16 Kasım 2019 Cumartesi

Anadolu daki Köpek Mezarları Hititler






 
















Hititlerde ve Sardes’de Köpek Kurbanı 

Hitit yazılı kaynaklarına bakıldığında yavru köpeklerin arınma ve korunma törenlerinde kurban edildiği görülmektedir. Örneğin korunma ayinlerinde kral ve kraliçenin kötülükten korunması için yavru köpek kurban edilir ve iç yağı kral ve kraliçenin şeytanlardan ve kötülüklerden korunması için kullanılırdı10. Yine orduya yönelik bir tehlikenin oluşması veya ön görülmesi durumunda yavru köpek ve keçi kurban edildiği yazılı kaynaklardan öğrenilmektedir11. Hititlerde köpek kurbanına ilişkin bir başka önemli veri de Alacahöyük kral mezarlarından gelir. Alacahöyük’te 1937 yılında kazılan “H” mezarının güney kısmında köpek iskeletleri ele geçmiştir. H. Z. Koşay tarafından, bu köpek iskeletleri ölünün sağken sevdiği hayvanların kurban edilerek yanına gömüldüğü şeklinde yorumlanmıştır. Ancak bu köpek kurbanlarının ana cenaze töreninin bir parçası olmadığı söylenebilir. Çünkü mezar ile ilişkili ziyafet için kesilen iki adet öküzden arta kalan iskelet parçaları ölünün ruhunu kutsamak için mezarın üstüne bırakılmıştır12. Köpek iskeletleri ise mezarın üzerinde yer almaz; tören sonrası mezarın yanına iliştirilmiş gibi durmaktadır. Arınma törenlerinde de yavru köpeklerin keçi, koyun ve domuz gibi küçükbaş hayvanlar ile birlikte kurban edildiği bilinmektedir. Hititlerde görülen köpek kurbanında göz ardı edilmemesi gereken önemli nokta köpek kurbanının ritüelin merkezini oluşturmadığıdır. Oysaki Anadolu’nun batısında Sardes’in Lidya dönemi tabakalarına bakıldığında Köpek kurbanının ritüelin merkezinde olduğu görülmektedir. Sardes’de 1961- 1970 yılları arasında Sart Çayı’nın batısında ve Akropolis’in kuzey batısında yapılan çalışmalarda yaklaşık otuz adet sürahi içinde köpek kemiği bulunmuştur13. Söz konusu köpek mezarlarının ait oldukları kontekstlere dayanarak mezarlar MÖ 6. yüzyıla tarihlendirilir.

Yapılan antropolojik çalışmalar kurban edilen köpeklerin üç aydan daha büyük olmadığını ve büyük bir çoğunluğununsa bir aylıktan daha küçükken kurban edildiğini göstermektedir. Bahsi geçen köpek kemiklerinin oldukça ufak boyutlu olmasından dolayı kurban edilecek köpeğin cinsiyetinin önemi olup olmadığı tespit edilmesi oldukça zordur14.

Köpek mezarlarının nerede ise tamamına yakınında kemiklerin içinde bulunduğu kaplarla birlikte bir oinokhoe, skyphos, ve tabak ele geçmiştir. Bu seramik buluntuların yanında ise bir adet demir bıçak yer almaktadır. Kontekste yer alan seramikler form ve dekoratif açıdan incelendiğinde bunların Sardes’in erken dönem seramik repertuarı ile bağdaştığı görülür. Yine seramiklerin özellikle form açısından benzer örnekleri Yunan seramik repertuarında da yer alır15. Köpek kemiklerin ele geçtiği sürahilere tek kulplu ve derin bir kap olan Yunan seramik repertuarında iyi bilinen khytra formu ile yakın benzerlik taşıdığı görülür16. Söz konusu Sardes buluntusu sürahi veya çömleğin Yunan dünyasında yer alan benzerinin pişirme kabı olarak kullanılmasından yola çıkarak kurban edilen köpeklerin bu kaplar içerisinde pişirilmiş olduğu akla gelmektedir kaldı ki köpeklerin içinde bulunduğu kontekst (skyphos, oinokhoe, tabak) ziyafet veya yemek sofrasında kullanılan eşyalardan oluşur (Lev. 1). Erken dönemlerde Lidyalıların köpek yediğine dair bilgiler olmakla birlikte burada yer alan ziyafet insanlara yönelik olmadığı söz konusu buluntuların zeminin altına açılmış bir çukurun içine gömülmüş olmasından anlaşılır17. Sunuların bu şekilde zeminin altına gömülmesi Anadolu veya Yakın Doğu gelenekleri arasında görülen bir uygulama olmamakla birlikte Hitit ve Asur yazılı kaynaklarında sunuların gömüldüğüne dair bilgiler mevcuttur. Peki, yavru köpek kurbanı kim için yapılmıştır? Erken dönemlerde olduğu gibi ölü gömme adetlerinin bir parçası mıdır ya da Hititlerde olduğu gibi arınma ve korunma ayinlerinde mi kullanılmıştır? Bu konuya ilişkin en net bilgileri MÖ 6. yüzyılda yaşamış olan Ephesoslu şair Hipponaks’ın şiirlerinden edinilmektedir. Şiirlerinde Lidya tanrılarını da anlatan Hipponaks18 bir dörtlüğünde Maeoniaların tanrısı Kandaules’dan söz eder. Burada sözü geçen “Maeonian” kelimesi ile

  kastedilen Lidyalılardır19. Etimolojik açıdan incelendiğinde Kandaules sözcüğü “köpek boğan” anlamı taşımaktadır. Maeonianlıların tanrısı Kandaules’in kişisel özelliklerine bakıldığında Anadolu’lu bu tanrının Yunan Pantehonu’ndan tanıdığımız Hermes ve Herakles ile özdeş yanları olduğu görülür bu yüzdendir ki bazı kaynaklarda tanrı “Hermes Kandaules” veya “Köpek Boğan Hermes” olarak da isimlendirilmiştir20. O. Masson yaptığı etimolojik çalışmaya dayanarak tanrı Kandaules’un Hint-Avrupa kökenli savaş tanrısı olabileceğini ileri sürmektedir21. Greenewalt’un yaptığı detaylı çalışmada Kandaules’in katonik bir tanrı veya tanrılaştırılmış bir kahraman olabileceğini ileri sürer22.

Sardes’deki Köpek Kurbanın Kökeni

Sardes’deki köpek kurbanının kökenine ilişkin en önemli soru bu kültün Sardes’e hangi yolla geldiğidir. Köpek mezarlarının bulunduğu alanda yürütülen çalışmalarda üzerinde Karca harfler yer alan grafitiler bulunmuştur tarihsel geçmişe bakıldığında Karialılara ve Lidyalılar arasında tarihte yakın bağ olduğu görülmektedir. Herodotos bu iki halk arasındaki yakın ilişkiye kanıt olarak Mylasa’da bulunan Karialı Zeus tapınağını gösterir. Ayrıca MÖ geç 7. yüzyıl- erken 6. yüzyılda Aphrodisias’da Lidyalıların Karialılar ile birlikte yaşadığına dair arkeolojik ve epigrafik kanıtlar mevcuttur23. Sardes’de Lidyalıların dışında birçok halkın yaşadığı ve buna bağlı olarak farklı dillerin kullanıldığı bilinmektedir. Arkeolojik veriler (köpek mezarlarının ele geçtiği açmalarda olduğu gibi) Karialıların da Lidya’da yaşadığını göstermektedir. Sardes’de ele geçen grafitiler stratigrafik olarak iki gruba ayrılmıştır. iİk grup MÖ 650–625’e tarihlenirken ikinci grup, MÖ 625–600 yılları arasına tarihlendirilmektedir24. Ele geçen köpek mezarlarının büyük çoğunluğundan yola çıkarak Hanfmann Köpek Boğan Hermes veya Kandaules kültünün tapınım yerinin ticarethaneler olabileceğini ileri sürmektedir. Pedley ise bu görüşü destekler nitelikte söz konusu kültün Lidya’da özellikle Karialı tüccarlar arasında tapınım görmüş olduğu görüşünü ileri sürmektedir25. Eski Ahit’te köpek kurba 
nından bahsedilmesinden dolayı Sardes’de MÖ 6. yüzyılda yaşamış olan Yahudilerinde bu kültle ilişkili olduğu varsayımlar arasında yer alır. Bir başka görüş ise MÖ 7. yüzyılda Lidyalılar ile Asur Kralları arasındaki ilişki sonucu bu kültün Lidya’da tapınım gördüğüdür26

O.Masson, Kandaules isminin etimolojik incelemesi sonucu ismin Hint-Avrupa kökenli savaş tanrısı olduğunu ve bu kültün kurtlara taptığını ileri sürer27. Hitit dilinin Hint–Avrupa kökenli dil ailesinden gelmesi tanrı Kandaules’un ve Kandaules için yapılan kurban törenlerinin geçmişinin Hititlere dayandığını akla getirir kaldı ki Hititlerde görülen köpek kurbanı ile Lidya’da görülen köpek kurbanı arasında benzerlikler olmakla birlikte aralarındaki farklar da göz ardı edilemez. Söz konusu bu farkların en önemlisi Lidya’da yapılan köpek kurbanı dini ritüelin merkezinde yer alırken Hititlerde görülen köpek kurbanında köpek genellikle ritüelde kurban edilen hayvanlardan yalnızca bir tanesidir Yani köpek kurban törenin merkezinde yer almaz bu da köpek kurbanın Batı Anadolu’ya Hitit kültürü ile gelmiş olsa bile ritüelin uygulanmasında ve amacında zamanla farklılaşma olduğu göstermektedir. Örneğin Karialıların Ares kültüne köpek kurban ettiği bilinmektedir. Ancak burada anlaşılamayan husus eğer Kandaules O. Masson’un iddia ettiği gibi Hint–Avrupa kökenli bir savaş tanrısı ise nasıl olup da kimlik değiştirdiğidir. Oysaki bu durum Karia halkı için Kandaules ile Ares’i Tanrı Hermes’le özdeşleştirmekten daha kolay ve mantıklı olurdu Sardes örneğindeki temel sorun kültün kente girişi kent içinde geniş çaplı bir tapınım görüp görmediğidir. Köpek mezarlarının gömüldüğü alanda tespit edilen Karca grafitiler Padley’in kültün Lidya’da yaşayan Karialı tüccarlar tarafından tapınım gördüğü fikrini öne çıkartmaktadır28.

Dorylaion’da Köpek Kurbanı ve Kökeni 

Sardes’deki köpek kurbanına oldukça benzer ve nerede ise eş zamanlı olarak köpek kurbanın yapıldığı bir diğer merkez ise günümüzde Eskişehir il sınırları içinde yer alan Dorylaion antik kentidir. Dorylaion’da Orta Çağ Bizans surunda yapılan kazı çalışmaları sırasında çömlek içine yerleştirilmiş yavru köpek iskeletleri bulunmuştur29. Köpek iskeletinin bulunduğu alanda üzerinde Yunanca veya Frigce harfler bulunan parlak siyah çark yapımı kap parçaları tespit edilmiştir. Yine aynı alanda sürdürülen kazı çalışmalarında başka bir kap içinde küçük boyutlu kemiklere rastlanmış olmakla birlikte söz konusu ikinci kap içindeki kemiklerin yavru bir köpeğe ait olup olmadığı net değildir. Dorylaion’da bulunan köpek mezarları ait oldukları kontekstlere dayanarak MÖ 6. yüzyıla tarihlendirilir30

Dorylaion kentinde Erken Bronz Çağından Osmanlıya kadar kesintisiz yerleşimin devam ettiği bilinmektedir. Kentte köpek kurbanının görülme sebeplerine ilişkin çeşitli görüşler öne sürülebilir örneğin Kentin Hititlerin bölgede etkin güç olduğu dönemler içinde varlığını31 sürdürdüğü göz önünde tutulduğunda köpek kurbanının Hititlerden öğrenilmiş olduğu varsayımlar arasında yer alabilir. Köpek kurbanının kente nasıl girmiş olabileceğine ilişkin bir başka öneri de Dorylaion halkının kökenini Herakles soyundan gelen Dorylaos’lara bağlaması ile açıklanabilinir arkeolojik veriler Dorylaion da yapılan köpek kurbanı ile Sardes’de Kandaules’a yapılan köpek kurbanı arasında yakın benzerlikler olduğunu gösterir. Araştırmacılar Kandaules ile Hermes ve Herakles’in özdeşleştiğini öne sürmektedir. Bu durumda Dorylaion halkının “köpek boğan” Kandaules’u kendi kökenlerini bağladıkları Herakles ile özdeş gördükleri için bu külte kurbanda bulunmuş olabilirler. Kazı çalışmalarında ele geçen seramikler üzerinde yer alan grafitoların Yunanca olduğunu varsayarsak burada da aynı Sardes’de olduğu gibi dışardan gelen tüccarların tapınımda bulunduğu bir kült olduğu çıkarımına varabiliriz, kaldı ki gerek Sardes gerekse Dorylaion örneklerinde köpek mezarları kentlerin demografik yapısı düşünüldüğünde oldukca azdır bu da gerek Sardes’de gerekse Dorylaion’da kültün yerel halk tarafından rağbet görmediğini gösterir. Honfmann ve Padley’in öne sürdüğü gibi tüccarlar tarafından rağbet gören bir kült olması oldukca anlaşılabilir çünkü Kandaules veya Köpek Boğan Hermes hırsızların olduğu kadar tüccarların ve ticarethanelerin de koruyucusudur.

Eski Yunan Dünyasında Köpek ve Köpek Kurbanı 

Yunan dünyasında köpeğin insanla ilişkisinin boyutları çok geniştir. Eski Yunan’da köpek, günlük hayatta, savaş alanlarında, tıbbi tedavilerde, ölüm ve ölüm sonrasını kapsayan dinsel ritüellerde sıklıkla karşımıza çıkar.
Yunan dünyasında en eski köpek kurbanı ve gömme geleneği Myken dönemine kadar gider. Bu çağa ait en bilindik örnek Patroklos için yapılan cenaze törenidir. Homeros İliada’da Patroklos’un cenaze törenini anlatırken ayrıntılardan da bahsetmektedir. Cenaze töreninin alışıla gelmiş boğa ve koç kurbanlarından sonra, bu hayvanların leşleri, kremasyon yanarken bal ve yağ ile birlikte ateşin üzerine atılmıştır. Ancak, Akhileus arkadaşı için bunlar dışında bilinen kurban ritüellerine uymayan bazı eklemeler yapmıştır. Akhileus, dört atı, Patraklos’un dokuz köpeğinden ikisini, on iki Troialı genci kurban ederek Patraklos’un yanan kremasyonunun üzerine atmıştır32

G. Mylonas, Mykenlerin Patroklos’un ateşinde kurban edilen atların ve köpeklerin ölülerin eşyalarının bir parçası olarak gördüklerini ve diğerleri gibi yeraltı dünyasına giderken, ruhuna huzur kazandırmak için ateşin üzerine yerleştirildiğini ileri sürer33. H. Scholz, hayvanların yeraltı dünyasında sahiplerine hizmet etmek üzere atıldığını öne sürmektedir34. Ancak E. Vermeule’nin de belirttiği gibi, hayvan kemikleri ateşten toplanıp, Patroklos’la birlikte gömülmediler; bu onların yakma işlevi ile birlikte işlevlerinin tamamlandığını göstermektedir35. Patroklos’un kremasyon cenaze töreni dışında, daha erken dönemlere ait Myken ölü gömme geleneğinde, köpekler inhumasyon gömülere eşlik ederken karşımıza çıkmaktadır36.

Eski Yunan mitolojisinde köpekler, insanın ölümle olan ilişkisinin üç önemli aşamasında rol oynuyorlardı. Bu aşamalar şunlardı: 1) yaşamdan ölüme geçiş; 2) Yeraltı dünyasında harcanan zaman; 3) ruh haline dönüşüm37. Yeraltı tanrısı, Hades’in bekçi köpeği Kerberus’un önemli bir görevi vardı. Kerberus yaşayan kişilerin yeraltı dünyasını girmesini engellemek ama her şeyden önce ölülerin ruhlarının çıkmasını önlemek zorundaydı38. Hesiodos Teogonia’daki ilgili pasajında Hades’in korkunç köpeğinden bahseder39. Ancak bu hayvanı “Kerberus” olarak isimlendi
ren ilk yazar destan şairi Homeros’tur. Odysseia’da ilk kez bu korkunç köpeği “Kerberus” olarak anmaktadır
Yunan mitolojisinde köpeklerle birlikte anılan ikinci yeraltı tanrıçası Hekate’dir. Hesiodos’un Teogonia’da her şeyin tanrıçası olarak övdüğü Hekate41, daha sonraki dönemlerde hayalet ve ruh tanrıçası olarak anılmış ve diğer bölgelerle birlikte Anadolu’da da korkulan bir tanrıça haline dönüşmüştür42. Yunan Panteonun’daki tanrılar arasında sayılmayan Hekate’nin kökeni de tartışmalıdır. Hekate Yunan mitolojisinde, Titan Perses ile Asteria’nın kızları, Leto’nun kız kardeşi, Zeus ve Hera’nın büyükannesi, Zeus ve Demeter’in büyükannesi ve Admetes ve Luks’ün kızları olarak anılır43. Tanrıça Hekate özellikle Karia bölgesinde büyük ilgi görmüş, Lagina kentindeki Hekate’ye adanmış tapınakla tanrıça taçlandırılmıştır. Gölgelere egemen olan Hekate’nin yeraltındaki görevlerinden biri de ölmüş olan insanları Hades’in kapısından alarak bekçi köpeği Kerberus’a teslim etmektir44. Hekate kültüne inananlar hizmet ettikleri tanrıça gibi, bu köpeklerin zaman ve yaşam döngüsünün koruyucuları olduğunu düşünüyorlardı. Tanrıça Hekate’ye, öteki dünyaya giderken düzenlenen arınma ritüellerinde, bir kişinin doğumunda, hastalığında veya ölümünde onu kirlenme ve kötülüklerden korumak, arındırmak için köpek kurban edilmekteydi. Tanrıça Hekate’nin tapınım gördüğü Karia Bölgesinde tanrıçaya köpek kurban edildiği bilinmektedir. Arkeolojik kazılarda özellikle Didyma’da çok sayıda köpek iskeleti açığa çıkarılmıştır45. Anadolu’ya bakıldığında Ephesos ve Samothrake’de Hekate’ye köpek kurbanın olduğu bilinmektedir. Eleithia kültünde kızından dolayı yeraltı dünyası ile ilişkisi olan Tanrıça Demeter’e sunulan adaklar arasında köpeklerin de olduğu bilinmektedir46. Köpekler Yeraltı Dünyasıyla ilişkili oldukları için, bazen kötü kimlikleriyle karşımıza çıkmaktadır47. Yunanistan’ın Delos Adası’nda köpekler tapınaklara ve hatta adaya sokulmuyorlardı. Atina Akropolis’ine girişleri de yasaklanmıştı. Köpeklere ait bu inancın yansımaları Roma’da da kendini göstermekteydi. Roma’da, Forum Boarium’da Herkül tapınağına giremezlerdi48

Köpeklerle anılan bir diğer Yunan tanrıçası Artemis’tir. Artemis Kynegetis, köpek süren anlamına gelmektedir. Tanrıçanın bu epitheti sadece Lykia bölgesinde görülmektedir. Artemis Kynegetis kabartmalarda, avda rol alan aktif bir tanrıça olarak bilinmektedir. Artemis Kynegenes tanrıçanın avcılıktaki ustalığı ve bu ustalığını pekiştiren av köpekleriyle simgelemektedir49.

Eski Yunan’da birçok yerde köpekler saf ve temiz olarak kabul edildiklerinden dolayı, arındırıcılık özellikleri vardı. Periskulakismos ritüelinde, bir kişinin cesedinin bir köpeğinkine sürtünerek temizlenildiğine inanılırdı50.

Eski Yunan’da doğum sırasında anne ve bebek ölümleri sık karşılaşılan olaylardı. Yunan Doğum Tanrıçası Eileithyia kültünde doğum yapmak üzere olan gebe kadının köpeğe yalatıldığı takdirde doğumun kolay gerçekleşeceği düşünülmektedir51. Atina’nın Kolonos Agoraios bölgesinde MÖ 2. yüzyıla tarihlenen bir kuyu depozitinde hemen hemen tümü yeni doğan veya tamamen gelişkin fetüsler olmak üzere 450 bebeğin kemikleriyle birlikte, 150 köpeğe ait kemikler bulunmuştur52. Bu kuyudaki köpekler ve bebekler, doğumla ilişkili arınma törenlerinin kanıtı olarak yorumlanmıştır. Bebeklerin toplu halde ölümleri ve bir araya gömülmüş olmaları salgın bir hastalığı işaret ediyor olabilir. Köpekler ise hastalığın tedavisi için kullanılıp, bebeklerin ölümünden sonra öteki dünyaya giderken ruhlarına eşlik etsinler diye kurban edilmiş olmalıdır53. Eski Yunan’da köpeklere biçilen önemli bir görev hastalıkların tedavisinde kullanılmış olmalarıdır. Bundan dolayı Asklepios kültünde köpekler kutsal sayılmaktadır. Yaşlı Plinius’a göre köpeklerin birçok tedavi edici özelliği vardı. Antik yazar Aelianus’un göre, köpeklerin sadece üç hastalığa maruz kaldığı düşünülmektedir: kuduz, köpek hastalığı ve gut. Bu hastalıklar dışındaki hastalıklarda köpek yavrularının şifacı özelliğine inanılırdı ve köpek hastanın vücudunun hastalıklı kısmının üzerine sürtülürdü ve böylece tedavi ettiği düşünülürdü54. Ayrıca, Asklepios tapınaklarında, adı geçen tanrıyı temsil eden kutsal hayvanlar olan yılan, köpek ve horoza hasta uzuvlar yalatılır veya ısırtılırdı. Asklepios kültünde, özellikle kör insanların gözlerinin köpeğe yalatılarak açılacağına inanılırdı. Yaşlı Plinius’a göre bu işlem tamamlandıktan sonra hayvanlar öldürüldü ve gömüldü55. Plutarkhos’da aşağıdaki pasajda köpeğin tedavi amacıyla kullanılmasının yaygın olduğunu belirtmektedir56:


…τῷ δὲ κυνὶ πάντες ὡς ἔπος εἰπεῖν Ἕλληνες ἐχρῶντο καὶ χρῶνταί γε μέχρι νῦν ἔνιοι σφαγίῳ πρὸς τοὺς καθαρμούς· καὶ τῇ Ἑκάτῃ σκυλάκια μετὰ τῶν ἄλλων καθαρσίων ἐκφέρουσι καὶ περιμάττουσι σκυλακίοις τοὺς ἁγνισμοῦ δεομένους…’ “…

Hemen hemen tüm Yunanlılar kurban olarak köpeği kullandı ve bazıları bugün temizleme ritüelleri için halen kullanıyor. Aynı zamanda diğer saflaştırma malzemeleri ile birlikte Hekate için yavru getirin ve köpek yavrularıyla temizlenmeye ihtiyaç duyan insanlara sürtün…

Köpeklerin çocuklarla ilişkisi sadece hastalıkların tedavi süreçleri ile sınırlı değildir ayrıca günlük hayatta çocuk ve köpeklerin dostluk ilişkileri tasvirlerinde de gözlenebilmektedir. H. A. Thompson, uzun kıvırcık tüylere sahip küçük köpeklerin Hellenistik Dönemde küçük çocuklara oyun arkadaşı olarak beslendiği ileri sürmektedir57. Nitekim mezar stelleri üzerinde yer alan çocuk ve köpek tasvirleri Thompson’ın bu görüşünü destekler. G.R. Davidson, D. B. Thompson ve H. A. Thompson ortak çalışmalarında kısa bacaklı kabarık tüylü köpeklerinin Eski Yunan’da popüler ev hayvanı olduklarını belirtmektedirler58. D. B. Thompson, söz konusu köpeklerin cinsi üzerine de yorumda bulunmuş bu köpeklerin uzun tüylü ve küçük vücut yapısına sahip Malta köpekleri olduğunu iddia etmiştir. J. M. Grossman ise bu köpeklerin yine uzun tüylü ve küçük beden yapısına sahip Pomeranya köpeği olabileceğini düşünmektedir 59

Köpek figirünlerinin kutsal alanlara sunulması da Eski Yunan dünyasında sıkılıkla karşımıza çıkmaktadır. Köpek figürinlerinin kutsal alanlara adak olarak bırakılmasına ilişkin iki öneri bilinmektedir. Bunlardan ilki köpeğin mülk ve hane koruyucu vasfı gözetilerek tanrılara sunulması,

 bir anlamda apotrofik bir obje olarak kullanılmasıdır. Bir diğer öneri ise kutsal alanlara bırakılan köpek imajlarının arınmayla ilişkili olduğudur60. Eski Sparta’da, Pausanias’ın bildirdiği şekilde, ergenler savaşa başlamadan önce Apollon ve Ares’e köpek yavruları kurban ettiler, çünkü köpekler evcil hayvanlar içinde güçlü ve cesur sayılıyordu61. Pausanias ayrıca Spartalı gençlerin tanrılarına yaptıkları yavru köpek kurbanını tanımlarken, aynı pasajda Kolophonluların yavru köpek kurbanında da bahseder. Yazar, metin içinde yavru köpek kurbanının Ionia kentlerinden biri olan Kolophon’a ait bir gelenek olduğunu ve diğer Yunan kentlerinde görmediğini söyler. Pausanias’ın pasajında yol kenarındaki tanrıça olarak Kolophon’da tapınım gören Hekate’yi kast ediyor olmalıdır62. Sparta ve Kolophon’daki yavru köpek kurban töreninin gece gerçekleştiği bilinmektedir

Anadolu’da köpek gömülerinin bulunduğu bir diğer merkez Antandros’tur. Antandros Nekropolis’inde içindeki sikke hediyesi ile birlikte bir köpek mezarı açığa çıkarılmıştır. Mezarın yakınında bulunan bir urnenin mezar ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Hellenistik döneme ait (?) mezarın içinde bulunan köpeğin kurban edilip edilmediği belirtilmemiştir. Ancak köpek mezarı içinde bile sikke bulunması köpek mezarlarına verilen önemi kanıtlaması açısından önemlidir63.

Pisidia Antiokheiası’nda 2009 yılında, kentin en görkemli caddesi Cardo Maximus’un kazısı sırasında kenti kuzeyde sınırlayan Nymphaeum’a takriben 20m. mesafede ana cadde üzerinde bir köpek mezarına rastlanmıştır. Cardo Maximus üzerinde 2012 yılında yapılan kazılar sırasında da bir köpek mezarı daha bulunmuştur. Her iki mezarda MS 6 yüzyıl ya da daha sonraki bir tarihe aittir. F. Özcan, Geç Antik Çağ’da Anadolu’da köpek gömülerinin sayısının oldukça az olduğu belirtmektedir. Özcan, Benzer bir örneğin Sardes’te ele geçtiğini söylemektedir. Pisidia’da Hıristiyanlık sonrası bazı eski geleneklerin-özellikle Eski Yunan’dan kalma batıl inançların-devam ettiğini, köpek gömülerinin de bölgede Hıristiyanlık öncesi güçlü olan Hekate kültünün bir yansıma olabileceğini düşünülmektedir64.

Hıristiyanlığın hâkim olduğu Geç Antik Çağ’da bir Pagan ritüeli olan köpek kurbanı ve köpek gömü geleneği Küçük Asya ile sınırlı kalmaz. Katolik mezhebinin sert kurallarının geçerli olduğu İtalya’da bile bu Pagan geleneğinin izleri MS 5. yüzyıla kadar ulaşmıştır. İtalya’daki Taverino Lugnano’daki bebek gömülerinin bulunduğu bir nekropolis’de köpeklere ait iskeletler de ele geçmiştir65. MS 5. yüzyılın ortalarına tarihlenen bu mezarlıkta yaygın Hıristiyan gelenekleri izlenirken, bebek mezarlarında Pagan izlerini gözlemlemek mümkün olmaktadır. Mezarlıkta, 47 bebeğin gömülmesi sırasında, altı aydan küçük en az 12 yavru köpek iskeleti ve bir yaşında erişkin bir köpek iskeleti bulunmuştur. Köpek gömüleri, yalnızca prematüre veya yeni doğan bebeklerle birlikte ele geçmiştir ve mezarların hepsi aynı tarihe aittir. Mezarlık alanındaki kazıları yürüten arkeologlar, ölümlerin sıtma gibi ortak bir nedene sahip olabileceğini ve köpeklerin bebeklerin ölümüyle ilgili sihirli veya tedavi edici törenlerle ilişkili olabileceğini önermektedir66. Köpeklerin Hıristiyanlık döneminde şifacılığıyla ilgili bir başka veri Asklepios ile Hz. İsa arasında yapılan özdeşleştirmedir. Asklepios kültü, Hıristiyan inancı içinde varlığını sürdürmüş ve mucizevî şifa verici özelliğinin Hz. İsa’ya aktarıldığı ifade edilmiştir. Eski Yunan ve Roma’nın sağlık tanrıları Hıristiyan inancında şifa verici aziz ve azizelere dönüşmüştür67.

Geç Antik Çağ’ın sonlarında birbirinden uzak coğrafyalarda bile hâkim Hıristiyan geleneğine uymayan ve Hıristiyan dini tarafından yasaklanan Pagan geleneklerinin Hz. İsa’ya atfedilerek devam ediyor olması, bu batıl geleneklerinin toplum üstünde ne kadar etkili olduğunu kanıtlamaktadır

Yunan dünyasında köpekler ve köpek kurbanlarıyla ilgili bilgilerimizin yanında diğer önemli bir kavram da insanların köpeklerle dinsel ilişkilerinin dışında duygusal bağlarıdır. Eski Yunanlıların birçoğu yaşamlarında köpeklerini gerçek bir dost olarak gördüklerinden ölümlerinde de kendilerine eşlik etmelerini istemişlerdir. İnsanlarla gömülmüş birçok köpek mezarı örneğinin altında bu duygusal neden yatmaktadır (Lev. 2).













  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder