18 Aralık 2019 Çarşamba

Antik DNA, Gizemli Kenan Halkının Yok Olmadığını Gösterdi



  Araştırmacılar Lübnan, Sidon’da bulunan beş Kenanlı iskeletinin tüm genomunu dizilediler F:Ali Hashisho/Reuters

Antik DNA, Gizemli Kenan Halkının Yok Olmadığını Gösterdi


Antik Kenanlı DNA’sı ilk defa dizilendi ve soylarının günümüz Lübnan’ında devam ettiği ortaya çıktı. Sonuç olarak günümüz Lübnan halkı DNA’sının %90’ını Tunç Çağı Kenan halkıyla paylaşıyor.


Firavunların Mısır’ı yönettiği ve Antik Yunanlıların ilk şehirlerini inşa ettikleri dönemde, Kenanlılar denilen bir grup esrarengiz insan Yakın Doğu’da üstünlük kurdu. Yaklaşık 4000 yıl önce Lübnan İsrail, Ürdün’ü ve Suriye’nin bir bölümünü kapsayan Levant bölgesinde şehirler kurdular. Kenan halkı tanrıça Astarte’ye ve onun eşi Baal’a tapıyorlardı. Kültürlerinde kadınlar için eşitlik anlayışı söz konusuydu. Kadınlar rahibe olabiliyor, arazi edinebiliyor ve boşanma kararı alabiliyorlardı. Fakat Kenanlılar hiçbir yazılı belge bırakmadılar ve tarihleri hakkında bilgi, ikinci el kaynaklardan elde edinilebiliyordu.
Bu kaynaklardan biri olan Eski Ahit bir çok Kenanlı için dehşet verici bir sondan bahseder: İsrailoğullarının Mısır’dan çıkışı sırasında Tanrı onlara Kenan ülkesini ve halkını yok etmelerini emretti (bazı bölümlerde ise Kenanlıların kurtulmuş olabileceğinden bahseder). Eski Ahit’in beşinci kitabı olan Tesniye, Kenanlıları Tanrının emrinde yok edilen halk olarak tanıtır. Geleneksel öğretiler İsrafiloğullarının MÖ 1250 civarında bu olayı gerçekleştirdiklerini iddia eder. Fakat gerçekte ne yaşanmıştı? Arkeolojik veriler Kenan şehirlerinin aslında hiçbir zaman yok edilmediğini veya terk edilmediğini gösteriyor. Beş Kenanlı iskeletinden elde edilen antik DNA, bu insanların hayatta kalıp genlerini günümüzde yaşayan milyonlarca insana aktardığını gösteriyor.
Yeni örnekler Lübnan’da bir sahil kenti olan Sidon’dan geliyor. Birleşik Krallık’taki Wellcome Trust Sanger Enstitüsü’nde genetikçi olan Marc Haber, beş Kenanlı bireyin tüm genomlarını dizileyebilmek için iskeletlerden yeterli sayıda antik DNA elde etmeyi başardı. Bulunan bütün bireyler ise yaklaşık 3700 yıllık.
DNA’sı bu araştırma içini analiz edilen 4.000 yıllık Kenanlının mezarı F:Claude Doumet-Serhal (Sidon kazısı)
Haber’in ilk amacı kalıtımsal anlamda Kenanlıların kim olduklarını saptamaktı. Antik Yunan kaynaklarına göre bu insanlar Doğu’dan Levant bölgesine göç etmişlerdi. Bunu test edebilmek için Haber ve iş arkadaşları, Kenanlı genomlarını Avrasya’daki diğer antik popülasyonların genomlarıyla karşılaştırdılar. Anlaşılan şu ki Yunanlılar kısmen haklılardı. Kenanlıların yaklaşık %50’sinin genleri Levant’a 10.000 yıl önce yerleşmiş olan çiftçilerden geliyordu. Araştırma grubunun The American Journal of Human Genetics dergisindeki raporuna göre Kenanlıların diğer yarısı ise İran’da bulunan iskeletler sayesinde açığa çıkmış daha eski bir popülasyon ile bağlantılıydı. Araştırmacılar, Doğulu göçmenlerin yaklaşık 5000 yıl önce Levant bölgesine vardığını ve yerel insanlara karıştığını tahmin ediyorlar.
Arkeologlar 1998 yılından beri Sidon’daki kazıyı yürütüyorlar F:Ali Hashisho/Reuters
Bulgular Levant bölgesindeki diğer çalışmalarla uyuşuyor. Boston’daki Harvard Medical School’da genetikçi olan Iosif Lazaridis, Ürdün’ün antik iskeletlerinin genomlarında doğu ve yerel soylara ait benzer soy karışımlarını fark etti. Lazaridis “Gözlemlediklerimizin rastgele bir alana değil de geniş çaplı Kenanlı popülasyonuna ait olduğunu görmek güzel.”
Haber, Kenanlıların kim olduğunu doğrulamış durumda ve başlarına ne olduğu ortaya çıkarmak için yola koyuldu.
Kenan halkının genomunu günümüzde yaşayan 99 Lübnanlı genomu ve genetik veri tabanından yüzlerce farklı kişi ile karşılaştırdı. Haber, genlerin %90’nından daha fazlası kalıtım yoluyla alarak günümüz Lübnanlı popülasyonunun büyük bir bölümünün antik Kenan halkından geldiğini gösterdi. Diğer %7’si ise yaklaşık 3000 yıl önce Levant bölgesine yerleşmiş olan Orta Avrupa göçmenlerinden geliyor olabilir.
Yani, bu yeni çalışma İsrafiloğulları ve Kenanlılar arasında savaş olmadığını mı gösteriyor? Wellcome Trust Sanger Enstitüsü’nde genetikçi olan ve Haber ile birlikte çalışan Chris Tyler-Smith tam olarak öyle olmadığını söylüyor. Genler her zaman çatışmaların göstergesi olmayabilir. Tyler-Smith “Kalıtımsal olarak benzer veya ayırt edilemeyen popülasyonlarla karşılaşabilirsiniz ki bunlar kültürel anlamda tamamen farklı olabilirler ve birbirleriyle asla geçinemeyebilirler.” diyor. Bu durum İsrafiloğulları ve Kenanlılar için geçerli olabilir, benzer genler fakat ezeli düşmanlar.
Almanya, Jena’daki Max Planck İnsan Tarihi Bilimleri Enstitüsü’nden genetikçi Johannes Krause “Eğer o toplumlar birbirlerini ele geçirmiş olsalar, antik DNA ile kolaylıkla anlayabileceğimiz izler bırakmamış olabilirler” diyerek bu duruma katılıyor. Belki de antik DNA’nın bize kolayca gösteremediği kutsal kitaplarda geçen bir savaş söz konusudur.



IB Times. 27 Temmuz 2017.
Haber, M., Doumet-Serhal, C., Scheib, C., Xue, Y., Danecek, P., Mezzavilla, M., . . . Tyler-Smith, C. (2017). Continuity and admixture in the last five millennia of Levantine history from ancient Canaanite and present-day Lebanese genome sequences. doi:10.1101/142448

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder