Trakya Haritası(Roma Dönemi)
Traklar,
Antik çağda bugünkü Trakya, Bulgaristan ve Kuzey Yunanistan'da yaşamış, ancak sonraki dönemlerde önemli ölçüde asimile olmuş bir kavimdir. Herodot'a göre Hindulardan sonra dünya üzerindeki en kalabalık halk idiler. Ancak hiçbir zaman tek bir adamın liderliğinde birlik olamadılar. Genel anlamda savaşçı özellikler taşıyan Traklar arasında birleşme sorunu olduğu bir gerçektir. Odris Krallığı ve bazı kabile devletleri dışında birlik tam olarak hiçbir zaman gerçekleştirilememiştir. Bu kavmin en önemli boylarını Odrüsler, Getler ve Daklar teşkil etmekteydi. Traklar'ın en önemli özelliklerinden birisi, Demir Çağı kültürünün önemli bir temsilcisi olarak bilinmeleridir. Trakya'ya M.Ö.1200'lerde ve belkide biraz daha erken dönemde başlayan göçlerle yerleştikleri tahmin edilmektedir. Gelenlerin bir kısmı Kuzeybatı Anadolu'ya yerleşmiştir.(Bitniler, Frigler...) Avrupa'da Bronz Çağı sonlarında şekillenmeye başlayan Trak kültürü, erken Demir Çağı olarak bilinen dönemde kuvvetli bir şekilde ortaya çıkmıştır. Traklar'ın dili Hint-Avrupa dillerinin Satem Grubu'na dahil edilmiştir. Trak dili, İlir dili ile birlikte Baltık Dillerine (Günümüzdeki Litvanya ve Letonya Dilleri bu gruba girer) yakın özellikler gösterir. Litvanya'daki birçok yerleşim yeri ve insan isimlerinin eski Trak dilindeki isimlerle benzerliği bulunmaktadır. Ancak şu anda ölü bir dildir ve yazı kullanmamış olan Trak toplulukları, dilleri hakkında fazla birşey bırakmamıştır. Traklar Doğu Avrupa'nın en eski halklarından biridir ve çok erken devirlerden itibaren ölü yakma geleneklerinin olduğu bilinmektedir. Orta Avrupa'daki Urnolu Mezarlar Kültürü, Trak kültürü ile çok yakından ilişkilidir.
Traklar, her şeyden önce Geç Bronz Çağı ortamında kendisini gösteren ve daha çok da Erken Demir Çağı ve takip eden süreçte güçlü bir biçimde ortaya çıkan bir Demir Çağı kültürünün temsilcileridir. Trak kimliği ve kültürünün orijini hususu bu noktada daima dikkat çekmiştir. Bu hususta tartışmalar yapılmıştır.Fakat net olarak belli olan bir husus, Trakları farklı kılan özelliklere rağmen ortak yönleri olan Avrupa’nın doğusuna doğru, özellikle Orta Avrupa’nın kuzeydoğusunda, Tuna Nehri ile Karpatlar’a yakın ve Avrasya bozkırları ile temasta olan bölgelerin Bronz Çağı kültürel ortamının önemli bir kaynak teşkil olduğunun fark edilmesidir.Bu noktada da eldeki veriler M.Ö. 2000′in ikinci yarısına kadar çıkarılmaktadır. M.Ö. 1500 – 1200 dönemi takip eden zaman zarfında oluşan hareketli ve karmaşık ortamın Trak kültürünün oluşumunda önemli bir rolü vardır.
Traklar Roma Dönemi'nde paralı askerlik yapmıştır. Ancak bölgeye gelen yoğun göçler sonucu büyük bir kısmı asimile olarak yok olmuştur. Makedon ve Yunan halklarıyla Traklar arasındaki ilişkilerin pek dostça olmadığı bilinmektedir. Yunan yayılmacı politikasına karşı duran Traklar, Yunan kolonicileri için büyük bir sorun oluşturmuştur ve çoğu zaman bu durum savaşlar ile sonuçlanmıştır. Özellikle Yunan kolonicilerin, Traklar'ın gücünü kendi lehlerine kullanmaya çalıştıkları anlaşılmaktadır.
Bu halkın Haimimontos (Balkanlar) ve Rhodope (Rodop) Dağlarında yaşayan kesimi isyankar,kavgacı ve ilkel kabilelerdi. Romalı tarihçiler, özellikle Rodop çevresindeki bazı kabileleri, eşkiyalıkla geçimini sağlayan topluluklar olarak tanımlamaktadır.Bunların yanında bir de Ege ve Marmara kıyılarında kurulan Helen kentleriyle ilişki kurabilen, ovada yaşayan, sâkin ve barışsever bir kesim vardı. Trak kabîlelerinin adları Grekçe veya Latince olarak zamânımıza kadar gelmiştir. Bu adlar bâzen büyük kabîlelerin bölündüğü küçük oymakları ifâde ederken, bâzen de Grekler tarafından kabîleleri veya kabîle gruplarını birbirinden ayırt etmek için çeşitli şekillerde, Örneğin “Dağlı Traklar”, “KralsızTraklar”, “Kılıç Taşıyan Traklar” gibi adlandırılmışlardır. Ya da oturmuş oldukları yerlere göre isimlendirilmişlerdir.
Trak kabileleri bölgeye Orta Avrupa'nın kuzeydoğu bölgesinden özellikle de Karpat Dağları'na ve Tuna nehrine yakın bölgelerden Milattan önce 1200'lerde başladığı düşünülen göçlerle gelmiştir ve önemli bir nüfusla bölgeyi iskan etmişlerdir. Bazı Trak soylu gruplar Kuzeybatı Anadolu'ya yerleştiler. Bitinya ve Frigya bölgesine adını verenler Bitniler ve Frigler olarak bilinen Trak kabileleridir. Bitniler Demirköy bölgesine yerleşen ve Trakların en savaşçı kabilelerinden biri olan Tynler'e akrabadır ve Anadolu'ya geçtikten sonra Bitni adını alırlar. Traklar'ın en savaşçı diğer kabilesi ise Bessiler ya da o zaman kendi dillerindeki tanımlamalarıyla Dağlılar'dır. Peki günümüz Dağlılar'ı bu eski Trak kabilesinin torunlarıysa, bugüne kadar nasıl geldiler ve kimlikleri nasıl yok olmadı. Buna yol açabilecek önemli bir olay bulunmalı. Bir şekilde kendilerini izole etmeyi başarmış olmalılar. Bunun için tarihe tekrar göz atalım. Prof. Dr. Engin Beksaç'ın yazısından bir bölüm:
"M.S. 11'deki Bessi isyanıyla sarsılan bölge, özgürlüğüne düşkün Traklar’ın özgürlük ateşiyle, M.S. 21'de tekrar tutuştu. Romalılar'a ve onlara bağımlı Trak yöneticilerine duyulan öfke büyüktü. Büyük bir yayılma gösteren Dağlı Trak isyanı MS 26'da bastırılabildi. Romalılar direkt olarak yönetime el koymak isteğiyle de fazla bir şey yapamıyordu. Büyük bir yayılım alanı bulunan isyan sırasında yüksek dağlık bölgeler üzerinde kurulmuş doğal tahkimata sahip muhtemelen Avrupa Demir Çağı kalelerinin uzantısı olan Trak kalelerinin isyancılar için avantaj sağlamış olması muhtemeldir. Belki de bu mahal, büyük Trak isyanının bastırılmasında önemli bir etki yapan, içine sığınmış olan Traklar'in açlık ve susuzluk nedeniyle teslim olduğu önemli bir kaledir. Traklar'in bir kısmi teslim olurken, diğer bir kısmi da, intihar etmeyi yeğlemişti. M.S. 21 de II. Rhoemetalkes içinde Odrislerin de bulunduğu isyancılar tarafından Filibe’de öldürüldü.Geleneksel Trak değerleri ve yaşam biçiminden destek alan ve dini çevrelerce desteklendiği fark edilen bu isyan sırasında Roma ve onun kuklası olan krallara karşı duyulan büyük bir nefret oluşmuştu. Önemli ölçüde Trakya’yı yıkıma uğratan bu isyan sırasında isyancılar dağlık kesimlerde üslenmişti. İsyancıların önemli bir kısmının savunmakta oldukları doğal istihkâmlarda intiharı yeğledikleri bilinirken, bir kısmının da açlık ve susuzluk nedeniyle teslim olduğu öğrenilmektedir. MS 38'de tahta çıkan Rhoemetalkes’in bütün Roma desteği ve korumasına rağmen MS 45'te öldürülmesiyle birlikte bu son Trak Krallığı da tarihe karışmıştır. İmparator Claudius ( MS 41 – 54 ) tarafından Trakya’nın son parçası da Roma’ya bağlı bir eyalet haline getirilmiştir. Son Trak kültür izlerinin Orta Çağ içlerine kadar yaşadığı bellidir. Bölgedeki son önemli izlerin önemli ölçüde Bizans yönetimi esnasındaki Hıristiyan inanışının etkisiyle ortadan kalktığı anlaşılmaktadır. Ama bölgenin folklorik verileri incelendiğinde bu Trak kültür mirasından kalma pek çok inanış ve davranışın Trakya üzerinde yakın zamanlara kadar mevcut olduğu açıkça görülmektedir."
***Bölgede büyük bir Trak isyanı gerçekleşmişti. Ve bu isyanı gerçekleştirenler Bessiler'dir. Peki neden Bessiler? Bunu küçük bir araştırmayla bulmak mümkün;
Bessi'ler;
Trak kabilelerinin en güçlülerinden biridir. Geç devirlere kadar özelliklerini korumuşlardır. Meriç, Rodop ile Haimos arasındaki derin vadilerde oturmuşlardır. Heredot bunların tanımını şöyle yapmaktadır:
Satrailer;
(Bessi kabilesinin bir klanı) bizim bildiğimiz kadarıyla, bugüne kadar hiç kimsenin egemenliği altına girmemişlerdir; Traklar içerisinde günümüze değin özgür kalanlar yalnız bunlardır. Çünkü bunlar, yüksek dağ başlarında yaşarlar, derin kayalarla dolu, çeşit çeşit ormanlarla kaplı, karlarla örtülü dağlardır.
Bessi Kabilesi Hakkında(8.yy da Bessiler’in Rodoplar’daki varlığı açık bir şekilde birçok kaynakta belirtilmektedir.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder