13 Aralık 2019 Cuma

Eski Anadolu dilleri Huriler Hurriler ve Mittaniler (Mitanni)

Görüntünün olası içeriği: açık hava

Fotoğraf açıklaması yok.


Fotoğraf açıklaması yok.



Görüntünün olası içeriği: açık hava


Görüntünün olası içeriği: açık hava




Görüntünün olası içeriği: gökyüzü, bulut ve açık hava




Görüntünün olası içeriği: açık hava

Fotoğraf açıklaması yok.


Fotoğraf açıklaması yok.

Fotoğraf açıklaması yok.

Görüntünün olası içeriği: açık hava



Eski Anadolu dilleri
Huriler
Hurriler ve Mittaniler (Mitanni)
HURRİLER M.Ö.1550'lerde krallık olarak teşkilatlandılar. Merkezleri HURRİ, yani bugünkü URFA idi. Toroslar ile Fırat'ın doğusunda Urmiye'ye kadar olan toprakları, Suriye'nin tamamını, Lübnan'ı, Kuzey Filistin'i ve Kuzey Mezopotamya'yı ele geçirmişlerdi. Daha batıda olan HİTİTLER'e karşı Mısır ile ittifaka girdiler. 5. Kralları ŞUTTARNA, kızkardeşi MUTEMUYA'yı Firavun 4. TUTMOSİS'e verdi. Daha sonra ŞUTTARNA'nın kızı GİLU-HEPA Firavun 3. AMENOFİS'le evlendi. (M.Ö.1396)
Ancak bir süre sonra HİTİTLER, HURRİLER'in ana kolunu ortadan kaldırdılar. (M.Ö. 1300'ler) MİTANNİ denilen tâlî kol ise bir süre daha varlık gösterdi. O da M.Ö. 1260'da ASUR tarafından ilhak edildi.
MİTANNİ denilen bölge, bugünkü URFA ili ile Kuzeydoğu Suriye'dir... MİTANNİ kelimesi HİTİTÇE'dir. HURRİCE'si MAİTENİ'dir. ASURCA'si ise HANİGALPAT'tır.
Hurriler, M.Ö. 1500-1250 arasında güney Anadolu'da yaşamış olan bir halktır. Harran Ovası'nda kurulmuş kadim bir devlettir. [1] Musul çevresinde oturan Asya kökenli Subarular'ın torunlarıdır.[2] Hurri, Babil dilinde "mağara" demektir.
Gürcü tarihinin verilerine göre ise; Hurriler, Asyatik bir topluluktur. Bu topluluklar hakkında söylenebilecek en kesin sonuç, Hurri ve Mitanniler'in ne Hint-Avrupalı ne de Sami gruptan olduğudur.
Hurri dili ile ondan sonraki Urartu dilleri arasında da bir benzerlik vardır. Aynı kökten gelip akraba olan Hurri Krallığı Diyarbakır, Mitanni Krallığı ise Osroeneye (antik çağda Edesa, yani Urfa) ve Nusaybin (Nisibis)'de kurulmuştur. [3]
Başkentleri VVaşşukanni olmak üzere ilkçağda Doğu Anadolu' da devlet kurmuşlardır. Varlıklarına ilişkin ilk bilgiler, M.Ö. 2. bin yılı başlarına ait Asur ve Babil çivi yazısı kaynaklarından öğrenilmektedir. [4] Hurriler'in yazılı bir kültüre ulaşmamış oldukları söylendiğinden bunların dini, dili, kültürü, mitolojisi, gelenek ve görenekleriyle ilgili önemli ipuçları daha çok Hitit, Mitanni, Akkad ve Babil gibi komşu uygarlıkların tarihi içinde ortaya çıkmıştır. [5] Büyük bir olasılıkla Diyarbakır yöresinde bulunan başkentleri VVaşşukanni ve çevresine yayılmış olan Hurri Devleti, o dönemde Kuzey Suriye ve Kuzey Mezopotamya ülkeleriyle sıkı bir ekonomi ve kültür alışverişi içindeydi. M.Ö. 3. bin yılı sonlarına tarihlenen Mezopotamya belgelerinin bazılarında Hurri kökenli yer ve kişi adlarına rastlanması, bu tarihlerde Hurrilerin sözü geçen yörede yaşadıklarını göstermektedir. Mari ve Alalah (Teli Açana) gibi Hammurabi (M.Ö. 18. yüzyıl) dönemine ait iki önemli kentte yapılan kazılar sonucunda bulunan çiviyazılı belgelerden dinsel içerikli olanlarda güçlü bir Hurri etkisi görülmektedir...[4]
Hititler döneminde Anadolu yarımadasının güneyinde Luviler, Paflagonya Bölgesinde Palalar ve diğer bölgelerde Arzava, Kizzuvatna ve Ahhiyava krallıkları bulunuyordu. Bu devletlerden başka Hurriler ve Mitanniler de aynı dönemde Güneydoğu Anadolu'da özgün uygarlıklar yaratmışlardır. Hurrilere ilk önce M.Ö. 3. binin sonlarında Mardin dolaylarında rastlanmaktadır. Urkis şehrinde bir tapınağın kurulması ile ilgili belge şimdi Louvre Müzesindedir. Tunçtan bir aslan heykelciğinin koruduğu bir taş levha üzerine arkaik çivi yazısı ile kazınan yazıt M.Ö. 2300 yıllarına aittir. Hurriler önceleri M.Ö. 2. binin ilk yarısında kısa yaşamlı küçük beylikler kurmuşlardır. Daha sonra M.Ö. 1500-1250 arasında Hurriler tarafından kurulan Mitanni devleti o dönemde Yakın Doğu'nun Mısır'dan sonra gelen ikinci büyük gücü olmuştur. Mitanni kralları aynı dönemde hüküm süren Mısır kralları ile mektuplaştıklarından bu dönem hakkında oldukça fazla bilgi edinmek mümkündür.[2]
Hurriler, M.Ö. 1400'lü yıllarda Hurri egemenliği altındaki bölge Hurriler ve Mittaniler olarak ikiye ayrılırdı. Babil'in kuzeyinde Dicle-Fırat arasındaki bölgede bir devlet kurmuşlardır. Diyarbakır çevresinin kuzeybatı, batı ve güneybatı bölümü de ülkenin sınırları içerisinde kalıyordu. Hurri adı kuzeyde kalan bölge için, Mittani ise güneyde kalan bölge için kullanılırdı. Egemenliği M.Ö.1250`ye kadar devam eder. Harran Ovası'nda kurulmuş kadim bir devlettir. Sümer kültüründen etkilemiş ve Anadolu'da birçok kültürü etkilemiş yapısı vardır. Tanrı panteonu Mitraizm'dir. Mitra, ışık meleği demektir.[6]
M.Ö. 16. yy sonlarına doğru güçlenen Hurrilerin, Mitanni (Asurca Hanigalbat) adıyla bir devlet kurdukları ve Asur kralları I. Şamşi-Adad ve I. İşme-Dagan dönemlerinde Asur Devleti'ni etki altında tuttukları gözlenmektedir. Dicle Irmağının doğu kesiminde bulunan o dönemin ünlü ticaret kenti Nuzi'de yapılan kazılarda açığa çıkarılan çiviyazılı belgeler, Hurrilerin egemenlik alanlarını buraya kadar uzattıklarının kanıtıdır. Mısır firavunları III. Tutmosis ve III. Amenhotep dönemlerine ait belgelerde Mitanni Krallığı ile dostça ilişkiler içinde oldukları yazılıdır. Hatta III. Amenhotep ile Mitanni Kralı Tuşratta' nın mektuplaştıkları da bu belgelerden öğrenilmektedir.Hurrilerin kültürel ve dinsel yönden en çok ilişkide bulundukları topluluk Hititlerdir. Özellikle din alanında Hititleri etkiledikleri görülmektedir. Hitit tanrılar dünyasının baş Tanrı ve Tanrıçası olan Teşup ve Hepat ile daha birçok Tanrı Hurrice adlar taşımaktadır. Yine Hurri kökenli kişi adları da Hitit soylu sınıfı arasında yaygın bir biçimde kullanılmıştır. Özellikle kraliçe adları Hurricedir. [4]
Hititler döneminde Anadolu yarımadasının güneyinde Luviler, Paflagonya Bölgesinde Palalar ve diğer bölgelerde Arzava, Kizzuvatna ve Ahhiyava krallıkları bulunuyordu. Bu devletlerden başka Hurriler ve Mitanniler de aynı dönemde Güneydoğu Anadolu'da özgün uygarlıklar yaratmışlardır. Hurrilere ilk önce M.Ö. 3. binin sonlarında Mardin dolaylarında rastlanmaktadır. Urkis şehrinde bir tapınağın kurulması ile ilgili belge şimdi Louvre Müzesindedir. Tunçtan bir aslan heykelciğinin koruduğu bir taş levha üzerine arkaik çivi yazısı ile kazınan yazıt M.Ö. 2300 yıllarına aittir. Hurriler önceleri M.Ö. 2. binin ilk yarısında kısa yaşamlı küçük beylikler kurmuşlardır. Daha sonra M.Ö. 1500-1250 arasında Hurriler tarafından kurulan Mitanni devleti o dönemde Yakın Doğu'nun Mısır'dan sonra gelen ikinci büyük gücü olmuştur. Mitanni kralları aynı dönemde hüküm süren Mısır kralları ile mektuplaştıklarından bu dönem hakkında oldukça fazla bilgi edinmek mümkündür.[7]
Hurrilerin Hitit ülkesinin içlerine kadar uzanan istilası Hattusili'nin Yıllıkları'nın üçüncü yılında gerçekleşmiştir. Kral Hattusili Arzawa'ya bir askeri sefer düzenlemiş ve o daha Arzawa' da iken arkasından Hitit ülkesine Hurriler saldırmışlar ve başkente kadar ilerlemişlerdir. Metindeki ifadeye göre Hattusa dışında tüm ülke Hurrilerin eline geçmiştir. Hurrilerin Hitit egemenlik alanına böylesine girmeleri, Hattusili'nin Anadolu'nun batısında Arzawa'da sürmekte olan seferini yarıda bırakarak geri dönmesine neden olmuştur. Bu istila hareketinin Hititlerce beklenmeyen bir durum olduğu hem şimdi üzerinde durduğumuz bu belgedeki ilgili ifadelerden hem de aşağıda değineceğimiz ve bu olayı konu aldığı anlaşılan bir başka belgeden anlaşılmaktadır. Nitekim hemen geri dönen kral kendi ifadesine göre tanrısal desteği de arkasına alarak karşı sefer girişmiştir.
Kapsamlı yıllıkların önyüz ikinci sütun üçüncü paragrafında Hurriler'le dolaylı mücadeleden bahsedilir. İkinci yılda herhalde Hurrilerin geldiği ve Hititlere bağlı olan, aralarında sadece açıkça Sukziya'nın adının okunabildiği bazı kentlerin Hurriler tarafına döndüğünden bahsedilmektedir. Tam okunamayan satırlarda Hurrilerle mücadelelerden söz ediliyor olmalıdır. Lawazantiya ve Hurma kentlerinin adları görülürken, Hurma kentinin Hititlere sadakatine dair ifadeler yer almaktadır. Bu paragrafın sonunda Hurri ordusu arasında veba salgını çıktığı, Hurri ordusunun ölmeye başladığı ve onların komutanlarının öldüğü anlatılmaktadır. Belgenin önyüz ikinci sütun dördüncü paragrafında ise Hurilerin Hurma'dan geri çekildikleri, kışı Sukziya'da geçirdikleri, veba salgını dolayısıyla olsa gerek ölümlerin sürdüğü ve isimleri sayılan beş komutanında öldüğünden söz edilir. Bu arada Hitit Kralı ordu topladığını anlatır.[8]
Önyüz ikinci sütun beşinci paragrafta Arzawa seferinden bahis vardır. Önyüz ikinci sütun altıncı paragrafta sayılan bazı yer adları, Hurilere dair tam anlaşılamayan bir cümleden sonra Arzawa'da kışın geçirildiği ve paragrafın sonunda da Hurri askerlerinin kralının öldüğü okunmaktadır. Arka yüzde ise Hurri sözcüğü iki kez tespit edilebilmekle beraber herhangi bir anlama ulaşmak mümkün değildir.Bu belgede anlatılanlarla I.Hattusili'nin Yıllıkları'nda anlatılanlar arasında kısmen benzerlik bulmak mümkündür. Üzerinde durduğumuz konu açısından bakıldığında Hurrilerle olan mücadele ve bunun anlatıldığı satırlarla aynı yerde söz edilen Arzawa seferi benzerliğin ana unsurlarıdır. Kapsamlı yıllıkların söz konusu diğer belgedeki anlatılanların daha ayrıntılı olarak ele alındığı metinler olduğunu kabul ediyoruz. Olayların gelişim sırasına ve sürecine bakılırsa, yıllıklar ayrıntılı olmadığı için oradan öğrenemediğimiz bazı gelişmelerden söz ediliyor olmalıdır. Yıllıkların ikinci yıl icraatı içinde anlatılan Anadolu'nun güneydoğusu yönündeki seferlerde doğrudan Hurrilerle mücadeleden söz edilmemesi, her ne kadar metinler tam olarak elimizde olmasa da kapsamlı yıllıklarda da doğrudan Hurilerle çatışmadan bahsedilmemesiyle uyum içindedir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu bölgedeki yoğun Hurri varlığı Hititlerin aynı bölgedeki etkinliği için daima bir zorluk oluşturmuş olmalıydı. Bölge kentlerinden kimi, Sukziya örneğinde olduğu gibi, Hurrilerin elinde iken, kimi de Hurma örneğinde olduğu gibi Hititlerin elinde ve onların bölgedeki faaliyetlerindeki üssü Konumundadır. Hurma'nın Hurrilerce, metinden açıkça böyle bir anlam çıkmasa da, belki kuşatılmış olması, onların Hurma'ya karşı olan tutumunu,belgedeki diğer anlatılanlar da dikkate alındığında da burada Hurriler ile Hititler arasında bir nüfuz mücadelesi yaşanmış olduğunu gösterir. Ancak bu sırada doğrudan bir Hitit-Hurri çatışmasının olmadığı anlaşılmaktadır. Eğer böyle bir çatışma olsaydı onun da en azından kapsamlı yıllıklara yansıması ne kadar tahrip olmuş da olsa belge üzerindeki kayıtlardan anlaşılması beklenirdi. Yıllıklarla asıl paralellik sunan kısım ise Arzawa seferinden söz edilen yerlerdir. Burada bazı kentlerin Hurrilerden yana sadakat değiştirdiği gibi bir anlam çıkıyor ki bu, I.Hattusili Arzawa'da iken arkasından Hurrilerin başkent dışında tüm ülkeyi istila etmelerinin anlatıldığı yıllıklardaki satırlardaki ifadelerle uyum içindedir. Yine kapsamlı yıllıkların sözünü ettiğimiz satırlarında Hurri kralının ölümünden bahsedilmesi, böylece Hum tehlikesinin belki de kendiliğinde ortadan kalkması, yıllıkların da devam eden satırlarında Hurrilerden bir daha söz edilmemesinin nedeni olabilir.[8]
Antik tarih üzerine araştırmalar yapmış yazarlardan Hilmi Göktürk, Mitannilerin ilk dönemlerde Orta Asya'da yaşarken, sonraları Ön Asya'ya geçtiklerini iddia etmektedir. Kendi alanında büyük bir otorite olan merhum Zeki Velidi Togan, bugün bile Özbekler içerisinde “Mitanni” adında büyük bir boyun olduğunu, Özbek kökenli Mitannilerin, Ön Asya'da yaşamış olan Mitanniler ile aynı kökten geldiklerini belirtmiştir. Kırzıoğlu ise bu grupları Gogarlı ve Turanî Türkler olarak zikretmektedir. [3]
Siyasal alanda Hurriler Hititlerle ilk kez Hitit Kralı Şuppiluliuma (M.Ö. 1380-1345) döneminde karşı karşıya geldiler. Mitanni Kralı Tuşratta'nın başkent VVaşşukanni'ye çekilmesi nedeniyle bu karşılaşmadan bir sonuç çıkmadı. Ancak bir süre sonra Mitanni Devleti'nin egemenlik alanında olan Kargamış Kenti'ni kuşatan Şuppiluliuma, 7 gün sonra kenti(ele geçirdi. Hurrilerle Hititler arasındaki bir başka ilişki de Hitit Kralı III. Hattuşili'nin (M.Ö. 1275-1250) Hurri kökenli bir kadın olan Puduhepa ile evlenmesidir. Bu kraliçe daha sonra Hitit tarihinde önemli bir rol oynayacaktır.Mitanni Devleti M.Ö. 1340'larda gücünü yitirerek önce Yeni Asur imparatorluğu'nun vasili durumuna düştü, M.Ö. 1270'te de Asur Kralı Salmanasar'ca bir Asur eyaleti haline getirildi. Ancak Mitanni Devletini kuran Hurriler daha sonraki yüzyıllarda egemen olan topluluklara üstün düzeyde, uygarlıklarından Birçok öğeyi vererek varlıklarını sürdürdüler ve yerel halklarla kaynaşarak tarih sahnesinden silindiler. Mitanni Devleti'nde Hititlerde olduğu gibi feodal bir yönetim biçimi vardı. Krallar mutlak egemen olmakla birlikte yerel beylerin de güçleri vardı. Ordu sefere çıkacağı zaman asıl orduya asker verirlerdi.[4] Mîlâttan önce 1300 yıllarında Mısır'a giren Hiksoslar, Hurrileri de hâkimiyetleri altına aldılar.[7]
Bu arada zengin medeniyetlere sahiptir. Hukuk sistemi Mısır medeniyeti gibi kısassa kısas değildir. Hukuk tazminata göre tarif edilmektedir.Sümer kültüründen etkilenmiş ve Anadolu'da birçok kültürü etkilemiş yapısı vardır. Tanrı panteonu on ikili Sümer tanrı panteonuyla aynıdır.[1]
Van Gölü çevresinde güçlenen ve ilk savaş arabalarını kullanan Hurriler, güneye inip 2000 yıllarında Kuzey Mezopotamya, Suriye ve Filistin'e kadar yayılan bir devlet kurup, Asurlular (M.Ö. 3000.612), Akadlar (M.Ö. 2725-2545), Birinci Babil Devleti (M. Ö. 2100-1800), Mısır Orta Krallık Devri (M.Ö. 2065-1600), Üçüncü Ur Sülâlesi (M.Ö. 2000-1960), İsin Larsa Devri (M.Ö. 1960-1735), Hititler (M.Ö. 1900-700) devletleriyle münâsebette bulundukları yapılan arkeolojik kazılar sonucu elde edilen kaynaklardan anlaşılmıştır. Klikya (Çukurova'da) Kizzuwatna Krallığını kuran Hurrilerin Mittanni kolu da, Mîlâttan önce 16 ve 14. yüzyıllarda Yukarı Dicle ile Fırat Nehirleri arasına hâkim oldular. Hurri-Mittanni Devleti adı da verilen bu devlet, mîlâttan önce 13. yüzyılda Mısır'daki Hiksosların hâkimiyeti altına girdiler.[7]
Eski Önasya'nın önemli uygarlıklarından birinin temsilcisi olan Huriler Eski Tunç Çağı'ndan itibaren tarih sahnesinde izlenebilmektedirler. Transkafkasya ve Anadolu'nun doğusunda M.Ö. 3. bin yılın sonlarına dek bulundukları ileri sürülebilen Hurriler, bu bin yılın ortalarından itibaren de güneye doğru yayılım göstermişler ve Önasya'nın bir çok yerinde M.Ö. 2. bin yıldan varlıklarına dair izleri günümüze ulaştırmışlardır. Kendilerine ait kaynaklardan çok ilişkide bulundukları diğer kavimlerin yazılı belgeleri vasıtasıyla siyasal ve kültürel yapıları üzerine bilgiler edinebildiğimiz Hurrilerin her zaman bütünsel ve tutarlı bir şekilde ortaya konulabilen siyasal tarihlerinden söz etmek mümkün değildir. Bu durumun M.Ö. 2. bin yılın ilk dönemlerine ait tarihleri hakkında daha geçerli olduğunun kabul edilmesi gerekirken, aynı bin yılın ortalarına doğru Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye bölgesindeki bazı beyliklerde etkin olduğu gözlenen Huri unsuru! Önasya'daki en belirgin siyasal varlıkları olarak tanımlanabilecek Mitanni Devleti'nin içinde yer almıştır. Hurrilerin siyasal anlamda varlıklarının M.Ö. 2. bin yılın sonlarına doğru gözden kaybolduğu izlenirken uygarlıktaki etkileri devam etmiştir.[8]
Hurriler
Hurrilerin başlıca merkezleri Urfa, Diyarbakır, Mardin ve Kerkük arasındaki bölgede kalan Tell Feheriye, Tell Brak, Şagar ve Bazar gibi kentlerdir. Mitanni devletinin kralları Hint-Ari kökenli idiler. Hindistan'a giden bazı Hint-Ari boylarının İran yaylası üzerinden Güneydoğu Anadolu'ya geldikleri ve yerli halk olan Hurrilerle kaynaştıkları tahmin edilmektedir. Mitannilerin at yetiştirme konusunda oldukça bilgili oldukları anlaşılmaktadır. Boğazköy'de bulunan Hititçe yazılmış dört tablette atların yetiştirilmesi hususundaki bilgilerin bir Mitannili tarafından kaleme alındığı bildirilmekte ve Hititçe çevirideki bazı teknik terimler Sanskritçe dilinde verilmektedir. Oldukça kısa süren bir egemenlik döneminden sonra Hitit kralı şuppiluliuma tarafından son verilen Mitanni devleti Hattuşa'ya bağlı bir eyalet haline getirildi. Fakat Hurrilerin etkisi yörede yoğun bir şekilde devam etti.[2]
Tori, Hurrilerin neden, hangi çağda ve nasıl yıkıldıklarını anlatmamıştır. Yıkılan Hurri devletinin devamından aynı kökten Nahri, Mannai ve Urartu devletinin meydana geldiğini ve şehir devletleri şeklinde örgütlendiklerini ifade etmiştir. Kemal Burkay, Urartu dili ile Hurri dilinin akraba olduğunu söyleyerek Hurri ve Urartu akrabalığını tahsis etmeye çalışmıştır . [3]
Eski Tunç Çağı Doğu Anadolu kültürleri ile ilişkili oldukları kabul edilen Hurrilerin4 daha M.Ö. 3. bin yılda Doğu Anadolu'da ve Suriye'de varlıklarına dair belirgin yazılı kanıtlar Akkad Kralı Naram-Sin'e ait kimi metinlerdeki bazı yer ve şahıs isimleri dolayısıyla bilinir.. Bunun yanı sıra Anadolu'ya dair en eski içerikli yazılı kayıtların olduğu kabul edilen Sartamhari metinlerinde de Akkad Kralı Naram-Sin'e karşı savaşan Anadolulu krallardan birine ait olarak görünen? Pampa adına Nuzi metinlerinde Huri şahıs adlarını oluşturan bir eleman olarak rastlanılmaktadır . M.Ö. 2. bin yılın başlarına ait olan Kayseri yakınlarındaki Kültepe'de gün ışığına çıkarılan Kanis Karumu çivi yazılı arşivlerindeki belgelerde çok sayıda Hum şahıs adları ve Hurri diline ilişkin sözcüklerin bulunması bu dönemde Orta Anadolu'ya dek uzanan Hurri etkisini gösterir. Ayrıca Kanis'te bulunan ve Kaniş Kralı'na yollanan mektubun göndericisi olan Mama Kralı Anum Hirbi'nin adının Hurrice olduğu da kabul edilir! M.Ö. ı7. yüzyılda Hitit Krallığı'nın kurulması ile birlikte başlayan Hititçe çivi yazılı belgelerde de Hurriler varlıklarını gösterirler. Hitit Krallığı kurulduktan sonra dış politikada ağırlık Anadolu'nun güneydoğusu ve Kuzey Suriye'ye verilmiş ve bu durum tüm Hitit Tarihi boyunca devam etmiştir. Humlerin M.Ö. 2.bin yılda siyasal ve kültürel varlıklarının en yoğun olduğu bölge böyle bir Hitit ilgisi altına girmişken, bu iki kavimin ve onların temsil ettiği kültürün yoğun ilişkide olması da kaçınılmaz olmuştur. Eski Hitit Krallığını takip eden dönemlerde hem siyasal olarak hem de bunun ötesinde daha çok kültürel açıdan Hurrilerin Hititler üzerindeki yoğun etkisi açıkça izlenebilir. Öncelikle din olmak üzere, dil, edebiyat, giyim-kuşam, tıp, büyü gibi bir çok alanda Hurrilerin Hititleri büyük ölçüde etkilediklerini, hem kendilerinden ama özellikle de Mezopotamya'dan, bir çok hususu Hititlere aktardıklarını ve aktarılmasında aracı olduklarını biliyoruz. Hititçe çivi yazılı belgelerde Hurri adına ilişkin en eski kayıtlar, bu yazının ilk ortaya çıktığı döneme, yani M.Ö. 17. yüzyıla aittir. [8]
Hurri
Hurri-Mittanni Devleti teşkilât, kültür ve medeniyette komşularına benzerdi. Çok tanrılı dîne inanırlardı. Ölüleri gömme ve at yetiştirme usûlleri eski Orta Asya âdetlerine benzerlik göstermektedir.[7]
Hurrilerin yaşadıkları bölge yani Mezopotamya bölgesi tarıma ve ticarete çok elverişliydi. Tarımda ve ticarette baya ileri giden hurriler kendi içinde bir çok kabileden oluşuyordu. Her kabile kendi iç işlerinde serbest dış işlerinde Hurri devletine bağlıydı. Hem ekonomik yönden hem de coğrafi koşullar bakımından çok iyi bir konumda olan hurriler her gecen gün daha çok düşman kazanıyordu. Çağdaşı olan devletler birleşerek Hurrilere saldırmışlardır ve Hurriler bu saldırılara karşı kendi ırkdaşları olan Mitanniler'le birleşmişlerdir. Mitanni devletinin yıkılmasıyla Hurri devletine mensup kabileler Toroslar'a çıkarak kendilerini korumaya almışlar. Habur Nehri yakınlarda bulunan mağaralarda Hurriler'e ait bir çok tarihi eser bulunmuştur. Şırnak'ın Silopi ilçesinin sınıra yakın bir köyünde hurrilerin ticarette kullandıkları altınlara rastlanmıştır.[6]
Hurrilerin bilinen kral adları şunlardır;
Kumarbi
Tusratta
Tişari
Parattarna
I.Sautarna (Sausatar, Sutarna)
Baratarna (Barratarna)
Kibitesup
İthitesup
Hişmi Tesup
Şilvetesup
I. Aratatama (Artatam)
II.Sautarna
II. Aratatama
Tusratta
Mativaza (Mattiwaza (1275-?))
Vassata
Artasumara [3 / 7]
Hurri Dili
Hurrice, M.Ö. 2300 ile M.Ö. 1000 yılları arasında Önasya ve Mezopotamya'nın kuzeyinde Hurriler ve Mitanniler tarafından konuşulmuş dil.
Hurrice eski Önasya dünyasının en ilginç dillerinden biridir.
Hint-Avrupa'lı ve semitik dillerle hiçbir ilgisi olmayıp ön takılarla kurulan Hattice'den de tamamiyle ayrıdır.
Hurrice'nin başlıca özelliği dil yapısının arkaya takılan eklemelerle oluşturulmasıdır.
Ancak Hurrice diğer bilinen eklemeli dillerden hiçbiri ile de yakınlık göstermez. Urartular'ın dili ise Hurrice'nin devamından başka bir şey değildir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder