27 Eylül 2019 Cuma

HİTİT DÜNYASINDA HAYVANLAR

Malatya'da Bulunmuştu Fransa'da Sergileniyor, System.String[]

1891 yılında Malatya'da Arslantepe Höyüğü'nden çıkarıldığı belirlenen Hitit Kralı Maradas'ın geyik avı kabartması Fransa'nın Louvre Müzesi'nde sergileniyor.





HİTİT DÜNYASINDA HAYVANLAR


1. Hitit Toplumunda Hayvanların Ekonomik ve Toplumsal Rolü, Hitit Kanunlarında Hayvanlar.

Hitit devletinin ekonomisi İç Anadolu'nun coğrafi şartları gereği tarıma dayalıydı. Tarım, dolayısıyla da hayvancılık, Hitit toplumunda insanların büyük bir çoğunluğunun geçim, ve kelimenin tam anlamıyla toplumun genelinin yaşam kaynağıdır. Öyle ki, Hititler savaş ganimeti olarak büyük ve küçük baş hayvanlara çok önem vermişlerdir. (Gurney, 2001)

Özellikle büyük baş hayvanlar, Hitit tarımında, dolayısıyla Hitit ekonomisinde çok büyük bir öneme sahip olduğu için, bu hayvanların keyfi olarak kesilmesi ve yenmesi kanunla yasaklanmıştır :

“(...) bundan başka (tapınağa ait) harman yerinde kullanılacak koşum öküzü alan sizler; eğer bir koşum öküzü satacak olursanız veya kesip etini yerseniz, onu kendiniz için tanrıdan çalarsanız ve ‘zayıflıktan öldü’ veya ‘vurup kırıyordu’ veya ‘kaçtı gitti’ veya ‘bir boğa onu vurdu’ diye (yalan söyler, gerçekte ise) onu yerseniz ve durum sonradan anlaşılırsa, onu telafi edersiniz.
Metin devamında bu suçun cezasının ölüm olduğu belirtilmiştir. (Gavaz, 2012)
Bunun nedeni Hititler'in başlıca tarımsal ürünleri olan arpa ve çavdar, az miktarda da buğdayın ziraatinde sabanın, dolayısıyla da sabanı çekecek büyük baş hayvanların önemiydi. Hitit kanun metinlerinde özellikle “saban öküzü” olarak adlandırılan bu hayvanların aylık kirası bile yarım şekel gümüştü. (Kınal, 1998)
Hitit piyasasında bir koyun, yarım şekel gümüşe satılıyordu. Hayvan pazarlarında satılan en pahalı hayvanın katır olması ise, özellikle ticarette ve ulaşımda ne kadar faydalı olduğunu göz önüne sürmektedir. (Kınal, 1998; Gurney, 2001) Hitit hayvan piyasasında 100 mina gümüş 400 sığır ya da 4000 koyuna karşılık gelmektedir. (Hoffner, 1997)[1] Ahmet Ünal'a göre ise Hitit pazarında en pahalı hayvan sığırdır ve 1 koyun ise 1 şekel gümüş etmektedir. (Ünal, 2007)
At ise Hititlerde çok değerliydi, itina ile yetiştirilmekteydi. Hititler henüz ata süvari olarak binmeyi, onu taşımacılıkta ya da savaşta binerek kullanmayı keşfetmemişlerdi. Ancak atları savaş arabalarına koştukları ve hızlarından faydalandıkları için, atın değeri çok fazlaydı ve özenle yetiştirilirdi. (Ünal, 2013)
Hitit metinlerinde kümes hayvanlarından bahsedilmez. Ancak Hititler arıcılık konusunda oldukça bilgilidir balı bir çok yiyecek ve içecekle birlikte (ayrıca tanrılara kurban sunularında) kullanırlar ve kanunlarda arıcılıkla ilgili maddeler yer almaktadır. (Erkut, 2011)
Hitit kanunlarında evcil hayvanların mülkiyeti ayrıca konu edinilmiş, hayvanların çalınması, başıboş bulunan damgalı (sahipli) bir hayvanın damgasının silinerek alıkonulması, hayvanların gasp edilmesi (zorla alınması), zorla alınan hayvanın öldürülmesi, hayvanın başka bir kimsenin arazisinde iken ölmesi, bir kişinin kendisine ait olmayan bir hayvanı öldürmesi, gebe hayvanın yaralanması, kiraya verilen hayvanın ölmesi, tarlasında başıboş ama sahipli bir büyük baş hayvan bulan kişinin o hayvanı tarla işinde kullanması gibi bir çok değişik durum ve senaryoya dair cezalar sıralanmıştır :
“§57 : Eğer cins bir öküzü biri çalarsa (...) eskiden otuz öküz veriliyordu ve şimdi on beş öküz versin.  Ve böylece (suçu) evinden uzaklaştırır.”
“§61 : Eğer cins bir atı biri bulursa ve damgasını silerse ve sahibi onu kendinin olarak tanırsa yedi at versin (...)”
“§71 : Eğer bir öküzü, bir atı, bir katırı biri bulursa o zaman kralın kapısına onu itsin. Ama eğer onu kırda bulursa ve yaşlılar onu <ona> verirlerse, o zaman kendisi için boyunduruğa koşabilir. Ve şayet sahibi onu bulursa ve kendisi için onu eksiksiz alsın, bir hırsız gibi o yakalanmasın. Eğer yaşlılar <ona> onu vermezlerse, o zaman o hırsız olur.”
“§72(1) : Eğer bir öküz birinin ekin alanında  ölürse, alanın sahibi iki öküz versin ve <böylece suçu> evinden uzaklaştırır.
“§74 : Eğer bir öküzün boynuzunu ya da bir öküzün ayağını biri kırarsa onu kendisi için o alsın. Ve öküzün sahibine iyi bir öküz versin. Eğer öküzün sahibi derse 'işte tam benim öküzümü benim için alıyorum' öküzünü alsın ve <suçlu> iki şekel gümüş versin.”
“§76 : Eğer bir öküzü, bir atı, bir katırı, bir eşeği biri alıkoyarsa ve o yerinde ölürse <el koyan> onu <ölü hayvanı> teslim etsin ve bedelini versin.”
“§77(A) : Eğer gebe bir ineğe biri vurursa ve karnı<nın> meyvesini dışarı atarsa iki şekel gümüş versin. (...)”
“§77(B) : Eğer bir öküzün ya da bir atın gözünü biri kör ederse altı şekel gümüş versin ve <böylece suçu> evinden uzaklaştırır.”
“§80 : Eğer bir koyunu bir kurttan biri kurtarırsa onun sahibi eti alsın ve o kendisi için koyunun derisini alsın.”
“§87 : Eğer bir çobanın köpeğini biri vurursa ve o ölürse yirmi şekel gümüş versin.”
“§88 : Eğer bir avcının (?) köpeğini biri vurursa ve o ölürse, on iki şekel gümüş versin. (...)”
§91 : Eğer bir kovanda yaşayan arı topluluğunda arıları biri çalarsa eskiden [1+x şekel gümüş] veriliyordu. Şimdi beş şekel gümüş verilsin (...)”
(Imperati, 1992)
Hayvanlarla ilgili cezalarda dikkat çekeceği gibi, öncelikle ekonomik açıdan daha kıymetli olandan, daha az kıymetli olana doğru bir sıralama göze çarpmaktadır : Erkek (damızlık) hayvanlar, iş hayvanları (tarımda kullanılan, tarlaya koşulan hayvanlar), yük hayvanları, köpek ve son sırada arılar yer almaktadır.
Kanun metinlerindeki ceza maddelerine bakıldığında, cezalar asla “bire bir” ya da “kısasa kısas” olarak düzenlenmemiştir. Aksine bütün cezalar misliyle ödettirilmektedir. Bu durum, ekonomik nedenlerden dolayı çiftlik hayvanlarına verilen önemi göstermektedir. (Akdoğan, 1992)
Kanun metinlerine ceza hukuku açısından bakıldığında, hayvanlara karşı işlenen suçların cezasının, en az insanlara karşı işlenen suçlar kadar ağır olduğu, hatta bazı durumlarda, bir hayvan ile ilgili cezanın, özgür olmayan bir insana (köleye) karşı işlenen benzer bir suçun cezasından daha ağır olduğu göze çarpmaktadır. Elbette burada kastedilen şey (yani modern tabirle “kanun gerekçesi”) hayvan hakları değil, Hitit toplumunda toplum düzenine karşı işlenen suçların, bireylere karşı işlenen suçlardan daha ağır ve önemli sayıldığıdır.
Bu vurgu, askeri seferler esnasında ordunun konakladığı veya geçtiği bölgelerdeki çiftçilerin hayvanları ile ilgili düzenlemelerde de kendini belli eder. Ordunun beslenmesi ve savaşın kazanılması için hayvanların eti ve sütü (ve mutlaka yük hayvanı olarak bedensel güçleri de) çok önemlidir ancak, sefer bitince çiftçilere el konulan hayvanları geri verilmelidir. Eğer bu hayvanlar geri verilmez ya da ölür, hastalanır ya da yaralanırsa, çiftçinin zararını devlet ya da hayvanların zimmetlendiği devlet görevlisi tazmin eder. (Gavaz, 2012)
Yukarıda görülen Hitit kanunlarındaki cezai müeyyideler, intikam hukukuna değil, tam tersine toplum düzenine karşı işlenen suçların engellenmesine, yani önleyici hukuk kapsamına girer. (Ünal, 2004) Bunun nedeni, Hitit toplumunun temelinin tarıma, tarımın ise hayvancılığa dayanmasıdır. Dolayısıyla, suç işlenmesi durumunda, zararın tazmini için yerine konacak misiyle hayvan ya da gümüş de, sonuçta ekonomiye olumsuz etki edecektir. Oysa suçun hiç işlenmemesi, toplumsal düzenin sağlıklı bir biçimde devam etmesi demektir. Üstelik yukarıda değinilen 80. maddedeki “bir koyunu biri kurttan kurtarırsa, koyunun derisini alsın” hükmü, bu düzeni koruma karşılığında verilen bir ödülden başka bir şey değildir.
Hitit toplumunda hayvanların sadece tarımdaki iş gücü rolü, besin maddesi olarak etleri ve sütleri değil, aynı zamanda günlük yaşamda farklı alanlarda ve amaçlarla kullanılabileceği için derileri de önem arz eder. (Gavaz, 2012)
Hitit yasalarında hayvanlar tazminat olarak da verilebilmektedir. Genelde maddi ceza içeren suçlarda ceza gümüş üzerinden kesilirken, bazı suçların cezası hayvan cinsinden tazmin edilir. Bu da çağdaşı toplumlara karşı bir tür para birimi (gümüş şekel) kullanan Hitit toplumunun yine de takas ekonomisinden tam olarak kurtulamadığı anlamına gelmektedir. Aynı zamanda elbette bu durum, hayvanların Hitit toplumundaki ekonomik değerini bir kez daha yansıtır.
“§164 : Eğer gasp için biri giderse ve bir kavga çıkarırsa ya bir iri ekmek ya da bir şarap kabı kırarsa o zaman bir koyun, on ekmek ve bir kap iyi cins bira versin.” (Imperati, 1992)
Neredeyse tüm Ortadoğu toplumlarında olduğu gibi, Hititlerde de zaman zaman hayvanlara karşı işlenen cinsel suçlar görülmüştür. Bu da, ilgili suçların ve cezalarının kanun metinlerine girmesine neden olmuştur. Bu suçun cezası, eğer fail kral tarafından yargılanırsa kaçınılmaz olarak ölümdür. Ancak yargılama kral tarafından yapılmaz ise ölüm cezası verilmeyebilir. (Gavaz, 2012) Hititlerden M.S. 700'lü yıllara kadar gelişen süreç içerisinde Ortadoğu toplumlarında hayvanlarla işlenen cinsel suçlarda hem faili, hem de cinsel istismara uğrayan “kurban” hayvana ölüm cezası verilirken, (İslam hukukunda ise bazı durumlarda fail olan insana bir çeşit “kınama” cezası verilirken, hayvanın öldürülmesi) Hititler döneminde “kurban” hayvana dokunulmaması, yine hayvanın ekonomik değerine işaret eder. Ancak tam tersi olursa, yani söz konusu zoofili ilişkide aktif taraf hayvan ise, hayvan öldürülür, ilişkinin diğer tarafı olan insana da ölüm cezası verilir ancak uygulanmaz ve kefaret olarak bir koyun boğazlanır. (Imparati, 1992; Gavaz, 2012)

2. Hitit Dilinde ve Hitit Metinlerinde Hayvan İsimleri ve Hayvanlar

Bu kanun metinlerinin de aralarında olduğu Boğazköy Metinleri sayesinde ayrıca ANSE (Eşek), ANSE.GIR3.NUN.NA (Katır), ANSE.KUR.RA (At), GUD (Sığır), MAS (Keçi), SAH (Domuz), UR.MAH (Aslan), UG.TUR (Pars), A MUSEN (Kartal), NIM.LAL (Balarısı), UDU (Koyun) gibi bir çok hayvan isimlerini ve bunların yüzlerce alt türevlerinin yazılışlarını öğrenebiliyoruz : GUD sarluma (dişi sığır / kısırlaştırılmış sığır), GUD.APIN.LAL (sabana koşulan sığır), GUD.ALU (ilahi boğa), LU SIPAD.GUD (sığır çobanı), KUS GUD (sığır derisi), AMAR.AB (dişi buzağı), auli (toynak), UDU.SIR (koç), UDU.SIG+SAL (dişi yünlü koyun), KUS SILA (kuzu derisi), MU.SEN HUR RI (bir çeşit ördek, mağara kuşu), SAG.KAK AMUSEN (şahin), zinzapu MUSEN (güvercin) (Akdoğan, 1992; Aykut, 1992)
Bu isim ve tanım çeşitliliği, Hitit toplumunda hayvanların yeri ve önemini doğrulamaktadır.
Hitit kültüründe ve dilinde sadece hayvan isimleri değil, hayvanlara ait vücut parçaları (örneğin boynuz, post, tüy, yün, toynak vb.) ve organ isimleri de geniş bir çeşitlilikte yer alır.
Ayrıca sadece evcil ya da çiftlik hayvanları değil, vahşi hayvanlar, bir kısmı büyü ve fal bakımında da kullanılan yılan ve kuş isimleri de çeşitlilikle yer alır.
Hititlerde hayvan isimleri sadece gerçek anlamlarıyla değil, bazen de mecaz anlamlarıyla kullanılır. Örneğin Labarna'dan bahsedilen bir kutsama metninde “(...) onun dişleri aslan dişleri, gözleri kartal gözleri ve o kartal gibi görür (...)” denilerek bu hayvanların olumlu (korkutucu) özelliklerine atıf yapılmıştır. (Colins, 2002)
Yine bir kadına karşı uygulanan özgürlüğü men (kaçırma) ve (muhtemelen) tecavüz suçu sonrası, fail vahşi bir kurda benzetilerek toplumdan dışlanır : “Eğer bir kadını biri kaçırırsa, ama peşlerinden bir yardım mangası giderse, eğer iki adam ya da üç adam ölürse, tazminat yoktur: ‘Sen bir kurt oldun’.” (Colins, 2002; Imparati, 1992)


3. Hitit Kabartmaları, Anıtları ve Sanatında Hayvanlar

Hitit yerleşmelerinde yapılan kazılarda ele geçen kabartma ve mühürlerde, çift başlı kartal ya da çift kartal figürleri yoğunluktadır. Ayrıca Yazılıkaya ve Alacahöyük'teki duvar resimleri ve sfenkslerde de büyük boyutta kartal kabartmaları görülür. Eserlerin ve buluntuların çoğunda kartal motifleri ve bu motiflerin varyasyonları, Tanrı ve Tanrıça motifleri ile bağlantılı olarak kullanılmıştır. Az sayıdaki bir kaç motifte kartal, diğer hayvanlarla beraber karışık olarak, bazı tarihi buluntularda ise kartal (bazen ikinci bir karttal beraber) avlanırken (genelde tavşan avlarken) gösterilmiştir. Ayrıca yine çeşitli fal metinlerinde ve ritüellerde de kartal motifi kullanılmıştır. (Ertem, 1965)
Yine kartalla birlikte şahin de, figür olarak kullanılan hayvanlardan bir diğeridir. Alişar'ın 6. tabakasında bir şahin figürüni ele geçirilmiştir.
Kapadokya nühürlerinden birinde de kanatlı bir Tanrıça, elinde muhtemelen güvercin olan bir kuş tutmaktadır. Laroche ve A.A.Zakharov'a göre bu Tanrıça, İştar'dan başkası değildir. (Ertem, 1965)
Her ne kadar gerçek bir hayvan olmasa da, yarısı aslan yarısı kartal olan bir tür mitolojik hayvan figürü de Hitit kabartma ve mühürlerinde (kimi zaman doldurma motifi olarak, kimi zaman ise arma olarak) çokça kullanılmıştır. (Ertem, 1965)

3. Hitit Fal ve Büyücülüğünde Hayvanlar


Fal ve büyücülük, Hitit dininde önemli yeri olan uygulamalardır. Geleceği bilme arzusu, günümüzde olduğu gibi Hititlerde, çağdaşı toplumlarda ve onlardan çok çok önce yaşamış toplumlarda da var olan ortak bir arzuydu. Hititler bu amaçla çeşitli yöntemlere başvurmuşlar, fal bakımında kendilerine has yöntemler geliştirmişlerdir. Aslında, Hitit dini inancına göre hayvanlar pis (kirli) yaratıklardır ve tapınaklara değil girmeleri, yaklaşmaları bile yasaktır. (Schwemer, 2013) Ancak çeşitli kuşlar ve yılanlar fal bakmak, geleceği görmek ve kehanetlerde bulunmak için, ayrıca yine büyü yapımında ve bazı hastalıkları tedavide fare, yılan gibi hayvanlar kullanılmıştır.
Büyü ritüellerinde genelde gerçek (canlı) hayvanlar, bazen ise hayvan figürin ve motifleri kullanılır. Örneğin bir hastaya etki ettiğine inanılan “kötülük” bir ip ve çeşitli malzemeler aracılığıyla hastadan fareye nakledilir ve sonra fare serbest bırakılarak, hastadan kendi üzerine aldığı kötülüklerle birlikte uzaklara gitmesi için dua edilir. Yine bir kavgayı barıştırmak (ve tekrarlanmasını engellemek) için yapılan bir tür büyü ritüelinde de bir domuz yavrusu tarafların başının üstünde gezdirildikten sonra öldürülür ve Fırtına Tanrısı tarafından yeraltına hapsedilmiş kadim tanrılara sunulmak üzere, kazılan bir çukura atılırdı. Yine bir tür arınma ritüelinde, köpek ya da domuzlar ikiye kesilir ve arındırılacak kişi, ölü bedenin iki yarısının arasından geçirilerek, bir tür sihirli bariyerden geçtiği varsayılırdı. Canlı hayvanların yanı sıra, kilden hayvan figürinleri de büyü bozma amacıyla kullanılırdı. Örneğin kilden bir eşek figürinine kişinin üzerindeki büyü yün iplikler ile aktarılır, bu esnada büyü bozma ayinini yöneten yaşlı kadın bir tür dua eder ve sonra bu figür ve yünler şehir dışında yakılırdı. (Schwemer, 2013)
Hititlerde falcılık da çok önemli ve günlük hayatın bir parçası halindeydi. Özellikle Hitit krallarının pek çok konuda falcı ve bilicilere danıştıklarını metinlerden okuyabiliyoruz. Örneğin (muhtemelen) 3. Hattuşili, hangi gün öleceğini dahi fal baktırarak öğrenmek istemektedir. Bir diğer metinde ise gözlerinden rahatsız olan krala hangi tedavi ve ilaçların uygulanacağı, fal ile öğrenilmeye (ya da doğrulatılmaya) çalışılmaktadır. Yine vassal krallardan Wilusa Kralı Alaksandu da Hitit devleti kendisinden asker istediğinde kuş falına bakarak göndereceği asker sayısını hesaplamaktaydı. Alaksandu'nun bu davranışı daha sonra 2. Muwatalli tarafından men edilmiştir. (Ünal, 2011)
Bu fallardan kuş falı, Anadolu'nun yerli halkları tarafından yaratılmış bir fal çeşidiydi. Yılan falı Hurrilerden geçmiş, iç organlar ile yapılan ve genelde hayvan karaciğeri kullanıldığı için “ciğer falı” denen fal çeşidi ise Babil'den alınmıştır.
Hayvanların iç organları Hitit falcılığında en çok kullanılan malzemelerin başında geliyordu. Karaciğer, bağırsak, böbrek, dalak ve işkembedeki sıra dışı şekilleri, ayrıca hayvanların eksik doğumlarını yorumlayan Hitit falcıları, güncel sorulara yanıtlar arardı. Ancak Hititli kahinler bu falın ayrıntılarını öğrenmekte epey zorlanmış olacaklar ki, Babilli meslektaşlarının ezbere bildikleri göstergeleri hatırlayabilmek için kilden bir çok ciğer modeli yapmışlardır. (Ünal, 2011)
Bir diğer fal türü, Anadolu'nun yerli halkları tarafından geliştirilen kuş falıdır. Hititçe kaynaklarda MUSEN olarak geçen bu falda, Mezapotamya terminolojisi yoktur. Fal bakımında güvercin başta olmak üzere, kafes kuşları kullanılır. Kuş falı karmaşık bir faldır ve bakımında iki kişi rol oynar : MUSEN.DU ve LU IGI.MUSEN. Bunlardan ilki, metinlere göre kuşu yakalayan ya da eğiten kişi olmalıdır. MUSEN.DU'nun başlangıçta sadece insanlara beslemek ya da yemek için kuş yakalayan bir tür avcı, kuşçu olduğu, ancak daha sonraları fal bakımında ustalaştığı ve öğrendiklerini nesillerden nesillere aktardığı söylenebilir. LU IGI.MUSEN ise kuş falı konusunda özel eğitim görmüş, kuvvetle muhtemel olarak başka fal çeşitlerinden de anlayan biriydi ve Babil etkisiyle evrim geçiren Hitit falcılığında sonradan MUSEN.DU'nun yerini almıştır. (Ünal, 2011)
Hititler tarafından daha az olmakla birlikte uygulanan bir başka fal türü ise su yılanı falıdır. Hurri kökenli olduğu tahmin edilen bu fal türü, daha sonra Likyalılar gibi halklar tarafından da devam ettirilmiştir. Eldeki metinlerden anlaşıldığı kadarıyla bu falda, çok sayıda bölmeleri olan bir su havuzuna bırakılan su yılanlarının yaptıkları hareketler ve durdukları bölmelere bakılarak yorum yapılmaktadır. (Ünal, 2011)
Hititler, bu fallar sayesinde özellikle kuş yakalama ve yetiştirme konusunda bilgi sahibi bir halk haline gelmiştir. Kuşlar Hititlerde sadece fal bakmak için değil, haberleşme amacıyla da kullanılmakta, bazı kuş türleri ise etleri için avlanmaktadır. Hititlerin bir çok kuş cinsini ismiyle tanıdıkları ve isimlendirdikleri, eldeki metinlerden görülmektedir. Ayrıca bugün isimlendiremediğimiz bir çok kuş türü de metinlerde geçmektedir. (Aykut, 1992; Ertem, 1965)
Yine Hitit kanunlarında geçen “§177 : Eğer eğitilmiş bir kuş ..... biri satın alırsa, yirmi beş şekel gümüş versin.” (Imparati, 1992) ifadesi, Hititlerin kuşları evcilleştirdikleri ve alıp sattıklarını göstermektedir.
Aynı şekilde yılan isimleri de, kuşlar kadar çeşitli olmasa da, falcılık nedeniyle kaynaklarda geçer. Hititlerde yılanın kullanım alanlarından diğerleri ise büyücülük ve şifacılıktır.
Hititlerde yılan, karabüyü ile özdeştir. Yılanın, kişilerin ruhlarını taşıdığına inanılır. Bu yüzden, yılan öldürülerek yapılan bir tür karabüyünün, gerçekten de insanları öldürdüğüne inanılır ve bu yüzden bu büyüyü yapmanın cezası, gerçekten fiilen insan öldürmekle aynıdır. (Gavaz, 2012)
“§170 : Eğer özgür bir adam bir yılan öldürürse ve başka bir adamın adını söylerse, bir mina gümüş versin; ve eğer bir erkek köle ise, işte tam o ölsün.” (Imparati, 1992)
Hititlerde yılan ayrıca şifacılık amacıyla da kullanılır. Yılan etinden elde edilen bir tür ilacın (yılanbaşı), hastalıkları sağaltmakta kullanıldığı tahmin edilmektedir. (Gavaz, 2012)












KAYNAKÇA

Akdoğan, Rukiye
1992    “Boğazköy Metinlerinde Geçen Bazı Hayvan İsimleri II”, Anadolu Medeniyetleri Müzesi 1992 Yıllığı, Ankara: 71-86

Aykut, İ.
1992    “Boğazköy Metinlerinde Geçen Anlamları Bilinen ve Bilinmeyen Kuş İsimleri”, Anadolu Medeniyetleri Müzesi 1992 Yıllığı, Ankara: 87-97

Collins, B. J.
2002    A History of the Animal World in the Ancient Near East, Leiden-Boston-Köln

Erkut, S.
2011    “Hititlerde Arı ve Bal”, Acta Turcica Yıl 3,  1/1, İstanbul: 36-39

Ertem, H.
1965    Boğazköy Metinlerine Göre Hititler Devri Anadolusu’nun Faunası, Ankara

Gavaz, Ö.
2012    “Hitit Kanunlarında Hayvanlarla İlgili Maddeler Üzerine Bir Değerlendirme”, Ekonomik Yaklaşım 83, Ankara: 93-106

Gurney, O.R.
2001    Hititler, [The Hittites],  çev. Pınar Arpaçay, Ankara

Hoffner, H.A.
1997    The Laws of the Hittites: A Critical Edition, Leiden-New York-Köln

Imparati, F.
1992    Hitit Yasaları,[The Laws of the Hittites],  çev. Erendiz Özbayoğlu, Ankara

Kınal, F.
1998    Eski Anadolu Tarihi, Ankara


Schwemer, D.
2013    “Tanrılar Kültü, Büyü Ritüeli ve Ölülerin Bakımı”, Hititler Bir Anadolu İmparatorluğu, İstanbul: 432

Ünal, A.
2004    “Hitit Yasaları”, Arkeo Atlas 3, İstanbul: 41
2007    Anadolu’nun En Eski Yemekleri. Hititler ve Çağdaşı Toplumlarda Mutfak Kültürü, İstanbul
2011    “Hitit Falcılığı”, Aktüel Arkeoloji 22, İstanbul: 54-63
2013    “Eski Anadolu’da At, Hititçe Kikkuli At Eğitimi Metinleri ve ‘Tavlaya Çekmek’le İlgili Teknik Bir Ayrıntı”, Çorum Kültür Sanat 14, Çorum: 42-64




[1]
      1 mina gümüş = 0,57 kg. , 100 mina = 57 kg. gümüş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder