26 Eylül 2019 Perşembe

GEÇ HİTİT DEVLETLERİYLE YENİ ASUR İMPARATORLUĞU ARASINDAKİ SİYASİ İLİŞKİLER;



GEÇ HİTİT DEVLETLERİYLE YENİ ASUR İMPARATORLUĞU ARASINDAKİ SİYASİ İLİŞKİLER;

“Adalar üzerindeki kavimler göç etmişlerdi. Bunların ordularından hiçbir memleket
kurtulamadı. Hatti memleketlerinden Qode (Kadeş), Kargamış (Cerablus), Arward ve Alaşya (Kıbrıs) tahrip edildiler. Bunlar Amurru’ya yerleştiler ve halkını tamamen imha ettiler.
Önlerinde bir ateşle Mısır’a doğru yürümeye başladılar. Bunların kuvvetleri Peleset, Theker,
Shekelesh, Denyen, Weshesh gibi kavimlerden oluşuyordu. Bu kavimler Mısır’a ve dünyanın
öbür ucundaki memleketlere kadar ellerini uzatıyorlardı. Kalplerinde güven ve birçok planlar vardı...”
(Edgerton-Wilson, 1936: 53)
Mısır firavunu III. Ramses’in MÖ 1190 yılına tarihlenen yukarıdaki yazıtında adı geçen Deniz Kavimleri’nin neden olduğu göç hareketlerinden sonra Mezopotamya’da Kassit (III. Babil), Kuzey Suriye’de Hurri-Mitanni ve Anadolu’da Hititler gibi Önasya’nın MÖ 2. binyıldaki büyük devletleri tarih sahnesinden silinmiştir.
Hititler sonrasında Anadolu’da ortaya çıkan güç boşluğunu doğuda Urartular, batıda ise Frigler doldurmuş, Mezopotamya’da Kassitler’in yerini Yeni Asur Devleti almıştır. Mısır eski
gücünden çok şey yitirmekle birlikte, XX. Sülaleden III. Ramses bu göçebeleri Mısır önlerinde durdurmayı başarmış, ancak bu sülale döneminde Mısır, Deniz Kavimleri’nin baskısına daha fazla dayanamamış ve Kuzey Suriye, İsrail, Filistin vb. gibi Asya’daki topraklarının tamamını kaybederek
geleneksel sınırlarına çekilmek zorunda kalmıştır.
Bu göçlerin de etkisiyle MÖ 12. yüzyılın başlarında Hitit İmparatorluğu’nun
yıkılmasından sonra Orta ve Güney Anadolu’dan Kilikya ve Kuzey Suriye’ye kadar uzanan bölgeye göç eden Anadolu halkları, buralarda yerli unsurlarla birlikte kent devletleri kurmuşlardır. Hititler’in varisleri olan bu insanlar Frig ve
Urartu egemenlik bölgelerinin arasında, Kayseri’den Malatya’ya kadar olan topraklarda, Antitoroslar’da Luvi, Çukurova’da Hurri, Antitoroslar’ın güneyinde Hurri ve Amurru halklarıyla birlikte yaşamışlardır.
Genellikle ticaret yolları üzerinde ya da maden yataklarına yakın stratejik bölgelerde kurulan bu devletçikler güneyde Arami ve Yahudi krallıkları ile Mısır, doğuda Asur İmparatorluğu, batıda Frigler ve kuzeydoğuda Urartular’la çevrili bir coğrafyada yaşıyorlardı. Stratejik konumları nedeniyle bu güçlü devletlerinin hedefi durumundaydılar.
Tek başlarına Önasya’nın büyük güçlerine karşı koyamayan bu kent devletleri zaman zaman kendi aralarında koalisyonlar oluşturarak ya da büyük devletlerden birinin koruması altına girerek varlıklarını korumaya çalışmışlardır.
Geç Hitit ya da Syro-Hitit olarak adlandırılan
bu siyasal yapılar Luvi hiyeroglif yazısını ve eski Hitit kral adlarını (Katuzili, Lubarna, Sapalume, Mutallu vb.) kullanıyorlardı. Anadolu ve Kuzey Suriye şehir devletleri farklı etnik unsurlardan oluşuyordu. Göçlerle gelen kavimler bir taraftan burada buldukları Hitit ve Hurri kökenli halklarla, diğer taraftan yeni gelen Arami unsurlarla karışarak bölgedeki demografik yapıyı büyük oranda değiştirdiler.
Geç Hitit Devletleri’nin tarihini daha çok Asur kaynaklarına dayalı olarak inceleyebiliyoruz.
Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Önasya’daki siyasal dengeler Asur lehine değişmeye başlar. Asur kralı I. Tiglat-pileser (MÖ 1114-1076) Hititler’in yıkılmasıyla ortaya çıkan güç boşluğundan faydalanarak Fırat Nehri’ni geçmiş ve Yeni Asur döneminin emperyalist politikalarının temelini atmıştır. Asur ile Geç Hitit Devletleri arasındaki ilişkilerde şu üç aşama birbirini takip etmiştir: vasal, kukla ve son olarak eyalet (Russell, 1987: 56).
Özellikle MÖ 9. yüzyıldan itibaren Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye kesin olarak Asur etki alanına girmiştir. Asur kralları Geç Hitit
Devletleri’ni haraca bağlayarak sık sık içişlerine müdahale etmişler, ancak bölgeyi kalıcı olarak
fethedememişlerdir.
Asur kaynaklarına göre tespit edilen Geç Hitit Devletleri ve kuruldukları bölgeler Hititler dönemindeki coğrafi isimlerden tamamen farklıydı (Kınal, 1962: 238). Bu devletlerin en önemlileri ve kuruldukları bölgeler bazı araştırmacıların farklı görüşleri olmasına rağmen kabaca şöyleydi: Kayseri, Niğde, Nevşehir ve Ürgüp’ü kapsayan Tabal, Adıyaman ve çevresiyle lokalize edilen Kummuh, Malatya civarını içine alan Melid, Maraş ve Gaziantep’in merkezini oluşturduğu Gurgum, Adana ve dolaylarına yani Çukurova Bölgesi’ne eşitlenebilen Que, bunun hemen kuzeyindeki Toros dağlık yöresinin bulunduğu Hilakku,
Gaziantep’in güneyinde Fevzipaşa istasyonu yakınındaki Samal (=Zincirli), Kuzey Suriye’de Cerablus civarında kurulan Kargamış ve Antakya dolaylarındaki Hattina.
Şimdi sırasıyla bu kent devletlerinin Asur’la olan ilişkilerini, daha çok Asur kaynaklarına dayalı olarak ortaya koyabiliriz.
~Kummuh (=Qumaha)~
Adıyaman ve çevresiyle lokalize edilen Kummuh’un başkenti bugün Atatürk Barajı’nın suları altında kalan Samsat’tı. Batısında
Gurgum, kuzeyinde Melid, güneyinde Kargamış yer alıyordu.
Asur belgelerinde KUR/URU Kummuh, Urartu vesikalarında “URU Qumaha”, Yeni Babil kaynaklarında “URU Kimuhu” olarak karşımıza çıkan Kummuh, bugünkü Adıyaman’ı
içine alan küçük bir devletti. Kummuh adı Assur metinlerinde ilk kez MÖ 866 yılında geçer. Bilinen ilk kralı olan Hattuşili’nin
(Asurca Katazilu) Kargamış, Bit Adini, Arpad, Pattin ve Aguşi üzerine sefer yapan Asur kralı
II. Aşurnasirpal’e (MÖ 883-859) haraç olarak altın, gümüş ve sedir tomrukları verdiğini biliyoruz.
MÖ 858’de Hattuşili, bu defa III. Şalmaneser’e (MÖ 858-824) altın, gümüş, sığır, koyun ve şaraptan oluşan haracını vermiş ve böylece Asur akınlarını ülkesinden uzak tutmuştur.
MÖ 857-853 yılları arasında Kummuh kralı olan Kundaşpi, seleflerinin politikasını devam ettirmiş ve Pitru kentinde Asur kralı III. Şalmaneser’e haraç (gümüş, altın, kalay, bronz) vermiştir.
III. Adad-nirari’nin (MÖ 810-783) çağdaşı olan Kummuh kralı Şuppiluliuma (Uşpilulume) dönemi refah içinde geçmiştir. MÖ 805 yılında bazı Geç Hitit Devletleri birleşerek Asur’a karşı isyan etmişler ancak III. Adad-nirari’ye yenilmişlerdir. Uşpilulume bu savaşta Asur karşıtı koalisyona katılmamış ve bunun neticesinde III. Adad-nirari, Kummuh ile Gurgum arasındaki bir sınır anlaşmazlığı meselesinde Kummuh’u kayırmıştır.
III. Adad-nirari’nin halefleri olan IV. Şalmaneser (MÖ 782-773), III. Assur-dan (MÖ 772-755) ve
V. Assur-nirari (MÖ 754-745) dönemlerinde Asur Devleti iç karışıklıklar nedeniyle Geç Hitit ve Arami devletleriyle pek ilgilenememiştir.
Bu durumdan faydalanan Urartu kralı II. Sarduri Kummuh’a saldırmış ve kral Kundaşpi’yi vassalı yapmıştır. II. Sarduri’nin bu seferi Urartu kaynaklarında şöyle anlatılmaktadır:
“… Sarduri der ki: Kumahalhi ülkesi kralı Kuştaşpili bağımsızdı, tek bir Urartu kralı bile oraya gitmemişti. Kumahalhi ülkesine karşı sefere çıktım. Tahkim edilmiş krali kent Hita’yı savaşla aldım. Göller bölgesindeki krali kent Halpa’yı ele geçirdim. Kuştaşpili bana geldi ve ayaklarıma kapandı. Onu ayağa kaldırdım. Bana vergi olarak 40 mina saf altın, 800 mina gümüş, 3000 adet giysi, 2000 bakır, kalkan ve 1535 bakır kâse verdi…”
Ancak Asur tahtına III. Tiglat-pileser
(MÖ 745-727) geçtikten sonra durum değişmeye başlar. III. Tiglat-pileser ilk olarak Kuzey Suriye’ye, Geç Hitit ve Arami devletleri üzerine yürümüş ve Urartu kralı II. Sarduri
ile Arpad kralı Matilu önderliğinde Melid, Gurgum ve Kummuh krallarından oluşan koalisyon güçlerini MÖ 743’de Kummuh yakınlarındaki Halpi ve Kiştan şehirleri arasındaki bölgede yenilgiye uğratmıştır. Savaşın ardından Kummuh ve Gurgum tekrar Asur İmparatorluğu’na bağlanmıştır.
Bundan sonraki birkaç yıl içinde Güney Anadolu’da Asur faaliyetlerinden bahsedilmemektedir. Ancak MÖ 738’de Urartular’ın Güney Anadolu’yu işgalinin ardından harekete geçen Asur kuvvetlerinin Kuzey Suriye’de kazandığı zaferler neticesinde Melid, Gurgum, Tabal, Samal ve Kummuh kralı Kuştaşpi’nin adı yeniden Asur’a vergi veren krallar listesinde görülür.
V. Şalmaneser’den (MÖ 727-722) sonra Asur tahtına çıkan II. Sargon (MÖ 721-705) MÖ 717’de Kargamış’ı, 712’de Melid’i ele geçirmiş ve Kummuh kralı Mutallu’ya vermiştir. Mutallu, Kummuh üzerinden geçen Asur ordusuna yaptığı yardımlar nedeniyle böyle bir ödüle layık görülmüş olmalıdır. MÖ 711 yılında Gurgum Asur kuvvetleri tarafından ele geçirilip Sakçagözü’ne kadar olan bölge Kummuh’a verilince, burası etrafı Asur valilerinin yönettiği eyaletlerle çevirili bağımsız tek Geç Hitit Devleti olarak kalmıştır. Ancak bir süre sonra Kummuh kralı Muvatalli, Urartu kralı I. Rusa (MÖ 735-714) ile bir ittifak yaparak Asur’a vergi vermeyi reddetmiştir. Bunun üzerine II. Sargon önce Urartu, ardından Kummuh üzerine yürümüş, Muvatalli Asur kuvvetlerine yenilerek
(MÖ 708) ülkesini terk edince bölge Asur kontrolüne girmiştir.
Melid ile Kummuh birleştirilerek tek bir eyalet
haline dönüştürülmüş ve yönetimi Mutallu’ya verilmiştir. II. Sargon’un emriyle Kummuh halkı Babilonya’ya sürülmüş, onların yerine Güney
Mezopotamya’daki Bit Yakin halkı iskan edilmiştir. MÖ 708-607 yılları arasında Asurlu valilerin yönettiği bir eyalet statüsündeki Kummuh, MÖ 607-539 yılları arasında Yeni Babil İmparatorluğu sınırları içinde kalmış
ve MÖ 539’da Pers egemenliğine girmiştir.
~Pattin (Unqi-Amuq)~
II. Aşurnasirpal (MÖ 883-859) ve III. Şalmaneser dönemlerinde (MÖ 858-824)
Pattin, III. Tiglat-pileser (MÖ 745-727) döneminde ise Unqi olarak geçen devletin başkenti Kinalua (=Tell Tayinat) idi.
Antakya ve Amik Ovası dolaylarında kurulan Pattin; Hattena, Açana, Tayniyat ve Cüdeyde Höyük bölgesindeki MÖ 9. yüzyıl yerleşimlerini içine alıyordu.Asur orduları ilk defa II. Aşurnasirpal döneminde Pattin’e girmiş ve kral I. Lubarna (MÖ 870-858) haraç vermek zorunda kalmıştır.
Bir başka Asur kralı III. Şalmaneser MÖ 858 yılındaki Suriye seferi sırasında Pattin kralı Sapalulme ile karşılaşmış ve bu devletin bazı topraklarını işgal etmiştir. MÖ 857’de ise Pattin kralı olarak gördüğümüz Qalparunda’nın
Asur’a haraç olarak altın, gümüş, bronz ve kalay verdiğini III. Şalmaneser’in MÖ 853 ve 848 yıllarına ait haraç listelerinde adının geçmesinden anlıyoruz.
MÖ 831 yılında Pattin’de çıkan iç karışıklıklar neticesinde II. Lubarna tahttan indirilmiş ve yerine hanedan üyesi olmayan Surri adlı birisi geçmiştir. Ancak III. Şalmaneser bu taht değişikliğine müdahale etmiş ve Surri’yi öldürterek yerine Asur yanlısı olan Sasi’yi tahta oturtmuştur.Bu tarihten sonra Pattin’de Arami kültürü baskın hale gelmiş ve ülkenin adı Unqi ya da Aramca Amuq olarak değiştirilmiştir.
Asur kaynaklarında III. Şalmaneser’den, III.
Tiglat-pileser dönemine kadar buradan düşman bir ülke olarak söz edilmemektedir. Ancak, III. Tiglat-pileser, Arpad (ya da Arwad) kentine yaptığı sefer sırasında Unqi kralı Tutammu’nun haraç vermeyi reddetmesi üzerine, MÖ 738’de başkent Kinalua’yı ele geçirmiş ve bölgeyi Asurlu bir valinin yönetimine bırakmıştır.
~Kargamış~
Kargamış Krallığı, günümüzdeki Türkiye-Suriye sınırı üzerinde Nizip’in Kargamış Köyü ve Kuzey Suriye’deki Cerablus kasabası civarında, Orta Fırat’ın batı kesiminde yer alıyordu. Doğuda Asur, batıda Arpad, kuzeyde Kummuh bölgeleriyle komşu olan Kargamış MÖ 18. yüzyıl belgelerinde görülmekle birlikte,
bölgede yapılan kazılarda ele geçen malzemelerin büyük bölümü MÖ 1000-600 yılları arasında tarihlendirilmektedir.
Hititler döneminde Hitit kral ailesinden vasal kralların yönetimindeki Kargamış’ın, Deniz Kavimleri istilasından sonraki birkaç yüzyıl
boyunca da Hitit hanedan üyeleri tarafından idare edildiği, fakat Asur krallarının emperyalist politikaları neticesinde Asur’a haraç vermek zorunda kaldığı anlaşılmaktadır.Hitit Devleti’nin yıkılmasından sonraki ilk bağımsız kral olan Kuzi-Teşup Kargamış’ın Hitit valisi Talmi-Teşup’un oğluydu.
Kargamış; Mezopotamya, Suriye ve Anadolu’yu birbirine bağlayan yolların kavşak noktasındaki stratejik konumuyla MÖ 1. binyıl başlarında önemli bir devletti ve Asur krallarının Suriye seferlerindeki ilk hedefleri arasındaydı.
Asur kralı I. Tiglat-pileser (MÖ 1114-1076)
MÖ 1100’de Akdeniz yönünde Aramiler’e karşı giriştiği seferden dönerken, ‘Büyük Hatti’ olarak adlandırdığı Kargamış’ın Melid’e kadar hakim olduğunu ve Kargamış Büyük Kralı İni-Teşup’un Melid kralı Allumari’yi vergiye bağladığını ileri sürer.
Asur kralının Kargamış’tan “Büyük Hatti” olarak bahsetmesi ve İni-Teşup’un Hatti kökenli olması, onun Hitit hanedanıyla bağlantısı olduğunu gösterir.
I. Tiglat-pileser bu sefer sonucunda
Kargamış’ı haraca bağladığını iddia eder.
Ancak bu durum çok uzun sürmemiş ve MÖ 10. yüzyıl boyunca Kargamış Asur etki alanının dışında kalmıştır. MÖ 9. yüzyıl başlarında Asur kralı II. Adad-nirari’nin (MÖ 911-891) Muşki
seferi sırasında Kargamış’a girdiğini öğreniyoruz. II. Aşurnasirpal (MÖ 883-859) Suriye seferi sırasında Kargamış kralı Sangara’yı (MÖ 870-848) Asur’a haraç veren krallar arasında sayar. Sangara Asur kralına 20 talent gümüş, altın bir yüzük ve bilezik, 100 talent bronz, 250 talent demir, bronz eşyalar,
şimşir kerestesi, 200 genç kız, yün, alabaster, fildişi vb. gibi çeşitli malzemeleri içeren yüklü miktarda haraç vermiştir.
Asur orduları bu sefer sırasında Kargamış’ta hiçbir direnişle karşılaşmadan Akdeniz kıyılarına kadar ilerlemiş, hatta bu kıyıdaki zengin liman kentlerinden vergi alır duruma gelmiştir. Aynı Kargamış kralı MÖ 858 yılında Samal, Hattina ve Bit-Adini şehir devletleriyle
birlikte Asur kralı III. Şalmaneser’e karşı ayaklanmış, ancak hem topraklarının bir kısmını kaybetmiş hem de Asur’a haraç (altın, gümüş, kalay, bronz) vermek zorunda kalmıştır.
Asur kaynaklarında Sangara adına son olarak MÖ 848 yılında rastlıyoruz. Burada ona ait bazı bölgelerin Asur orduları tarafından işgal
edildiğinden söz edilmektedir. Sangara’dan sonra Asur vesikalarında MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısına kadar Kargamış adına rastlamıyoruz. III. Tiglat-pileser (MÖ 745-727) döneminde ise Kargamış kralı Pisiris, Asur’a haraç veren krallar arasında sayılır.Pisiris’in Muşki (=Frig) kralı Mita (=Midas) ile Asur’a karşı ittifak yapması Kargamış Devleti’nin sonunu getirmiştir.
Kargamış MÖ 717 yılında Asur orduları tarafından yakılıp yıkılmış, kralı Pisiris, ailesi ve
halkı sürülerek yerlerine Asur’un diğer bölgelerinden insanlar getirilmiş ve bölge Asur eyaleti haline getirmiştir. Böylece Hitit kimliğini tamamen kaybeden Kargamış,
Asur İmparatorluğu’nun yıkılmasına kadar
onun bir parçası olarak kalmıştır. Kargamış’ta yapılan arkeolojik kazılarda çok az sayıda Asur malzemesi bulunmuştur. Burada Asur dönemine tarihlenen mimari kalıntılara rastlanmamakla birlikte Sargon’un yaptığı
kahramanlıkları anlatan çiviyazılı bir tablet bölgedeki Asur egemenliğine işarete eder.
~Samal (=Bit Gabbar)~
Güneyinde Unqi, kuzeyinde Gurgum devletleriyle komşu olan Samal’ın merkezinin Gaziantep’in güneyindeki Zincirli Höyük olduğu kabul edilmektedir. Höyükte Alman arkeolog Von Luschan’ın 1882-1902 yılları arasında yaptığı kazılarda ortaya çıkarılan surlar,
saray ve tapınak gibi yapılar bu görüşü doğrular niteliktedir.
Yazıtlarında genellikle Aramice kullanılmakla birlikte, bazı kral adları Anadolu kökenlidir. Landsberger, Aramiler’in buraya istilacı olarak geldiklerini düşünmektedir. Kazılarda ele geçen Aramca ve hiyeroglif yazılı vesikalar, kral ve şahıs isimleri, burada Luviler ve Aramilerin birlikte yaşadıklarına işaret eder. MÖ 10. yüzyıl sonlarından itibaren Samal’da Gabbar,
Hayanu, Şail, Kilamuwa, I. Panamuwa, II. Panamuwa vb. gibi Arami kökenli kralların hüküm sürdüğü bilinmektedir.
Asur belgelerinde Samal ismine ilk olarak III. Şalmaneser döneminde rastlıyoruz.
III. Şalmaneser yıllıklarında MÖ 858’de Geç Hitit Devletleri’nin Asur’a karşı oluşturduğu koalisyon güçlerini yendikten sonra Samal kralı Hayanu’dan altın, gümüş, bronz, kalay vb. değerli madenlerden oluşan yüklü bir haraç aldığını anlatır. III. Tiglat-pileser ise Samal’daki taht mücadelelerine müdahale ederek MÖ 743 yılında bölgeye bir sefer yapmış ve tahta ölen kralın oğlu II. Panamu’yu oturtmuştur. Bu taht
değişikliğinden sonra Samal kralları Asur’a daima sadık kalmışlar ve düzenli olarak haraç ödemeye devam etmişlerdir.
II. Panamu’dan sonra Samal tahtına geçen oğlu Bar-Rekub (MÖ 730 dolayları) da aynı suretle babasının siyasetini takip etmiş ve Asur’a sadık kalmıştır. V. Şalmaneser’in (MÖ 727-722) uyguladığı ilhak politikaları neticesinde Samal’ın MÖ 724 yılında doğrudan Asur’a bağlandığı sanılmaktadır. Nitekim Zincirli kazılarında
ele geçirilen Esarhaddon (MÖ 681-669) steli buradaki Asur egemenliğini teyit etmektedir.
Neticede Samal, Yaidi ya da Bit Gabbar
adlarıyla anılan bu devletin, kuruluşundan itibaren Asur güdümüne girerek varlığını koruduğunu ve bölge siyasetinde çok etkin bir rol oynamadığını söyleyebiliriz.
~Gurgum~
Kuzey Suriye ile Anadolu arasındaki geçiş yolları üzerindeki Marqas (=Maraş) merkezli Gurgum’un güneyinde Samal, doğusunda ise Kummuh yer alıyordu. Gurgum, Asur kaynaklarında ilk defa II. Aşurnasirpal’in
(MÖ 883-859) yıllıklarında geçmekle birlikte,
III. Şalmaneser dönemine ait belgelerde bu
devletten daha ayrıntılı olarak söz edilir.
MÖ 858 yılında Gurgum kralı Mutallu (=Muwatalli), Asur kralı III. Şalmaneser’e gönüllü olarak haraç veren krallar arasında
sayılmaktadır.
MÖ 853 yılına ait haraç listelerinde ise, Gurgum kralı Qalparunda’nın Asur’a haraç olarak altın, gümüş, kalay ve bronz verdiği görülmektedir.
III. Tiglat-pileser MÖ 743’te Gurgum kralı
Tarhulara’nın da içinde bulunduğu Urartu kralı II. Sarduri önderliğindeki koalisyonu mağlup etmiş, ardından Gurgum’a saldırmıştır.
Asur kralından af dileyen Tarhulara MÖ 738 ve 732 yıllarında Asur’a haraç veren krallar arasında sayılmaktadır. MÖ 711’de Tarhulara’nın oğlu Mutallu tarafından öldürülmesi ve Gurgum’un Melid, Frig ve Urartular’la
birlikte Asur’a karşı ittifak yapması üzerine
II. Sargon’un ordusuyla Gurgum’a girdiği, fazla bir direnişle karşılaşmadan Mutallu’yu tahttan indirdiği ve bölgeyi vasalı olan Tabal’a bağladığı anlaşılmaktadır.
Sargon Gurgum’u Asur eyaleti haline getirmesinin sorumlusu olarak Mutallu’yu
gösterir:
“Oğlu Mutallu, Gurgumlu Tarhulara’yı kılıçla öldürüp, benim iznim olmadan tahta kendisi geçti ve ülkesini yönetti… Mutallu’yu onun oğlu, ailesi, ülkesindeki her şey, altın, gümüş ve saraydaki tüm varlığı ile birlikte ganimet olarak aldım. Gurgum halkını en uzak sınırına kadar bağışladım, onların başına kendi memurumu yerleştirdim; Asur halkı ile bir tuttum.”
Bu olaydan sonra Yeni Asur İmparatorluğu yıkılıncaya kadar Gurgum bu imparatorluğun bir parçası olarak kalmıştır.
~Melid (=Meliteia)~
Kültepe vesikalarında Melita, Hitit kaynaklarında Maldia, Urartu belgelerinde Meliteia, Yeni Asur devri kayıtlarında ise Meliddu, Melide, Melid formlarında görülür. Asur ve Urartu kayıtlarında geçen eski Melid ya da Meliteia, bugünkü Malatya şehir merkezinin 6 km kuzeydoğusunda yer alan Arslantepe Höyüğü ile lokalize edilir.
Bu bölge Asur, Urartu ve Frig devletleri arasında, bu devletleri birbirine bağlayan işlek bir doğal yol üzerinde bulunuyordu.Ege Göçleri’nin hemen sonrasında Melid’in Hitit kral sülaleleri tarafından idare edildiği, fakat Asur’a haraç verdiği anlaşılmaktadır. Melid ilk olarak Asur
kralı I. Tiglat-pileser (MÖ 1114-1076) dönemine ait yıllıklarda karşımıza çıkar. I. Tiglat-pileser MÖ 1112’de Nairi bölgesine karşı yaptığı seferden dönerken ‘Büyük Hatti Ülkesi içerisinde’ yer alan Melid’in hiçbir direniş göstermeden haraç verdiğini belirtir.
I. Tiglat-pileser Muşki taarruzunu Melid civarında püskürttüğünü belirttiğine göre, Melid’e Asur hakimiyetini tanıtmış olmalıdır. Aynı Asur kralı başka bir yazıtında Melid kralı Allumari’yi kendisine haraç verenler arasında göstermektedir.Neticede I. Tiglat-pileser Kargamış ve Melid’i Asur’a bağlayarak Fırat üzerindeki iki hayati geçiş noktasının
kontrolünü ele geçirmiştir.
I. Tiglat-pileser’den sonra MÖ 9. yüzyıla kadar Asur vesikalarında Melid’e rastlamıyoruz. Bu durum tüm Mezopotamya’yı etkileyen Arami Göçleriyle ilgili olmalıdır. MÖ 9. yüzyılda Asur kralları II. Aşurnasirpal ve III. Şalmaneser
(MÖ 858-824) dönemlerinde Melid tekrar
Asur’a haraç veren devletler listesinde yer alır. II. Aşurnasirpal’in Melid üzerine sefer yapıp yapmadığını bilmiyoruz.
III. Şalmaneser’in ise MÖ 844, 836 ve 835 yıllarında bölgeye seferler yaparak Melid kralı Lalli’yi ve Suriye krallarını haraca bağladığı anlaşılıyor.
III. Tiglat-pileser (MÖ 745-727) tahta geçtiğinde Asur’a bağlı bölgelerde ayaklanmalar başlamış, Urartu desteğine güvenen Melid, Kummuh, Que ve Tabal bir ittifak oluşturarak Doğu Akdeniz’de Asur kontrolündeki liman kentlerini tehdit etmeye başlamışlardı. III. Tiglat-pileser MÖ 743 yılında Anadolu’ya yaptığı seferde Urartu
kralı II. Sarduri’nin (MÖ 764-735) müttefikleri olarak saydığı bu koalisyonu mağlup etmiştir.
Bu zaferden sonra Melid kralı Sulumal Asur’a haraç verenler listesinde görülür. II. Sargon’un ilk zamanlarında Melid kralı Gunzinanu haraç verenler arasında sayılmaktadır. Ancak daha sonra Tarhunazu adlı Melid kralının ihanetini bahane eden II. Sargon MÖ 712 yılında bu devleti ortadan kaldırmıştır.
II. Sargon’un MÖ 705 yılındaki Kimmer Seferi sırasında ölmesinden sonra Melid tekrar bağımsızlığını kazanmış görünmektedir. Esarhaddon (MÖ 681-669) MÖ 675’te Melid kralı Mugallu’ya karşı başarısızlıkla sonuçlanan bir sefer düzenlemiştir.
~Que ve Hilakku~
MÖ 2. binyıl Hitit belgelerinde Kizzuwatna, Mısır vesikalarında Qedi, Yeni Asur kaynaklarında Que olarak geçen bölge Ovalık Kilikya (=Çukurova), Hilakku ise bunun kuzeyindeki Dağlık Kilikya ile lokalize edilmektedir.
Doğusunda Samal, güneydoğusunda Unqi devletleriyle komşu olan bölgede birçok şehrin bir araya gelerek oluşturduğu konfederasyon şeklinde bir siyasal yapılanmanın var olduğu anlaşılmaktadır. Bölge, zengin yeraltı kaynakları, Amanoslar’dan elde edilen kereste ve ticaret yollarının geçiş güzergahındaki stratejik
mevkiinden dolayı emperyalist bir politika izleyen Yeni Asur krallarının dikkatini çekmiştir. Tabal üzerine sefere çıkan Asur kralları genellikle Que güzergahını kullanmışlardır.
Asur kralı III. Şalmaneser (MÖ 858-824)
MÖ 858’de kendisine karşı kurulmuş Kuzey Suriye Koalisyonu içinde Que kralı Kate
(MÖ 858-831) ve Hilakku kralı Pihirim’in adlarını da sayar ve Que’ye yaptığı bir seferde Kate’yi başkent Pahri’de (=Karatepe) kuşattığını ve esir aldığını belirtir. Bu koalisyon Asur’a yenilmesine rağmen Que ve Hilakku’nun Asur egemenliğine girdiğine dair herhangi bir kayda rastlanmamıştır. Ancak III. Şalmaneser’in
MÖ 839’da Lusanda, Abarnani ve Kisuatni gibi bazı Que şehirlerini ele geçirdiğini öğreniyoruz. III. Şalmaneser MÖ 833, 832 ve 831 yıllarında Que topraklarına girmiş, Teymur, Tunakun ve Tarzi (=Tarsus) şehirlerini işgal etmiş ve kral Kate’yi tahttan uzaklaştırıp yerine kardeşi Kirri’yi geçirmiştir.
Asur kralının amacının bölgeyi doğrudan Asur’a bağlamak değil, buradan gelecek vergiyi garanti altına almak olduğu anlaşılıyor. Que bölgesi ve kuzeydeki Tabal’ın ele geçirilmesi Asur’a ekonomik açıdan büyük bir avantaj sağlamış, batıya uzanan ticaret yolları ile Toroslar üzerindeki maden yatakları Asur’un kontrolüne girmiştir.
III. Tiglat-pileser (MÖ 745-727) tahta çıktığında Anadolu’da Urartular önderliğinde Melid, Kummuh, Tabal ve Que kralları Asur’a karşı bir koalisyon oluşturulmuştu. MÖ 743’te Anadolu’ya gelerek Urartu önderliğindeki ittifakı mağlup eden Asur kralı bölgedeki diğer devletlerle birlikte Que kralı Urikki’yi de
haraca bağlamıştır.
II. Sargon MÖ 715 yılında Tabal’a ve Muşkili Mita’ya karşı yaptığı seferlerde vasalı olan Que kralının topraklarını bir üs olarak kullanmıştır. Bu seferler sonucunda daha önce Muşkili Mita tarafından işgal edilmiş olan Que’ye bağlı Harrua ve Usharis gibi kaleleri geri almış ve buraya Aššur-šarru-uṣur’u vali olarak atamıştır.
II. Sargon döneminde Hilakku’nun Asur’un vasalı olduğu anlaşılmaktadır. Ancak
Sennaherib (MÖ 704-681) zamanında Hilakku’nun Tarsus ve diğer bazı kentlerin halkı ile birleşerek Asur’a karşı isyan ettiğini ve bu bölgelerin Asur hakimiyetinden çıktığını görüyoruz. Sennaherib’in "dağlarda yaşayan Hilakku halkını kuzu gibi boğazladım" ifadesine rağmen bölgeyi kontrol altına alamadığını sonraki olaylar göstermektedir.
Asur kralı Esarhaddon’un (MÖ 681-669) bölgeye sefer yapmak zorunda kalması Hilakku’nun hala Asur’dan bağımsız olduğuna işaret eder. Ancak Aşurbanipal (MÖ 669-631) zamanında Hilakku kralı Sandaşarme Kimmer tehlikesi karşısında Asur egemenliğini kabul etmek zorunda kalmıştır.
~Tabal~
Günümüzde Kayseri, Karaman, Nevşehir, Aksaray ve Niğde illerini için alan bölge
(kabaca Kapadokya) Asurlular tarafından Tabal (Tevrat’ta Tubal) olarak adlandırılıyordu.
Asur vesikalarına göre doğusunda Melid, güneyinde Hilakku, batısında ise Que ve Frigya bölgeleriyle komşuydu.Ticaret yollarının geçiş noktasında stratejik bir noktada yer alan Tabal, demir ve gümüş gibi madenler açısından oldukça zengindi. Konumu dolayısıyla sık
sık Asur istilalarına maruz kaldığı için çıkarları doğrultusunda zaman zaman Urartular’la ve Frigler’le ittifaklar yapmak zorunda kalmıştır.
Tabal, tarihte ilk kez Asur kralı III. Şalmaneser (MÖ 858-824) dönemine tarihlenen Siyah Obelisk ve Nimrud Heykeli Yazıtı’nda karşımıza çıkar. III. Şalmaneser MÖ 836’da Tabal’a yaptığı seferde, muhtemelen bölge üzerinde sözü geçen yerel bir hanedana mensup olan kral Tuatti’yi, başkentinde kuşattığını ve oğlu Kikki’nin haraç vermeyi kabul etmesi üzerine burada bulunan 20 kralın kendi egemenliğine girdiğini bildirmektedir.
Bu ifade halkın büyük bölümü Luvi kökenli olan Tabal’ın bir konfederasyon şeklinde idare edildiğini gösterir. Ancak kaynakların yetersiz olması nedeniyle konfederasyonun yapısı hakkındaki bilgilerimiz sınırlıdır. III. Şalmaneser MÖ 835’te bir kez daha Fırat’ı geçmiş, Tabal ülkesi kralları savaşmayı göze alamamış ve onu hediyelerle karşılamışlardır. Şalmaneser
tahttaki 31. yılında Tabal ülkesine yaptığı sefer sırasında bölgedeki şehirleri yakıp yıkmıştır:
“…Tabal topraklarına indim, 22 şehri ateşe verdim…”
Asur etkisinin Anadolu’da zirveye çıktığı
III. Tiglat-pileser (MÖ 745-727) döneminde haraç veren krallar arasında Tabal’lı Uassurme (=Waşşurme) de bulunmaktadır. Ancak daha sonra kendisini Asur kralına denk görüp haraç
ödemeyi reddedince, III. Tiglapileser Tabal’a girmiş ve onu tahttan uzaklaştırarak, yerine
‘hiç kimsenin oğlu’ olarak nitelendirdiği Hulli adında birini getirerek ondan 10 talent altın, 2000 at ve 1000 talent (32 ton)
gümüşten oluşan yüklü bir haraç almıştır.
Hulli, Asur kralı V. Şalmaneser tarafından tahttan indirilerek Asur’a sürgün edilmiş, oğlu Ambaris ise II. Sargon’un (MÖ 721-705) kızı Ahad-Abişa ile evlenmiş ve çeyiz olarak
Hilakku ülkesi Sargon tarafından kendisine verilmiştir. Ancak Ambaris’in Urartu Kralı I. Rusa (MÖ735-713) ve Muşkili Mita’nın Asur’a karşı oluşturdukları ittifaka katılıp Asur topraklarına saldırması üzerine II. Sargon MÖ 718’de Tabal’ı istila etmiş ve Ambaris’i sürgüne göndermiştir.
Böylece Tabal bir süreliğine doğrudan Asur’a bağlanmış ve Asurlu valiler tarafından idare edilmiştir. II. Sargon’un Frig Kralı Midas’ı desteklemek üzere MÖ 705’te çıktığı Kimmer Seferi sırasında Tabal sınırları içerisinde hayatını kaybetmesiyle bölge yeniden siyasi istikrarsızlığa sürüklenmiştir.
II. Sargon’un oğlu Sennaherib’in (MÖ 705-681) saltanatı sırasında Tabal tekrar bağımsız bir devlet olarak karşımıza çıkar. Sennaherib uzun süren saltanatı boyunca Tabal bölgesine yaptığı birkaç seferde önemli bir başarı kazanamamıştır. Bu seferlerden birinde sınırda yer alan Tilgarimmu’yu (=Gürün) ele geçirmişse de, II. Sargon’un doğrudan Asur eyaletine haline getirdiği Tabal bu dönemde Asur etkisinden çıkmış görünmektedir.
Esarhaddon (MÖ 681-669) döneminde de Tabal’ın doğrudan Asur hakimiyetinde olmadığı görülmektedir. Bu dönemde Esarhaddon’un deyimiyle ‘sıkıcı dağlarda yaşayan’ Mugallu Tabal kralıdır. MÖ 667 yılı civarına Tabal tahtına oturduğu sanılan Mugallu’nun Asur’dan tam olarak bağımsız hareket ettiğini söylemek oldukça zordur. Esarhaddon’un Mugallu’nun kendisine yıllık haraç verdiğinden bahsetmesi de Tabal’ın Asur etkisinde olduğunu göstermektedir. Asur kralı Aşurbanipal (MÖ 668-627) döneminde ise Tabal kralı Mugallu, herhangi bir çarpışma olmaksızın Asur kralına boyun eğmiştir. Bilinen son Tabal kralı olan Mugallu’dan sonra çiviyazılı kaynaklarda Tabal’a ilişkin kayıtlara rastlamıyoruz.
----KAYNAKLAR---
Akçay, A. (2014). “Tabal Ülkesinin Tarihsel Süreci Üzerine Bir Değerlendirme”, Tarih İncelemeleri Dergisi, XXIX (1),
ss. 37-58.
Akkuş-Mutlu, S. (2015). “Kummuh Ülkesi’nin Asur Devleti Açısından Önemi”, Academic Journal of History and Idea,
vol. 2 (7), ss. 96-109.
Alpaslan, M. (2005). “Pattin (Unqi) Krallığı”, Arkeo Atlas, sayı: 4, s. 27.
Barnett, R.D. (1987). “Phrygia ve Demir Devrinde Anadolu Kavimleri”, Ankara Üniversitesi DTCF Dergisi, 31(1-2),
çev. Ömer Çapar, ss. 43- 73.
Bryce, T. (2012). The World of the Neo-Hittite Kingdoms, Oxford University Press, New York.
Burney, C. (2004). The Historical Dictionary of the Hittites, The Scarecrow Press, Maryland-Toronto-Oxford.
Bülbül, P. (2010). En Eski Çağlardan Persler Dönemine Kadar Afyonkarahisar ve Çevresi, Afyon Kocatepe Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Afyonkarahisar.
Dinçol, M. A. (1982). “Geç Hititler”, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, cilt. 1, Görsel Yayınları, İstanbul, ss. 122-131.
Dönmez, S. (2012). “Tabal Ülkesi’nin Metal Kaynakları Açısından Önemi”, International Journal of Social Science, vol.
5 (6), ss. 175-188.
Duymuş, H. H. (2011). “Asur Kaynaklarına Göre Demir Çağı’nda Tabal Krallığı”, ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal
Bilimler Araştırmaları Dergisi, cilt: 2 (3), ss. 34-46.
Edgerton, W.F.-Wilson, J.A. (1936). Historical Records of Rameses III, vol. I-II, Chicago.
Elayi, J. (2017). Sargon II, King of Assyria, Archaeology and Biblical Studies, nr. 22, SBL Press, Atlanta.
Fuchs, A. (2017). “Assyria and the North: Anatolia”, A Companion to Assyria, ed. by Eckart Frahm, Blackwell
Companions to the Ancient World, New Haven, ss. 249-258.
Grayson, A.K. (1998). “Assyrian Expansion into Anatolia in the Sargonid Age (744- 650 B.C.)”, XXXIV. Uluslararası
Assiriyoloji Kongresi (6-10/VII/1987), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, ss. 131-135.
Grayson, A.K. (2002a). Assyrian Rulers of the Early First Millennium BC I (1114-859 BC), The Royal Inscriptions of
Mesopotamia Assyrian Periods, vol. 2, Toronto-Buffalo-London.
Grayson, A.K. (2002b). Assyrian Rulers of the Early First Millennium BC II (858-745 BC), The Royal Inscriptions of
Mezopotamia Assyrian Periods, vol. 3, Toronto-Buffalo-London.
Greenfield, J.C. (1998). “Arameans and Aramaic in Anatolia”, XXXIV. Uluslararası Assiriyoloji Kongresi, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara, ss. 199-207.
Hawkins, J. D. (1980). “Karkamiš”, Reallexikon der Assyriologie, V/5-6, ss. 426-446.
Hawkins, J. D. (1983). “Kummuh”, Reallexikon der Assyriologie, Band 6, Berlin, ss. 338-340.
Hawkins, J. D. (1998). “Hittites and Assyrians at Melid (Malatya)”, XXXIV. Uluslararası Assiriyoloji Kongresi, Türk
Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, ss. 63-77.
Hawkins, J.D. (2000). Corpus of Hieroglyphic Luwian Inscriptions. vol. I-III, Berlin/New York.
Hawkins, J.D. (2009). “Cilicia, The Amuq, and Aleppo: New Light in a Dark Age”, Near Eastern Archaeology, vol. 72
(4), ss. 164-173.
Kalaç, M. (1999). “Tabal Ülkesi”, XII. Türk Tarih Kongresi (12-16 Eylül 1994), cilt. I, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara, ss. 133-136.
Khurt, A. (2009). Eskiçağ’da Yakındoğu (MÖ 3000-330), c. II, çev. Dilek Şendil, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.
Kınal, F. (1962). Eski Anadolu Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.
Konyar, E. (2008). “MÖ 1. Binyılda Kahramanmaraş Gurgum Krallığı”, Toplumsal Tarih, Aralık, ss. 60-66.
Köroğlu, K. (2011). “Urartu: Krallık ve Aşiretler (Urartu: The Kingdom and Tribes)”, Urartu Doğu’da Değişim-
Transformation in the East, ed. Kemalettin Köroğlu-Erkan Konyar, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, ss. 12-55.
Köroğlu, K. (2016). Eski Mezopotamya Tarihi (Başlangıcından Perslere Kadar), İletişim Yayınları, İstanbul.
Kurt, M. (2006). “M.Ö. I. Bin Yıl Asur-Anadolu İlişkilerinde Kilikya Bölgesi”, Belleten, cilt: LXX, sayı: 257, ss. 1-23.
Kurt, M. (2008). “Que Ülkesi ve Yeni Asur Devleti’nin Anadolu Politikası Bakımından Önemi”, Sosyal Bilimler Dergisi,
c. X (3), ss. 117-134.
Kurt, M. (2009). “Kilikya’da Yeni Asur Egemenliği ve Yerel Güçler”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 21, ss. 327-337.
Kurt, M. (2010). “Tabal Ülkesi’nin Politik ve İdari Yapısı”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 23, ss.
127-136.
Landsberger, B. (1948). Sam’al, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.
Lloyd, S. (1998). Türkiye’nin Tarihi (Bir Gezginin Gözüyle Anadolu Uygarlıkları), çev. Ender Varınlıoğlu, Tübitak
Yayınları, Ankara.
Luckenbill, D.D. (1926). Ancient Records of Assyria and Babylonia, vol. I, The University of Chicago Press, Chicago.
Luckenbill, D.D. (1927). Ancient Records of Assyria and Babylonia, vol. II, The University of Chicago Press, Chicago.
Macqueen, J.G. (2013). Hititler ve Hitit Çağında Anadolu, çev. Esra Davutoğlu, Arkadaş Yayınları, Ankara.
Memiş, E. (1999). “Asur Devletlerinin Anadolu Politikası”, XII. Türk Tarih Kongresi (12-16 Eylül 1994), cilt. I, Türk
Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, ss. 65-74.
Memiş, E. (2001). Eskiçağ Türkiye Tarihi, Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya.
Muscarella, O. W. (1998). “Relations Between Phrygia and Assyria in the 8th Century B.C.”, XXXIV. Uluslararası
Assiriyoloji Kongresi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, ss. 149-157.
Özkan, S. (1993). “Kummuh / Kumaha”, Tarih İncelemeleri Dergisi, VIII, ss. 65-80.
Peker, H. (2005). “Karkamış Krallığı”, Arkeo Atlas, sayı: 4, ss. 35-43.
Pınarcık, P. (2018). “Geç Hitit Dönemi’nde Toroslardan Amanoslara Uzanan Bölgedeki Ekonomik Faaliyetler”, Belleten,
c. LXXXII (294), ss. 383-406.
Pullu, S. (2006). Tabal Bölgesi Tarihi (M.Ö. I. Binyılın İlk Yarısında Tabal Krallığı’nın Siyasal ve Ekonomik Tarihi),
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul.
Russell, H. F. (1987). “Archaeological Evidence for the Assyrians in South-East Turkey in the First Millenium B.C.”,
Anadolu Demir Çağları (Anatolian Iron Ages), ed. Altan Çilingiroğlu, Ege Üni. Ed. Fak. Yay., İzmir, ss. 56-64.
Tansuğ, K. (1949). “Kimmerlerin Anadolu’ya Girişleri ve M.Ö. 7 nci Yüzyılda Asur Devletinin Anadolu ile
Münasebetleri”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, cilt. 7 (4), ss. 535-550.
Tiryaki, S. (2015). “Asur-Urartu İlişkilerinde Yerel Politik Güçler”, Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, Yıl: 5, Cilt: 5 (9), ss. 103-142.
Üngör, İ. (2011). “İslahiye ve Çevresinde Geç Hitit Merkezleri”, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı: 8, ss. 137-163.
Yıldırım, N. (2017). “II. Sargon’un Aššur-šarru-uşur’a Mektubu (ND 2759) Kapsamında M.Ö. 8. Yüzyılda Anadolu’nun
Siyasi Görünümü Üzerine Bir İnceleme”, Cappadocia Journal of History and Social Sciences, vol. 8, ss. 243-252.
Yiğit, T. (2000). “Tabal”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, 40 (3-4), ss. 177-189.
Zimansky, P. (2011). “Urartu ve Çağdaşları (Urartu and its Contemporaries)”, Urartu Doğu’da Değişim-Transformation
in the East, ed. Kemalettin Köroğlu-Erkan Konyar, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, ss. 106-125.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder