BATI İRAN’DA AVCI-TOPLAYICILIKTAN YİYECEKÜRETİMİNE GEÇİŞ: İKLİM, FAUNA-FLORA, NÜFUSYOĞUNLUĞU VE KÜLTÜREL TEMAS (MÖ. 15000 – 7500)
Özet
Metinde yanıtı aranan soru, Bereketli Hilal’in üç parçasından biri olan Batı İran ya da Kuzey-OrtaZağros’ta avcı-toplayıcılıktan çiftçi-otlatıcı kültüre geçişin hangi koşullarda gerçekleştiğidir. Bu amaç
doğrultusunda, a) Mezolitik dönemde (MÖ. 15000-9500) işgal edilen mağaralar ve kaya
sığınaklarında hangi hayvanların ve bitkilerin tüketildiğine odaklanılmış, b) Genç Dryas boyunca
(MÖ. 10800-9500) ve Holosen Çağı başında iklim + bitki örtüsündeki değişimlerin avcı-toplayıcılara
sunduğu yeni olanaklar değerlendirilmiş, c) Mevsimlik kamplar kalıcı yerleşimlere dönüşürken, nüfus yoğunluğunun ve Bereketli Hilal’in diğer parçalarıyla (Güneydoğu Anadolu; Levant ya da Doğu Akdeniz kıyıları) gerçekleştirilen kültürel temasın Zağros neolitiğinin gelişimi üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Metnin temel argümanı, Batı İran’daki yiyecek üretiminin pek çok faktörün katılımıyla şekillendiğidir. Bu faktörler, 1- iklim değişiklikleri, 2- buğdaygiller habitatının genişlemesi, 3- avcı- toplayıcı grupların neolitik-öncesinde kazandıkları deneyimlerin bitki/hayvan evcilleştirme sürecine eklemlenmesi, 4- Zağros’un İran’ın diğer bölgelerine nazaran yoğun bir nüfus barındırması ve 5- Toros-Zağros Kavisi’nde meydana gelen kültürel alış-verişler ya da karşılaşmalardır
Giriş
Zağros Dağları ya da Batı İran, dünyada “yiyecek üretimi”nin ilk başladığı coğrafya olan BereketliHilal’in doğu parçasını oluşturur. MÖ. 11-10. binyıllarda hayvan/bitki yönetimi (ya da evcilleştirme-
öncesi otlatıcılık ve ekim uygulamaları) ile başlayan “yiyecek üretimi”, 9-8. binyıllardaki hayvan/bitki evcilleştirme süreci ile tamamlanmıştır. Evcilleştirme, Bereketli Hilal toplumlarının işlerine en çok yarayan hayvan ve bitki teklerini seçerek canlıların morfolojilerinde (fiziki yapılarında) belirgin değişimler yaratmaları ve onları yabani doğadaki benzerlerinden farklılaştırmaları demektir. Yakın Doğu’da hayvan/bitki yönetimi+evcilleştirme sürecinin en eski ve canlı merkezi, Güneydoğu Anadolu, yani Kuzey Bereketli Hilal’dir. Bölgenin diğer merkezleri olan Levant (Doğu Akdeniz kıyıları) ve Batı İran (Zağros) da yiyecek üretiminin gelişimine kuşkusuz katkı sunmuşlardır. Ancak 8 temel bitki (neolithic founder crops: siyez ve gernik buğdayları, arpa, mercimek, bezelye, nohut, burçak, keten) ve 4 toynaklı hayvandan (keçi, koyun, domuz, sığır) oluşan “yiyecek paketi”nin Yakın Doğu’nun diğer parçalarına esas itibariyle Güneydoğu Anadolu’dan yayıldığı sanılmaktadır. Özellikle MÖ. 7. binyılda bu paketin Bereketli Hilal’in tamamına yayılması ile “avcı-toplayıcı pratikler” iyiden iyiye terk edilmiş ve “çiftçi-otlatıcılığa dayalı neolitik kültür”ün toplumların geleceğine yön vereceği belli olmuştur. 4-5 binyılı kapsayan ve insanlık tarihinde bir dönüm noktası olarak görülen “neolitik devrim”, tek bir toplumun eseri değildir. Yeryüzünde “yiyecek üretimi” birbirinden bağımsız süreçler halinde en az 8 coğrafyada (Çin, Batı Afrika, Doğu Afrika, Kuzey Amerika, Orta Amerika, And Dağları, Amazonlar vb.) ortaya çıkmıştır. Ancak bunların en eskisi Bereketli Hilal’dir ve gerek coğrafi koşullar gerekse yiyecek üretimine eşlik eden nüfus artışları dolayısıyla “neolitik kültür”ün bölgedeki yayılımı diğer yeryüzü parçalarına nazaran hızlı ve zahmetsiz olmuştur.
Metnin temel hedefi, Batı İran’daki (Zağros Dağları) avcı-toplayıcı kamplarının yiyecek üreten
köylere dönüşme sürecini etkileyen faktörlere odaklanmak ve “kültürlerarası temas”ın yeryüzü
şekilleri, çevre, iklim, insan nüfusunun bölgesel dağılımı ve doğal bitki/hayvan habitatı gibi diğer
faktörlere nazaran nasıl bir ağırlığa sahip olduğunu ortaya koymaktır
1. Coğrafya, İklim, Fauna-Flora ve İran’da İlk Avcı-Toplayıcı Kampları (MÖ. 15000 – 9500)
İran, yeryüzünün en dağlık coğrafyalarından biridir. Ülkenin Anadolu ve Mezopotamya ile sınırınıoluşturan Zağros, Batı İran’ın tamamını kaplamaktadır. Kuzeyde ise Elburz Dağları uzanır ve dağlar
aşıldığında Hazar kıyılarına ulaşılır. Kuzeydoğu’da İran’ı Batı Türkistan’dan ayıran Kopet Dağları ve
doğuda Hindikuş Dağları vardır. Dağların çevrelediği ülkenin ortasında kalan yüksek bölgelere “İran
Yaylası” ya da “İç/Orta Yayla” denir. Ancak yaylanın kuzeydoğusunda “Kebir Çölü”, güneydoğusunda da “Lut Çölü” olarak bilinen iki tuz çölü bulunur; nadir vahalar dışında çöl bölgelerinde yaşamak olanaksızdır. Dağlar ve yaylalar ülkesi İran’da yalnızca iki genişçe ova vardır: Güney Mezopotamya’ya komşu olan Susiana (Huzistan) Ovası ve Hazar Gölü’nün güneyi boyunca uzanan kıyı ovaları. Susiana, komşusu Güney Mezopotamya’daki gelişmelerin de etkisiyle, MÖ. 4. binyıl sonlarında belirmeye başlayan erken İran uygarlığının merkezidir. Ancak yiyecek üretimi, Güney Mezopotamya ve Susiana’da değil, çok daha kuzeyde, Toros-Zağros Kavisi olarak bilinen yüksek bölgelerde doğmuştur.
Dolayısıyla, ilk köyler, (erken kentler ve uygarlıklardan en az 6 binyıl önce) Güney Mezopotamya’da
değil Anadolu-Suriye sınırında kurulmuş; evcilleştirilebilir hayvan ve bitki türleri açısından zengin
olan bölgeyi, Batı İran (Zağros) ve Levant (Suriye-Filistin) izlemiştir. İran’da yiyecek üretiminin
merkezi işte bu yüzden Kuzey ve Orta Zağros’un Irak’a bakan yamaçlarıdır: Yiyecek üretimi, Güney
Zağros ile Hazar kıyılarına daha sonraları tedricen ulaşacaktır.
Zağros, yiyecek üretimi başlamadan önce de, bugünkü İran sınırları içinde avcı-toplayıcı grupların
en yoğun olarak yaşadığı bölge idi (MÖ. 15000-9500). Hâlbuki dönemin başında Zağros’taki yıllık
sıcaklık ortalaması bugünkünden 5 ila 8 derece daha düşüktü, yağmur da az yağdığı için bölge hem
kurak hem soğuktu.
Yazlar ılıman ama kısaydı. Kışlar uzundu ve kar çizgisi bugün olduğundan 650 m.
daha alçaklarda idi. Sert kış koşulları da dikkate alındığında, en korunaklı yerler dağların arasında
uzanan kuytu vadiler ile görece düşük rakımlı yamaçlardı. Zağros’un hâkim bitki örtüsü ağaç değil otsu ve çalımsı bitkiler, özellikle de yavşan/artemisiadır. Meşe, çam, kavak, söğüt, şamfıstığı ve ılgın gibi ağaçlar ise genellikle akarsu yataklarında ve göl kıyılarında bulunurlar. Hazar’ın güney kıyıları ile Elburz’un kuzey yamaçları arasındaki düzlükler, sıcak ve yağmurlu iklim dolayısıyla ağaç bakımından daha zengindir. Buralarda ve Zağros’un kuytu vadilerinde bol miktarda kızıl geyik ve yabani sığır avlamak mümkündür. Sarp kayalıklarla dolu yüksek bölgelerde gözde av hayvanları yaban keçisi, kaya güvercini ve keklik iken, alçak yamaçlarda yabani koyun avlanır. Zağros stepleri, Hazar kıyıları ve Orta Yayla’da barınan diğer hayvanlar yabani eşek ve ceylandır. Sık sık su içmesi gereken yaban domuzlarına ise genellikle akarsu ve göl kıyılarında rastlanır. Tatlı su canlıları da (su kuşları, balık, kaplumbağa, istiridye ve yengeç) avcı-toplayıcılar için bulunmaz nimettir. Hazar kıyılarını avcılar açısından çekici kılan hayvan ise foktur (Peasnall, 2003: 199)
Zağros, Holosen Çağı’ndan (MÖ. 9500 – MS. 2000) önce de avcı-toplayıcılara açık bir bölge idi. Bu
eski devirlerde, özellikle Kuzey Zağros’ta yabani keçi ve koyun avlanırdı. Kamp yerlerinde keşfedilen kemiklerin bir kısmı Neandertallere, diğer kısmı Homo sapienslere aittir. Avcı-toplayıcı izlerinin yoğunlaştığı dönem ise, MÖ 40000-20000 arasıdır.
Tabii avcı kamplarının çoğu, Zağros’un yüksek bölümlerinden ziyade dağ eteklerinde bulunmaktadır (Matthews vd., 2013a: 15).
Bu tip kamplardan biri Orta Zağros’taki Yafteh Mağarası’dır. MÖ. 35000‘den 25000’e kadar aralıklarla iskân edildiği anlaşılan mağara, geniş bir alüvyonlu ovaya yukarıdan bakmaktadır ve bu ova avcı-toplayıcıların ihtiyaç duyduğu hayvansal ve bitkisel kaynaklar bakımından zengindir. MÖ. 30000 civarında Yafteh dolaylarında yiyecek arayan insanların yoğun biçimde avladığı türler, keçi, koyun, ceylan ve çöl kemirgenleri gibi hepsi küçük cüsseli hayvanlardır (Otte vd., 2011: 340-341)
Kamp olarak kullanılan pek çok mağara, Son Buzul Maksimum’un (MÖ. 23000–17000) soğuk/kuru
iklimi nedeniyle terk edilmiş; yükseklerdeki barınaklar tamamen boşaltılmıştır. Zağros’un yeniden
avcıları ağırlamaya başlaması için MÖ. 15000’leri beklemek gerekir. Zağros’taki avcı kamplarından
derlenen bulgulara bakılırsa, bölgenin yeni toplulukları 15000-12000 arasında ceylan, keçi, koyun ve
yaban eşeği avlamış; ayrıca yakın göller/akarsularda buldukları balıklar ve kabuklu yumuşakçalarla
beslenmişlerdir. Zağros’lu avcılar, Genç Dryas’ın (MÖ. 10800-9500) neden olduğu kısa süreli soğuk ve kuru iklim dolayısıyla yüksek bölgeleri bir kez daha terk etmişlerse de, Holosen’in getirdiği sıcak hava nüfusun yeniden ve kararlı biçimde artmasına yol açacaktır. 11.-10. binyıl yerleşimleri hala avcı-toplayıcılara aitse de, Zağros’ta ilk tarım köylerinin doğumu yakındır
(Matthews vd., 2013a: 16-17).
Yiyecek üretimi öncesinde kurulan avcı-toplayıcı kamplarının yoğunlaştığı coğrafya Zağros’tur. İlk
kamplar, soğuk/kuru hava nedeniyle genelde mağaralardan ve kaya sığınaklarından oluşmaktadır. Az
sayıda açık-hava kampı ise, daha ılıman Zağros yamaçlarına ve İç Yayla’nın korunaklı bölgelerine
kurulmuştur. Bütün bir mevsimi geçirmek amacıyla seçilen kamplar geniştir, pek çok işlevin birlikte
görülmesine elverişlidir. Daha küçük olanlar, ya uzun bir yolculuğa çıkmadan önce ya da av etinin
parçalanıp dağıtılması sırasında kısa süreli “durak”lar olarak işlev görmüştür. Mevsimlik kamplar
genelde çevreye hâkim tepelerde ya da farklı fauna-floraların kesiştiği noktalarda bulunurlar. Mekân
genişliği ile nüfus doğru orantılıdır. Ortalama bir mevsimlik kamp, 1 ya da 2 geniş aileyi barındıracak
büyüklüktedir. Küçük kaya sığınakları, sürekli barınmak için değil, kesim faaliyetleri (av partilerinde
ele geçen hayvanların taksimatı) için kısa süreliğine iskan edilen mekânlardır. Kamplarda kaç kişinin
barındığını anlamak için avcı-toplayıcı grupların ortalama büyüklüğünü saptamak gerekir. Yiyecek
üretiminden önce, İran’da bu tip toplumsal gruplar genellikle 20-25 kişiden oluşmaktadır. Kamplar
kalıcı yerleşimlere dönüştükçe bu sayı ikiye katlanmıştır. Ancak farklı avcı-toplayıcı grupların zaman
zaman bir araya geldikleri, birlikte avlandıkları ve ortak dini ritüellerde buluşup karma evlilikler
yaptıkları unutulmamalıdır. İran genelinde avcı-toplayıcıların yaşadığı coğrafyalar, bölgesel nüfus
yoğunluğu ve ortalama yaşam süresi bakımından büyük farklılıklar sergilemektedir. Örneğin Hazar
kıyı şeridinde keşfedilen avcı kamplarının sayısı pek azdır ve buralarda yaşayan avcıların ortalama
yaşam süresi 40 yıldır. Nüfus yoğunluğunun çok daha fazla olduğu Kuzey Zağros’ta bu süre 25-30’a
inmektedir, ortalama yaşam beklentisini düşüren temel unsur ise yüksek çocuk ölüm oranlarıdır. Bu
bölgede avcılık ve toplayıcılık yapan gruplar, doğal kaynakların sınırlılığı nedeniyle sıkça çatışmaya
girmiş olmalıdırlar. Zira Kuzey Zağros avcı barınaklarından Şanidar Mağarası’na defnedilen ölülerin
vücutlarındaki taş topuz ya da balta darbeleri açıkça görülmektedir (Peasnall, 2003: 200)
Arkeolojik veriler, avcı-toplayıcıların Zağros dışındaki yeryüzü parçalarında da bazen birbirleriyle
bilgi ve nesne alış-verişi yaparak barış içinde yaşadıklarını, bazen de av ve toplayıcılık sahalarını
korumak amacıyla kıyasıya savaştıklarını, hatta işi rakiplerinin bütün üyelerini ortadan kaldırmaya
kadar vardırdıklarını kanıtlamaktadır:
“Bavyera’daki Ofnet Mağarası’nda arkeologlar iki çukura atılmış çoğu kadın ve çocuk toplam 38
avcı toplayıcının kalıntılarını buldular. Çocuklar ve bebekler de dâhil, iskeletlerin yarısında insan eliyle
yapılmış olduğu belli sopa ve bıçak izleri bulunuyordu. Yetişkin erkeklere ait birkaç iskelet de ağır
şiddet izleri taşıyordu. Muhtemelen, Ofnet’te bir avcı-toplayıcı grubun tamamı katledilmişti. … Avcı-
toplayıcılar nasıl çok değişik dinler ve toplumsal yapılar inşa ettilerse, muhtemelen aynı şekilde çok
değişik seviyelerde şiddet uyguluyorlardı. Bazı bölgeler, belli dönemlerde barış ve sükûnet içinde
yaşadıysa da, son derece şiddetli çatışmalara sahne olanlar da olmuştu” (Harari, 2015: 71-72).
1a. “Zarzian Kültürü”: Zağros Mağaralarında Av, Toplayıcılık ve Kültürlerarası Alış-veriş
Zağros’ta yiyecek üretiminin başlangıcına kadarki geçiş dönemi (“Mezolitik” ya da “Epipaleolitik”:MÖ. 15000 – 9500), İran-Irak sınırında konumlanan Zarzi Mağarası’ndan hareketle Zarzian Kültürüolarak adlandırılır. Zarzian dönemi avcı barınaklarının bir kısmı (Warwasi, Palegawra, Pa Sangar),
özellikle yaz aylarında kısa süreliğine işgal edilen sığınaklardır. Bunların hemen aşağısında uzanan
vadilerde (ceylan, yaban eşeği) ya da kayalık arazide (keçi, koyun) avlanan hayvanlar herhalde adı
geçen kaya sığınaklarına getirilip parçalanıyor ve pay ediliyordu. Avcılar, havanın çok soğuk ve kuru
olduğu bu devirlerde Zağros’un daha yüksek bölgelerinde otlanan hayvanları avlamak için “yaz”ı
bekliyor ve 1-2 ay boyunca kaya sığınaklarında ikamet edip bolca avlanıyorlardı. Orta Zağros’taki Mar
Gurgalan Sarab ile Kuzey Zağros’taki Şanidar Mağarası ise, 1-2 aydan daha uzun süre işgal edilen
barınaklardı. Sonuçta, Zarzian kampları, mevsim koşullarına göre vadiler, bayırlar ve dağlar arasında
sürekli yer değiştiren, uygun gördükleri yerlerde birkaç hafta ya da birkaç ay konaklayan, dolayısıyla
mobil/hareketli bir yaşam süren avcı-toplayıcıların eseriydi. Zarzian insanı, (hayatta kalmak için)
doğanın sunduğu kaynakların tamamını sonuna kadar kullanmak zorundaydı. Zarzian toplumu bu
yüzden büyük memeliler kadar tavşan gibi küçükleri de avlamış; tatlı-sularda bulduğu yumuşakçalar,
kabuklular (kerevit, karides, kril), balıklarla beslenmiş ve bol miktarda kara salyangozu tüketmiştir
(Olszewski, 2012: 5-6).
Bu toplumun yakın çevrenin doğal kaynaklarıyla yetinmediği ve uzak coğrafyalarda yaşayan avcı-
toplayıcılarla temas halinde olduğu özellikle belirtilmelidir. Zağros mağaraları ve kaya sığınaklarında
keşfedilen deniz kabukları (herhalde süslenme amaçlı kullanılıyorlardı), Zarzian toplumu ile Akdeniz
ya da Basra Körfezi kıyılarında yaşayan gruplar arasındaki alış-verişin kanıtı olarak gösterilebilir
(Olszewski, 2012: 7). Zağros’un avcı-toplayıcı kamplarında bulunan obsidyen ve malakit (yeşil bakır
cevheri) örnekleri de Güneydoğu Anadolu kökenli olmalıdır (Peasnall, 2003: 202). Bu verilerden de
anlaşıldığı üzere, Yakın Doğu’nun avcı-toplayıcıları arasında iletişim ve alış-veriş vardır. Nesne alış-
verişi, birden çok avcı-toplayıcı grubunun işbirliğini gerektirir. Her grup yiyecek peşinde koşarken
diğerleriyle de temas eder, onlardan mekân ve fauna-florayla ilgili bilgi alır. Sabit yerleşimlerin henüz
mevcut olmadığı bu dönemlerde geliştirilen kültürel ilişkiler yerleşik yaşama geçişten sonra da devam edecek; evcil hayvanlar ve bitkiler Bereketli Hilal’in bütününde yaygınlaşırken, çiftçi-otlatıcı kültürün geniş bir coğrafyada etkili olduğu ve birbirine benzeyen köylerin kurulduğu görülecektir.
Nesne/bilgi alış-verişi, Orta-Doğulu avcılara ve yakın dönemlere özgü bir olgu değildir. Avrupa ve
Uzak-Asya avcıları da on-binlerce yıl önce kabuk ve obsidyen gibi nadir malları birbirlerine geçirmiş; takas ilk bakışta kısa mesafeli olsa da, sürece birden çok toplum katıldığı için, herhangi bir objenin değiş-tokuşlar yoluyla yüzlerce kilometre uzağa taşınması mümkün olabilmiştir:
“Avrupa’da yer alan 30 bin yıllık Sapiens yerleşimlerini inceleyen arkeologlar, zaman zaman
Akdeniz ve Atlantik kıyısından gelmiş deniz kabukları buldular. Muhtemelen bu deniz kabukları, farklı
Sapiens grupları arasındaki uzun mesafeli ticaret sonucu gelmişti kıtanın içlerine. Neandertal
yerleşimlerindeyse bu tür bir ticaretin kanıtları yoktu. Her grup kendi aletlerini yerel malzemeden
yapıyordu. Diğer bir örnek de Güney Pasifik’ten: [Günümüzden 20 bin yıl önce] Yeni Gine’nin
kuzeyindeki Yeni İrlanda adasında yaşayan Sapiens grupları, obsidiyen adı verilen bir tür volkanik cam kullanarak çok güçlü ve keskin aletler yaparlardı. Normalde Yeni İrlanda’da obsidiyen yatakları yoktu. Laboratuar testleri burada kullanılan obsidiyenin, 400 kilometre uzaklıktaki Yeni Britanya adı verilen bir adadan geldiğini kanıtladı. Bu adalarda yaşayanların bir kısmı, adalar arasındaki uzun mesafelere rağmen ticaret yapabilen yetenekli denizciler olmalıydılar. … Eğer arkaik Sapiens obsidiyen ve deniz kabuğu ticareti yaptıysa, mantıken, kendi aralarında bilgi de paylaştıklarını ve bu şekilde Neandertaller ve diğer arkaik insan türlerinden daha yoğun ve geniş bir bilgi ağı oluşturduklarını öne sürebiliriz” (Harari, 2015: 47-48).
Şekil 1: Zarzian Dönemi (MÖ 15000–9500) avcı-toplayıcı kampları, Orta ve Kuzey Zağros’un batı yamaçları boyunca sıralanmaktadır (Kaynak: Olszewski, 2012: 19)
Zarzian kamplarının yakınlarında avlanan toynaklılar, yükseklik farkları ve habitatın değişkenliği
nedeniyle çeşitlilik arz etmektedir. Örneğin Palegawra ve Warwasi’de yoğun olarak tüketilen hayvan
yaban eşeğidir. Onların biraz kuzeyinde, Zarzi Mağarası civarında ceylan, koyun ve keçi avlanırken;
Zağros’un en kuzeyindeki Şanidar Mağarası dolaylarında yaşayan türler kızıl geyik, koyun ve keçidir.
Zağros kadar kalabalık bir insan nüfusuna sahip olmayan Hazar kıyılarında özellikle fok ve ceylan
tüketilir; burada, Zağros’taki yoğunlukla karşılaştırılamasa bile, az miktarda keçi ve koyun avlamak da mümkündür. Ancak bu söylenenler Zarzian toplumunun et-bazlı beslendiğine yorulmamalıdır. Kemik kalıntıları nedeniyle et tüketimi daha görünür olabilir ama Şanidar Mağarası’nda bulunan insan iskeletlerine uygulanan karbon izotop analizleri sayesinde, Zağroslu avcı-toplayıcıların Zarzian
döneminin sonuna doğru büyük oranda (%90) bitkisel gıdalarla, özellikle de tohumlu, kabuklu ve
yumrulu bitkilerle beslendiklerini biliyoruz (Peasnall, 2003: 201).
“Popüler avcı insan imgesi bir yana, toplayıcılık Sapiens’in ilk faaliyetiydi ve hem tüketilen kalorinin büyük bölümünü, hem de çakmaktaşı, ahşap ve bambu gibi hammaddeleri sağlardı. Sapiens sadece hammadde ve gıda için toplayıcılık yapmıyor, aynı zamanda bilgi de topluyordu. İnsanların hayatta kalabilmek için bölgelerinin detaylı haritalarını akıllarında tutmaları gerekiyordu. Günlük gıda arama etkinliğini en üst düzeye çıkarmak için, tüm hayvanların alışkanlıklarını ve tüm bitkilerin büyüme biçimlerini bilmeleri gerekiyordu. Hangi gıdaların besleyici olduğunu, hangilerinin hasta ettiğini ve diğerlerinin de nasıl ilaç olarak kullanılacağını bilmeleri gerekiyordu” (Harari, 2015: 60).
Palegawra Mağarası ile Warwasi kaya sığınağı günümüzde Irak-İran sınır boyunda konumlanırlar.
Siyasi olarak ilki Irak, ikincisi İran toprağı sayılsa bile, yakın mesafedeki bu iki Zarzian barınağı pek
çok açıdan birbirine benzemektedir. Örneğin ikisinde de hâkim bitki örtüsü kuru ya da yarı-kurak
habitatlarda yetişen kısa boylu otsu (buğdaygiller) ve sert-otsu (yavşan) bitkilerdir. Otsu bitkiler, hem
toynaklı memeliler hem de (tohumları nedeniyle) insanlar için temel besin kaynakları arasında yer alır. Bu iki avcı-toplayıcı kampına ev sahipliği yapan Orta Zağros’ta yaban eşeği popülasyonunun (yoğunavlanma faaliyetlerine karşın) MÖ. 12000 – 10000 arasında sabit kalmasının nedeni de bozkır bitkiörtüsünün istikrarıdır. Palegawra Mağarası’nı mesken edinen avcılar, bu süre boyunca sırasıyla Asyayaban eşeği, kızıl geyik, koyun, keçi, ceylan, yaban domuzu ve sığır avlamışlardır. İki barınaktan derlenen kemik örneklerinin yaş dağılımına bakılırsa, Orta Zağroslu avcılar, çok yaşlı bireyleri ve yavruları öldürmekten kaçınarak genç yetişkinleri avlamaya odaklanmışlardır. Bunu mümkün kılan faktör barınakların konumudur. Avcı barınakları genellikle sürülerin çok iyi gözlenebildiği mevkilere kurulduğundan, buralarda ikamet edenler hayvanların ve tabii Asya yaban eşeğinin mevsimsel davranışları ve toplanma zamanları üzerine bolca bilgiye sahiptirler. Bu tip gözlemlerin “seçici avlanma” pratiklerini güçlendirmesi kaçınılmazdır. Arkeolojik veriler, toynaklı hayvanlarının dağ- arası vadilerde avlanıp orada parçalandığını, yukarıdaki barınaklara hayvanların bütününün değil bazı parçalarının getirildiğini ortaya koymaktadır (Bakken, 2000: 12-13, 16). İnsanoğlu Zarzian döneminde henüz hayvan evcilleştirmeyi başaramamış olabilir; ancak hayvanları yakından tanıma fırsatı bulduğu bu geçiş döneminde akılcı avlanma stratejileri uygulamasından da anlaşıldığı üzere, “toynaklıları yönetme ve yönlendirme” yeteneği kazanmaya çok yaklaşmıştır.
Deniz seviyesinden 1300 m. yüksekteki Warwasi, avcı-toplayıcı grupların MÖ. 40000-10000
arasında zaman zaman işgal ettikleri gözde bir kaya sığınağı idi. 990 m. rakımlı Palegawra Mağarası
ise, yiyecek üretimine geçişten hemen önce MÖ. 12000-10000 arasında iskan edilmişti (Bakken, 2000: 12). Zarzi Mağarası, diğerlerine nazaran alçak rakımlıdır (760 m). Günümüzde Zarzi çevresinde bol miktarda bodur meşe ve şamfıstığı bulunur ki bu ikisi Toros-Zağros Kavisi boyunca en fazla rastlanan ağaç türleridir. Ancak mağaranın avcı-toplayıcıları barındırdığı MÖ 17000-12000 arasında iklimin bugünkünden çok daha kuru ve soğuk olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Mağarada keşfedilen hayvan kemikleri o kadar azdır ki bu durum Zarzi’nin bir kesim istasyonu değil, güz aylarında birkaç günlüğüne kalınan bir soluklanma merkezi oluşuna yorulmuştur. Bölgede en fazla tüketilen hayvan ceylandır; koyun ve keçi avlamak içinse yükseklere, mağara yakınlarındaki yaylalara çıkmak gerekir (Peanall, 2003b: 211).
1b. “Genç Dryas” (MÖ. 10800-9500) Boyunca Kuzey Zağros Fauna-Florası ve Avcı Kampları
Deniz seviyesinden 747 m. yüksekteki (bugün Irak’ın en kuzeyinde, ülkenin hem Türkiye hem İran
sınırına yakın bir bölgededir) Şanidar Mağarası, Zağros’ta keşfedilen avcı-toplayıcı barınakları
arasında en çok ilgi gören mekânlardan biridir. Mağaranın Holosen’den on-binlerce yıl önce de avcı
kampı olduğu bilinmektedir. Kısa vadeli mevsim koşullarına ve küresel iklim değişikliklerine bağlı
olarak kah insanla dolan kah terk edilen kampın MÖ. 10500’lerdeki sakinleri, Yakın Doğu’nun başka
bölgelerindeki avcılarla iletişim içindedirler: Burada, Anadolu kökenli obsidyen, malakit ve bitüm
(asfalt) objeler keşfedilmiştir. Onun 4 km güneydoğusunda, yine aynı dönemlerde ikamet edilen biraçık-hava kampı daha (Zawi-Çemi-Şanidar) vardır. Rakımı 425 m. olan kampta %60 oranında yabani
koyun tüketilmiştir. Keçi kemiklerinin azlığı, herhalde iki türün farklı yüksekliklerde otlanmalarından
kaynaklanmaktadır: Mağara, açık-hava kampından 322 metre yüksekte olup yabani keçilerin yaşam
alanlarına daha yakındır (Matthews vd., 2013a, s.17-18)
sınırına yakın bir bölgededir) Şanidar Mağarası, Zağros’ta keşfedilen avcı-toplayıcı barınakları
arasında en çok ilgi gören mekânlardan biridir. Mağaranın Holosen’den on-binlerce yıl önce de avcı
kampı olduğu bilinmektedir. Kısa vadeli mevsim koşullarına ve küresel iklim değişikliklerine bağlı
olarak kah insanla dolan kah terk edilen kampın MÖ. 10500’lerdeki sakinleri, Yakın Doğu’nun başka
bölgelerindeki avcılarla iletişim içindedirler: Burada, Anadolu kökenli obsidyen, malakit ve bitüm
(asfalt) objeler keşfedilmiştir. Onun 4 km güneydoğusunda, yine aynı dönemlerde ikamet edilen biraçık-hava kampı daha (Zawi-Çemi-Şanidar) vardır. Rakımı 425 m. olan kampta %60 oranında yabani
koyun tüketilmiştir. Keçi kemiklerinin azlığı, herhalde iki türün farklı yüksekliklerde otlanmalarından
kaynaklanmaktadır: Mağara, açık-hava kampından 322 metre yüksekte olup yabani keçilerin yaşam
alanlarına daha yakındır (Matthews vd., 2013a, s.17-18)
Şanidar mağarası ve açık-hava kampının bulunduğu mevkii, günümüzde meşe dışında ağaç
barındırmayan ormanlık bir alandır. Bitki örtüsüne bağlı olarak, bölgede koyun ve keçi dışında, hemçok büyük (ayı) hem orta cüsseli (kızıl geyik) hayvanlar avlanabilmiştir. Zawi-Çemi, kuruluş itibariyle “mevsimlik” (yılın tamamında iskan edilmeyen) bir yerleşim olsa da, MÖ. 8000 civarında (Güneydoğu
Anadolu’nun erken yerleşimleri ile birlikte) koyunun ilk evcilleştirildiği ve et ihtiyacının av yerine
otlatıcılıktan sağlanmaya başladığı merkezlerden biridir. Şanidar Vadisi tahıl üretimine geçiş için de
uygun koşullara sahiptir. Toros-Zağros Kavisi’nin doğu ucunu oluşturan bölgenin yabani buğday-arpa
habitatının doğal bir parçası olmasına ve (Palinoloji, yani polen bilimi analizlerinin işaret ettiği üzere)
buğdaygillere ait polenlerin Şanidar mağarası civarında ani bir artış göstermesine bakılırsa, bölge
sakinleri MÖ. 10000’den de önce tahıl habitatına müdahale ederek onu genişletmiş, hatta belki kendi
açtıkları arazilerde tahıl ekimine başlamışlardır. Mağara içinde keşfedilen hububat saklama çukurları,
el değirmenleri, havanlar, üzerinde tohum öğütülen taş bloklar, yiyecek taşıma-saklama amaçlı olarak
yapıldığı düşünülen sepetlerin bırakacağı türden izler, Şanidar mağarasında ikamet eden topluluğun
bol miktarda tahıl tükettiği varsayımını güçlendirmektedir. Eğer öyleyse, tüketilen tahıllar morfolojik
açıdan evcil değil yabani olmalılar. Mağarada bulunan aletlerin niteliği, sayısı ve çeşitliliği “yoğun
hububat tüketiminin delili” olarak değerlendirilebilirse de, alanda tahıl örneklerine rastlanmamış
olması, arkeologlar açısından büyük hayal kırıklığı yaratmaktadır. Ancak eldeki verilerin tamamı uç-
uca eklendiğinde, Şanidar kültürünün avcı-toplayıcılıktan yiyecek üretimine geçiş sürecinde bir “ara
evre”yi temsil ettiği kolaylıkla öne sürülebilir (Maisels, 2005: 91-92).
Aralarındaki kısa mesafe ve yükseklik farkı dikkate alındığında, Zawi-Çemi Şanidar yerleşimi ile
Şanidar mağarasının aynı topluluk tarafından farklı mevsimlerde iskân edilmiş olması mümkündür.
Yakınlarda bol miktarda bulunan pınarlara bakılırsa, bu toplum su sıkıntısı çekmemiş, iki kamp yeri
arasındaki doğal kaynakların tamamına kolayca ulaşabilmiştir. Zawi-Çemi Şanidar’ı kuran avcılar,
yerleşime herhalde bahar sonunda geliyor, yazı orada geçirip soğuk kış günleri başladığında köyü terk ediyorlardı. Bunların kışın daha korunaklı bir yerde, Şanidar Mağarası’nda değilse bile başka bir
mağara ya da kaya sığınağında ikamet ediyor olmaları kuvvetle muhtemeldir. Bu insanların Şanidar
Vadisi’nde yaşayan her çeşit bitki ve hayvandan (koyun, keçi, yaban domuzu, alageyik, karaca, kızıl
geyik, köpekgiller, İran tilkisi, Suriye ayısı, sansar, kunduz, küçük kemirgenler, tatlı-su istiridyesi, fok, kara kaplumbağası) sonuna kadar yararlandıkları saptanmıştır. En çok avlanan hayvanlar, koyun ve kızıl geyiktir. Zawi-Çemi Şanidar sakinleri yarı-yerleşik bir yaşam biçimi sürdürüyorlarsa da, henüz hiyerarşik bir toplumsal örgütlenmeden uzaktırlar. Kuşkusuz bunun temel nedeni, karmaşık topluma özgü “yiyecek depolama” mekanizmasının gelişmemiş olmasıdır
Şanidar mağarasının aynı topluluk tarafından farklı mevsimlerde iskân edilmiş olması mümkündür.
Yakınlarda bol miktarda bulunan pınarlara bakılırsa, bu toplum su sıkıntısı çekmemiş, iki kamp yeri
arasındaki doğal kaynakların tamamına kolayca ulaşabilmiştir. Zawi-Çemi Şanidar’ı kuran avcılar,
yerleşime herhalde bahar sonunda geliyor, yazı orada geçirip soğuk kış günleri başladığında köyü terk ediyorlardı. Bunların kışın daha korunaklı bir yerde, Şanidar Mağarası’nda değilse bile başka bir
mağara ya da kaya sığınağında ikamet ediyor olmaları kuvvetle muhtemeldir. Bu insanların Şanidar
Vadisi’nde yaşayan her çeşit bitki ve hayvandan (koyun, keçi, yaban domuzu, alageyik, karaca, kızıl
geyik, köpekgiller, İran tilkisi, Suriye ayısı, sansar, kunduz, küçük kemirgenler, tatlı-su istiridyesi, fok, kara kaplumbağası) sonuna kadar yararlandıkları saptanmıştır. En çok avlanan hayvanlar, koyun ve kızıl geyiktir. Zawi-Çemi Şanidar sakinleri yarı-yerleşik bir yaşam biçimi sürdürüyorlarsa da, henüz hiyerarşik bir toplumsal örgütlenmeden uzaktırlar. Kuşkusuz bunun temel nedeni, karmaşık topluma özgü “yiyecek depolama” mekanizmasının gelişmemiş olmasıdır
(Peasnall, 2003: 202, 212, 214).
Şanidar’ın 200 km güneydoğusunda MÖ. 10. binyıla tarihlenen bir avcı-toplayıcı yerleşimi (Kerim
Şehir) daha vardır. Şanidar’da olduğu gibi, burada da az sayıda obsidyen objeye rastlanmıştır. Kerim
Şehir’de tüketilen yabani hayvanların %47’si keçi-koyundur. Kamp sakinleri, bunlar dışında, domuz,
geyik, ceylan ve sığır avlamış; ayrıca kabuklu yumuşakçalar ve kara salyangozları ile beslenmişlerdir.
Buna göre, avcılar yaşadıkları mekânın bütün doğal kaynaklarından yararlanmış; yiyecek bulmak için
Zağros ormanlarında, bozkırlarında ve nehir vadilerinde gezinmişlerdir (Matthews vd., 2013a: 18)
Şehir) daha vardır. Şanidar’da olduğu gibi, burada da az sayıda obsidyen objeye rastlanmıştır. Kerim
Şehir’de tüketilen yabani hayvanların %47’si keçi-koyundur. Kamp sakinleri, bunlar dışında, domuz,
geyik, ceylan ve sığır avlamış; ayrıca kabuklu yumuşakçalar ve kara salyangozları ile beslenmişlerdir.
Buna göre, avcılar yaşadıkları mekânın bütün doğal kaynaklarından yararlanmış; yiyecek bulmak için
Zağros ormanlarında, bozkırlarında ve nehir vadilerinde gezinmişlerdir (Matthews vd., 2013a: 18)
2. Holosen Çağı Başlarında (MÖ. 9500-7500) Zağros’ta kurulan İlk Kalıcı Yerleşimler
Batı İran’da Şanidar Mağarası, Zawi-Çemi-Şanidar ve Kerim Şehir gibi avcı-toplayıcı kampları MÖ.10500-10000’e tarihlenirler. Bunlardan aşağı yukarı 500 yıl sonra (10. binyıl ortalarında) kurulan
daha güneydeki Şeyh-i Abad ise, İran’ın ilk gerçek neolitik yerleşimi sayılır: Burası, mevsim değiştikçe
terk edilen bir kamp yeri değil, (Güneydoğu Anadolu’daki Hallan Çemi gibi) sürekli ikametgâh olarak
kullanılan bir köydür. Kuzey-Orta Zağros’taki Dinavar Ovası’nda (bugünkü Kirmanşah vilayetinde)
konumlanan köyün denizden yüksekliği 1430 m.’dir. Ancak yerleşimin üzerine oturduğu bereketli ova, 3000 m.’lik dağlarla çevrilidir. Şeyh-i Abad (MÖ. 10100-7600) ve onun 90 km. güneybatısındaki Jani (yükseklik: 1280 m., dönem: MÖ. 8100-6400), bugüne dek Batı İran’da keşfedilen neolitik köyler içinde tarımsal üretime geçiş sürecindeki ilk höyüklerdir. Bu iki yerleşimin ahalisi genel itibariyle hala avcı- toplayıcı olup yakınlarda bol bulunan yabani bitkilerle (mercimek, şamfıstığı, badem) beslenir. Bunların civardaki toynaklılarla kurdukları ilişki de “avlanma ile evcilleştirme arasında bir evre”ye (sürüleri ihtiyaçlar doğrultusunda yönetme ve yönlendirme) denk düşmektedir
(Matthews vd., 2013a:19-24).
Jani gibi 1 hektarlık alana yayılan, ancak ondan daha eski olan Şeyh-i Abad’da çokça hayvan
dışkısına rastlanmıştır. Henüz tamamen evcilleştirilmemişlerse de, sürülerin yerleşim yakınlarında,
hatta bazılarının yerleşim içinde tutulmuş olması muhtemeldir, dışkı herhalde tezek haline getirilip
ısınmak için yakılıyordu (Matthews vd., 2013b: 30).
Holosen ile birlikte gelen sıcak hava dalgasının özellikle Levant ve Kuzey Mezopotamya’da yerleşik
tarım kültürüne geçişi kolaylaştırdığına/hızlandırdığına kuşku yoktur. Son zamanlarda yoğunlaşan
paleoklimatoloji çalışmaları (geçmiş dönemlerin iklim koşullarını araştıran bilim dalı) sayesinde, bu
iki bölgenin 10000 – 11000 yıl önce bugünkünden çok daha fazla yağış aldığını, daha sıcak ve nemli,
dolayısıyla kalıcı yerleşim kurmaya daha uygun olduğunu biliyoruz. Zağros ise, Holosen’in başlarında
bile (Güneybatı Asya’nın diğer/alçak bölgelerine nazaran) soğuk ve kurudur. Bu argüman, Zağros’un
10000–8700 arasında hiçbir “sürekli/kalıcı” yerleşime ev sahipliği yapmamış olması ile doğrulanır.
Yükseklerde yerleşiklik düzeyini etkileyen bir başka faktör bitki örtüsüdür. Hem avcı-toplayıcılar hem
çiftçi-otlatıcılar için başlıca besin kaynaklarından olan şamfıstığı, kurak iklimde de yeşerdiği için,
Holosen’in her evresinde Zağros peyzajı içinde tutunabilen bir bitkidir (Günümüzde de dünyanın en
büyük şamfıstığı üreticisi İran’dır). Yakıt ve kereste olarak kullanılan, yemişi de insanlar ve hayvanlar
tarafından tüketilen meşenin Zağros’taki yayılımı ise, Holosen’in başlarından ortalarına kadar büyük
farklılık göstermektedir. Bunun temel nedeni, meşenin çok yağış isteyen bir tür olmasıdır. Polen
analizlerine göre, MÖ. 10-9. binyıllarda Zağros’un %2-10 gibi sınırlı bir bölümünü kaplayan ağacın
toplam bitki örtüsü içindeki payı MÖ. 4000’e kadar sürekli artmıştır. Yerleşikliğe geçişi kolaylaştıran
bir başka unsur, buğdaygilleri de içeren otsu bitki örtüsündeki muazzam artıştır. Zağros çayırları, MÖ. 10000-8500 arasında 3’e katlanmıştır; bu durum, Orta Zağros bölgesinde Çoğa Golan (MÖ 9700), Doğu Chia Sabz, Tepe Asiab (ikisi de 8900), hemen sonra Ganj Dareh (8100-7500) ve Abdül-Hüseyin 7500- 6200) gibi yerleşimlerin kuruluşuna zemin hazırlamış olmalıdır
(Matthews vd., 2013b: 26-29).
2a. Kuzey-Orta Zağros’ta Tahıl Habitatının Genişlemesi ve Yiyecek Üretimine Geçiş
Zağros’ta avcı-toplayıcılıktan yiyecek üretimine geçişi izlememize olanak veren “erken neolitik”
(Çanak-Çömleksiz Neolitik: MÖ. 10000-6500) yerleşimler, hepsi Kuzey-Orta Zağros’ta kurulan Şeyh-i Abad, Çoğa Golan, Doğu Chia Sabz, Tepe Asiab, Jani, Ganj Dareh, Abdül-Hüseyin ve Ali Koş’tur. Bu 8 yerleşimin beşi Orta Zağros’un yüksek bölümlerine kurulmuştur ama bölge hem yeterince yağmur almaktadır hem de akarsu yatakları sayesinde su sıkıntısı çekmemektedir. Örneğin Doğu Chia Sabz, Zağros’u yaşanır kılan bir dağ-arası vadisinde, vadiyi sulayan nehrin kıyısında konumlanır. Zağros’un batı yamaçlarında (deniz seviyesinden 485 m. yüksekte) kurulan tek yerleşim Çoğa Golan’dır. Ali Koş ise, bugünkü Huzistan vilayetinin Deh Luran Ovası’nda, İran’ın nadir düzlüklerinden birinde hayat bulmuştur. Çoğa Golan, MÖ. 9700-7600 arasında 2100 yıl boyunca iskân edildiği (önce avcı-toplayıcı sonra yiyecek üreten toplumları içinde barındırdığı) için, avcılıktan otlatıcılığa, toplayıcılıktan tohum ekimine ve yarı-yerleşiklikten tam-yerleşikliğe geçiş sürecini takip etmek açısından ideal bir örnektir
Şekil 2: Orta Zağros’ta kurulan proto-neolitik ve erken neolitik yerleşimler
(Kaynak: Weide, 2015: 111)
3 hektarlık bir alanı kapsayan Çoğa Golan yerleşiminde tüketilen hayvanlar, keçi-koyun, ceylan,
yaban domuzu, kızıl geyik, sığır, kaplumbağa, kirpi, kızıl tilki, Avrasya vaşağı, balık ve kuştur. Köyün ilk kurulduğu andan itibaren beslenme rejiminde önemli yer tutan bitkisel gıdalar ise, büyük taneli tahıllar, özellikle yabani arpa ile (ekmeklik ve makarnalık buğdayın atası) aegilopstur. Bu durum, Bereketli Hilal’in batısı kadar belirgin değilse bile, Genç Dryas bitip Holosen Çağı başlarken (MÖ. 10. binyıl) Zağros’ta yağmurların artması ve buğdaygillerin hâkim bitki örtüsüne dönüşmesiyle ilintilidir. Çoğa Golan’da bakliyat çeşitleri de (mercimek, dere baklası) mevcuttur ama genel olarak az miktarda tüketilmiştir. MÖ. 8000 civarında, yerleşimin 5.-4. katmanlarında, tahıl çeşitlerinin ve her bir çeşidin toplam içindeki oranının değiştiği görülür. Aegilops tüketimi azalmış; yabani arpa, beslenme rejimi içinde daha önemli hale gelmiş; küçük taneli tahılların sayısı artmıştır. Ayrıca, 5’ten 4. katmana geçilirken nitel bir değişim gerçekleşir: Yerleşimde daha fazla arpa tüketildiği gibi, arpa tohumları morfolojik/yapısal olarak yabani değil evcil özellikler sergilemeye başlamıştır. Şaşırtıcı nokta, hemen sonra (3-1. katmanlar: MÖ. 7900-7600) morfolojik açıdan evcil arpanın görünmez oluşudur. Ancak evcil arpada ısrarcı olunmaması, yiyecek üretimine geçişin sekteye uğradığı anlamına gelmemektedir. Zira 3. katmanda (7900-7800) sığır kemikleri artmış ve hayvan dışkıları yakıt olarak kullanılmıştır. Buradan hareketle, yerleşimde hayvan besiciliği yapıldığı öne sürülebilir. Çoğa Golan ahalisi, 2. katmanda da (7800-7700) evcil gernik buğdayı ekimine başlamıştır. Köyde, 7. binyıl boyunca Yakın Doğu beslenme rejiminin tepesine yerleşecek olan tahıl ve bakliyat dışında, kabuklu yemiş ve taze meyve de tüketilmiştir. Şamfıstığı ve badem, o günlerden beri Toros-Zağros Kavisi’nin önemli besin kaynakları olmayı sürdürmektedir. Yarı-kurak iklimde yetişen bu ağaçlara, nehir yakınlarında boy veren söğütgiller ve ılgın da eklenmelidir. Öte yandan, Çoğa Golan sakinleri meyvesini yedikleri ve yemedikleri bütün ağaçlardan kereste olarak da faydalanmışlardır (Riehl vd., 2015: 12-18).
2b. Tahıl Ekimi ile Hayvan Besiciliğinin Batı İran Boyunca Yaygınlaşması (MÖ. 8. Binyıl)
Çoğa Golan bulguları bize çok şey söylüyor. 1- Kuzey Bereketli Hilal’de (Güneydoğu Anadolu’da ve
kısmen Kuzey Suriye’de) MÖ. 11. binyılda başlayan “bitki ve hayvan yönetimi” 9. binyıl boyunca morfolojik manada ilk evcil tohumların ve evcil keçi-koyunun ortaya çıkışıyla tamamlanmış, yiyecek
üretimine doğru ilk büyük adım atılmıştır. Bu devrim, Batı ve Doğu Bereketli Hilal’de (Levant ve Batıkısmen Kuzey Suriye’de) MÖ. 11. binyılda başlayan “bitki ve hayvan yönetimi” 9. binyıl boyunca morfolojik manada ilk evcil tohumların ve evcil keçi-koyunun ortaya çıkışıyla tamamlanmış, yiyecek
İran’da) yaşayan toplumlar eliyle genişleyecek; 9. binyıl sonu – 8. binyıl başında Bereketli Hilal’in
tamamına yayılan erken neolitik köyler, evcil tahıl/bakliyat ekimine ve toynaklı otlatıcılığına dayalı
yeni geçim ekonomisinin taşıyıcısı olacaklardır. Ancak bu köylerde ekilen tohumların yabani mi evcil
mi olduklarını tayin etmek zordur. Yakın Doğu’nun ilk yerleşikleri, 8000 civarında evcil tahıl ekimi
yaparken doğadan topladıkları tohumları tüketmeyi sürdürmüşlerdir. Yerleşimin 4. katmanında evcil
forma bürünen arpa tohumunun 3. katmanda kaybolmasının nedeni de ekim için seçilen tohumların
azalması ve yabani tohumların tedricen onların yerini alması olabilir. İkinci bir olasılık, evcil arpa
tohumlarının kültürel karşılaşmalar yoluyla başka yerden getirtilmesi, bunlar kısa bir süre ekildiyse de toplayıcılıktan gelen tohumların yeniden ön plana geçmesidir. Yerleşimde, sayıları az olmakla birlikte, obsidyen objelere rastlanmıştır ki bu değerli maddenin Zağros’a dışarıdan (büyük olasılıkla
Anadolu’dan) geldiği düşünülmektedir. Obsidyeni dışarıdan getirten bir köyün evcil tahıl tohumları
için de aynı yolu izlemesi şaşırtıcı olmazdı. 2- Her halükârda, Çoğa Golan ahalisi 2. katmanda evcil
gernik buğdayı ekimi yaparak yeni geçim stratejilerine uyum sağladığını göstermiştir. 3- Morfolojik
açıdan evcil hayvanlar, evcil bitkilerden birkaç yüzyıl sonraya aittirler. Çoğa Golan’da evcilleşme
sürecindeki tür, Zağros coğrafyası için tipik olan keçi ya da koyun değil sığırdır. Evcil arpa ve gernik
tohumları yerleşime dışarıdan gelmiş olsa da, Güneydoğu Anadolu’da bile keçi-koyun ve domuzdan
sonra evcilleştirilebilen sığır gibi iri cüsseli bir hayvanın Orta Zağros’ta evcilleştirilmeye çalışılması,
“neolitik devrim”in (yiyecek üretimi devriminin) karmaşıklığına ve tek bir merkeze indirgenemez
oluşuna delalettir. Kültürel etkileşimler, iklim ve bitki örtüsünde meydana gelen değişimler… Hangi
faktörün daha etkili olduğu katiyetle ortaya konamasa da, Orta Zağros yerleşimlerinin birkaç yüzyıl
arayla Kuzey Bereketli Hilal’deki dönüşüme “pasif değil aktif biçimde” ayak uydurduğu açıktır.
Orta Zağros’ta MÖ. 9. binyıl başlarında kurulan Doğu Chia Sabz yerleşimi, neolitikleşme (yiyecek
üretimine geçiş) macerasında yeni bir evreyi temsil eder, zira burası 9. binyıl sonlarında İran’da
“kavuzlu buğday” (triticum spelta) ekimi yapılan ilk neolitik merkezdir (Matthews vd., 2013a: 24).
Denizden yüksekliği yalnızca 362 metre olan Chia Sabz’ın coğrafi koşulları, yabani tahıldan evcil tahıla geçiş için son derece uygundur. Burada keşfedilen kavuzlu buğday tohumları MÖ 8100 gibi erken bir döneme tarihlendikleri halde morfolojik açıdan değişmeye başlamışlardır: Türün yabani özelliklerini yitirerek evcilleşmek üzere olduğu açıkça görülmektedir (Darabi, 2012: 107).
üretimine geçiş) macerasında yeni bir evreyi temsil eder, zira burası 9. binyıl sonlarında İran’da
“kavuzlu buğday” (triticum spelta) ekimi yapılan ilk neolitik merkezdir (Matthews vd., 2013a: 24).
Denizden yüksekliği yalnızca 362 metre olan Chia Sabz’ın coğrafi koşulları, yabani tahıldan evcil tahıla geçiş için son derece uygundur. Burada keşfedilen kavuzlu buğday tohumları MÖ 8100 gibi erken bir döneme tarihlendikleri halde morfolojik açıdan değişmeye başlamışlardır: Türün yabani özelliklerini yitirerek evcilleşmek üzere olduğu açıkça görülmektedir (Darabi, 2012: 107).
Orta Zağros’taki daha olgun neolitik yerleşimler MÖ. 8. binyıla tarihlenirler. Bunların en eskisi Ganj
Dareh, keçinin ilk evcilleştirildiği merkezlerden biridir. Yerleşim denizden 1400 metre yüksekte
kurulduğu için kışlar son derece sert geçmektedir; Toprağın kışın kar altında kalmasından dolayı,
hayvanların otlak ihtiyacını karşılayabilmenin tek yolu onları alçak bölgelere sürmektir. Amerikalı
antropolog F. Hole’a göre, Batı ve Kuzey Bereketli Hilal’de serpilen tarım kültürünün Orta Zağros’a
girişi pek geç olmuştur (Hole, 2011: 3). Hatta Hole, 1999 tarihli bir eserinde, İran neolitiğinin Levant’ı 2 binyıl geriden izlediğini ve Ganj Dareh gibi köylerin batıdan doğuya nüfus hareketleri ile hayat bulduğunu iddia eder. Argümanın en büyük eksiği, Levant’tan Batı İran’a göçün kanıtı olabilecek ortak bir maddi kültürün saptanamamasıdır. Ayrıca eldeki veriler İran neolitiğinin avcı-toplayıcılıktan çiftçiotlatıcılığa tedrici (uzun soluklu) bir geçişin ürünü olduğunu göstermektedir, ortada bu neolitik kültürün başka yerden taşındığına ve Zağroslu avcı-toplayıcıların hayvan-bitki evcilleştirmeyi (içsel bir evrim geçirmeksizin) başkalarından öğrendiklerine dair tatmin edici delil bulunmamaktadır (Darabi vd., 2011, s. 263).
Dareh, keçinin ilk evcilleştirildiği merkezlerden biridir. Yerleşim denizden 1400 metre yüksekte
kurulduğu için kışlar son derece sert geçmektedir; Toprağın kışın kar altında kalmasından dolayı,
hayvanların otlak ihtiyacını karşılayabilmenin tek yolu onları alçak bölgelere sürmektir. Amerikalı
antropolog F. Hole’a göre, Batı ve Kuzey Bereketli Hilal’de serpilen tarım kültürünün Orta Zağros’a
girişi pek geç olmuştur (Hole, 2011: 3). Hatta Hole, 1999 tarihli bir eserinde, İran neolitiğinin Levant’ı 2 binyıl geriden izlediğini ve Ganj Dareh gibi köylerin batıdan doğuya nüfus hareketleri ile hayat bulduğunu iddia eder. Argümanın en büyük eksiği, Levant’tan Batı İran’a göçün kanıtı olabilecek ortak bir maddi kültürün saptanamamasıdır. Ayrıca eldeki veriler İran neolitiğinin avcı-toplayıcılıktan çiftçiotlatıcılığa tedrici (uzun soluklu) bir geçişin ürünü olduğunu göstermektedir, ortada bu neolitik kültürün başka yerden taşındığına ve Zağroslu avcı-toplayıcıların hayvan-bitki evcilleştirmeyi (içsel bir evrim geçirmeksizin) başkalarından öğrendiklerine dair tatmin edici delil bulunmamaktadır (Darabi vd., 2011, s. 263).
Sonuç
Bereketli Hilal’de yiyecek üretiminin doğuşu ve yayılımı incelenirken kaçınılması gereken nokta,İran neolitiğinin hiçbir dış etkiye maruz kalmaksızın tamamen kendi özgün koşulları içinde geliştiğini
ya da yalnızca Levant + Güneydoğu Anadolu kaynaklı tarım kültürünün taklidi olduğunu öne sürerek
iki uç önermeden birinde karar kılmaktır. 1- Zağros yerleşimlerinde hem batı hem de doğu kökenli
mallar/hammaddeler keşfedilmiştir. Eğer bir bölge yabancı obje girişine açıksa, komşu kültürlerin
etkisine de açıktır. 2- Öte yandan, özellikle keçi-koyun otlatıcılığı açısından Toros-Zağros köylerinin
neolitikte merkezi bir role sahip oldukları hatırdan çıkarılmamalıdır. Keçi ve koyun, bu kavisin yerli
hayvanlarıdır. Orada yaşayan avcı-toplayıcılar, otlatıcılığa geçmeden önce de bu hayvanların davranış
kalıplarını iyi biliyorlardı. Bereketli Hilal’in bir bölgesinde başlayan tahıl tarımı nasıl çok geçmeden
diğer bölgelere sirayet ettiyse, besiciliğin de bazı yerleşimlerde gelişerek komşu toplumlar tarafından
benimsenmesi ve yalnız tahıl üreten köylere yeni geçim kaynağı olarak eklemlenmesi kaçınılmazdır.
Öyleyse, B. Hilal neolitiğinin ortaya çıkışında Güneydoğu Anadolu, Batı İran ve Levant toplumlarının her biri farklı roller üstlenmiş, bu sayede gelişen çiftçilik ve otlatıcılık ortak bir kültür haline gelip bu coğrafyaların hepsinde farklı derecelerde uygulanma olanağı bulmuştur. Böyle bakıldığında, neolitiği takip eden Bakır Çağı’nda “devlet-öncesi karmaşık toplum”un, Bronz Çağı’nda da (yoğun ticaret ilişkilerine bağlı olarak) “devletli-yazılı uygar toplum”un Bereketli Hilal’in tamamının (ve zamanla onlara katılan Güney Mezopotamya’nın) ortak katkılarıyla şekillendiği kabul edilmelidir.
Batı İran yiyecek üretimi, birbiriyle bağlantılı pek çok faktörün sonucu olarak hayat bulmuştur.
Bunların ilki, Genç Dryas bitip Holosen Çağı başlarken (MÖ. 9500) Yakın Doğu ikliminde meydana
gelen belirgin değişimlerdir: Bu devirde, kuru ve soğuk hava Bereketli Hilal’i terk ederken, yerine gelen
yağmurlu/ılıman hava buğdaygiller habitatını genişletmiş; Levant ve Toros-Zağros’u kaplayan yeni
bitki örtüsü de hayvanların ve insanların beslenme rejiminde köklü değişimler yaratmıştır. Topladığı
tohumları işlemek amacıyla onları geçici olarak ikamet ettiği kamplara götüren insanoğlu, farkında
olmadan tohumları çevreye saçmış ve buğdaygillerin yayılımını kolaylaştırmış olmalıdır. Bu, av
hayvanlarının da aynı bölgelerde yoğunlaşması anlamına gelir. Tahılın yaşam alanını genişleten
toplulukların tohumları daha sonraları kendi arzularıyla farklı bölgelere taşımaları, hatta bunların
içinden en iyi tekleri seçerek büyümeleri için en uygun ortamı yaratmaya çalışmaları kolaylaşacaktır.
Zağros’un Batı ve Kuzey Bereketli Hilal’den eksiği, ılıman ve yağışlı iklimin oraya diğerlerinden 1000- 1500 yıl geç ulaşmasıdır. Ayrıca, Sapiens’in Afrika-Asya göç güzergâhından da anlaşılabileceği gibi, Bereketli Hilal’de insan nüfusunun en yoğun olduğu yerler, Levant ve Kuzey Mezopotamya’dır (bu gerçeği görmek için Bereketli Hilal’in erken yerleşimlerinin ilkin nerelerde kurulduğuna bakmakyeterlidir).
Bunların ilki, Genç Dryas bitip Holosen Çağı başlarken (MÖ. 9500) Yakın Doğu ikliminde meydana
gelen belirgin değişimlerdir: Bu devirde, kuru ve soğuk hava Bereketli Hilal’i terk ederken, yerine gelen
yağmurlu/ılıman hava buğdaygiller habitatını genişletmiş; Levant ve Toros-Zağros’u kaplayan yeni
bitki örtüsü de hayvanların ve insanların beslenme rejiminde köklü değişimler yaratmıştır. Topladığı
tohumları işlemek amacıyla onları geçici olarak ikamet ettiği kamplara götüren insanoğlu, farkında
olmadan tohumları çevreye saçmış ve buğdaygillerin yayılımını kolaylaştırmış olmalıdır. Bu, av
hayvanlarının da aynı bölgelerde yoğunlaşması anlamına gelir. Tahılın yaşam alanını genişleten
toplulukların tohumları daha sonraları kendi arzularıyla farklı bölgelere taşımaları, hatta bunların
içinden en iyi tekleri seçerek büyümeleri için en uygun ortamı yaratmaya çalışmaları kolaylaşacaktır.
Zağros’un Batı ve Kuzey Bereketli Hilal’den eksiği, ılıman ve yağışlı iklimin oraya diğerlerinden 1000- 1500 yıl geç ulaşmasıdır. Ayrıca, Sapiens’in Afrika-Asya göç güzergâhından da anlaşılabileceği gibi, Bereketli Hilal’de insan nüfusunun en yoğun olduğu yerler, Levant ve Kuzey Mezopotamya’dır (bu gerçeği görmek için Bereketli Hilal’in erken yerleşimlerinin ilkin nerelerde kurulduğuna bakmakyeterlidir).
Zağros toplumu ancak dağ eteklerinde ve vadilerde barınabildiğinden, Batı İran nüfusu aynı yoğunluğa hemen ulaşamamıştır. İran’ın ikinci iskân merkezi olan Hazar kıyılarının nüfusu daha da azdır. Öyle ki benzer bir fauna-floraya sahip olduğu halde Hazar-Elburz neolitiği Zağros’takinden çok sonra gelişebilmiştir. Demek ki Elburzluların iki eksiği, a) Batı İran kadar kalabalık olmamaları, b) Güneydoğu Anadolu ile Levant’tan uzaklıklarıdır. Bu hal, iklimi daha ılıman, nüfusu daha yoğun,
evcilleştirilebilir bitki-hayvan toplulukları da bol/çeşitli olan Güneydoğu Anadolu ile Levant’ın niçin
öncelikli merkezler olduklarını açıklar. Ama Zağros her şeye karşın “pasif alıcı” olarak görülmemelidir. Bölge, Anadolu’dan getirttiği obsidyen ve malakiti nasıl kendi bilgisi-becerisi ile işlemişse, Güneydoğu Anadolu kadar Zağros’ta da bulunan yabani keçiler ve yabani buğdayla kurduğu ilişkiyi yine kendi görgüsüyle “evcilleştirme” yönünde dönüştürmüş olabilir. Kültürel etkileşimler, alış-verişler ve bilgi aktarımları kuşkusuz hızlandırıcıdır ama Zağrosluların avcı-toplayıcılıkta edindikleri deneyimlerin de Zağros neolitiğinin oluşumunda büyük payı vardır.
evcilleştirilebilir bitki-hayvan toplulukları da bol/çeşitli olan Güneydoğu Anadolu ile Levant’ın niçin
öncelikli merkezler olduklarını açıklar. Ama Zağros her şeye karşın “pasif alıcı” olarak görülmemelidir. Bölge, Anadolu’dan getirttiği obsidyen ve malakiti nasıl kendi bilgisi-becerisi ile işlemişse, Güneydoğu Anadolu kadar Zağros’ta da bulunan yabani keçiler ve yabani buğdayla kurduğu ilişkiyi yine kendi görgüsüyle “evcilleştirme” yönünde dönüştürmüş olabilir. Kültürel etkileşimler, alış-verişler ve bilgi aktarımları kuşkusuz hızlandırıcıdır ama Zağrosluların avcı-toplayıcılıkta edindikleri deneyimlerin de Zağros neolitiğinin oluşumunda büyük payı vardır.
Kaynaklar
BAKKEN,D. (2000), Hunting Strategies of Late Pleistocene Zarzian Populations from Palegawra
Cave, Iraq and Warwasi Rock Shelter, Iran. M. Mashkour vd. (Eds.), Archaeozoology of the Near East IV A: Proceedings of the Fourth International Symposium on the Archaeozoology of Southwestern Asiaand Adjacent Areas (s.11-17). Groningen: ARC – Groningen Institute for Archaeology.
DARABI, H. (2012), Towards Reassessing the Neolithisation Process in Western Iran, Documenta
Praehistorica, XXXIX, s.103-110.
DARABI, H., NASERI, R., YOUNG, R. & FAZELI H. N. (2011), The Absolute Chronology of East ChiaSabz: A Pre-Pottery Neolithic Site in Western Iran, Documenta Praehistorica, XXXVIII, s.255-265.
HARARI, Y. N. (2015), Hayvanlardan Tanrılara Sapiens: İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi, Çeviren:
Ertuğrul Genç, İstanbul: Kolektif Kitap.
HOLE, F. (2011), Interactions between Western Iran and Mesopotamia from the 9th-4th Millennia
B.C., Iranian Journal of Archaeological Studies, 1 (1), s.1-14.
MAISELS, C. K. (2005),The emergence of civilization: From hunting and gathering to agriculture,
cities, and the state in the Near East, London: Routledge / Taylor & Francis e-Library.
MASHKOUR, M., CHAHOUD, J. & MAHFOROUZI, A. (2010), Faunal remains from the Epipaleolithicsite of Komishan Cave and its dating, preliminary results, Iranian Archaeology, 1 (1), s.32-37.
MATTHEWS, R., MOHAMMADIFAR, Y., MATTHEWS, W. & MOTARJEM, A.(2013a), Investigating theNeolithisation of Society in the Central Zagros of Western Iran. Roger Matthews ve Hassan Fazeli Nashli(eds.), The Neolithisation of Iran (s.14-34), Oxford: Oxbow Books.
MATTHEWS, W., MOHAMMADIFAR, Y., MOTARJEM, A., ILKHANI, H., SHILLITO, L.-M. & MATTHEWS, R. (2013b), Issues in the Study of Palaeoclimate and Palaeoenvironment in the Early Holocene of the Central Zagros, Iran, International Journal of Archaeology, 1 (2), s.26-33.
International Journal of Humanities, 19 (3), s.1-20.
OTTE, M., SHIDRANG, S., ZWYNS, N. & FLAS, D. (2011), New radiocarbon dates for the Zagros Aurignacian from Yafteh cave, Iran, Journal of Human Evolution, 61 (3), s.340-346
PEASNALL, B. L. (2003), Iranian Mesolithic (Iranian Epipaleolithic), Peter N. Peregrine ve Melvin
Ember (Eds.), Encyclopedia of Prehistory, Volume 8: South and Southwest Asia (s.198-214), New York: Springer.
RIEHL, S., ASOUTI, E., KARAKAYA, D., STARKOVICH, B. M., ZEIDI, M. & CONARD N. J. (2015), Resilience at the Transition to Agriculture: The Long-Term Landscape and Resource Development at the Aceramic Neolithic site of Chogha Golan (Iran), BioMed Research International, s.1-22.
SARIANIDI, V. (1999), Food-producing and other Neolithic communities in Khorasan and
Transoxania: Eastern Iran, Soviet Central Asia and Afghanistan. A. H. Dani & V. M. Masson (Eds.), History of Civilizations of Central Asia – Volume I: The Dawn of Civilization – Earliest Times to 700 B.C. (s.109- 126), Delhi: Motilal Banarsidass Publishers
Transoxania: Eastern Iran, Soviet Central Asia and Afghanistan. A. H. Dani & V. M. Masson (Eds.), History of Civilizations of Central Asia – Volume I: The Dawn of Civilization – Earliest Times to 700 B.C. (s.109- 126), Delhi: Motilal Banarsidass Publishers
WEIDE, A., RIEHL, S., ZEIDI, M. & CONARD, N. J. (2015), Using new morphological criteria to identify domesticated emmer wheat at the aceramic Neolithic site of Chogha Golan (Iran), Journal of Archaeological Science, 57, s.109-118.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder