Mezopotamya' nın Tarih Öncesi Dönemleri
Mezopotamya’nın Tarih Öncesi Dönemleri
İnsanlık tarihinin en eski dönemi olan paleolitik devir den itibaren Kuzey Mezopotamya’nın iskan edildiği bölgede yapılan mağara araştırmalarıyla ortaya konmuştur. Sümerler ’den önce bu bölgede yaşayan kavimlerin kimlikleri hakkında, yazılı bir kültüre sahip olmadıkları için, ne yazık ki bilgi sahibi olamıyoruz. Ancak Kuzey Mezopotamya’da Sümerler ’den önce yaşamış olan kavimlere Önsümerler anlamına gelen “Presümerilenler” denilmektedir. Fırat nehrinin en eski topluluklarına da “Protofıratlılar” denmiştir. Sümerlerin öncüleri olan bu kavimler, bir müddet avcılık seviyesinde yaşadıktan sonra yerleşik hayata geçmişler, küçük köyler kurarak ziraata başlamışlar ve hayvanları ehlileştirmişlerdir. Ayrıca bu dönemde, suyu evlerine taşımak için kilden kaplar yapmışlardır.
İnsanlık tarihinin taş devri ile tunç devri arasında geçirdiği uygarlık seviyesine Kalkolitik devir adı verilir. Bu dönemde taş aletlerden yine yaygın bir şekilde yararlanılmakla beraber, az miktarda maden de kullanılmıştır. Bu devir, insanlık tarihinde önemli bir dönüm noktası sayılır. Çünkü bu devir insanları madeni eriterek silahlar yapmışlar, tarım araçlarını da madenden yaptıkları için tarımda verimlilik artmış, madeni silahlarla da henüz madeni tanımayan topluluklar üzerinde egemenlik kurmuşlardır.
Mezopotamya’ da kalkolitik devir, M.Ö 5bin yılında başlamış ve M.Ö 3bin yılı başlarına kadar sürmüştür. Bu kültür 4 aşamada gelişmiştir.
1.Prekalkolitikum : Hassuna Kültürü
2.Er Kalkolitikum : Ninive Kültürü
3.Orta Kalkolitikum : Samarra ve Tel Halaf kültürü
4. Geç Kalkolitikum : El Ubeyd Kültürü
Mezopotamya kalkolitik kültürü, bir köy kültürüdür. Bu köyler, küçük sulama tarımından büyük sulama tarımına geçmişlerdir. Bu dönemde henüz siyasal bir birlik yoktur. Kalkolitik dönem insanları, elde ettikleri ürünlerin fazlasını komşu ülkelere satıyorlardı. Bu dönem insanlarının doğa güçlerine inanan bir dinleri vardı.
Mezopotamya' nın o dönemlerden kalma bir kaç resmi :
MEZOPOTAMYA'NIN JEOPOLİTİK KONUMU
Eski Doğu'nun üç büyük medeniyet merkezlerinden biri olan Mezopotamya, Yunanca' da "iki nehir arası" anlamına gelmektedir.Dicle ve Fırat arasındaki verimli topraklarda yer alan Mezopotamya' ya Mısırlılar da aynı anlama gelen "Naharina" adını vermişlerdir.
Mezopotamya haritaya bakıldığında görüleceği üzere , Asya kıt'asının Akdeniz'e açılmış bir kapısı görümündedir.Gerçekten Mezopotamya, en geniş hatlarla Asya'nın batısındaki Akdeniz ile Basra Körfezi arasında kalan 120.000kilometre karelik bir bölgedir.
Mezopotamya'nın konumuna bir de haritalardan bakalım :
Mezopotamya haritaya bakıldığında görüleceği üzere , Asya kıt'asının Akdeniz'e açılmış bir kapısı görümündedir.Gerçekten Mezopotamya, en geniş hatlarla Asya'nın batısındaki Akdeniz ile Basra Körfezi arasında kalan 120.000kilometre karelik bir bölgedir.
Mezopotamya'nın konumuna bir de haritalardan bakalım :
MEZOPOTAMYA TARİHİNE GENEL BİR BAKIŞ
2. Yazının keşfi
Sümerler, bu ilkel sosyalizmin doğal bir neticesi olarak çok geçmeden M.Ö 3.200’lerde yazıyı da keşfetmeye muvaffak oldular. Zira rahipler, her vatandaşın mabede getirdiği malı unutmamak veya teslimatı vesikalandırmak için, kil tabletlerin üzerine ancak kendilerinin anlayabileceği şekilde her şahıs için belli bir işaret, onun karşısına da getirdiği malın resmini yapamaya başladılar. Fakat bu sistemin bir takım karışıklıklara yol açtığı anlaşılınca, bunu önlemek için çareler düşündüler. İşaretleri ve resimleri belli bir sistem halinde şifre gibi kullanmayı denediler. Bu hususta ilk adım, her işarete bir sada değeri vermekle atıldı. Böylece her işaret bir hece olarak kabul edildi. Fakat bu defa da telaffuzu aynı, anlamı farklı olan kelimelerde yine karışıklık oluyordu. Bunu önlemek için sisteme “ determinatif (belirleyici kelime)” usulü ilave edildi.
İşte böylece yaş kil üzerine üçgen uçlu bir kamışla sonraları madeni uçla yazıldığı ve işaretler de çivilere benzediği için modern araştırıcılar tarafından “çivi yazısı” denilen yazı sistemi, yukarıda da belirtiğimiz gibi, MÖ. 4 bin yılının sonlarında keşfedilmiş oluyordu. Bu yazının dili Sümerce olduğu için söz konusu çivi yazısının Sümerler tarafından keşfedildiği anlaşıldı.
Tablolarla Yazının Gelişimini İnceleyelim
Mezopotamya'da bugüne kadar kullanılmış kanunlar:
1) Sümerce Yazılı kanunlar
-Urgakina Kanunları
-Ur-Nammu Kanunları
-Ana-İttuşu Kanunları
-Lipit-İştar Kanunları
2)Akadça Yazılı Kanunlar
-Eşnunna Kanunları
-Hammurabi Kanunları
-Orta Asur Kanunları
Bunlara birkaç görsel örnek verelim:
1) Sümerce Yazılı kanunlar
-Urgakina Kanunları
-Ur-Nammu Kanunları
-Ana-İttuşu Kanunları
-Lipit-İştar Kanunları
2)Akadça Yazılı Kanunlar
-Eşnunna Kanunları
-Hammurabi Kanunları
-Orta Asur Kanunları
Bunlara birkaç görsel örnek verelim:
1. Sümerler ’in Mezopotamya’ ya GelişleriKalkolitik devrin sonlarına doğru Mezopotamya’ da Çömlekçi çarkı, silindir mühür ve yüksek mabet gibi bir takım yeni kültür unsurları ile karşılaşılmaktadır ki, bunlar M.Ö 3bin 500’lerde Mezopotamya ya gelen Asya kökenli Sümerlilere aittir. Sümerler, kendilerinden önce güneydeki bataklık bölgeye yerleşen kavimlerin medeniyetine, yukarıda sıraladığımız bazı yeni kültür unsurlarını da katarak, mevcut eski köy kültürünü bir “şehir kültürü” ne dönüştürmüşlerdir. Gerçekten onlar, bataklık arazinin içinde yerleşmeye elverişli adacıklara ayrı ayrı cemaatler halinde yerleşerek birçok şehir devletleri kurmuşlardır. Eridu, Ur, Uruk, Lagaş, Umma, Şuruppak ve Kiş bu şehir devletlerinin önde gelenleri arasında sayılabilir. Bu sitelerin hemen hepsi kazınmış ve buralardan çıkarılan arkeolojik ve yazılı malzeme ile Sümer tarihi aydınlanmıştır.Sümer şehir devletlerinde her şehrin ayrı bir tanrısı vardır. Sümerler bu şehir tanrılarına tepeler üzerinde mabetler kuruyorlardı. Vatandaşlara ait özel evler bu mabedin etrafında kümeleniyor, sonra şehrin etrafına yine müşterek emekle bir sur inşa ediliyordu.Sümerlerin inanışına göre, yeryüzündeki bütün yaratıklar ve varlıklar tanrının malı idi. Fakat tanrının olan bu toprakları verimli hale getirebilmek için batakları kurutmak, suları kanallarda toplamak gerekiyordu. Bütün bu büyük ve zor işleri müşterek emekle başarabilirlerdi. Böylece bütün şehir halkı birlikte kanallar açıyorlar, toprağı birlikte ekiyorlar ve yine ürünleri birlikte topluyorlardı.Görülüyor ki Sümerlerin kurduğu bu küçük şehirler, bir çeşit ilkel sosyalizm ile idare ediliyorlardı. Fakat bu sosyalizm gücünü tanrıdan aldığı için, Mezopotamya’ da Sümerliler ile başlayan bu rejime “ mabet sosyalizmi” veya “teokratik sosyalizm” denilmektedir.Bu sistem uyarınca her vatandaş, topraktan elde ettiği ürünleri veya yetiştirdiği hayvanları, avladığı avları ve hayvanlardan çıkarılan süt ürünlerini mabede teslim etmek zorunda idi. Sonra mabet görevlileri her ailenin ihtiyacına göre mabedin ambarından her çeşit gıda maddelerini taksim ediyorlardı. İhtiyaç fazlası ile de kereste, maden gibi memlekette mevcut olmayan maddeler dışarıdan satın alınıyordu.
Yorum ekle