünkü ben çocukları zayıf düşürmekten başka bir işe yaramam: erkek çocukları doğumlarından sekizinci günlerine, kız çocuklarını ise doğumlarından yirminci günlerine kadar gözetmem emredildi.’ (...) böylece kadın günbegün şeytanlarından yüz tanesinin ölmesini göze aldı.
Tek tanrılı dinlerde ki anlatıda Lilith, Adem gibi topraktan yaratılmış ve bu yüzden Ademe hizmet etmeyi kabul etmemiştir. İsyanından dolayı yeryüzüne sürülmüş ve insanlığın başına bela olmuştur. Şeytanla iş birliği yapmaya başlamış ve yeni doğmuş çocukları öldürmeyi kendine misyon olarak seçmiştir.
Şimdi bu efsanenin nereden türediğine bakalım. Lilith efsanesini anlamak için öncelikle MÖ 2000 yılına gitmek gerek çünkü bu tarihlerden kalma bir tablette ki efsanede Lilith ismi karşımıza çıkıyor. Hazırsanız, hemen, Antik çağ uygarlıkları üyeleri olarak bu tablette yazanlara birlikte bakalım.
Herşey var olmaya başladığında bir Huluppu ağacı Fırat nehri kıyılarında kök salmıştı. İnanna (Sümerlerin bereket tanrıçası olur kendisi) hluppu ağacını görür ve onu nehirin kıyısından çekerek “Bu ağacı Uruk’a götüreceğim ve kutsal bahçeme dikeceğim’ der. İnanna, ağaç ile elleriyle ilgilendi, yıllar geçti ve ağaç kalınlaştı. Fakat efsaneye bu evcilleşmeyen bir yılan yuvasını huluppu ağacının köklerine kurdu. Bu yetmezmiş gibi ağacın dallarında Anzu Kuşu kuluçkaya yattı. Ve gövdesinde karanlık bakire LİLİTH evini inşa etti. İnanna bu durum karşısında ağlamaya başladı ve erkek kardeşi Utu’yu yardıma çağırdı. (Bu arada Utu güneş tanrısıdır). Utu İnanna’ya yardım etmek istemedi. İnanna’da Sümerlerin büyük kahramanı Gılgamış’tan yardım istedi. Cesur bir savaşcı olan Gılgamış hemen İnanna’nın yardımına koşar. Bronz baltasını savurdu ve evcilleşmeyen yılanı öldürdü. Anzu Kuş yavrularıyla dağlara uçtu ve “LİLİTH” evini yıkarak vahşi, ıssız yerlere kaçtı. O zaman Gılgamış Huluppu ağacının köklerini gevşetti. Hal böyle olunca Gılgamış Huluppu ağacının köklerini gevşetti ve şehrin erkekleri (oğulları yazar tablette) ağacın dallarını kestiler. Daha sonra Gılgamış ağactan bir taht oydu ve daha sonra ise İnanna’ya bir yatak oydu. İnanna ise ağacın köklerinen bir pukku yaptı ve ağaçın taçlarından bir mukku yaptı Uruk kahramanı Gılgamış için.
Dini metinlerde var olan bir karakterin kökenini bulmak ve bu gün ki anlamının neden bu şekilde olduğunu çözebilmek için bu karakterin en eski metinlerde ki yerini bulmak gerek. Bizde sizlerle beraber tam 4000 bin yıl önceki Lilith ismine bir tablette rastladık. Fakat tablette Lilith’in evinin yıkıldığı için vahşi yerlere kaçtığından bahsetmekte ve Lilith’in evi olarak bahsi geçen bu ağaçta ayrıca bir yılanın var olduğu yani Lilithle özdeşleştirildiğini görüyoruz. İlğinç bir nokta Lilith ve yılan tek birbiriyle özdeşleştirilmişken özellikle ikisinin de vahşiliğinden ve ehlileşmediklerinden bahsediliyor. Günümüzde ki Lilith inancında ki olduğu gibi ortada bir itaatsizlik var. Yani gene sosyalleşmek yerine kendi bildiğini okuyor ve kimseye boyun eğmiyor.
En eski metni bulup benzerlikleri gördük fakat bu Lilith kelimesi ne demek. Sümerlerde ki anlamı ne buna da bakmamız gerek ve onların inançlarında ne anlama geliyor. Barbara G. Walker, Lilith’in etimolojisini, Lotus anlamına gelen Sümer-Babil kökenli “lilu” kelimesine bağlamaktadır. Böylece Lilith’i, tüm anlatılarda ve betimlemelerde ilişkili olduğu görülecek olan “ağaç” motifiyle ve Mısır-Hindistan’ın Lotus tanrıçalarıyla ilişkilendirmek mümkün olmaktadır. Prof. S. Kramer açıklamalarında, Lilith’i Musevi efsanesindeki karakterle ilişkilendirmekte; Sümer dilinde “ki.sikil.lil.la” olarak geçtiğini, “ki.sikil”in genç kız; “lil”in hava, ruh anlamına geldiğini; böylece “Lilith”in hava, ruh anlamını verdiğini belirtmektedir. Zingsem, buna ek olarak, Babil-Asur kökenli “lilitu” kelimesinin de uyduğunu ve “dişi şeytan, rüzgar hayaleti” anlamına geldiğini; İbrani [Sami] kökenli “Laila” [Leyla veya leyli] (gece) sözcüğünün de geleneksel hikayelerde Lilith ile bağdaştırılıp “gece hayaleti” olarak çevrildiğini söylemektedir. Pek akademik bir anlatım oldu fakat basitleştirirsek Lilith kelimesi gece, uğultulu rüzgarlara sahip olan karanlık bir bakire yani bir şekilde kötü bir tanrıçadır. Sümerlerde yeryüzünde tezahür ediş şekli baykuş ve yılandır. Baykuş olarak görünen gece rüzgarının tanrıçası, ağaç kavuklarında yaşar ve yeni doğmuş bebekleri uykuda öldürür. İki hikayede ki benzerliği görmüş olmak gerek.
Bu durumda yeni bir soru sormamız gerekiyor bu karanlık geceleri rüzgarıyla uğuldatan Lilith tanrıçasının ilk şekli nasıl. Sorunun cevabı şu şekildedir. Lilith yerleşik hayata geçmeden önceki ana-erkil dünyaya ait bir tanrıça. Sümer Hikayesinde iki tanrıça vardır biri İnanna pek naiftir ağlar, sızlar ve ağaçına yerleşen Lilith’ten kurtulmak ister ve Gılgamış yardımına koşar. Aslında Gılgamış’ın temsil ettiği “erkek dünya”nın, önceki anaerkil dünyada kutsal olan Lilith’e ve İnanna’nın bahçesinde birbirine kenetlenmiş halde beliren dört öğeye saldırıp onların izini yok etmeye girişmesinin simgeleştirilmesidir bu. (Bu dört öğe, Yılan, ağaç,vahşi bir kuş –baykuş- ve kadındır).
Yeni ataerkil Sümer dünyasının bu eski kadın tapımlarının kutsal varlıklarıyla ilişkisi olmadığını kanıtlamak zorundadır. Hatta bunu o kadar ileriye götürür ki Sümer mitleri, kutsal Tanrıça İnanna’da bir kadın olduğu için anlatılarda çok acizdir. Ataerkil Sümer dünyasının Lilith’in kovuluşunu içeren destanlarında süre giden olaylarda, ilginçtir, koskoca tanrıça İnanna bir adamın tecavüzüne dahi uğrar. Bunlar yetmezmiş gibi koskoca tanrıca İnanna evleneceği erkeği gönlüne göre seçemez ve erkek kardeşi Utu’nun İnanna’ya bu konuda ki yardımı (yardım demekte yanlış olur aslında direk yönlendiriyor) genç kız tanrıça İnanna’nın yeni erkek yasalarına uyum sağlaması ile ilintilidir. Dahası bir tanrıçanın bu davranışı öteki genç kızlara örnek oluşturmaktadır. Utu, gönlü Çiftçi Tanrısı’nda olduğu halde, İnanna’yı Çoban Tanrısı Temmuz ile evlenmeye ikna eder. Çünkü aslında tarihsel dönem artık sığır üretiminin erkeklerde olduğu dönemdir. Kaba kuvvetiyle hemen her şeye güç yetirip sahip olan bir karakter olarak Gılgamış kutsal törenlerle Temmuz ile birleşip tanrıçanın kocası ve de hükümdarı olur.
Görünen odur ki, gerek dört kutsal dinin geçerli olduğu tüm dönemlerden günümüze kadar uzanan döneme kadar, gerekse ondan önceki dönemde Lilith’le simgelenen bağımsız, güçlü kadın kimliği, toplumsal hayatın sürdüğü yeryüzünden dışlanmıştır. Bir toplumun karakterini etkileyen en temel öğe dinlerdir ve kadının bu rolü dinlerin tüm anlatılarına yansımıştır. Tanrı-devlet-erkek bireşimi bir erkeğe tâbi olan bir “Havva” imgesi zaman ilerledikçe “Bakire Meryem” imgesiyle şekillenecek daha sonra İslam’da ise bir tüccar kadınken tüm varlığını eşine adayan Hz Hatiçe’de devam edecektir.

Kaynak : Ender ÖZBAY, BİR OLANAKSIZLIK MİTİ: AŞK, DOI: 10.7816/idil-02-10-04

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder