1 Aralık 2019 Pazar

Antik Mezopotamya’da Güneş Tutulmaları



      Shamash, cennetin ve yeryüzünün hâkimi, kil heykel, c. MÖ 2000-1750

Antik Mezopotamya’da Güneş Tutulmaları

Mezopotamyalılar için Güneş tutulmaları, tehlikeli ve korkutucu gelmiş olmalıdır ki; davullarla ve ağıtlarla gerçekleşen ritüellerle karşılanırdı.

Sümerler için Utu, Asuriler ve Babilliler için Shamash-Şamaş olarak bilinen güneş, Mezopotamya’nın en önemli tanrılarından biriydi. Her gün doğudaki dağlarda bulunan cennet kapılarından ortaya çıkıp, gökyüzünü aşar ve sonra da batıda bulunan dağların cennet kapıları vasıtasıyla ortadan kaybolurdu. Yolculuğunda her şeyi görürdü. Bu sebeple ona cennetin ve yeryüzünün hâkimi olarak ibadet edilirdi. Dünyadaki hayat kısa, sert ve acımasızdı. Adalete yönelik evrensel çağrı ise sadece basit bir “O Utu!” feryadıydı.

Shamash (ortada) cennetin kapıları boyunca yükseliyor. Sippar’dan bir taş silindir mühürünün modern baskısı, c. MÖ 2300
Arada bir, bu varlık beklenmedik bir şey yapardı- gün ortasında kaybolurdu, dünyayı karanlık sulara daldırırdı! Mezopotamyalılar anlayamadıkları bir dünyada yaşama talihsizliği içindeydiler. Küçük enfeksiyonlar ölümcül sonuçlar doğurabilirdi, kıtlık oldukça yaygındı ve adalet zorluydu. İnsanlar bu talihsizlikleri için küskün tanrıları, kötülük dolu iblisleri ve cadıları suçlamışlardı. Güneş tutulmaları, bilhassa tehlikeli ve korkutucu gelmiş olmalıdır ki; davullarla ve ağıtlarla gerçekleşen detaylı ritüellerle karşılanırlardı. Bu korkutucu durum, antik bir şarkıda ise şöyle geçer: “Benim aşkım tutulmayı dahi aydınlatan bir ışıktır”

Güneş tutulması sırasında ortaya çıkabilecek herhangi bir kötülükten kurtulmak için yapılan bir ritüel, Çıplak yazı ile yazılmış kil tablet, Uruk’dan, c. MÖ 200-100
İlahi irade ile ilgili ipuçları gökyüzü de dahil her yerde bulunuyordu. Akademik bir kaynak kitap, sadece astrolojik işaretlere dayanan 7000 kehanet içermektedir. Gök kubbedeki hareketler yeryüzündeki olayların meydana gelmesine neden olmuyorlardı ama burada olabilecek şeylere karşı uyarı yapıyorlardı:
“Hem gökyüzü, hem de yeryüzü kehanetler üretirler; ayrı ayrı görünmeleriyle birlikte gökyüzü ve toprak birbiriyle ilişkili olduğundan aslında asla ayrı değillerdir. Gökyüzündeki, kötülüğe dalalet eden bir işaret, dünyadaki kötülüğün aynasıdır ve yeryüzündeki bir dalalet ise gökyüzüne de yansır.”

Antik Kehanetler El Kitabı, çivi yazısı ile yazılmıştır kil tablet, MÖ 7. yüzyıl, Ninova.
Bir Mezopotamyalının gözünde uzaktaki yıldızlar, gökyüzünde ikizler, yengeç, aslan, terazi, akrep gibi resimleri oluşturuyordu. Bu resimler, her biri gökyüzünde 30 derecelik bir yer işgal eden ve 12 işaretten oluşan bir Zodyak’a isimlerini verecekti. Bugünkü zodyak işaretlerinin çoğu o zamandan türedi. Daha sonra kişisel burç özelliklerini de kazanmış olsalar da bugünkülerden oldukça farklılar:
“Yıl 243 (M.Ö. 69) 20. Nisannu’nun 9. Saatinde çocuk doğdu … o yıl 28. Abu’da (20 Ağustos) Leo’nun sonunda görülemeyen ama beklenen bir güneş tutulması … o çocuk … iyi şans … iyi şans azalacak.”

MÖ 69’da doğan bir çocuk için bir yapılmış kişisel yıldızname, Kil tablet, Babil
Antik dünyada Babiller, yıldız gözlem becerileri ile ünlüdürler. Onların yedi asırlık programı, tüm tarihin sistematik astronomik gözlemlerinin en uzun dizilerinden biri olmayı hala sürdürüyor. Bu bilgi, doğuda Hindistan’dan Mısır’a ve batıda o zamanın dünyasında geriye kalan tek yer olan Yunan dünyasında ödüllendirildi. MS 2. yüzyılda astronom Ptolemy, MÖ 747’ye kadar uzanan Babylon astronomik kayıtlarını hevesle çizdi. Ptolemy’nin kitabı Almagest (daha sonra İslam dünyasında verilen adı ve Avrupa’ya da bu şekilde ulaşmıştır), MÖ 16. yüzyılda Kopernik devrimine kadar astronomiye hükmetti.

Sistematik astronomik gözlemlerin hayatta kalan en eski kaydı, Kil tablet, MÖ 652, Babil
Mezopotamyalılar, tutulma ile ilgili günümüzde dolaşan kıyamet teorilerini (daha önce NASA tarafından çürütülmüş olan) alay konusu yaparlardı. Nibiru (aslında Nebiru ‘Geçiş’, Jüpiter gezegeninin diğer bir adı) güzellikle olumlanan bir gezegendi ve Mezopotamyalılar onun hareketlerini gayet iyi biliyorlardı. Asur İmparatorluğu döneminde, Jüpiter görüldüğü zamanlarda gerçekleşen tutulmalar sırasında kralın korunması için yapılanlar dışında ritüellere ihtiyaç duyulmazdı.

Pierre Brebiette (1642), Aut Deus naturae patitur, İki filozof, arka planda bir antik kentin bulunduğu bir tutulmaya tanık oluyorlar, Etching, 1617-1642
Bir Babil günü 360 birime bölünmüştü. Aynı birimler ile güneşin yörüngesini ölçmüşlerdi; bu 360 derece açıyı da ifade ediyor. Aynı şekilde, astronomide ideal yıl on iki adet 30 günden oluşur ve bu da toplam 360 eder. Babiller, gerçeğin biraz daha karmaşık olduğunun farkındaydılar ve kaç ek birimin eklenmesi gerektiğini ve bu eklemenin yapılması gereken zamanını doğru bir şekilde tespit ettiler. Zamanlama çok önemliydi. Yıl boyunca belirli günler çeşitli şeyler yapmak için şanslı veya şanssız olarak nitelendirilirdi. Astronomi ve astroloji tek bir sistemdi.


The British Museum Blog – Jonathan Taylor. 21 Ağustos 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder