Ahura Mazda
Zerdüştlük
Zerdüşt‘ün Ahura Mazda tarafından vahiy edilen sözleri “temel” anlamına gelen Avesta isimli kitapta toplanmıştır. Avesta‘nın yorumuna ise Zend denmektedir. Bu iki kitabın birleşmesinden oluşan kutsal kitap ise Zend Avesta olarak bilinmektedir. Orjinalinin 12,000 öküz derisi üzerine yazıldığı ve daha sonra bunların İskender tarafından yaktırıldığı söylenmektedir. Şu andaki metnin, eski metni ezberlemiş olan insanlar tarafından kuşaktan kuşağa aktarılarak MS. III. yüzyılda yazıldığına inanılmaktadır.
Yeri ve Önemi
Zerdüştlük tek tanrı kavramını ortaya atan ilk din olarak inanç tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. İnsanları batıl inançlara, kanlı kurbanlara ve dinsel ayinlere körü körüne yönlendiren dinsel öğretiler yerine;
• İnsanın inancını özgür aklın ışığında kendisinin oluşturması,
• İyinin yanında yer alıp kötülüğe karşı mücadele ederek tercihlerini kendisinin yapması ve
• Tabii ki neticelerine de kendisinin katlanması gibi önemli özellikleri barındıran bir inanç sistemidir. Bu mücadeleciliğin doğal neticesi de kaderci olmamak açısından önemlidir. Aynı zamanda;
• İyinin yanında yer alıp kötülüğe karşı mücadele ederek tercihlerini kendisinin yapması ve
• Tabii ki neticelerine de kendisinin katlanması gibi önemli özellikleri barındıran bir inanç sistemidir. Bu mücadeleciliğin doğal neticesi de kaderci olmamak açısından önemlidir. Aynı zamanda;
• Ruh,
• Ölümden sonra diriliş,
• Kıyamet günü,
• Tanrı katında hesap verme,
• Cinvat köprüsü gibi kavramları da inanç sistemine yerleştirmiş ve Yahudilik, Hıristiyanlık, Budizm,hatta Müslümanlık gibi birçok dini de bu kavramlar doğrultusunda etkilemiştir. Zerdüşt dini her ne kadar Mazdeizm olarak da bilinse de, bazı kaynaklar Zerdüşt‘ten önce de çok tanrılı bir Mazdeizm dininin mevcut olduğunu ifade etmekte, Zerdüştlüğün bu Mazdeizm‘i tek tanrı yönünde evrimleştirdiğini söylemektedir. Mazda ışığı ve bilgeliği temsil etmektedir. Bu anlamda Ahura Mazda bilge tanrıyı ifade etmektedir.
• Ölümden sonra diriliş,
• Kıyamet günü,
• Tanrı katında hesap verme,
• Cinvat köprüsü gibi kavramları da inanç sistemine yerleştirmiş ve Yahudilik, Hıristiyanlık, Budizm,hatta Müslümanlık gibi birçok dini de bu kavramlar doğrultusunda etkilemiştir. Zerdüşt dini her ne kadar Mazdeizm olarak da bilinse de, bazı kaynaklar Zerdüşt‘ten önce de çok tanrılı bir Mazdeizm dininin mevcut olduğunu ifade etmekte, Zerdüştlüğün bu Mazdeizm‘i tek tanrı yönünde evrimleştirdiğini söylemektedir. Mazda ışığı ve bilgeliği temsil etmektedir. Bu anlamda Ahura Mazda bilge tanrıyı ifade etmektedir.
Zerdüşt‘e göre iyilik ve kötülüğün kaynakları ayrı idi. Yani kötülük yaratıcı tanrıdan geliyor olamazdı. İyiyle kötü arasındaki bu düalizm aslında kişinin ruhunda mevcuttu. İyi ruh Spenta Mainyu, kötü ve yıkıcı ruh Angra Mainyu olarak adlandırılıyordu. Tanrı Ahura Mazda iyi ruhun babası olarak biliniyordu. Ancak, Ahura Mazda ‘nın karşısında kötü ruhun babası olan bir başka tanrı yoktu. Ahura Mazda tek tanrıydı ve diğer tanrısal güçlerle birlikte, karanlığı ve kötülüğü temsil eden Ahriman da sadece bir melek, yani şeytandı. Ancak, Zerdüşt ‘ün ölümünden sonra Ahriman tekrar tanrı mertebesine yükseltilmiş ve iyi tanrı/kötü tanrı kavramları altında iki tanrılı bir inanç sistemi geliştirilmiştir.
Akideler
İyilik ve kötülük arasında sürekli bir savaş vardı ve bu savaş iyiliğin zaferiyle sonuçlanacaktı. İnsanlığın görevi iyilik için dua etmek ve kaderci olmak değil, iyilik safında mücadeleye katılmak olmalıydı. Savaş iyiyle kötü, aydınlıkla karanlık, gökyüzüyle yeryüzü arasındaydı. Zerdüşt ‘e göre bu inanış şekli sadece İran halkı (günümüz İran'ı değil, Arya kasdediliyor) için değil, tüm insanlık için geçerli olmalıydı.
Zerdüşt felsefesinin değerleri üç başlıkta toplanmıştı:
• Düşünce iyi düşünülsün! (hum‘ata)
• Söz iyi söylensin! (hak‘hata)
• İş iyi yapılsın! (hve‘sta)
• Söz iyi söylensin! (hak‘hata)
• İş iyi yapılsın! (hve‘sta)
Bu anlamda, etik davranışı inanç sistemlerine ilk kazandıran kişinin Zerdüşt olduğu söylenir.
Sessizlik Kulesi
Ölümle bağlantılı her şey kirli sayılıyordu. Temiz olan toprağın, suyun ve ateşin kirletilmemesi için ölüler gömülmüyor, ateşle temas ettirilmiyordu.
Sessizlik kulesi denilen kuleler inşa etmişlerdi. Ölüleri bu kulelerin üzerindeki çukurlara bırakıyorlardı ve yırtıcı kuşların cesetleri parçalayarak yemesini sağlıyorlardı. Geride kalan kemikler ise kulenin ortasındaki çukura atılıyordu.
Sessizlik kulesi denilen kuleler inşa etmişlerdi. Ölüleri bu kulelerin üzerindeki çukurlara bırakıyorlardı ve yırtıcı kuşların cesetleri parçalayarak yemesini sağlıyorlardı. Geride kalan kemikler ise kulenin ortasındaki çukura atılıyordu.
Zerdüşt ‘e göre aydınlık, ışık, güneş ve ateş aynı şeydi ve iyiliği temsil ettiğinden kutsaldı.
Bazı kaynaklar Zerdüştlerin ateşe taptığını söylese de bu doğru değildir. Ritüeller kutsal ateş önünde yapılıyordu ve ateş iyiliği, aydınlığı, ışığı, güneşi temsil ediyordu.
Üç çeşit ateş yakılıyordu:
(1) Ev ateşi: Bu evdeki ocağın ateşiydi.
(2) Mabetlerde yanan ve kötülükleri uzaklaştıran ateş:
Ateş, tanrının mevcudiyetinin ve enerjisinin yaşayan bir görüntüsüydü. Bu ateş mabetlerde sadece ritüeller esnasında yakılmakta, Hindistan ‘daki ve İran ‘daki bazı mabetlerde ise hiç söndürülmemektedir. Mabetteki ateşe yaklaşanların nefesleri ateşi kirletmesin diye kişilerin yüzlerini örtmesi esastır.
Ateş, tanrının mevcudiyetinin ve enerjisinin yaşayan bir görüntüsüydü. Bu ateş mabetlerde sadece ritüeller esnasında yakılmakta, Hindistan ‘daki ve İran ‘daki bazı mabetlerde ise hiç söndürülmemektedir. Mabetteki ateşe yaklaşanların nefesleri ateşi kirletmesin diye kişilerin yüzlerini örtmesi esastır.
(3) Halk topluluklarınca meydanlarda yakılan ve etrafında eğlenilen ateş: Bu ateş aynı zamanda insanları günahlarından arındırma ya da kişilerin suçsuzluğunu ispat etmesi için kullanılıyordu. Suç ve günah işlemiş insanlar kime karşı suç veya günah işlemişse onun yakacağı ateşin içinden yürüyerek suçunu affettirmesi veya kendisinin suçsuz ve günahsız olduğunu ispatlaması gerekiyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder