29 Eylül 2019 Pazar

Evcilleştirme-öncesi Ekim ve Besiciliğin Yaygınlaşması”nı Destekleyen Faktörler: Nüfus Artışı ve Kültürel Temas


bereketli Hilal haritası ile ilgili görsel sonucu

bereketli Hilal haritası ile ilgili görsel sonucu

Evcilleştirme-öncesi Ekim ve Besiciliğin Yaygınlaşması”nı DestekleyenFaktörler: Nüfus Artışı ve Kültürel Temas

2000-2010’lara damga vuran en yeni arkeolojik çalışmalar sayesinde, Kuzey Mezopotamya’nın besin
üretiminde öncü bir rol oynadığını açıkça görebiliyoruz. Ancak Levant ve Kuzey Mezopotamya PPNA’da(MÖ. 10000-8800) “besin üretiminin ilk evresi”ni yaşamaktadır. Hayvanların ve bitkilerin morfolojik manada evcil özellikler sergilemediği bu evre,
evcilleştirme-öncesi ekim ve besicilik olarak tarif edilmektedir. Hasat iyi geçmediğinde yeniden yabani tahıl/bakliyat toplayıcılığına müracaat etmek gerektiğinden, bitki evcilleştirme ağır işleyen bir süreçtir. “Yabani hayvan otlatıcılığından evcil hayvan besiciliğine geçiş” de benzer nedenlerden ötürü uzun sürmüştür. Ön-Neolitik II (10000-8800) toplumları, “hayvan ve bitki yönetimi” yönündeki atılımlara karşın hala büyük oranda avcı-toplayıcıdır. Bu belki de adı geçen toplumların yarı- yerleşik olmalarından kaynaklanmaktadır (Peters vd., 2005: 110-111). Halan Çemi gibi en çok 50 kişinin yaşadığı erken köylerin yakınlarında bulunan hayvanları avlamak ve yabani bitkileri toplamak toplumun
geçim ihtiyacını karşılamaya yetebilir. Hallan Çemi sakinleri, koyun, keçi, domuz ve kızıl geyik avlarken kaplumbağa yakalamayı ihmal etmemiş; öte yandan baklagiller (mercimek, burçak) ve kabuklu yemişler (şamfıstığı, badem) ile beslenmiştir (Starkovich ve Stiner, 2009: 44, 48). O halde
besin üretimini destekleyen temel faktör yerleşiklik düzeyinin artmasıdır; zira yerleşiklik nüfus artışına yol açarak besin kaynaklarını çeşitlendirme zarureti yaratmıştır.

   Hallan Çemi’de avcı-toplayıcılık baskındır, ama çevredeki yiyecek bolluğu nedeniyle yerleşim kalıcı olarak iskân edilmiştir. Toplumun eskisi kadar hareketli olmaması, başka avcı-toplayıcılarla temas kurulmadığı anlamına da gelmez. Bunu aynı dönemlere (10. binyıla) tarihlenen diğer yerleşimlerde Hallan Çemi’dekine benzer maddi kültür unsurlarının keşfinden anlıyoruz. Toros-Zağros Kavisi’nde konumlanan yerleşimler arasındaki kültürel temasın ilk kanıtı, Bereketli Hilal’in bütününde yaygın biçimde kullanılan ve anayurdu Doğu Anadolu olan obsidyendir. Hallan Çemi’de kesici obje imal etmek için dışarıdan getirtilen obsidyenin çıkış noktası, 100 km. kuzeydeki Van Gölü kıyıları ile Bingöl arasında yer alan 3 farklı merkezdir (Starkovich ve Stiner, 2009: 48). Hallan Çemi’ye özgü yontma-taş objelerin bazısı Kuzey Irak’taki erken yerleşimlerde de üretilmiştir. Örneğin Kermez Dere ve Hallan Çemi’de aynı tip raspalar kullanılmıştır. Kermez Dere, Nemrik
9 ve Hallan Çemi yerleşimlerinin hiç birinde orak biçimli bıçak yoktur ve oyma kalemi her üçünde nadir bulunan objelerdendir. Çayönü’nde daha geç zamanlarda kullanılan taş kaplar ile Hallan Çemi örnekleri
  arasında da paralellik vardır. Ayrıca taştan oyma bezekli havanellerinin benzerleri de Nemrik’te mevcuttur ve kemik işçiliğinde Toros-Zağros yerleşimlerinin ortak bir kültürde buluştuğu hemen anlaşılmaktadır. Hallan Çemi’deki bezekli kemik kolye ve kancaların benzerlerinin Çayönü gibi görece yakın bir yerleşimde keşfedilmesi şaşırtıcı görünmeyebilir. Sonuçta iki höyük arasındaki mesafe kuş uçuşu 100 km.’den biraz fazladır. Ancak Cafer Höyük’te de (kuş uçuşu 250 km.) düğmeye benzeyen aynı tip kolyelere rastlanmıştır. Öte yandan, Hallan Çemi kemik objelerinin bazısı Şanidar Mağarası ve Zawi-Çemi-Şanidar (kuş uçuşu 350 km.) gibi Kuzey Zağros / Kuzeydoğu Irak yerleşimlerinde bulunanlar ile benzerlik gösterir. Buna karşılık, kemik objeler üzerinden Hallan Çemi ile Levant köyleri arasında paralellik saptanamamaktadır (Starkovich ve Stiner, 2009: 47-48). Bu verilerden anlıyoruz ki Güneydoğu Anadolu, Kuzey Suriye-Irak ve Zağros arasında “yoğun bir kültürel geçişlilik” vardır. Bu geçişlilik kimi bölgelerde fauna-flora ve iklim ile de desteklenir. Meşe ve şamfıstığı ormanları ile bozkırların şekillendirdiği Toros-Zağros Kavisi’nde avlanan
hayvanlar (keçi, koyun, geyik, domuz) ve toplanan bitkiler (tahıl, bakliyat, kabuklu yemişler) aşağı yukarı aynıdır. Komşu toplumlardan biri sözü geçen hayvan ve bitki türlerini evcilleştirmeye başladığında, aynı türleri tüketen diğer toplumların da bu sürece kayıtsız kalamayarak uyum sağlaması kolaylaşmaktadır. Kuşkusuz Levant ve Kuzey Mezopotamya arasında da temas vardır ama bu temas
Toros-Zağros hattında olduğu kadar güçlü değildir

Yakın zamanlarda gerçekleştirilen iki çalışmada Zağros ve Anadolu toplumları arasında etnik bir yakınlık olup olmadığı sorusunun yanıtı aranmış ve iki ekip de birbirinden bağımsız olarak neredeyse aynı sonuçlara ulaşmıştır. M. Gallego-Llorente ve arkadaşları, çalışmalarında Orta Zağros’un Ganj Dareh yerleşiminde bulunan bir kadına ait genomu (MÖ. 8000-7700) kullanmış, bu örneği aynı dönemlerde Anadolu ve Kafkasya’da yaşayan avcı-toplayıcıların genomları ile karşılaştırarak Zağros yerlilerinin Kafkasya (Batı Gürcistan) avcı-toplayıcıları ile akraba olduklarını, buna karşılık Neolitiği Avrupa’ya taşıyan Batı Anadolulu çiftçilerle bu tür bir yakınlığın bulunmadığını saptamışlardır. Zağroslu ilk çiftçi-çobanlar, günümüzde İran’ın doğusundaki ülkelerde (Türkmenistan, Afganistan ve Pakistan) yaşayan halklarla benzer genetik özellikler sergilerken, Batı Anadolulu erken çiftçilerle aralarında böylesi bir akrabalığın söz konusu olmadığı görülmektedir (Gallego-Lorente, 2016: 1-4).

   F. Broushaki ve arkadaşları ise, erken Zağros yerleşimlerine ait 4 genom kullanmış ve yine aynı sonuca ulaşmışlardır: Evcil hayvanları-bitkileri ile birlikte Ege Denizi’ni aşıp Avrupa’ya Neolitik kültürü götüren Kuzeybatı Anadolulu çiftçiler (Bursa, Çanakkale) ile Zağros’ta ilk yerleşimleri kuranlar, genetik açıdan en az 50 bin yıl önce farklılaşan iki farklı soyu temsil ederler. Zağroslu çiftçi-çobanlar, aynı çağı paylaştıkları Kafkasyalı avcı-toplayıcılara ve günümüzün Güneydoğu Asya (İran, Afganistan, Pakistan) halklarına genetik olarak çok yakındırlar. Buradan iki sonuç çıkar: a) Yakın Doğu’da besin üretimi farklı genetik özellikler sergileyen birden çok toplum tarafından başlatılmıştır, b) Batı İran’dan Hindistan’a ve Orta Asya’ya kadar uzanan Neolitik kültür ise, Zağroslu erken besin üreticilerinin doğu yönündeki göçleri ve tabii kültürel etkileri sonucunda doğmuştur (Broushaki, 2016: 499-501).

 İki farklı çalışma, Bereketli Hilal’de başlayan besin üretiminin pek çok toplumun katılımıyla şekillendiğini ve “neolitik kültürün yayılımı”nın yalnızca göç ile açıklanamayacağını ortaya koyuyor. Ancak Anadolulu çiftçi-çobanlara ait genomların yarımadanın yalnızca batısını temsil ediyor oluşu ve Güneydoğu Anadolu ile Zağros arasındaki genetik bağlantıya dair tatmin edici sonuçların bulunmaması çok büyük eksikliktir. TorosZağros Kavisi’nde yoğun bir kültürel temasın bulunduğuna kuşku yok, ama belki aynı coğrafya duraksız nüfus hareketleri sayesinde de muazzam bir bilgi akışına sahne olmuş





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder