NEOLİTİK ÇAĞ EVRELERİNDE YAŞAM
NEOLİTİK ÇAĞ
İnsanlar bir milyon yılı aşkın avcı-toplayıcı ve göçebe yaşamdan sonra tarım yapmaya, hayvanları evcilleştirmeye ve sabit köyler kurmaya başladığı Neolitik Çağ, değişik aşamalardan geçerek 6 bin yıl gibi uzun bir süreye yayılmıştır.
Bu dönem yalnızca teknolojide önemli yeniliklerin çıkmasıyla değil, toplumun yaşam biçimi, hayata bakışı ve düzeninde de köklü değişiklilerin gerçekleştiği bir süreçtir. Bugünkü uygarlığın temelleri bu dönemde oturur. Endüstri Devrimi'ne kadar geçen zaman boyunca hâkim toplumsal düzenin temelleri bu süreç içinde atılır. Uygarlık tarihinin en önemli dönüşümü olması bakımından Neolitik Çağ birçok araştırıcı tarafından " Neolitik Devrim" olarak da adlandırılır.(Lev. I res. 1) Neolitik Çağ " Cilalı Taş Devri " artık İlk Üretimci Köy Toplumları olarak da adlandırılıyor.1
Bu dönem yalnızca teknolojide önemli yeniliklerin çıkmasıyla değil, toplumun yaşam biçimi, hayata bakışı ve düzeninde de köklü değişiklilerin gerçekleştiği bir süreçtir. Bugünkü uygarlığın temelleri bu dönemde oturur. Endüstri Devrimi'ne kadar geçen zaman boyunca hâkim toplumsal düzenin temelleri bu süreç içinde atılır. Uygarlık tarihinin en önemli dönüşümü olması bakımından Neolitik Çağ birçok araştırıcı tarafından " Neolitik Devrim" olarak da adlandırılır.(Lev. I res. 1) Neolitik Çağ " Cilalı Taş Devri " artık İlk Üretimci Köy Toplumları olarak da adlandırılıyor.1
Neolitik Devrim, her yerde aynı zamanda, aynı şekilde olmamıştır. Epi-Paleolitik topluluklar, Doğu Akdeniz, Kuzey Suriye ve Kuzey Mezopotamya, Güneydoğu Anadolu ile Doğu Anadolu'nun güney kısımlarında İÖ 11 bin yıllarından itibaren bu yeni yaşam biçimini geliştirmeye başlamış olsalar da yeni yaşam biçiminin son şeklini alması İÖ 6 bin yıllarında gerçekleşmiştir. Orta Anadolu'da farklı özellikler taşıyan benzer bir sürecin yaşandığı anlaşılmıştır. Orta ve Güneydoğu Anadolu'da bu gelişmeler yaşanırken dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi Batı ve Kuzey Anadolu'da halen Mezolitik Çağ kültürlerinin süre geldiği, yani farklı kültürel oluşumların çağdaş olarak varlıklarını sürdürdüğü unutulmamalıdır.2
Neolitik Çağ, Çanak Çömleksiz Neolitik ve Çanak Çömlekli Neolitik Çağ olarak iki bölümde ele alınmaktadır. Bu bölümleme yalnızca kilden kap kaçak yapımı gibi yeni bir teknolojinin ortaya çıkmasına bağlı değildir. Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'da yerleşik yaşam ve bunun gereği yeni bir mimari, köy yaşantısı ortaya çıkar; beslenmeye tahıllar ve evcilleşme sürecindeki hayvanlar giderek daha fazla katılır, ancak avcılık ve toplayıcılık hala yaşamın temelini oluşturmaya devam eder. Buna karşılık Çanak Çömlekli Neolitik Çağ ile birlikte çiftçiliğe, besin üretimine dayalı ekonomik model tüm kurallarıyla yerleşmeye başlar ve bu toplumsal yaşamın her kademesine yansır. Bu nedenle Neolitik Çağ'ın ikiye bölünmesi bu dönemlere verilen adların belirlediğinden daha da önemlidir.3
Neolitik Çağ ile birlikte ortaya çıkan bir önemli olgu da hızlı değişim sürecidir. Oysa bundan önceki dönemlerde, milyon yılı geçen insan yaşamında değişim süreci çok yavaş gerçekleşmiştir. Bu dönemi deneme yanılma yöntemiyle yeni arayışların olduğu, kültürü oluşturan öğelerin tümünü sürekli olarak biçim değiştirdiği çok dinamik bir süreç olarak algılanmaktadır. Ancak bu hızlı değişim, yalnızca İlk Üretim Toplumları, Neolitik'in gerçekleştiği " çekirdek bölge 11 için geçerlidir. Bu çekirdek bölgenin dışında çok daha durağan bir yaşamın varlığı bilinmektedir.4
Görüldüğü gibi bu dönemde birbirinden farklı iki çekirdek bölge tanımlanabilir: Yakındoğu Neolitik'i olarak adlandırılan Güneydoğu Anadolu ile Doğu Anadolu'nun güney kısımlarının dahil olduğu birinci bölge ve İç Anadolu'da özellikle Konya, Niğde çevresindeki ikinci bölgedir.5
NEOLİTİK ÇAĞ'IN GETİRDİĞİ YENİLİKLER
TARIM
Neolitik'ten itibaren insan, bitki, hayvan ve doğal çevre arasındaki ilişkiler bambaşka bir boyut kazanmıştır. Neolitik'e damgasını vuran üç önemli olay vardır. Bunlar sırasıyla tarım, hayvancılık ve çanak çömlek yapımıdır.6
Tarım, insanoğlunun sabit köyler kurup, toprağa bağlanmasında belirleyici bir unsur değildi; aksine insan toplulukları tarımdan çok önce yerleşti; köyler kurdu; daha sonra yabanıl tahılların bilinçli olarak ekimini yapmaya başladı. (Lev. I res. 2) Kuşkusuz, tarımcı köy topluluklarının ortaya çıkması, gelişmesi yeni ekonomik ve sosyal-kültürel sistemleri de beraberinde getirdi. Besin üretiminin insanlık tarihinin en önemli kilometre taşı olduğu söylenebilir. Besinlerini üreten, böylelikle yarattığı artı ürünle geleceğini güvenceye alan tarım topluluklarının yaşam biçimleri, tarımın ilk kez nerede görüldüğü, nasıl bir seyir izlediği, hangi bitkilerin ilk önce tarıma alındığı hep merak konusu olmuştur. Tarımın ortaya çıkışı konusunda çok çeşitli kuramlar ileri sürüldü. Bazı araştırıcılara göre, yerleşik yaşama geçtikten sonra kaydedilen hızlı nüfus artışı ile geleneksel besin kaynaklan arasındaki dengesizlik insanoğlunu yeni besin arayışlarına yöneltti; bunun neticesinde de bire on verecek yeni bir besin üretimi tarzı, yani tarım benimsendi. Bir diğer görüşe göre de, holosen'in (Dördüncü Zaman'ın pleistosenden sonraki ikinci jeolojik dilimi) başlangıcında giderek artan kuraklık insan topluluklarını, hayvanları ve bazı yabani tahılları belirli su kaynaklarının etrafında buluşturdu. İnsanlar bu yabanıl besin kaynaklarıyla çok yalan bir ilişkiye girdi; onları daha yakından tanıma fırsatı buldu. Böylelikle, giderek evcilleştirme süreci başladı. Aslında evcilleştirme tek bir nedene indirgenemeyecek kadar karmaşık bir süreçtir. Bu yeni ekonomik sistemin gelişmesinde hiç kuşkusuz birden fazla unsurun payı oldu.7
Mezolitik Çağ'da yabanıl buğdayı öğütüp sofrasında kullanan insan, bu yaşam tarzını Neolitik Dönem'de de bir süre devam ettirdi. Yakındoğu'da Tel Mureybet (Suriye), Anadolu'da Çayönü ve Aşıklı, önceleri yoğun biçimde yabanıl tahılların toplandığı ve yendiği köy yerleşmelerinden birkaçıdır. İnsanlar bu büyük köyleri kurarken henüz tarımla uğraşmıyorlardı. Uygun toprak, yeterli su, geleneksel bilgi birikimiyle bütünleşince tarım denilen devrim gerçekleşti. Buna biz devrim diyoruz; çünkü insan emeğiyle yaratılan ürün, arazi işleme ve araziyi kavrama bilinci, mülkiyet anlayışı, nüfustaki belirgin çoğalma, çeşitli meslek dallarının belirmesi, köyler arasındaki ticaretin geniş boyutlara ulaşması, sosyal sınıfların ortaya çıkışı ve daha birçok sosyoekonomik gelişmeler besin üretimiyle birlikte olmuştur. Tarımın başlaması insanoğlunun varoluş mücadelesine yeni boyutlar kazandırdı. Birçok yabanıl tahılın bilinçli olarak ekilip biçilmesine bağlı olarak, beslenme alışkanlığı da değişti; insanoğlu ilk kez ekmeğini yapmaya başladı. Tarıma geçişle bağlantılı biçimde köyler daha da büyüdü. Hasat zamanında nüfus daha da arttı Toprağın işlenmesi, yüksek verim alınması ile birlikte özel mülkiyet kavramı anlam kazandı; toprak değerlendi. Komşu köyler arasında arazi kavgaları başladı, bu da giderek büyük çaplı savaşlara dönüştü.
Yakındoğu'da zamanımızdan aşağı yukarı 10.000 yıl önce besin üretimine geçildiğinde Avrupa henüz avcı-toplayıcı yaşam biçimini sürdürüyor, insan topluluklarının bir kısmı hala mağaralarda yaşıyordu. Yakındoğu'da ise çok geniş bir ekolojik yelpaze olan Bereketli Hilal bölgesinde gelişti. İnsanoğlu bu farklı coğrafi bölgelerde yabanıl tahılı kendi istek ve gereksinmeleri doğrultusunda seleksiyona tabi tuttu. Buğday ve arpa tarıma ilk alman iki yararlı tahıldı. Bunları mercimek, nohut, bakla ve diğerleri izledi.8
Tarımla birlikte araç gereçler daha da çeşitlendi. Besin üretiminin gereği olarak yeni aletler geliştirildi. Boynuz ya da kemikten hazırlanan aletler üzerine keskin kenarlı çakmaktaşı ya da obsidiyen parçalan çakıldı; sonra bunlar katranla sabitleştirilerek orak yapıldı, yetişen tahılları biçmek için kullanıldı. Çapa ve saban gibi aletler bu dönemde karşımıza çıkar. Ayrıca havanlar, bazalttan öğütme taşları, ok uçları, kenarları sarp düzeltili dilgiler, yongalanmış taç kursları Neolitik çağın araç ve gereçleri arasında sayılabilir.(Lev. II res. 1) Örneğin Aşıklı Akeramik Çağ Neolitik köy yerleşmesinde obsidiyenden yapılma on binlerce çeşitli alet ele geçti. İlk tarımcı köy toplulukları ağaçtan da birçok alet yapmış olmalıydılar. Ancak bunlar zaman içinde çürüyüp yok oldular. İnsanoğlu Neolitik çağda madeni de keşfetti. Nitekim Aşıklı, Çayönü ve Nevali Çori Neolitik insanları zamanımızdan 9000 yıl önce bakın tavlayarak işliyor ve bundan süs eşyaları yapıyordu.9
HAYVANLARIN EVCİLLEŞTİRİLMESİ
Tarımın arkasından, Neolitik kültür devri içinde insanoğlunun gerçekleştirdiği ikinci büyük devrim hayvanın evcilleştirilmesi oldu. Evcilleştirmenin öyle birden olmadığı kabul edilmektedir. İlk evcilleştirme tam olarak ne zaman gerçekleşti, bunun tarihini belirlemek son derece güçtür. Arkeolojik kazılardan elde edilen bilgilere bakılırsa, zamanımızdan aşağı yukarı 9000 yıl öncesinde insanoğlu sütü, eti ve postundan her an kolayca yararlanabileceği hayvanları yavaş yavaş kendine alıştırıyordu. Evcilleştirmek amacıyla seçilen ırklar, her türlü tehlikeye karşı koruma altına alınmış, yiyecek ve su ihtiyaçları daha özenle karşılanmıştır. Böylece arka arkaya evcilleştirilen hayvanlar insanla aynı mekânı paylaşmıştır. Zaten evcilleştirme, insanla hayvanın ortak çıkarlarının kesiştiği noktadır. Koyun, keçi, domuz ve sığır Yakındoğu tarımcı köy topluluklarının alternatif besin kaynaklarıydı. Böylece, insan, gün boyu av peşinde koşmaktan da büyük ölçüde kurtulmuştu. Neolitik çağın bazı tarımcı köy topluluklarında evcilleştirme süreci her hayvan için aynı olmadı; örneğin Hallan Çemi'de domuz, koyun ve keçiden daha önce evcilleştirildi.
Köpek, tarım öncesi köy topluluklarının kendilerine bağladıkları ilk hayvandır. Evcil köpeği Yakındoğu'nun (Jarmo ve Jericho Neolitik yerleşmeleri) yanısıra Kuzeybatı Avrupa'da ve Kuzey Amerika'da (Idaho) da görüyoruz.
İnsan sadece sığır, domuz, koyun, köpek ve keçi gibi hayvanları değil aynı zamanda tavuk, ördek, kaz gibi kümes hayvanlarını da evcilleştirdi. Çiftçilik ve hayvancılığın arka arkaya gerçekleşmesiyle birlikte Anadolu ve Yakındoğu'daki Neolitik köy yerleşmeleri daha örgütlenmiş, karmaşık ve zengin büyük yerleşim merkezleri haline geldi. Orta Anadolu'da yeşeren Çatalhöyük Uygarlığı bunun en güzel örneğidir.10
ÇANAK ÇÖMLEK
Kilden kap kaçak yapımı, esas olarak basit bir teknolojiye dayanır. Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'da geliştirilen terazzo, bakır işçiliği gibi çok daha karmaşık yöntemler göz önüne alındığında, kilin özelliklerini çok eski dönemlerden beri bilen insanların bu birikimlerini kap kaçak yapımında kullanmamış olmaları, buna gereksinme duymamalarıyla açıklanabilir. Olasılıkla kilin bu şekildeki kullanımı ilk olarak fırınlamayla değil, kurutulmasıyla sertleştirilen ve depo amacı için yapılan ambarlarda görülür. Tahılın giderek artan ölçüde günlük yaşama girmesi " sulu aşı" ortaya çıkartmış, köy yaşantısı da konut içinde su tüketimini arttırmıştır. Aynı süreç içinde bazı besinlerin mayalandırılması, örneğin arpanın biraya dönüşümü gibi kilden kap kaçak gereksinimini ortaya çıkartan etkenler olarak düşünülmelidir. En eski kap kaçağın nerede bulunduğu sorusunu yanıtlamak olanaksızdır. (Lev. II res. 2) Teknik olarak gerçek anlamdaki ilk çanak çömlek Çayönü yerleşiminde bilinir. Bunlar kapalı ortamda fırınlanmış, koyu renkli, yüzeyi sürtülerek parlatılmış açkılanmış kaplardır. Bu teknolojinin İÖ 6500 yıllarında hızla doğuya doğru yayıldığı, açık ateşte fırınlanan, açık renkli kapları, yüzeyi basit çizi, baskı yöntemiyle bezemelilerin ve hemen ardından da kalın kırmızı astarlı kap kaçak ortaya çıkmıştır. Bu süreci en iyi yansıtan yerlerden biri de Birecik yakınlarındaki Mezraa Teleilat'tır. Bölgenin batısında Amik Ovası'nda Teli Kurdu ile Mersin yakınlarındaki Yumuktepe de ilk kap kaçağın gelişimini göstermesi açısından önemlidir. Dönemin sonuna doğru açık zemin üzerine kırmızı ya da koyu kahverengi boya bezemeli kap kaçak bölgenin her yerinde yaygın olarak görülür.11
KONUT TİPLERİ
Neolitik'te köylerin etrafı güvenlik amacıyla surlarla çevriliyordu. Evler, başlangıçta daire planında toprağa yan yarıya gömülü olarak inşa edildi. Ancak, insanoğlu köşeler öngörerek oluşturduğu dikdörtgen planı bulmakta gecikmedi; gerçekten de dikdörtgen plan üzerine kurulan yapılara çanak çömlek öncesi Neolitik Çağ'dan itibaren rastlıyoruz. Değişik işlevler için öngörülen oda ve avlu anlayışı daha o zamanlar karşımıza çıkar. Odaların zeminleri bazen yassı taşlarla kaplanıyor, daha sonra kille sıvanıyordu. Duvar ve döşemeleri örten sıva içerisine saman karıştırılıyordu. Taş temel ( Lev. III res. 1) üzerine kerpiç duvar örülüyor, çatı ise ağaç dallan ve hayvan postlarıyla kapatılıyordu. Yuvarlak planlı evler az sayıda bireyin yaşamasına olanak verirken, dikdörtgen planlı evlerde kalabalık aileler kalabiliyordu. Dikdörtgen planlı evlerde değişik boyutlarda ve biçimlerde çok sayıda oda ve bölme öngörülmüştür. Neolitik Çağ insanı konutlarında mutfak olarak kullandıkları özel bir köşeyi de unutmamışlardı. Yakındoğu Neolitik yerleşmelerinde, yapılarda söndürülmüş kireç ve alçının duvar ve döşemelerde sıva olarak kullanılmış olması önemli bir buluştur. Çayönü'nde çanak çömleksiz Neolitik Evre'de yuvarlak planlı, ızgara planlı (Lev. III res. 2) ya da hücre planlı yapılar belirli bir kronoloji içinde karşımıza çıkar.12
Konut mimarisindeki bu evrim Yakındoğu'nun birçok Neolitik köy yerleşmelerinde de izlenir. Kısacası Anadolu'da ve Yakındoğu'nun birçok bölgesinde zamanımızdan 9000 yıl öncesinde planlı, örgütlü ve sağlıklı yapılaşmanın en güzel örnekleri görülmektedir.13
Mimariyle ilgili bir başka gelişmede "Kamu yapılan" diyebileceğimiz ortak kullanıma yönelik özel bir yapı tipi'nin ortaya çıkışıdır. Bu tür yapıların en eski örnekleri Halen Çemi, Çayönü ve Göbekli Tepe'den biliyoruz. Özel yapıların varlığı inanç sistemi'nin mimari ve yerleşme (Lev. IV res. 1) düzenine yansımasının en eski örnekleri olarak karşımıza çıkar ve bize ruhani sınıfın toplum yaşamında ayrıcalıklı bir yer kazandığını gösterir.14
Neolitik Çağ'da ölü gömme geleneği olanca çeşitliliğiyle gözler önüne serilir. Ölüler birçok köy yerleşmesinde evlerin tabanları altına çömelmiş konumda, sanki ana karnındaki bebeğin duruşuna benzer biçimde gömülüyordu. ( Lev. IV res. 2) Bu çömelmiş pozisyon yeni bir olay değildir; zira zamanımızdan aşağı yukarı 33 bin yıl öncesine kadar yaşamış olan neandertal de ölüsünü aynı şekilde gömüyordu. Mekân içi ölü gömme adeti tüm Neolitik Çağ boyunca izlenir. Neolitik çağdan sonra gelen Kalkolitik Çağ'dan itibaren ölüler için metropol dışında nekropol adı verilen kent dışı mezarlıklar öngörülmüştür. Bir ya da birden fazla ölünün aynı mezara konulduğu saptanmıştır. Neolitik Çağ'da birincil gömülerin yanı sıra ikincil gömülere de rastlanır. Bazı araştırıcıların ileri sürdüğüne göre, ikincil gömü durumunda, bazen ölü bir süre ev dışında çürümeye ve yabanıl hayvanların parçalamasına terk edilir; ardından kemikleri gömülür. Köylerde yaşayanlar ölülerle aynı mekanı paylaşıyordu. Evin sahibi, daha önce taban altında gömülü olan diğer yakınlarının iskeletlerini bir kenara çekip, yeni ölen yakınını koyuyordu. Böylece evlerin taban altlarında aile mezarlıkları oluşuyordu. Bu tür uygulamalara Anadolu ve Yakındoğu Neolitik köylerinde sıkça rastlanmıştır. Neolitik Çağ'da çok tuhaf gömme adetleri vardı. Örneğin Çayönü kazısında ortaya çıkan " Kafataslı" yapı Yakındoğu'da ölü gömme adetlerini anlamamızı en önemli kalıntıdır.15 Bir başka örnekte Anadolu'da Köşkhöyük, İsrail'de Beisamoun ve Jericho ile Suriye'deki Tel Ramad Neolitik Köyleri'nde ölülerin, gömülmeden önce yüzleri ortalama bir cm kalınlığında kireç tabakasıyla kaplanıyor, böylece yüzdeki ayrıntılar ceset çürüdükten sonra da korunmuş oluyordu.16
Ölülerin yanına zaman zaman çeşitli armağanlar konuluyordu. Kadınlar ve kız çocukları, hayatta iken taşıdıkları kolyeler, küpeler ve bilezikler gibi süs ve ziynet eşyaları çıkarılmadan gömülüyordu. Mezarlarda iskeletlerle birlikte ele geçen süs eşyaları, o çağlarda süslenmeye ne kadar önem verildiğinin kanıtlandır. Çeşitli renkte kıymetli taşlardan, deniz hayvanlarının kabuklarından ve bakırdan hazırlanan boncuklar, kemiklerden ve fildişinden yapılan saç iğneleri birçok mezarda ele geçmiştir.17
DİNİ İNANIŞ
Yakındoğu'da ve Anadolu'da birçok yerleşim merkezinde kilden, topraktan yapılmış kadın heykelcikleri ele geçti. Bunlar Neolitik Çağ'da bereket ve doğurganlığın simgesi tanrıçalardı. ( Lev. V res. 1) Çatalhöyük'te bulunan ana tanrıça şişman ve heybetli bir görünüm altında, yanlarında birer panter başı bulunan görkemli bir tahta oturmuştur. Bacakları arasında da bir bebek başı durmaktadır. Kimi araştırıcılar gerçek anlamda tanrı kavramının besin üretimine geçiş öncesi Neolitik Çağ'da karşımıza çıktığını belirtir. Bu da en çarpıcı kültürel mutasyondur. Yeni din anlayışı, bir bakıma toprağın işlenmesi ve besin üretimiyle bağlantılı olarak gelişti. İnsan, toprağı sadece bir besin kaynağı olarak değil, aynı zamanda tüm yaşamını yönlendiren gizemli bir güç olarak algılamaya başladı.18
TİCARET
Neolitik Dönem'de takas usulü kullanıldığından hammadde aktarımı yapılmıştır. Bunun en iyi göstergesi Bingöl ile Tatvan arasında büyük yatakları bulunan obsidiyenlerdir. Neolitik Çağ'ın başlarından itibaren bu taşın güney bölgelerine giderek artan miktarlarda aktarıldığı görülür. Obsidiyenden başka hammadde ticaretini gösteren diğer önemli kanıtı Çayönü Kazıları'ndan bilinen Kızıldeniz ve Akdeniz kökenli deniz kabuklan vermektedir. (Lev. V res. 2) Kabuklar takı olarak kullanılmış işlenerek biçimlendirilmiş ve üzerlerine bakır kakmalar yapılmıştır.19
SONUÇ
Yüz binlerce yıldır İnsanoğlunun doğaya bağlı yaşam sürecinden kurtulup Neolitikle beraber doğaya hükmetmeye başladığı görülür. Böylece Neolitik süreçte günümüz uygarlıklarının temeli atılmış, sosyo ekonomik yapılanması oluşmuş, hakim toplumsal sınıflar oluşmaya başlamış insan yaşamında büyük ve köklü değişiklikler meydana gelmiştir.
KAYNAKÇA
ÖZBEK 2010: M. Özbek," 50 Soruda İnsanın Tarihöncesi Evrimi", Bilim ve Gelecek Kitaplığı, 1. Baskı, İstanbul, s. 170-194.
ÖZDOĞAN 2002: M. Özdağan, " Neolitik Çağ " Arkeo Atlas, Sayı 1, 2. Baskı, Doğan-Burda-Rizzoli Dergi Yayıncılık A.Ş. İstanbul, s.66-88.
1 Özdoğan,, 2002, 66
2 Özdoğan, 2002, 66
3 Özdoğan, 2002, 66
4 Özdoğan, 2002, 66
5 Özdoğan, 2002, 66
6 Özbek, 2010, 173
7 Özbek, 2010, 173-175
8 Özbek, 2010, 175-179
9 Özbek,2010,179-180
10 Özbek, 2010, 180
11 Özdoğarı, 2002, .91
12 Özbek, 2010, 184-186
13 Özbek,,2010, 186
14 Özdoğan,2002, 70
15 Özdoğan, 2002, 71
16 Özbek, 2010, 186-188
17Özbek, 2010, 188 18Özbek, 2010, 193
19 Özdoğan, 2002, 78
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder