24 Şubat 2020 Pazartesi

HARRAN VE SOĞMATAR’DA SİN KÜLTÜNÜN VARLIĞI

Fotoğraf açıklaması yok.


HARRAN VE SOĞMATAR’DA SİN KÜLTÜNÜN VARLIĞI
Süheyla İrem MUTLU -Yusuf ALBAYRAK
Sümer Uygarlığından itibaren önemli bir konumda bulunan tanrılardan biri olan ve farklı dönemlerde farklı isimler alan Ay tanrısı Sin, Mezopotamya panteonunda ayrı bir öneme sahiptir. Özellikle Babil ve Asur dininde önemli bir rol oynamakla birlikte, ilk olarak Ur kentinin baş tanrısı olarak bilinirken, sonraki
dönemlerde Harran’ın en önemli tanrısı haline gelmiştir. Sin kültünün varlığının arkeolojik kanıtlarının Harran merkez başta olmak üzere Soğmatar, Aşağı Yarımca ve Sultantepe gibi birçok yerde bulunması, onun tüm Harran Ovası boyunca önemli
bir konumda olduğunu ve onun kutsandığını göstermektedir. Nitekim gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar vasıtasıyla ortaya çıkarılan Sin Kültü’ne ait steller ve yazıtlardan da anlaşılacağı üzere, Harran’da E.hul.hul adı verilen ve Ay Tanrısı Sin’e adanmış olan bir tapınağın varlığı bu durumu kanıtlar nitelikte
gözükmektedir. Ayrıca Soğmatar, Aşağı Yarımca ve Sultantepe’de de ortaya çıkarılan stellerde ve yazıtlarda Tanrı Sin’in adının bulunması, Sin Kültünün bölgede merkezlerden biri olarak tercih edildiğine, yüzyıllarca bölgede etkin bir
şekilde varlık gösterdiğine ve tarihte önemli bir konumda olduğuna işaret etmektedir.
Mezopotamya uygarlıklarında Ay tanrısının ismi kültürden kültüre değişiklik gösterse de en çok "Sin" ve "Nanna" şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Sümerler ay tanrılarına Nanna, Nannar veya Suen isimleriyle seslenirlerdi. Bazen birbirinden
farklı iki ismi birleştirerek kullandıkları da görülmüştür. Sonraki dönemlerde ise Sami kökenli Akkadlar, ay tanrısına Sin adını vermişlerdir. Bu isimlerin yanı sıra Asimbabbar, Namraşit ve Inbu’da Nanna-Sin’i nitelendirmek için kullanılan kelimeler arasındaydı (Black-Green 2003, 29). Sümerler Nanna-Sin için ay ışığının parlaklığı, boğa ve Enlil’in genç boğası gibi betimlemeler kullanmışlar, boğa ve aslan-ejderha şeklinde tasvir etmişlerdir. Ayrıca bu tanrının sembolü bir hilalden oluşmaktadır. An ve Enlil, onu Ur Şehrine kral ilan etmişti. Fakat sonraki dönemlerde Harran kenti de Nanna-Sin için önemli bir merkez haline gelmiştir.
Harran’da Nanna-Sin, Utu ve İnanna’nın bulunduğu üçlü bir tanrı sistemi oluşturulmuştur (Altuncu 2014, 130-131). Ur kentinin koruyucu tanrısı olarak kabul edilmiş olan Nanna-Sin, Sümer
Panteon’unda Enlil’in oğlu olarak geçmektedir. Sümer metinlerinde Nanna-Sin’in yer altı dünyasında, ölüleri yargıladığı anlatılmıştır (Narçın 2007, 300-301). Zamanı belirleyen tanrı olduğu ifade edilir. Nanna-Sin’e atfedilen en önemli özelliklerden
birisi, yeryüzünde yaşayan kralların yapmış olduğu yanlış işler karşısında büyük bir intikamla hareket etmesi ve onları cezalandırmada önemli bir güç olmasıdır (Altuncu 2014, 130-131). Ay’ın hilal biçimi ile adı “Sin” olsa da, dolunay ile “Nanna”, giderek büyüyen hali ile de “Asimbabbar” şeklini almıştır. Ay tanrısı Sin, bütün Samî kabilelerinin en önemli tanrısı olarak bilinmektedir. Sin’in sembolü olan hilal, Mezopotamya’nın erken dönem sanatında güneşi simgelemekteyken; geç dönemde
ise hilal, bir sütunun üzerinde gösterilmiştir. Ayrıca Ay tanrısının mühürlerde hilal içinde gösterildiği örnekler de bulunmaktadır (Ward 1910, 395). Hilal şeklindeyken eril, dolunayken dişil özelliklerine bürünürken Hilal şeklinde olduğunda boğa ile
özdeşleştirilmiştir (Tamara 1992, 25). Sin dolunayken ya da dişilken, "Ningal" adı ile ayın eril yanının karısı pozisyonundadır (Tamara 1992, 27). Sin, dişilken bereketin ve doğurganlığın sembolüdür. Dünya üzerinde var oluşu devam ettiren
Ay’ın bu yönünün olduğu düşünülmektedir. Ay’ın bu özelliğine insan kurban edildiği bilinmektedir. Öte yandan kutsal su ve balık kültü de Ay’ın bu yönü ile ilişkilidir (Demirci 2005, 119).
En erken dönemlerden itibaren, Nanna / Su'en Ur kentinin koruyucu tanrısı olarak bilinmektedir ve Ur'daki ana kutsal alanın adı “é-kiš-nu-gál”, adı da ay tanrısı Babil ve Nippur'daki kutsal alanlar için kullanılmaktaydı (George 1993, 114). Akad döneminden Eski Babil döneminin ortalarına kadar, egemen kralın kızı Ur'daki ay tanrısı rahibi olarak atanmıştır. Bunların en ünlüsü, birkaç Sümer edebi eserinin yazarı olan Enheduanna'dır (Civil 1980, 227). Ay'ın tanrısı için diğer Mezopotamya kült yerleri arasında Ur'un yakınında yer alan Ga'eš ve Urumda, Ay
Tanrısı'nın Dilimbabbar olarak onurlandırıldığı Babil’in doğusunda bulunan modern Tell Uqair olarak bilinmektedir. Mezopotamya'nın alüvyon ovalarının ötesinde
Nanna / Su'en'in bir diğer kült merkezi, Eski Babil Dönemi’nden itibaren tapınak ismi é-húl-húl "Mutluluk Evi" olarak geçen, Urfa'nın güneydoğusundaki Harran'da yer almaktadır (Krebernik 1993-98b, 368; Buren 1945, 62,64). Harran'da, Nabonid'in annesi olan Adda-guppi'yi andıran ve ay tanrısı saygısını kutlayan bir stel üzerinde uzun bir yazıt bulunmuştur. Harran'dan bir başka steldeki yazıtta Nabonid'in Suen'in iradesine uygun olarak nitelendirilen taht üyeliği ve é-húl-húl tapınağını yeniden inşa ettiği anlatılmaktadır (Gadd 1958, 35-92). Asur ve Babil dönemlerinden İslâmî Döneme kadar 7 gezegenle ilişkili
tanrılar (Sin, Şamaş, İştar ya da Atargatis, Mara, Samyaya da Ares, Girgis, Bel ve Nabu ya da Nabig) ve bunların ailelerinden oluşan tanrılar grubu (Sin’in eşi Ningal, ateş tanrısı Nusku ve Nusku’nun eşi Sadarnunna gibi) Harran panteonuna hâkim
olmuştur. Tanrılar panteonunun zirvesinde sürekli olarak ay tanrısı Sin bulunmaktadır. Asur ve Babilliler döneminden itibaren Harran’daki krallıklar arasında yapılan antlaşma ve sözleşmelerde ay tanrısı Sin’in adı yer almaktadır.
Hatta bazı antlaşmaların Harran’daki meşhur Sin Tapınağı’nda yapıldığı yazmaktadır. Babiller döneminde “ilu sa ilani” (tanrıların tanrısı), “sar ilani” (tanrıların kralı) ve “bel ilani” (tanrıların efendisi-rabbi) olarak adlandırılan Ay tanrısı Sin, paganistlerin en büyük tanrısı olma özelliğini asırlar boyu devam
ettirmiştir.
Sin kültü, Harran için şehrin adının Ay Tanrısı Sin Şehri olarak anılmasının yanı sıra bölgede son derece güçlü politik merkez konumunda olmasını sağlayacak derecede önemlidir. Sin’in Harran’daki siyasal ve dinsel önemi, o dönemde koruyucu tanrı, kehanet veren, her şeyi bilen ve antlaşmaların da koruyucusu olarak da bilinmesinde yatmaktadır. Bu tanrının Kuzey Mezopotamya’daki kült merkezi olarak bilinen Harran, Sin kültünün yüzyıllarca süren etkinliğiyle tarihte önemli bir
yer almıştır (Özfırat 2005, 70). Harran yöresinde bulunan yazıtlarda Kuzey Mezopotamya’da yerel kralların
tahta atanma törenlerinin Sin Tapınağı’nda yapıldığı vurgulanmaktadır (Şinasi 1998, 139). Kraliyet ailesine mensup olanların isimlerinin önünde ya da sonunda bir ek olarak Sin unvanını kullandıkları ve bunun yalnızca kraliyet aileleriyle de sınırlı olmadığı bölgede yaşayan insanların da Sin’in farklı bileşenlerinden oluşan isimleri olduğu görülmektedir. Bilinen tarihinden beri Harran’a hâkim olan yıldız ve gezegen kültü içerisinde Sin’in başında yer aldığı tanrılar panteonunun diğer üyeleri de aslında Sin gibi Mezopotamya’daki diğer şehirlerin de tanrısı olarak bilinmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder