KORKUTUCU AMA GİZEMLİ ZERDÜŞT ŞEHRİ YEZD
/ SESSİZLİK KULESİ (DAKHME)
Ürkütücü olduğu kadar merak uyandıran Yezd şehri Zerdüştlük dinin en yoğun hissedildiği yer. Zerdüştler, eğer ölüleri gömerlerse toprağı, yakarlarsa da havayı kirleteceklerine inanıyorlar. Bu nedenle ölülerini akbaba gibi etçil kuşların yemesi için Sessizlik Kuleleri'ne bırakıp gidiyorlarmış.
SESSİZLİK KULESİ (Dakhme),
Kuşların, ölüleri yemeye önce gözlerinden başlarlar. Bunun gerekçesi muhtemelen Yezd şehri çölde olduğu için, insan gözü de en sulu organ olduğu için olabilir. Kuşların ölünün ilk önce hangi gözünü yemeye başladığını takip için bir rahip kuytu bir yerde gizlenip, izler ve sonucu ailelerine bildirirmiş. Eğer kuşlar ölünün önce sağ gözünü yerse merhumun huzurlu bir yere, sol gözünü yerse azap dolu bir yere gideceğine inanırlarmış. Sessizlik kulelerin hemen alt tarafında küçük küçük topraktan kulübeler bulunmakta, bu kulübeler ölenin yakınlarının beklemesi için yapılmış. Akbabalar ölünün tüm etlerini tamamen yedikten sonra yakınları gelip kemikleri toplar ve bu kemikler taştan yapılmış küçük bir sandukanın içine konulurmuş.
Sessizlik Kulesi, genellikle dağların tepesine ya da yerleşim yerlerinden uzak bir yere inşa edilir. Sağlam taşlardan yapılmış yuvarlak bir yapıdır. Bir suru andırır. Ortasında yaklaşık 90 metre çevresi olan bir dairesel platform, büyük taş bloklarla döşenmiş, iyice betonlanmış ve Zerdüşt dininin temel üçlemesi “İyi Düşünce, İyi Söz ve İyi Davranış’a” karşılık verir bir şekilde üç sıraya bölünmüştür.
İlk sıra erkek cesetler için, ikinci sıra kadın cesetler için, üçüncü sıra çocuklar için yapılmıştır. Yaklaşık 4 metre çevreli ve derin olan bir kuyu vardır sessizlik kulesinde. Bu kuyunun kenarları ve tabanı taş plaklarla döşenmiştir ve kuru kemiklerin konulması için kullanılır. Bir ya da iki saat içinde cesedin etleri akbabalar tarafından bitirilmiş olur. İskelet tropikal güneş ısısının etkisiyle tamamen kuruduğunda, kireç ve fosfordan oluşan toza dönüşür ve sonra da bu kuyuya atılır. Böylece zengin ve fakir ölümden sonra aynı yerde buluşur.
Kuyunun iç tarafında, yağmur sularının, kulenin zeminindeki 4 toprak altı kanalına taşındığı delikler vardır. Bu kanallar, dipleri kalın bir tabaka kum ile örtülmüş 4 toprak altı kuyusu ile birleşir. Zaman zaman yenilenen kanalların her birinin sonuna, mangal kömürü ve kum taşı yerleştirilir. Bu filtreler, yağmur suyunun toprağa karışmadan önce kemikler üzerinden geçerken arındırılması için yapılmıştır.
Eğer ölüm gecenin başlangıcında olursa, ölü ertesi sabah Dakhme’ye götürülür. Eğer ölüm gecenin sonunda ya da sabah erkenden olursa, gece götürülür.
Kaza sonucu ölüm halinde ise ölünün daha uzun bir süre kalmasına izin verilir.
Ölünün Sessizlik Kulesi’ne götürülme zamanından yaklaşık bir saat önce, bembeyaz elbiseli iki Nasasa yani ölü taşıyıcılar eve gelir. Vücutlarının her tarafı iyice örtülüdür, elleri de Dastana ile yani bir çeşit el örtüsü ile örtülüdür. Vücutlarının tek örtülmemiş yeri yüzleridir. Aralarında Paiwand’ı tutarak eve gelir ve ölünün taşınacağı Gehan adı verilen demir bir tabut taşırlar. Ağacın gözenekli oluşu ve bu yüzden bulaşıcı mikropları taşıması olasılığından dolayı ölüm törenlerinde kullanılması kesinlikle yasaklanmıştır.
Ölünün tek bir kişi tarafından taşınabilecek kadar küçük olması halinde dahi, ölü taşıyıcılar en az iki kişi olmalıdır. Ölünün tek bir kişi tarafından taşınması kesinlikle yasaklanmıştır. Ölenin ağırlığına göre 2, 4, 6 ya da herhangi bir çift sayıda kişi tarafından taşınmalıdır.
Kaynak:gezimanya, ersingin
Kuşların, ölüleri yemeye önce gözlerinden başlarlar. Bunun gerekçesi muhtemelen Yezd şehri çölde olduğu için, insan gözü de en sulu organ olduğu için olabilir. Kuşların ölünün ilk önce hangi gözünü yemeye başladığını takip için bir rahip kuytu bir yerde gizlenip, izler ve sonucu ailelerine bildirirmiş. Eğer kuşlar ölünün önce sağ gözünü yerse merhumun huzurlu bir yere, sol gözünü yerse azap dolu bir yere gideceğine inanırlarmış. Sessizlik kulelerin hemen alt tarafında küçük küçük topraktan kulübeler bulunmakta, bu kulübeler ölenin yakınlarının beklemesi için yapılmış. Akbabalar ölünün tüm etlerini tamamen yedikten sonra yakınları gelip kemikleri toplar ve bu kemikler taştan yapılmış küçük bir sandukanın içine konulurmuş.
Sessizlik Kulesi, genellikle dağların tepesine ya da yerleşim yerlerinden uzak bir yere inşa edilir. Sağlam taşlardan yapılmış yuvarlak bir yapıdır. Bir suru andırır. Ortasında yaklaşık 90 metre çevresi olan bir dairesel platform, büyük taş bloklarla döşenmiş, iyice betonlanmış ve Zerdüşt dininin temel üçlemesi “İyi Düşünce, İyi Söz ve İyi Davranış’a” karşılık verir bir şekilde üç sıraya bölünmüştür.
İlk sıra erkek cesetler için, ikinci sıra kadın cesetler için, üçüncü sıra çocuklar için yapılmıştır. Yaklaşık 4 metre çevreli ve derin olan bir kuyu vardır sessizlik kulesinde. Bu kuyunun kenarları ve tabanı taş plaklarla döşenmiştir ve kuru kemiklerin konulması için kullanılır. Bir ya da iki saat içinde cesedin etleri akbabalar tarafından bitirilmiş olur. İskelet tropikal güneş ısısının etkisiyle tamamen kuruduğunda, kireç ve fosfordan oluşan toza dönüşür ve sonra da bu kuyuya atılır. Böylece zengin ve fakir ölümden sonra aynı yerde buluşur.
Kuyunun iç tarafında, yağmur sularının, kulenin zeminindeki 4 toprak altı kanalına taşındığı delikler vardır. Bu kanallar, dipleri kalın bir tabaka kum ile örtülmüş 4 toprak altı kuyusu ile birleşir. Zaman zaman yenilenen kanalların her birinin sonuna, mangal kömürü ve kum taşı yerleştirilir. Bu filtreler, yağmur suyunun toprağa karışmadan önce kemikler üzerinden geçerken arındırılması için yapılmıştır.
Eğer ölüm gecenin başlangıcında olursa, ölü ertesi sabah Dakhme’ye götürülür. Eğer ölüm gecenin sonunda ya da sabah erkenden olursa, gece götürülür.
Kaza sonucu ölüm halinde ise ölünün daha uzun bir süre kalmasına izin verilir.
Ölünün Sessizlik Kulesi’ne götürülme zamanından yaklaşık bir saat önce, bembeyaz elbiseli iki Nasasa yani ölü taşıyıcılar eve gelir. Vücutlarının her tarafı iyice örtülüdür, elleri de Dastana ile yani bir çeşit el örtüsü ile örtülüdür. Vücutlarının tek örtülmemiş yeri yüzleridir. Aralarında Paiwand’ı tutarak eve gelir ve ölünün taşınacağı Gehan adı verilen demir bir tabut taşırlar. Ağacın gözenekli oluşu ve bu yüzden bulaşıcı mikropları taşıması olasılığından dolayı ölüm törenlerinde kullanılması kesinlikle yasaklanmıştır.
Ölünün tek bir kişi tarafından taşınabilecek kadar küçük olması halinde dahi, ölü taşıyıcılar en az iki kişi olmalıdır. Ölünün tek bir kişi tarafından taşınması kesinlikle yasaklanmıştır. Ölenin ağırlığına göre 2, 4, 6 ya da herhangi bir çift sayıda kişi tarafından taşınmalıdır.
Kaynak:gezimanya, ersingin
PS. Yezd, Orta İran’da, İpek Yolu’nun üzerinde bir çöl kenti. İsmini, Sasani Kralı Yezdegerd’den alıyor..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder