2 Kasım 2019 Cumartesi

ANADOLU’NUN TARİH ÇAĞLARINA GİRİŞİ rabi kalbātim: köpekler âmiri


ANADOLU’NUN TARİH ÇAĞLARINA GİRİŞİ 

   rabi kalbātim: köpekler âmiri



 Sümerliler tarafından M.Ö. 3200 yıllarında keşfedilen yazı, M.Ö. 2000’li yıllarda Sümerlilerin kurduğu III. Ur Sülalesinin yıkılmasıyla kalkınma dönemini yaşamaya başlayan Asur şehrinin tüccarlarının Anadolu’ya gelip ticaret kolonileri kurması sonucunda Anadolu’ya ulaşmıştır. Bu döneme Asur Ticaret Kolonileri Çağı (M.Ö. 1975 – 1750) adı verilmiş ve kolonilerin merkezi olduğu anlaşılan Kaniş-Kültepe karumunun kazılması sonucunda 23.5001 tablet ortaya çıkarılmıştır. İşte bu tabletler ışığında, 200 yıllık süreçte Anadolu hakkında pek çok bilgi edinme imkanımız doğmuştur.

Kaniş’in Keşfi


Günümüzden 135 yıl önce, British Museum uzmanlarından Th.G. Pinches, Kapadokya’dan geldiği söylenen ve İstanbul’dan satın alınan çivi yazılı bir metni, ‘’Kapadokyalı’’ olarak isimlendirerek ilk kez yayımladı. Avrupa’nın çeşitli pazarlarında ortaya çıkmaya başlayan bu tabletlerin Kayseri çıkışlı olması dikkat çekiciydi. E. Chantre 1893-94 yılları arasında Anadolu’ya gerçekleştirdiği seyahatlar neticesinde, bu tabletlerin çıkış yerinin Karahöyük-Kültepe Höyüğü olabileceği tahmininde bulunarak birkaç sondaj çalışması yaptı ancak sonuç alamadı. Daha sonra 1901 yılında W. Belck ve 1906 yılında H. Winckler ve H. Grothe’nin kısa süreli araştırmaları da sonuç vermedi.

 1925 yılına gelindiğinde ise, Türkiye Cumhuriyeti’nden aldığı kazı izni çerçevesinde B. Hrozny başkanlığındaki bir Çekoslavak heyet kazılara başladı. Höyükte yaptığı kazılar sonuç vermeyince umutsuzluğa düşerek geri dönmeye karar verdiği sırada, şoförünün son anda kendisini uyarması üzere, höyüğün hemen yanındaki tarladaki kazılarda binlerce tablet ortaya çıktı. Böylece Kaniş, Anadolu’nun tarihini başlatan nokta, ortaya çıkarılmış oldu. 4

Kültepe Kazıları

 Tahsin Özgüç daha kazıların ilk yılında karum’un dört tabakadan oluştuğunu ortaya koymuştur. IV. ve III. Takabalarda tablet bulunamamıştır. Asurlu Tüccarlar’ın II. tabaka zamanında bölgeye yerliştikleri ve yine bu tabakada, anlaşılan o ki, ani bir baskın sonucunda şehri terk ettikleri anlaşılıyor. Ib. Tabakasında, ayrılışlarının 2-3 yıl sonrasında tekrar yerleşmişlerdir. Tüccarlar, II. tabakada 90, Ib tabakasında 110 yıl oturmuş gözüküyor.5 M.Ö. 1928-1720 yıllarına denk gelen bu yıllar; Asur’un, Eski Asur Çağı’na (M.Ö. 2000-1600) rastlamaktadır.6 Her iki katmanda da çivi yazılı tabletler ele geçmiştir.

Tüm bunlara ek olarak, Pınarbaşı’nda, Uzunyayla’da ve Çukurova’da da tesadüfen çıkan tabletlerden edinilen bilgilerle beraber, anlaşılan o ki, Anadolu’da Asur ticaret kolonisi bulunan şehirler kabaca Elazığ ile Tuz gölünün hemen batısı arasında dağılmışlardır.7

Tabletlerden elde edilen bilgiler ışığında, Asur kolonisi bulunan 36 Şehirden 16’sında karum, 17’sinde wabartum, 3 şehirse ise hem karum hem de wabartum olduğu tespit edilmiştir. 8

Tabletlerdeki yazının dili tüccarların konuştuğu Eski Asurca’dır. Anadolu’da kullanımı Asur Ticaret Kolonileri Çağı ile snırlı olan bu belgeler genellikle tüccar arşivlerinde günümüze ulaştıkları için şüphesiz çoğunlukla ticari ve hukuki içeriklidirler. Tabletlerde özellikle Anadolu’nun yerli halkının günlük hayatı, edebiyatları, din ve inançları hakkında hemen hemen hiçbir bilgi yoktur.9

Günümzdeki çoğunluğunu Asurlu tüccarların arşivlerindeki belgeler oluşturmadığından, bu yüzden o dönem Anadolu’sunun siyasal, sosyal ve kültürel olayları hakkında ayrıntılı bilgilere sahip olunamadığından bahsetmiştim. Fakat yine de, pek çok konuda az da olsa değerli bilgilere ulaşmak mümkün.

Şehir Devletlerinin idari yapısında, tarım ve hayvancılık, ticaret; güvenlik ve koruma, veriglendirme konularında ve saray hizmetleri gibi devlet işleriyle ilgili çeşitli görevleri yürüten memurlar hakkında çeşitli bilgiler mevcuttur.


 ASUR TİCARET KOLONİLERİ DEVRİNDE ANADOLU ŞEHİR DEVLETLERİNİN İDARİ YAPISI

Bu bildiride ele aldığımız kırkın üzerindeki rabi’li unvanların, Asur Ticaret
Kolonileri Devrinde, Anadolu şehir devletlerindeki idarî yapıyı oluşturan
memurlar olduğu anlaşılmaktadır. Kral ülkesini çeşitli görevlere atadığı bu
rabi’li
unvan sahipleri vasıtasıyla yönetiyordu. Devlet işleriyle ilgili, hemen hemen her
alanda oluşturulan birimlerin âmiri olarak bir
rabi’li unvan sahibi bulunuyordu.
Örneğin bu kimseler, ekonominin temeli olan tarım ve hayvancılıkla ilgili
konularda çiftçilerin ve çobanların işlerini denetliyor; elde edilen ürünlerin veya
bu ürünlerin vergilerinin toplanmasını sağlıyorlardı.
Konusunda uzmanlaşmış meslek sahiplerinin denetçileri olan bu
rabi’li unvanlar,
Asur Ticaret Kolonileri Devrinde meslekî bir teşkilatlanmaya da işaret etmektedir.
Bu teşkilatlanmayı, Anadolu Selçuklularındaki ahilik ve Osmanlılardaki lonca
olarak adlandırılan meslek örgütlerine benzetmek mümkündür.


 MÖ II. bin yılın ilk çeyreğinde, Kuzey Mezopotamya’da kurulmuş olan
Asur Devleti ile Anadolu’daki Şehir Devletleri arasında yoğun bir ticarî
faaliyet görülmektedir. Anadolu’nun tarihsel çağlara girdiği, Eski Asur Ticaret
Kolonileri Devri olarak adlandırılan bu dönemde Asurlu tüccarlar, Güneydoğu
Anadolu ve Orta Anadolu Bölgesi’ndeki 40 kadar şehirde
kārum ve wabartumolarak adlandırılan koloni merkezleri kurarak geniş ve sistemli bir ticaret ağı
oluşturmuşlardır. Özellikle bakır, kalay, çeşitli kumaşlar ile altın ve gümüş bu
ticaretin ana malzemelerini teşkil etmekteydi.
Asur Ticaret Kolonilerinin merkezi olan Kültepe-Kaniš’te, 1900’lü yılların ilk
çeyreğinde başlayan kazılar da dâhil olmak üzere, 1948 yılında Prof. T. Özgüç
başkanlığında başlayan ve bugüne kadar sistemli şekilde her yıl yapılan kazılar
sonucunda Akadcanın Eski Asur lehçesi ve çiviyazısı formuyla yazılmış, 26 bin
civarında tablet ele geçmiştir.
1 Bunlardan yaklaşık 18 bin kadarı Ankara Anadolu
Medeniyetleri Müzesi’nde korunmaktadır.
Koloni devrine ait bulunan belgelerin çoğunluğunu, tüccarların ticarî
faaliyetleriyle ilgili borç mukaveleleri, mahkeme tutanakları, iş mektupları, çeşitli
liste ve kayıtlar oluşturmaktadır. Birkaç idarî nitelikli metin dışında devrin siyasi,
sosyal, hukukî ve coğrafî özellikleri hakkında doğrudan bilgi veren belge yoktur.
Bunun nedeni belgelerin neredeyse tamamının Asurlu tüccarların kişisel arşivleri
olmasıdır; tüccarlar sadece kendi ticarî faaliyetlerini olumsuz yönde etkileyen
sosyal ve siyasi olaylardan, satır aralarında bahsetmişlerdir.
Asur Ticaret Kolonileri Devrinde, Asurlu tüccarların faaliyetlerinin
görüldüğü Orta Anadolu’daki etnik yapı hakkında yeterli bilgimiz yoktur.
Tabletlerde, bölgedeki kavimlerin orijinal adlarına rastlanmamaktadır. Tüccarlar
yazışmalarında yerli halktan bahsederken, sahanın temel sözlüklerinde “cahil,
kültürsüz, dilsiz” anlamları verilen
nuwā’um terimini kullanmışlardır. Tarihî
devirlerin başlangıcında Anadolu kavimleri olarak Hattiler, Hurriler, Luviler,
Palalar, Kaškalar ve Hititler gösterilmektedir. Şahin, 2004: 17-20; Öz, 2005: 19-
33).
Koloni devrinde Anadolu’nun siyasi yapısının, bağımsız krallıklar ve bu
krallıklara bağlı vasal krallar idaresindeki irili ufaklı Şehir Devletlerinden
meydana geldiği görülmektedir. Tabletlerde,
rubā’um yani “kral” tarafından
yönetildiğini bildiğimiz 30 kadar şehir adı geçmektedir.
2 Bunların dışında,

muhtemelen büyük, bağımsız beylikler olan bazı Şehir Devletleri, mātum “ülke”
olarak da tanımlanmaktadır.
3Kültepe tabletleri, Anadolu beyliklerinin idarî yapılanması hakkında doğrudan
bilgi vermemektedir.
4 Bu konudaki bilgilerimiz, metinlerde geçen unvanlar
üzerine yapılan yorumlara dayanmaktadır. Metinlerinde, devlet yönetiminde
önemli görevler üstlendikleri anlaşılan, Akadca
rabûm (GAL) “büyük” sıfatıyla
teşkil edilmiş kırk civarında unvan geçmektedir. Bu unvanların çeşitliliğine ve
muhtevalarına bakılarak, Koloni Devrinde, Anadolu’daki beyliklerin birçoğunun
idarî yapılanmayı başardığı anlaşılmaktadır (Günbattı, 1990: 466).
Anadolu krallarının bile Asurca bir unvan (
rubā’um) taşımalarından da
anlaşılacağı gibi, güçlü Asur etkisinden dolayı,
rabi’li unvanlardan, kesin
olmamakla birlikte sadece birkaçının (
rabi alahhinim, rabi targumannim ve rabi
kišeranim
) yerel dillerden kelimelerle teşkil edildiği söylenebilir. Diğer bütünrabi’li unvanlar Asurcadır. Bazıları Mezopotamya’da zaten var olanlarla birlikte,
Asurlu tüccarlar Anadolu’da karşılaştıkları bu yerel yönetimlere has unvanlara
kendi dillerinden karşılıklar vermişler; onların orijinal adlarını kullanmamışlardır.
İdari yapılanma içerisindeki memurların hiyerarşik sıralaması hakkında
kesin bir bilgi yoktur. Mezopotamya kaynaklı belgelerde memurların sırasına
titizlikle uyulduğu görülmektedir. Bu durumun Anadolu’da da uygulanmış olduğu
düşünülebilir (Günbattı, 1990: 465). Buna göre başta
rubā’um “kral” bulunur.
Metinlerde, kralın başkomutan, başrahip ve baş hâkim olduğunu gösteren
ifadelere rastlanmaktadır. (Şahin, 2004: 63). Bir kaç metinden anlaşıldığına
göre, bazı beyliklerde
rubātum “kraliçe” de yönetimde aktif rol oynamıştır.
Kral ve kraliçeden sonra devlet yönetiminde en etkili memur, birçok araştırmacı
tarafından “veliaht” olarak tanımlanan (Garelli, 1963: 214-215; Larsen, 1976: 155;
Forlanini, 1993: 155; Veenhof, 1989: 524), kralla birlikte, para ve ölüm cezalarının
verildiği önemli davaları onaylayan
rabi simmiltim olarak gözükmektedir. Tam
çevirisi “merdiven büyüğü” olan
rabi simmiltim’in veliaht olmasının yanında
nasıl bir görevi olduğu bilinmemektedir; kralın idaresi altındaki şehirlerin baş
hâkimi veya valisi olabileceği yönünde iddialar vardır (Balkan, 1957: 46, n.
60; Garelli, 1963: 214-215; Forlanini, 1993: 129). Sadece iki Kültepe metninde
karşılaştığımız “büyük vezir, başbakan” anlamları verilen
rabi šukkallim unvanlı
memurun da devlet yönetiminde önemli bir role sahip olduğu ve krala vekâlet


 ettiği söylenebilir (Donbaz-Veenhof, 1985: 148; Hecker, 2003: 185, n. 4). rabi
šukkallim’in dışında, šinahilum unvanının da “vezir” olabileceği yönünde iddialar
vardır (Veenhof, 1989: 524-525). Ayrıca, metinlerde sıkça geçen,
rabi sikkā/itimunvanlı memurun da, devletin üst düzey yöneticilerinden olduğu anlaşılmaktadır.
Bu unvana sahip memurların da nasıl bir işle görevli oldukları bilinmemektedir.
Eski Mezopotamya kaynaklarında “yüksek bir askerî rütbe” olarak karşılaştığımız
rabi sikkātim’in (CAD S: 254a), Eski Anadolu Şehir Devletlerinde de “general,
ordu komutanı”nı karşıladığı yönünde görüşler bulunmaktadır (Orlin, 1970: 78,
151; Dercksen, 2004a: 71, n. 232). Bunların dışında, Şehir Devletlerinin idari
yapısında, tarım ve hayvancılık, ticaret; güvenlik ve koruma; saray hizmetleri
gibi, devlet işleriyle ilgili çeşitli görevleri yürüten birçok memur bulunmaktadır.
Burada, bu unvanlardan, faaliyet alanlarına göre kısaca bahsetmek istiyorum.



1. Ekonomiyle İlgili Memurlar  


rabi alahhinim:

Devlet adına Asurlu tüccarlarla ticarî ilişkilerde bulunan,
saraya ve yerel memurlara kalay, kumaş, gümüş gibi malları sağlayan, dış ticaretten
sorumlu, üst düzey bir yönetici olduğu anlaşılmaktadır.
rabi alahhinimler,
bünyesinde birçok
alahhinum memuru bulunan bēt alahhinim “alahhinumkurumu”nun da başkanlığını yapıyorlardı (Garelli, 1963: 218; Dercksen, 1996;
166).
  



 rabi mūøi’im: 

Sözlüklerde, “çıkış vergisi; bir memur” anlamları verilen (CAD;
2439b; CDA 220a) mūøi’um kelimesiyle oluşturulmuş rabi mūøi’im “mūøi’um
memurlarının âmiri” olarak tanımlanmaktadır (CAD M; 250a). Metinlerde,
başkanlığını rabi mūøi’im’in yaptığı bēt mūøi’im “mūøi’um dairesi” ile de
karşılaşılmaktadır. Bu kurum ve memuriyet, Asurlu tüccarların Anadolu’dan
çıkardıkları mallar için ödedikleri “ihraç vergisi” anlamındaki waøītu
m kelimesiyle
ilişkilendirilmektedir (Veenhof, 1972: 231, n. 362; Dercksen, 1996: 72).
 

   rabi re’im

“Çoban” anlamındaki re’um ile teşkil edilmiş rabi re’im “çobanlar
başı” unvanlı memurlar sarayların büyük ve küçükbaş hayvanlarını güden
çobanların âmirleri olmalıdırlar (Erol, 2007: 52)
 

   rabi alpātim:

alpum “sığır” kelimesinin çoğul formuyla oluşturulmuş rabi
alpātim
unvanlı kimselerin, devlete ait büyük baş hayvanların bakımıyla ilgili
çoban, bakıcı gibi şahısların âmirleri oldukları söylenebilir (Erol, 2007: 18).


rabi perdim:

Sahanın başlıca sözlüklerinde “bir çeşit binek hayvanı” olarak
geçen
perdum (CAD P: 394b; AHw 855a) araştırmacılar tarafından çoğunlukla
“katır” olarak tanımlanmaktadır. Bu doğrultuda,
rabi perdim unvanının da “katırlar
başı” olabileceği iddia edilmektedir (Hecker, 2003: 185, n. 4)
 

rabi sisē:

sisi’um “at” anlamına gelmektedir (CAD S: 328a). rabi sisē unvanlı
kimselerin, saray adına atların yetiştirilmesi ve bunların ticaretinin yapılması gibi
işlerde görevli memurlar oldukları düşünülebilir (Michel, 2003b: 3).
 

rabi adrim

adrum “harman (yeri)” (CAD A/I: 129a) kelimesiyle oluşturulmuşrabi adrim, muhtemelen, devlete ait topraklardan elde edilen ürünlerin harman
veya hasat işinin düzenli bir şekilde yürütülmesinden ve harman yerlerinin
denetiminden sorumlu bir memur olmalıdır (Erol, 2007: 11).
 


rabi karānim:

rabi karānim Kültepe metinlerinde daha çok kirānumyazılışıyla geçen karānum “üzüm, bağ; şarap” kelimesiyle teşkil edilmiştir. Yeni
Asur kaynaklarında
rab karāni yazılışıyla geçen bu unvana “şarap denetçisi”
anlamı verilmektedir (
CAD K: 202b). “Şaraptan sorumlu memur” şeklinde
tanımlayabileceğimiz
rabi karānim saraya ait bağlardan, şarap üretiminden ve
ticaretinden sorumlu bir memur olmalıdır.
 

rabi kiriātim:

“(Meyve) bahçeleri âmiri” olarak tanımlanan rabi kiriātim’in
(Hecker, 1997: 170-171, n. 23; Dercksen, 2004b: 161-162), saraya ait (meyve)
bahçelerinden sorumlu bir memur olduğu söylenebilir.
 


rabi še’î:

še’um “tahıl, arpa” kelimesiyle oluşturulmuş rabi še’î “tahıldan
sorumlu memur” olarak tanımlanabilir. Sadece Eski Asurca metinlerde
karşılaştığımız
rabi šeîlerin, tahılların depolanması, ticareti, yöneticiler arasında
taksim edilmesi gibi işlerle görevli oldukları söylenebilir (Erol, 2007: 81).
 

rabi kitātim:

Kültepe metinlerinde kitātum olarak çoğul formuyla da
karşılaşılan
kitû “keten” kelimesiyle teşkil edildiği düşünülen rabi kitātim’e
“ketenle ilgili bir memur” anlamı verilmektedir (
CAD K: 475b; Dercksen, 1996:
195). Bu unvana sahip kimseler keten bitkisinin yetiştirilmesi ve işlenmesiyle
ilgili işçilerin amirleri olmalıdır.
 


rabi šamnim

šamnum “yağ” anlamına gelmektedir. “Yağdan sorumlu memur”
olarak tanımlayabileceğimiz
rabi šamnim unvanı, devletin yağ üretimi ve ticareti
üzerinde de rolü olduğunu göstermektedir (Erol, 2007: 78).
 

rabi eøi:

 Bu unvana sahip memurların, ağaçların ormandan kesilmesi, nakliyesi,
dağıtılması ve ticareti gibi işlerle görevli “ormancı” diyebileceğimiz işçilerin
âmirleri oldukla
rı söylenebilir (Erol, 2007: 23). 

2. Güvenlikle İlgili Memurlar  


rabi abullātim

Şehir kapıları âmiri” olarak tanımlanan bu unvan sahipleri,
şehir surlarında bulunan kapıların güvenliğinden sorumlu teşkilatın başı
olmalıdırlar. Ayrıca bu kimseler, şehre girip çıkan malların denetiminden de
sorumlu olabilirler (Günbattı, 1990: 464)


   rabi utue:

utū “kapı bekçisi” anlamına gelmektedir (CAD A/II: 516b). Bu
doğrultuda,
rabi utue “kapı bekçileri âmiri” olarak tanımlanabilir. Bu kişiler, rabi
abullātim
şehir kapıları âmiri”nden farklı olarak, sarayın ve belki de şehirdeki
diğer kurumların kapılarındaki muhafızların âmirleri olmalıdır (Erol, 2007: 86)


   rabi battim:

Bu unvan, “sınır âmiri” (Donbaz, 1990: 441) veya “bölge, çevre
komutanı” (Bilgiç, 1964: 139) olarak tanımlanmaktadır


   rabi dayyalim:

dayyalum “gözcü, izci, müfettiş” kelimesinden teşkil edilenrabi dayyalim “müfettiş âmiri” anlamına gelmektedir (CAD D: 28a). Unvan,
“gözcüler, casuslar başı” veya “istihbarat şefi” olarak da tanımlanmaktadır (Sever-
Çeçen, 1994: 203; Hecker, 2003: 184, n. 4).


   rabi kakki

“Cephaneci başı; silahlar başı” anlamları verilen (Bilgiç, 1948:
507, n. 85; Garelli, 1963: 216)
rabi kakki unvanlı memurların, silah yapımında
kullanılan malzemelerin temini, silahların askerlere dağıtımı, cephanelerin
denetimi ve korunması gibi görevleri olduğu söylenebilir


rabi kiša/erānim

Metinlerde sadece bir kez rastlanan rabi kiša/erānim’e,
şüpheli olarak, “gardiyanlar âmiri” anlamı verilmektedir (Müller-Marzahn, 2000:


rabi maøøar(ā)tim

Kültepe metinlerinde sıkça karşılaşılan maøøartum
“gözetleme, koruma, güvenlik” ve “kıymetli eşyaların muhafaza edildiği yer,
kasa” olarak iki farklı anlamda kullanılmıştır (CAD M: 333a). Bu kelime ile teşkil
edilmiş rabi maøøartim unvanına “hazinedar” (Dercksen, 2000: 146; Bilgiç, 1948:
507, n. 86) ve “korumalar, nöbetçiler âmiri” (Eisse
r-Lewy, 1930: 214; Veenhof,
1972: 308, n. 433) şeklinde iki farklı anlam verilmektedir

302).


   rabi šariqi:

šarruqum “hırsız” anlamına gelmektedir. “Hırsızlar âmiri” gibi bir
unvan olamayacağı düşünülse de, bu unvana sahip memurlar, şehirlerde meydana
gelen hırsızlık olaylarını araştıran bir çeşit polis teşkilatının âmirleri olabilirler
(Erol, 2007: 80).


   barullum rabûm

Sözlüklerde barullum’a “ticarî bir polis memuru” anlamı
verilmektedir (
CAD B, 344a; AHw 142a). Bu polis memurlarının âmiri barullum
rabûm “
büyük/şef barullum” olmalıdır


   3. Bazı Meslek ve Zanaatçı Amirleri


rabi lāsimim

Sözlüklerde lāsimum’a “hızlı haberci, kurye” anlamları
verilmektedir (
CAD L: 106b; CDA: 178b). rabi lāsimim unvanlı memurlar,
Kültepe metinlerinde karşılaşılan
šiprum, ālikum, muqarribum gibi haberci
ve kuryelerden farklı olarak, hızlı habercilerden oluşan bir meslek teşkilatının
âmirleri olabilir (Albayrak, 2005: 271).
  

rabi nāgirim

nāgirum “tellal, haberci, müjdeci” anlamlarına gelmektedir
(
CAD N/I: 115b). rabi nāgirim’lerin, Eski Anadolu şehir devletlerinde her türlü
ilan ve yasakları çarşı ve pazarlarda halka duyuran görevliler oldukları anlaşılan
tellalların âmirleri oldukları açıktır
  



rabi nappāhē:

“Demirci” anlamındaki nappāhumlar, Asur Ticaret Kolonileri
Devri’nde bilinen madenlerin her türlü işçiliğiyle uğraşan; çeşitli kaplar, aletler

ve silahlar yapan; bakır, altın, gümüş gibi metalleri tasfiye eden; bronz üreten
zanaatkârlardır.
rabi nappāhē “demirciler başı” unvanlı memurlar da, muhtemelen
saray adına çalışan bu demircilerin âmirleri olmalıdır. (Erol, 2007: 46).



rabi nukiribbi:

nukiribbum “bahçıvan” (CAD N/II: 323a); rabi nukiribbi
bahçıvanlar âmiri” anlamlarına gelmektedir (CAD N/II: 327a). Bu unvan
sahipleri, sarayın bahçelerini düzenleyen, ağaçların, süs bitkilerinin ve belki de
sebze tarhlarının bakımından sorumlu bahçıvanların denetçileri olmalıdır (Erol,
2007: 47).
 


rabi targumannim

targumannum “tercüman” anlamına gelmektedir (CDA:400a). Hititçedeki tarkumma- “bildirmek, açıklamak” kökünden meydana gelen
bu kelime, Asurcanın yanı sıra Babilceye de geçen tek Anadolu kökenli kelimedir;
Babilceden Aramcaya ve Arapçaya geçmiştir; Türkçede “tercüman”, Almancada
“dragoman” ve Fransızcada “drogman” telaffuzuyla hâlen yaşamaktadır (Bilgiç,
1953: 52).
rabi targumannim “tercümanlar başı” unvanının varlığı, tercümanların
da meslekî bir teşkilatlanma oluşturduklarını göstermektedir


 rabi awīlim:

awīlum “adam, özgür vatandaş” anlamlarına gelmektedir. rabi
awīlim unvanlı kimseler, kendilerine, bir tür tımar diyebileceğimiz, topraklar
tahsis edilen hür vatandaşların işlerini denetleyen memurlar olmalıdır (Dercksen,
2004b: 142).
 
rabi øābim:

Belirli sayıda insan gruplarını ifade eden øābum “insanlar,
askerler, işçiler (grubu)” anlamlarına gelmektedir
(CAD Ø: 46a). Bu kelimeyle
oluşturulmuş rabi øābim ise, araştırmacılar tarafından, “komutan” (Orlin, 1970:
112, 157, n. 109) ve “işçiler başı” (Bilgiç, 1948; 507, n. 91) şeklinde iki farklı
anlamda tanımlanmaktadır. rabi øābim unvanı, bildiğimiz kadarıyla beş Kültepe
metninde diğer bazı rabi’li unvan sahiplerinin emrin
de, onlardan daha alt bir
rütbede gözükmektedir. Muhtemelen bu kimseler, yüksek rütbeli bazı memurların
emrindeki çalışanların âmirleri olmalıdır.

  

   4. Sarayın ve Şehrin İşleriyle İlgili Memurlar


rabi huršātim:

“Kiler, ambar, depo” anlamlarındaki huršum ile teşkil
edilmiş
rabi huršātim unvanı birçok araştırmacı tarafından “depolar âmiri”
olarak tanımlanmaktadır (Bilgiç, 1964: 139; Orlin, 1970: 80; Günbattı, 1987: 7;
Dercksen, 2000: 146). Bu kimseler, sarayın tahıl ve erzak depolarından sorumlu
memurlar olmalıdır
  

rabi haææim

“Asa” anlamındaki haææum kelimesiyle oluşturulmuş bu
unvana, bir saray memuru olabileceği yönünde, “asacı başı/şef asacı” anlamları
verilmektedir (Bilgiç, 1948: 507, n. 81; Garelli, 1963: 216)
  

rabi kalbātim


kalbum “köpek” anlamına gelmektedir. Eski devirlerde
kralların avlanmaya meraklı oldukları düşünülürse; tazı, zağar gibi av köpeklerinin 
kralların avlanmaya meraklı oldukları düşünülürse; tazı, zağar gibi av köpeklerinin yetiştirilmesi, beslenmesi, eğitilmesi, ava hazırlanması gibi işlerle ilgili kimselerin âmirleri rabi kalbātim unvanlı memurlar olmalıdır. (Günbattı, 1990: 464-465, n. 11).


rabi paššurē

Bu unvana “sofracı başı” anlamı verilmektedir (Bilgiç, 1948: 507,
n. 82; Garelli-Michel, 1997: 205; Dercksen, 1996: 145, n. 458). Bu memurların,
sarayda yapılan yemeklerden ve kurulan sofralardan sorumlu oldukları; aşçıları ve
garsonları denetledikleri söylenebilir.
 


rabi šāqîm:

Türkçeye saki telaffuzuyla geçen šāqûm “içki taşıyan, kâhya”
anlamlarına gelmektedir (
CAD Š/II: 28b). “Sakiler başı” olarak anlamlandırılanrabi šāqîm unvanlı memurlar, saraylarda krala ve kralın ailesine içki sunan
sakilerin âmirleri olmalıdır (Günbattı, 1987: 8).
 


rabi urdî:

urdum/(w)ardum “köle, hizmetçi” kelimesiyle teşkil edilmiş rabi
urdî “
köleler âmiri” (Matouš-Matoušová, 1984: 75-76), saraydaki kölelerden
sorumlu bir memur olmalıdır.
 

 

rabi urkim

rabi urkim, “muhtemelen sarayın geri hizmetinde çalışan insanları
meslekî olarak organize eden ve yöneten bir memur” olarak tanımlanmaktadır
(Albayrak, 2005a: 272).
  

rabi mahīrim:

Bu unvana “pazar müfettişi, pazar âmiri” anlamları verilmektedir
(
CAD M: 99a; Bilgiç, 1948: 508, n. 94; Günbattı, 1990: 466). rabi mahīrimler,
şehirdeki pazar ve çarşıyı denetleyen, pazardaki malların kalitesini kontrol eden;
tartı aletlerini düzenleyen memurlar olmalıdır.


rabi øērim

Fonksiyonu bakımından günümüze kadar ulaşan; tarla ve bahçelere
zarar veren hayvanların sahiplerine ceza kesen kolcularla karşılaştırılan ve “kır
bekçilerinin şefi” anlamı verilen
rabi øērim (Günbattı 1990: 466) “tarlalar âmiri”
olarak da tanımlanmaktadır. (Bilgiç, 1948: 507, n. 95; Kienast, 1960: 95).


   Bilindiği gibi, Asur Ticaret Kolonileri Devri’nde Anadolu yerlileri yazıyı henüz
kullanmamaktadır. Bu yüzden, Anadolu Şehir Devletlerinin düzenli bir yönetim
sistemine sahip olmadığı düşünülebilirdi. Ancak, devlet yönetiminde önemli
görevler üstlenen
rabi’li unvanların çeşitliliği, bu devirde, Anadolu yerlilerinin
sistemli ve düzenli bir idarî ve meslekî teşkilâtlanmayı kurup geliştirdiklerini
göstermektedir.


E. Bilgiç, Anadolu Beyliklerinin idari teşkilatlanmayı Mezopotamya’dan
tamamen bağımsız bir şekilde geliştirdiklerini belirtmiş, Anadolu’daki saray memur
ve esnaf teşkilatına dair hepsi birden Asur’da ve Babil’de bulunmayan terimleri
Asurluların kendi kelime hazinelerinden karşıladıklarını söylemiştir (Bilgiç,
1948: 505, 508). C. Günbattı,
rabi’li unvanların bazılarının Mezopotamya’da da
var olmasının Anadolu idari sistemi üzerindeki Mezopotamya tesirini gösterdiğini
belirtmiştir. Günbattı’ya göre bu durum, Mezopotamya-Anadolu arasındaki ticari


ilişkinin, saray teşkilatlarına kadar, iki ülkenin birbirlerini derinden etkilediklerinin
bir işaretidir (Günbattı 1987: 8; 1990: 466). Bize göre, Eski Anadolu Şehir
Devletleri bu idarî teşkilatlanmayı büyük ölçüde, Mezopotamya kavimlerinden
bağımsız şekilde geliştirmişlerdir. Çünkü yaptığımız sözlük taraması sonucunda,
kırkın üzerindeki
rabi’li unvanlardan sadece birkaçının Mezopotamya
kaynaklarında da bulunduğu görülmüştür. (
rabi haææim (Mari’de); rabi nappahē(“UGULA SİMUG” olarak Eski Babil’de); rabi nukaribbi (Eski Babil’de); rabi
sikkā/itim
(III. Ur ve Eski Babil’de); rabi øābim (Eski Babil ve Elam’da); rabi
šukkallim
(Eski Akad’da)). rabi’li unvanların birçoğuyla Eski Asur Devri’nden
sonraki geç devirlerde de karşılaşılması, geç devir Mezopotamya kavimlerinin
Anadolu’daki idari sistemi örnek aldıklarını düşündürebilir. Bu durum, Eski Asur
Devri’nde meydana gelen uluslararası ticaretin, toplumların birbirlerini kültürel
olarak aynı oranda etkilediklerine işaret etmektedir.
 


 Rabi’li unvanlar Anadolu şehir devletlerinin yönetim şekli hakkında da bilgi
vermektedir. Bazı metinlerde karşılaşılan ev, tarla gibi taşınmaz malların alımsatımına dair ifadeler özel mülkiyete işaret etse de, şehir devletlerinin ekonomisinin
temelini oluşturan tarım ve hayvancılıkla ilgili birçok unvan bulunması, devletin
araziler ve evcil hayvanlar üzerinde söz sahibi olduğunu göstermektedir. Kralın
devletin ekonomisini, ticaretini, güvenliğini atadığı bu
rabi’li unvan sahipleri
vasıtasıyla yürüttüğü söylenebilir

Rabi’li unvan sahiplerinin, kendi konularında uzmanlaşmış meslek sahiplerinin
âmirleri oldukları açıktır. Bize göre, bu şekilde birçok mesleğin bir âmirinin
bulunması, Eski Anadolu Şehir Devletlerinde meslekî bir teşkilatlanmaya işaret
etmektedir. Belki de bu durum, Osmanlı İmparatorluğu’ndan bildiğimiz lonca
teşkilatının ilk örneklerini teşkil etmektedir.



KAYNAKÇA VE KISALTMALAR



AHw: Akkadisches Handwörterbuch.
Albayrak, İ., (2005), “Kumaş ve Kalay Sevkıyatına İlişkin Üç KültepeTableti”,Anadolu Medeniyetleri Müzesi Yıllığı 2003-2004, 269-277.
Balkan, K., (1957),
Mama Kralı Anum-Hirbi’nin Kaniš Kralı
Waršama’ya Gönderdiği Mektup
, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
Bilgiç, E., (1948), “Anadolu’nun İlk Tarihî Çağının Ana Hatlarıyla
Rekonstrüksiyonu”,
Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakülte
Dergisi,
Cilt: 6, Sayı: 5, 489-516.
-----, (1953),
Kapadokya Metinlerinde Geçen Yerli Appellatifler ve
Bunların Eski Anadolu Dilleri İçerisinde Yeri,
Ankara: Türk Tarih Kurumu
Basımevi.

1314
-----, (1964), “Kültepe Höyüğünde Çıkan Üç Tablet”, Anatolia, VIII, 125-143.CAD: The Assyrian Dictionary of the University of Chicago.
CDA: A Concise Dictionary of Akkadian.
Dercksen, J. G., (1996), The Old Assyrian Copper Trade in Anatolia,İstanbul: PIHANS LXXV. .
-----, (2000), “Institutional and Private in The Old Assyrian Period”,
Interdependency of Institutions and Private Entrepreneurs, MOS Studies 2,135-152.
-----, (2004a),
Old Assyrian Institutions, Belgium: PIHANS XCVIII.
-----, (2004b), “Some Elements of Old Anatolian Society in Kaniš”,
Assyria
and Beyond Studies Presented to Mogens Trolle Larsen,
137-177.
Donbaz, V., (1990), “Kültepe 1-B Katı Tabletlerine Genel Bakış”,
X. Türk
Tarih Kongresi Bildirileri,
433-451.
Donbaz, V.,-Veenhof, KR., (1985), “New Evidence For Some Old Assyrian
Terms”,
Anatolica XII, 131-155.
Eisser, L.-Lewy, G., (1930),
Die Altassyrischen Rechtsurkunden vom
Kültepe,
Leipzig: Mitteilungen der Vorderasiatisch-Aegyptischen Gesellschaft
(E.V.) 33. Band.
Erol, H., (2007),
Eski Asurca Metinlerde Meslek Adları ve Unvanlarla
Geçen Şahıs İsimleri,
Ankara: (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi).
Forlanini, M., (1995), “The Kings of Kaniš”,
II. Uluslararası Hititoloji
Kongresi Bildirileri,
123-132.
Garelli, P., (1963),
Les Assyriens en Cappadoce, Paris: Bibliothèque
Archéologique et Historique de l’institut Français d’archéologie d’Istanbul XIX.
Garelli, P.-Michel, C., (1997),
Tablettes Paléo-assyriennes de Kültepe,İstanbul: Institut Français d’Etudes Anatoliennes.
Günbattı, C., (1987), “Yeniden İşlenen Bir Kültepe Tableti (Kt. g/t 42 + z/t
11)”,
Belleten, C. 51, S. 199, s. 1-10.
-----, (1990), “Kültepe Metinlerinde Geçen İki Yeni Unvan”,
X. Türk Tarih
Kurumu Bildirileri (1986),
463-46.
Hecker, K., (1997), “Über den Euphrat (Ortsbezogene Restriktionen in A
Kaufurkunden)”,
Archivum Anatolicum, S. III, 157-172.
-----, (2003), “Kunuk Kārim
Øaher Rabi” Alter Orient und Altes Testament,Band 274, (Festschrift für Burkhart Kienast), 183-196.
Kienast, B., (1960), Die altassyrischen Texte des des Orientalischen
Seminars der Universität Heidelberg und der Sammlung Erlenmeyer,
Berlin:
Walter de Gruyter & Co.
Larsen, M. T., (1976),
The Old Assyrian City-State and its Colonies,Coppenhagen: Mesopotamia 4.
Matouš, L.-Matoušová, M., (1984),
Kappadokische keilschrifttafeln mit
Siegeln aus der Sammlung der Karlsuniversität in Prag,
Prag:
Karluniversität Prag.
Michel, C., (2003a),
Old Assyrian Bibliography, Belgium: Nederlands
Instituut het Nabije Oosten.
-----, (2003b), “The Perdum-mule, A Mount For Distinguished Persons in
Mesopotamia During the First Half of the Second Millennium BC”,
PECUS,
Man and Animal in Antiquity,
1-11.
Müller, M.-Marzahn, J., (2000),
Fünf Altassyrische Texte aus dem
Vorderasiatischen Museum zu Berlin”,
Assyriologica et Semitica, AOAT 252,295-309.
Orlin, LL., (1970),
Assyrian Colonies in Cappadocia, Paris: The Hauge.
Öz, E., (2005),
Asur Ticaret Kolonileri Döneminde Anadolu’nun Etnik ve
Sosyal yapısı,
Ankara: Yayımlanmamış Yüksek Lisans tezi.
Sever, H.-Çeçen, S., (1994), “Kültepe II. Tabaka Vesikalarına Göre
Anadolu’nun Siyasi Tarihi ile İlgili Yeni Gelişmeler”
XI. Türk Tarih Kongresi
Bildirileri (1987),
201-209.
Şahin, H. A., (2004), “Kültepe Metinlerinde Geçen
mār ummeanim/kenimTabirinin Anlamı”, IV. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri,483-492.
Veenhof, K. R., (1972),
Aspects of Old Assyrian Trade and its Terminology,Leiden. Studia et Documenta ad Iura Orientis Antiqui Pertinentia, vol.
10.
-----, (1989), “Status and Offices of an Anatolian Gentleman – Two Unpublished
Letters of Huharimataku from
kārum Kaniš”, K. Emre, B. Hrouda, M. J. Mellink,
N. Özgüç (ed.),
Anatolia and the Ancient Near East. Studies in Honor of T.
Özgüç,
515-525.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder