28 Eylül 2019 Cumartesi

Eski Anadolu Toplumlarında Köpek




Öz

 Anadolu’da köpek gömülerinin geçmişinin Kalkolitik döneme kadar uzandığı günümüzde yapılan arkeolojik kazılar sayesinde bilinmektedir. Anadolu’nun nerede ise tamamında karşımıza çıkan köpek gömülerinin, ilk çıkış noktası henüz tam olarak bilinmemekle birlikte köpek gömülerinin ortaya çıktığı ilk dönemlerdeki ölü gömme gelenekleri içinde yer aldığı net olarak görülür. Ancak Hitit uygarlığında köpeklerin ölü gömme ritüellerinin dışında dini ritüellerde de kullanıldığı arkeolojik veriler ve yazılı kaynaklar ile anlaşılmaktadır. Erken dönemlerden itibaren yoğun olarak Anadolu’nun doğusunda karşımıza çıkan köpek gömüleriyle, MÖ 6. yüzyıldan itibaren Batı Anadolu’da da karşılaşmaktayız. Köpek gömülerine ilişkin en yoğun buluntu grubu Batı Anadolu’da Sardes’in Lidya dönemi tabakalarında karşımıza çıkmaktadır. Bunun dışında Batı Anadolu’da Kolophon gibi birçok Yunan kentinde köpek gömüleri tespit edilmiştir, ayrıca Phrygia kenti olan Dorylaion’da köpek gömüleri bulunduğu saptanmıştır. Eski Yunan dünyasında köpeğin insanla ilişkisinin boyutları çok geniştir. Eski Yunan’da köpek günlük hayatta, savaş alanlarında, tıbbi tedavilerde, ölüm ve ölüm sonrasını kapsayan dinsel ritüellerde sıklıkla karşımıza çıkar.

Sunuş: İnsan ve Köpeğin İlişkisi 


Köpek ve insan ilişkisi köpeğin evcilleştirildiği Neolitik döneme kadar gitmektedir. Bazı hayvanları evcilleştirilmeye yatkın oldukları savı uzun süredir tartışmaya açık bir kavramdır1 . Koyun ve keçi gibi hayvanların evcilleştirilmesinin temelinde ekonomik çıkarlar yatmaktadır. Bir görüşe göre domuz ve köpek yaban hayvanları olmalarına rağmen insanlar yerleşik düzene geçtikleri günden itibaren onlarla yakın ilişki kurmuşlardır ve bu süreç evcilleştirilmeleri kolaylaştırmıştır. Bu iki hayvanın insanlardan geriye kalan artıklarla beslenmeye yatkın olmaları evcilleştirilmelerini hızlandırmış olmalıdır2 . Bütün bu kavramları bir kenara bırakacak olursak ekonomik getirisi olan etinden, sütünden ve derisinden faydalanılan hayvanlar dışında ilk evcilleştirilen etçil hayvan olan köpeğin insan ile olan ilişkisinin temelini evcilleştirme öncesindeki şartlar belirlemiş
olmalıdır. Bu ilişki zaman içinde psikolojik bir bağa dönüşmüş, ortak çıkarları korumak için insan ile köpek arasında kurulan bu yakınlaşma, zaman içinde sağlam bir dostluğun temelini oluşturmuştur. Köpek evcil hayvan sürülerini ve yerleşimi korurken insanda onun bu emeğine karşılıksız bırakmamıştır. Görüldüğü gibi insanın köpek ile tanışmasının temelinde insanın ekonomik çıkarlarının korunması kaygısının yanı sıra ortak çıkar paydası etkili olmuştur. Anadolu’da Neolitik çağlardan itibaren başlayan bu ilişki, dil, din ve kültür farkı gözetmeksizin hemen hemen her toplumda karşımıza çıkar. Zaman içinde dinsel ritüellerin bir parçası haline gelen köpek sadece insanların değil tanrıların da en yakın dostu haline dönüşmüştür. Köpeğin insanla olan ilişkisi günlük yaşamla sınırlı kalmaz. Ölümden sonraki yaşamda da köpek insana eşlik eder, yol gösterir, ruhların huzura kavuşmasına yardımcı olur3 . Bu nedenle köpekler çoğu zaman yeraltı ve gizem tanrılılarıyla anılmışlardır. Köpeğin insana bağlılığı, saf ve temiz ilişkisi, hastalıkların tedavisinde de kullanılmalarının önünü açmıştır. Özellikle yeni doğmuş köpeklerin bazı hastalıkların tedavisinde kullanıldığı ve daha sonra hastanın iyileşmesi için kurban edildiği bilinmektedir. Köpeklerin dini ritüellerde kurban edilmelerinin yanı sıra insanlarla birlikte ya da yalnız olarak mezarlara gömüldükleri arkeolojik verilerle kanıtlanmıştır. Bu çalışma ağırlıklı olarak Anadolu’da köpeklerle ilişkili ritüelleri içermektedir4 .

Anadolu’da Tespit Edilen Erken Dönem Verileri 


Eski çağlarda dinsel ritüellerin önemli unsurlarından biri olan kurban kavramı, Tanrı ve insan arasındaki bağın sağlanması ve kuvvetlenmesi amacıyla, bir hayvanın ya da bir objeyi Tanrıya adama işlemi olarak tanımlanmaktadır. Kurban işlemiyle ilişkili yazılı kaynaklar ve arkeolojik kanıtlar bilgiler aktarır ve bu bilgiler sayesinde farklı kültürlerde, dinsel inançlarda ve toplumsal yapılardaki kurban işleminin ortak ve farklı yanları tespit edilebilir5

Köpek gömülerinin ilk nerede ve ne zaman ortaya çıktığı net olarak bilinmemekle birlikte arkeolojik veriler köpek gömülerinin diğer bir   deyiş ile köpek kurbanın geçmişinin Kalkolitik döneme kadar uzandığını göstermektedir. Belck’ in 19. yüzyılda yaptığı araştırmalarda Transkafkasya’da Samhorsk bölgesinde yer alan mezarlarda köpek gömülerinin de bulunduğunu saptamıştır. Anadolu’da köpek gömülerine ilişkin tespit edilen en erken örnekler Malatya Değirmen Tepe ve Hatay Tell Kurdu Höyükten ele geçmektedir. Malatya Değirmen tepede yapılan arkeolojik kazılarda çömlek içine yerleştirilmiş küçük hayvan kemikleri tespit edilmiştir. Araştırmacılar bu kemiklerin yüksek olasılıkla yavru bir köpeğe ait olabileceğini ileri sürer6 . Hatay Reyhanlı’da bulunan Tell Kurdu höyükte yapılan kazılarda Kalkolitik döneme tarihlenen bir mezarda hoker olarak yerleştirilmiş insan iskeletinin yanında bir köpeğe ait kemikler tespit edilmiştir7 . Van Yonca tepede yürütülen kazı çalışmalarında mezar odaları içerisinde insan kemiklerinin yanı sıra çömlek içine yerleştirilmiş köpek kemikleri bulunmuştur. Söz konusu gömülerin bulunduğu mezar odası içerisinde Erken Demir Çağına tarihlenen çok sayıda tamlanabilir kap, demir obje ve silah ele geçen buluntular arasında yer almaktadır8

Araştırmacılar erken dönemlerde görülen köpek gömülerini yarı göçebe hayata geçen toplumlarda avcılığın ve hayvancılığın önem kazanmasına bağlamaktadır. Bu görüşe göre toplumların değişen yaşam koşullarında köpek önemli bir yer tutmuş ve bu hayvanların kazandığı saygıdan dolayı köpeklerin ölümü halinde hayvanlar, verilen önemle orantılı bir merasimle gömülmüştür9 . Ancak bu görüşün kabul edilir olabilmesi için söz konusu köpek gömülerinin insanlara ait mezar alanları içerisinde ve insan mezarları ile ilişkili olmaması gerekir

Köpek mezarlarının insan mezarları ile olan organik ilişkisi aslında köpek gömülerinin ölü gömme ritüeli içerisinde yer aldığını göstermektedir. Özellikle Yonca Tepe örneğinde olduğu gibi köpek kemiklerinin kaplar içinde bulunması köpeklerin ölü yemeğinde kullanılmış olabileceğini akla getirmektedir.

Değirmen Tepe, Tell Kurdu Höyük ve Yonca Tepe’de yapılan araştırmalar köpek mezarlarının veya köpek kurbanının ölü gömme gelenekleri içinde değerlendirmek gerektiğini gösterir ancak Anadolu’da Tunç Çağı’nın en önemli gücü olan Hititlerde, köpek kurbanının ölü gömme gelenekleri dışına çıktığı ve farklı bir anlam kazandığı yazılı kaynaklardan

 öğrenilmektedir. MÖ 2000 yıllarında büyük bir olasılıkla Kafkaslardan Anadolu’ya göçen Hititler kendi dini inanışlarını ve kültürlerini bu yeni topraklara da yanlarında getirmişlerdir. Belck’in Transkafkasya’da Samhorsk bölgesinde köpek mezarları saptamış olması ve Hititlerin Anadolu’ya Kafkaslardan göçtüğü göz önünde tutulduğunda Hitit uygarlığında görülen köpek kurbanın kökeninin Kafkaslara dayandığını ileri sürmek yanlış bir düşünce olmayacaktır.

Hititlerde ve Sardes’de Köpek Kurbanı


Hitit yazılı kaynaklarına bakıldığında yavru köpeklerin arınma ve korunma törenlerinde kurban edildiği görülmektedir. Örneğin korunma ayinlerinde kral ve kraliçenin kötülükten korunması için yavru köpek kurban edilir ve iç yağı kral ve kraliçenin şeytanlardan ve kötülüklerden korunması için kullanılırdı10. Yine orduya yönelik bir tehlikenin oluşması veya ön görülmesi durumunda yavru köpek ve keçi kurban edildiği yazılı kaynaklardan öğrenilmektedir11. Hititlerde köpek kurbanına ilişkin bir başka önemli veri de Alacahöyük kral mezarlarından gelir. Alacahöyük’te 1937 yılında kazılan “H” mezarının güney kısmında köpek iskeletleri ele geçmiştir. H. Z. Koşay tarafından, bu köpek iskeletleri ölünün sağken sevdiği hayvanların kurban edilerek yanına gömüldüğü şeklinde yorumlanmıştır. Ancak bu köpek kurbanlarının ana cenaze töreninin bir parçası olmadığı söylenebilir. Çünkü mezar ile ilişkili ziyafet için kesilen iki adet öküzden arta kalan iskelet parçaları ölünün ruhunu kutsamak için mezarın üstüne bırakılmıştır12. Köpek iskeletleri ise mezarın üzerinde yer almaz; tören sonrası mezarın yanına iliştirilmiş gibi durmaktadır. Arınma törenlerinde de yavru köpeklerin keçi, koyun ve domuz gibi küçükbaş hayvanlar ile birlikte kurban edildiği bilinmektedir. Hititlerde görülen köpek kurbanında göz ardı edilmemesi gereken önemli nokta köpek kurbanının ritüelin merkezini oluşturmadığıdır. Oysaki Anadolu’nun batısında Sardes’in Lidya dönemi tabakalarına bakıldığında Köpek kurbanının ritüelin merkezinde olduğu görülmektedir

Sardes’de 1961- 1970 yılları arasında Sart Çayı’nın batısında ve Akropolis’in kuzey batısında yapılan çalışmalarda yaklaşık otuz adet sürahi içinde köpek kemiği bulunmuştur13. Söz konusu köpek mezarlarının ait oldukları kontekstlere dayanarak mezarlar MÖ 6. yüzyıla tarihlendirilir


Yapılan antropolojik çalışmalar kurban edilen köpeklerin üç aydan daha büyük olmadığını ve büyük bir çoğunluğununsa bir aylıktan daha küçükken kurban edildiğini göstermektedir. Bahsi geçen köpek kemiklerinin oldukça ufak boyutlu olmasından dolayı kurban edilecek köpeğin cinsiyetinin önemi olup olmadığı tespit edilmesi oldukça zordur14.

Köpek mezarlarının nerede ise tamamına yakınında kemiklerin içinde bulunduğu kaplarla birlikte bir oinokhoe, skyphos, ve tabak ele geçmiştir. Bu seramik buluntuların yanında ise bir adet demir bıçak yer almaktadır. Kontekste yer alan seramikler form ve dekoratif açıdan incelendiğinde bunların Sardes’in erken dönem seramik repertuarı ile bağdaştığı görülür. Yine seramiklerin özellikle form açısından benzer örnekleri Yunan seramik repertuarında da yer alır15. Köpek kemiklerin ele geçtiği sürahilere tek kulplu ve derin bir kap olan Yunan seramik repertuarında iyi bilinen khytra formu ile yakın benzerlik taşıdığı görülür16. Söz konusu Sardes buluntusu sürahi veya çömleğin Yunan dünyasında yer alan benzerinin pişirme kabı olarak kullanılmasından yola çıkarak kurban edilen köpeklerin bu kaplar içerisinde pişirilmiş olduğu akla gelmektedir kaldı ki köpeklerin içinde bulunduğu kontekst (skyphos, oinokhoe, tabak) ziyafet veya yemek sofrasında kullanılan eşyalardan oluşur (Lev. 1). Erken dönemlerde Lidyalıların köpek yediğine dair bilgiler olmakla birlikte burada yer alan ziyafet insanlara yönelik olmadığı söz konusu buluntuların zeminin altına açılmış bir çukurun içine gömülmüş olmasından anlaşılır17. Sunuların bu şekilde zeminin altına gömülmesi Anadolu veya Yakın Doğu gelenekleri arasında görülen bir uygulama olmamakla birlikte Hitit ve Asur yazılı kaynaklarında sunuların gömüldüğüne dair bilgiler mevcuttur. Peki, yavru köpek kurbanı kim için yapılmıştır? Erken dönemlerde olduğu gibi ölü gömme adetlerinin bir parçası mıdır ya da Hititlerde olduğu gibi arınma ve korunma ayinlerinde mi kullanılmıştır? Bu konuya ilişkin en net bilgileri MÖ 6. yüzyılda yaşamış olan Ephesoslu şair Hipponaks’ın şiirlerinden edinilmektedir. Şiirlerinde Lidya tanrılarını da anlatan Hipponaks18 bir dörtlüğünde Maeoniaların tanrısı Kandaules’dan söz eder. Burada sözü geçen “Maeonian” kelimesi ile kastedilen Lidyalılardır19. Etimolojik açıdan incelendiğinde Kandaules sözcüğü “köpek boğan” anlamı taşımaktadır. Maeonianlıların tanrısı Kandaules’in kişisel özelliklerine bakıldığında Anadolu’lu bu tanrının Yunan Pantehonu’ndan tanıdığımız Hermes ve Herakles ile özdeş yanları olduğu görülür bu yüzdendir ki bazı kaynaklarda tanrı “Hermes Kandaules” veya “Köpek Boğan Hermes” olarak da isimlendirilmiştir20. O. Masson yaptığı etimolojik çalışmaya dayanarak tanrı Kandaules’un Hint-Avrupa kökenli savaş tanrısı olabileceğini ileri sürmektedir21. Greenewalt’un yaptığı detaylı çalışmada Kandaules’in katonik bir tanrı veya tanrılaştırılmış bir kahraman olabileceğini ileri sürer22.

Sardes’deki Köpek Kurbanın Kökeni  


Sardes’deki köpek kurbanının kökenine ilişkin en önemli soru bu kültün Sardes’e hangi yolla geldiğidir. Köpek mezarlarının bulunduğu alanda yürütülen çalışmalarda üzerinde Karca harfler yer alan grafitiler bulunmuştur tarihsel geçmişe bakıldığında Karialılara ve Lidyalılar arasında tarihte yakın bağ olduğu görülmektedir. Herodotos bu iki halk arasındaki yakın ilişkiye kanıt olarak Mylasa’da bulunan Karialı Zeus tapınağını gösterir. Ayrıca MÖ geç 7. yüzyıl- erken 6. yüzyılda Aphrodisias’da Lidyalıların Karialılar ile birlikte yaşadığına dair arkeolojik ve epigrafik kanıtlar mevcuttur23. Sardes’de Lidyalıların dışında birçok halkın yaşadığı ve buna bağlı olarak farklı dillerin kullanıldığı bilinmektedir. Arkeolojik veriler (köpek mezarlarının ele geçtiği açmalarda olduğu gibi) Karialıların da Lidya’da yaşadığını göstermektedir. Sardes’de ele geçen grafitiler stratigrafik olarak iki gruba ayrılmıştır. iİk grup MÖ 650–625’e tarihlenirken ikinci grup, MÖ 625–600 yılları arasına tarihlendirilmektedir24. Ele geçen köpek mezarlarının büyük çoğunluğundan yola çıkarak Hanfmann Köpek Boğan Hermes veya Kandaules kültünün tapınım yerinin ticarethaneler olabileceğini ileri sürmektedir. Pedley ise bu görüşü destekler nitelikte söz konusu kültün Lidya’da özellikle Karialı tüccarlar arasında tapınım görmüş olduğu görüşünü ileri sürmektedir25. Eski Ahit’te köpek kurba nından bahsedilmesinden dolayı Sardes’de MÖ 6. yüzyılda yaşamış olan Yahudilerinde bu kültle ilişkili olduğu varsayımlar arasında yer alır. Bir başka görüş ise MÖ 7. yüzyılda Lidyalılar ile Asur Kralları arasındaki ilişki sonucu bu kültün Lidya’da tapınım gördüğüdür26

O.Masson, Kandaules isminin etimolojik incelemesi sonucu ismin Hint-Avrupa kökenli savaş tanrısı olduğunu ve bu kültün kurtlara taptığını ileri sürer27. Hitit dilinin Hint–Avrupa kökenli dil ailesinden gelmesi tanrı Kandaules’un ve Kandaules için yapılan kurban törenlerinin geçmişinin Hititlere dayandığını akla getirir kaldı ki Hititlerde görülen köpek kurbanı ile Lidya’da görülen köpek kurbanı arasında benzerlikler olmakla birlikte aralarındaki farklar da göz ardı edilemez. Söz konusu bu farkların en önemlisi Lidya’da yapılan köpek kurbanı dini ritüelin merkezinde yer alırken Hititlerde görülen köpek kurbanında köpek genellikle ritüelde kurban edilen hayvanlardan yalnızca bir tanesidir Yani köpek kurban törenin merkezinde yer almaz bu da köpek kurbanın Batı Anadolu’ya Hitit kültürü ile gelmiş olsa bile ritüelin uygulanmasında ve amacında zamanla farklılaşma olduğu göstermektedir. Örneğin Karialıların Ares kültüne köpek kurban ettiği bilinmektedir. Ancak burada anlaşılamayan husus eğer Kandaules O. Masson’un iddia ettiği gibi Hint–Avrupa kökenli bir savaş tanrısı ise nasıl olup da kimlik değiştirdiğidir. Oysaki bu durum Karia halkı için Kandaules ile Ares’i Tanrı Hermes’le özdeşleştirmekten daha kolay ve mantıklı olurdu.

Sardes örneğindeki temel sorun kültün kente girişi kent içinde geniş çaplı bir tapınım görüp görmediğidir. Köpek mezarlarının gömüldüğü alanda tespit edilen Karca grafitiler Padley’in kültün Lidya’da yaşayan Karialı tüccarlar tarafından tapınım gördüğü fikrini öne çıkartmaktadır28.

Dorylaion’da Köpek Kurbanı ve Kökeni


Sardes’deki köpek kurbanına oldukça benzer ve nerede ise eş zamanlı olarak köpek kurbanın yapıldığı bir diğer merkez ise günümüzde Eskişehir il sınırları içinde yer alan Dorylaion antik kentidir. Dorylaion’da Orta Çağ Bizans surunda yapılan kazı çalışmaları sırasında çömlek içine yerleştirilmiş yavru köpek iskeletleri bulunmuştur29. Köpek iskeletinin bulunduğu alanda üzerinde Yunanca veya Frigce harfler bulunan parlak siyah çark  yapımı kap parçaları tespit edilmiştir. Yine aynı alanda sürdürülen kazı çalışmalarında başka bir kap içinde küçük boyutlu kemiklere rastlanmış olmakla birlikte söz konusu ikinci kap içindeki kemiklerin yavru bir köpeğe ait olup olmadığı net değildir. Dorylaion’da bulunan köpek mezarları ait oldukları kontekstlere dayanarak MÖ 6. yüzyıla tarihlendirilir30

Dorylaion kentinde Erken Bronz Çağından Osmanlıya kadar kesintisiz yerleşimin devam ettiği bilinmektedir. Kentte köpek kurbanının görülme sebeplerine ilişkin çeşitli görüşler öne sürülebilir örneğin Kentin Hititlerin bölgede etkin güç olduğu dönemler içinde varlığını31 sürdürdüğü göz önünde tutulduğunda köpek kurbanının Hititlerden öğrenilmiş olduğu varsayımlar arasında yer alabilir. Köpek kurbanının kente nasıl girmiş olabileceğine ilişkin bir başka öneri de Dorylaion halkının kökenini Herakles soyundan gelen Dorylaos’lara bağlaması ile açıklanabilinir arkeolojik veriler Dorylaion da yapılan köpek kurbanı ile Sardes’de Kandaules’a yapılan köpek kurbanı arasında yakın benzerlikler olduğunu gösterir. Araştırmacılar Kandaules ile Hermes ve Herakles’in özdeşleştiğini öne sürmektedir. Bu durumda Dorylaion halkının “köpek boğan” Kandaules’u kendi kökenlerini bağladıkları Herakles ile özdeş gördükleri için bu külte kurbanda bulunmuş olabilirler. Kazı çalışmalarında ele geçen seramikler üzerinde yer alan grafitoların Yunanca olduğunu varsayarsak burada da aynı Sardes’de olduğu gibi dışardan gelen tüccarların tapınımda bulunduğu bir kült olduğu çıkarımına varabiliriz, kaldı ki gerek Sardes gerekse Dorylaion örneklerinde köpek mezarları kentlerin demografik yapısı düşünüldüğünde oldukca azdır bu da gerek Sardes’de gerekse Dorylaion’da kültün yerel halk tarafından rağbet görmediğini gösterir. Honfmann ve Padley’in öne sürdüğü gibi tüccarlar tarafından rağbet gören bir kült olması oldukca anlaşılabilir çünkü Kandaules veya Köpek Boğan Hermes hırsızların olduğu kadar tüccarların ve ticarethanelerin de koruyucusudur.


Eski Yunan Dünyasında Köpek ve Köpek Kurbanı


Yunan dünyasında köpeğin insanla ilişkisinin boyutları çok geniştir. Eski Yunan’da köpek, günlük hayatta, savaş alanlarında, tıbbi tedavilerde, ölüm ve ölüm sonrasını kapsayan dinsel ritüellerde sıklıkla karşımıza çıkar.

Yunan dünyasında en eski köpek kurbanı ve gömme geleneği Myken dönemine kadar gider. Bu çağa ait en bilindik örnek Patroklos için yapılan cenaze törenidir. Homeros İliada’da Patroklos’un cenaze törenini anlatırken ayrıntılardan da bahsetmektedir. Cenaze töreninin alışıla gelmiş boğa ve koç kurbanlarından sonra, bu hayvanların leşleri, kremasyon yanarken bal ve yağ ile birlikte ateşin üzerine atılmıştır. Ancak, Akhileus arkadaşı için bunlar dışında bilinen kurban ritüellerine uymayan bazı eklemeler yapmıştır. Akhileus, dört atı, Patraklos’un dokuz köpeğinden ikisini, on iki Troialı genci kurban ederek Patraklos’un yanan kremasyonunun üzerine atmıştır32.

G. Mylonas, Mykenlerin Patroklos’un ateşinde kurban edilen atların ve köpeklerin ölülerin eşyalarının bir parçası olarak gördüklerini ve diğerleri gibi yeraltı dünyasına giderken, ruhuna huzur kazandırmak için ateşin üzerine yerleştirildiğini ileri sürer33. H. Scholz, hayvanların yeraltı dünyasında sahiplerine hizmet etmek üzere atıldığını öne sürmektedir34. Ancak E. Vermeule’nin de belirttiği gibi, hayvan kemikleri ateşten toplanıp, Patroklos’la birlikte gömülmediler; bu onların yakma işlevi ile birlikte işlevlerinin tamamlandığını göstermektedir35. Patroklos’un kremasyon cenaze töreni dışında, daha erken dönemlere ait Myken ölü gömme geleneğinde, köpekler inhumasyon gömülere eşlik ederken karşımıza çıkmaktadır36.

Eski Yunan mitolojisinde köpekler, insanın ölümle olan ilişkisinin üç önemli aşamasında rol oynuyorlardı. Bu aşamalar şunlardı: 1) yaşamdan ölüme geçiş; 2) Yeraltı dünyasında harcanan zaman; 3) ruh haline dönüşüm37. Yeraltı tanrısı, Hades’in bekçi köpeği Kerberus’un önemli bir görevi vardı. Kerberus yaşayan kişilerin yeraltı dünyasını girmesini engellemek ama her şeyden önce ölülerin ruhlarının çıkmasını önlemek zorundaydı38. Hesiodos Teogonia’daki ilgili pasajında Hades’in korkunç köpeğinden bahseder39. Ancak bu hayvanı “Kerberus” olarak isimlendi ren ilk yazar destan şairi Homeros’tur. Odysseia’da ilk kez bu korkunç köpeği “Kerberus” olarak anmaktadır40


Yunan mitolojisinde köpeklerle birlikte anılan ikinci yeraltı tanrıçası Hekate’dir. Hesiodos’un Teogonia’da her şeyin tanrıçası olarak övdüğü Hekate41, daha sonraki dönemlerde hayalet ve ruh tanrıçası olarak anılmış ve diğer bölgelerle birlikte Anadolu’da da korkulan bir tanrıça haline dönüşmüştür42. Yunan Panteonun’daki tanrılar arasında sayılmayan Hekate’nin kökeni de tartışmalıdır. Hekate Yunan mitolojisinde, Titan Perses ile Asteria’nın kızları, Leto’nun kız kardeşi, Zeus ve Hera’nın büyükannesi, Zeus ve Demeter’in büyükannesi ve Admetes ve Luks’ün kızları olarak anılır43. Tanrıça Hekate özellikle Karia bölgesinde büyük ilgi görmüş, Lagina kentindeki Hekate’ye adanmış tapınakla tanrıça taçlandırılmıştır. Gölgelere egemen olan Hekate’nin yeraltındaki görevlerinden biri de ölmüş olan insanları Hades’in kapısından alarak bekçi köpeği Kerberus’a teslim etmektir44. Hekate kültüne inananlar hizmet ettikleri tanrıça gibi, bu köpeklerin zaman ve yaşam döngüsünün koruyucuları olduğunu düşünüyorlardı. Tanrıça Hekate’ye, öteki dünyaya giderken düzenlenen arınma ritüellerinde, bir kişinin doğumunda, hastalığında veya ölümünde onu kirlenme ve kötülüklerden korumak, arındırmak için köpek kurban edilmekteydi. Tanrıça Hekate’nin tapınım gördüğü Karia Bölgesinde tanrıçaya köpek kurban edildiği bilinmektedir. Arkeolojik kazılarda özellikle Didyma’da çok sayıda köpek iskeleti açığa çıkarılmıştır45. Anadolu’ya bakıldığında Ephesos ve Samothrake’de Hekate’ye köpek kurbanın olduğu bilinmektedir. Eleithia kültünde kızından dolayı yeraltı dünyası ile ilişkisi olan Tanrıça Demeter’e sunulan adaklar arasında köpeklerin de olduğu bilinmektedir46. Köpekler Yeraltı Dünyasıyla ilişkili oldukları için, bazen kötü kimlikleriyle karşımıza çıkmaktadır47. Yunanistan’ın Delos Adası’nda köpekler tapınaklara ve hatta adaya sokulmuyorlardı. Atina Akropolis’ine girişleri de yasaklanmıştı. Köpeklere ait bu inancın yansımaları Roma’da da kendini göstermekteydi. Roma’da, Forum Boarium’da Herkül tapınağına giremezlerdi48

Köpeklerle anılan bir diğer Yunan tanrıçası Artemis’tir. Artemis Kynegetis, köpek süren anlamına gelmektedir. Tanrıçanın bu epitheti sadece Lykia bölgesinde görülmektedir. Artemis Kynegetis kabartmalarda, avda rol alan aktif bir tanrıça olarak bilinmektedir. Artemis Kynegenes tanrıçanın avcılıktaki ustalığı ve bu ustalığını pekiştiren av köpekleriyle simgelemektedir49

Eski Yunan’da birçok yerde köpekler saf ve temiz olarak kabul edildiklerinden dolayı, arındırıcılık özellikleri vardı. Periskulakismos ritüelinde, bir kişinin cesedinin bir köpeğinkine sürtünerek temizlenildiğine inanılırdı50.

Eski Yunan’da doğum sırasında anne ve bebek ölümleri sık karşılaşılan olaylardı. Yunan Doğum Tanrıçası Eileithyia kültünde doğum yapmak üzere olan gebe kadının köpeğe yalatıldığı takdirde doğumun kolay gerçekleşeceği düşünülmektedir51. Atina’nın Kolonos Agoraios bölgesinde MÖ 2. yüzyıla tarihlenen bir kuyu depozitinde hemen hemen tümü yeni doğan veya tamamen gelişkin fetüsler olmak üzere 450 bebeğin kemikleriyle birlikte, 150 köpeğe ait kemikler bulunmuştur52. Bu kuyudaki köpekler ve bebekler, doğumla ilişkili arınma törenlerinin kanıtı olarak yorumlanmıştır. Bebeklerin toplu halde ölümleri ve bir araya gömülmüş olmaları salgın bir hastalığı işaret ediyor olabilir. Köpekler ise hastalığın tedavisi için kullanılıp, bebeklerin ölümünden sonra öteki dünyaya giderken ruhlarına eşlik etsinler diye kurban edilmiş olmalıdır53. Eski Yunan’da köpeklere biçilen önemli bir görev hastalıkların tedavisinde kullanılmış olmalarıdır. Bundan dolayı Asklepios kültünde köpekler kutsal sayılmaktadır. Yaşlı Plinius’a göre köpeklerin birçok tedavi edici özelliği vardı. Antik yazar Aelianus’un göre, köpeklerin sadece üç hastalığa maruz kaldığı düşünülmektedir: kuduz, köpek hastalığı ve gut. Bu hastalıklar dışındaki hastalıklarda köpek yavrularının şifacı özelliğine inanılırdı ve köpek hastanın vücudunun hastalıklı kısmının üzerine sürtülürdü ve böylece tedavi ettiği düşünülürdü54. Ayrıca, Asklepios tapınaklarında, adı geçen tanrıyı temsil eden kutsal hayvanlar olan yılan, köpek ve horoza hasta uzuvlar yalatılır veya ısırtılırdı. Asklepios kültünde, özellikle kör insanların gözlerinin köpeğe yalatılarak açılacağına inanılırdı. Yaşlı Plinius’a göre bu işlem tamamlandıktan sonra hayvanlar öldürüldü ve gömüldü55. Plutarkhos’da aşağıdaki pasajda köpeğin tedavi amacıyla kullanılmasının yaygın olduğunu belirtmektedir56:

‘…τῷ δὲ κυνὶ πάντες ὡς ἔπος εἰπεῖν Ἕλληνες ἐχρῶντο καὶ χρῶνταί γε μέχρι νῦν ἔνιοι σφαγίῳ πρὸς τοὺς καθαρμούς· καὶ τῇ Ἑκάτῃ σκυλάκια μετὰ τῶν ἄλλων καθαρσίων ἐκφέρουσι καὶ περιμάττουσι σκυλακίοις τοὺς ἁγνισμοῦ δεομένους…’

“…Hemen hemen tüm Yunanlılar kurban olarak köpeği kullandı ve bazıları bugün temizleme ritüelleri için halen kullanıyor. Aynı zamanda diğer saflaştırma malzemeleri ile birlikte Hekate için yavru getirin ve köpek yavrularıyla temizlenmeye ihtiyaç duyan insanlara sürtün…”

Köpeklerin çocuklarla ilişkisi sadece hastalıkların tedavi süreçleri ile sınırlı değildir ayrıca günlük hayatta çocuk ve köpeklerin dostluk ilişkileri tasvirlerinde de gözlenebilmektedir. H. A. Thompson, uzun kıvırcık tüylere sahip küçük köpeklerin Hellenistik Dönemde küçük çocuklara oyun arkadaşı olarak beslendiği ileri sürmektedir57. Nitekim mezar stelleri üzerinde yer alan çocuk ve köpek tasvirleri Thompson’ın bu görüşünü destekler. G.R. Davidson, D. B. Thompson ve H. A. Thompson ortak çalışmalarında kısa bacaklı kabarık tüylü köpeklerinin Eski Yunan’da popüler ev hayvanı olduklarını belirtmektedirler58. D. B. Thompson, söz konusu köpeklerin cinsi üzerine de yorumda bulunmuş bu köpeklerin uzun tüylü ve küçük vücut yapısına sahip Malta köpekleri olduğunu iddia etmiştir. J. M. Grossman ise bu köpeklerin yine uzun tüylü ve küçük beden yapısına sahip Pomeranya köpeği olabileceğini düşünmektedir 59.

Köpek figirünlerinin kutsal alanlara sunulması da Eski Yunan dünyasında sıkılıkla karşımıza çıkmaktadır. Köpek figürinlerinin kutsal alanlara adak olarak bırakılmasına ilişkin iki öneri bilinmektedir. Bunlardan ilki köpeğin mülk ve hane koruyucu vasfı gözetilerek tanrılara sunulması, 
bir anlamda apotrofik bir obje olarak kullanılmasıdır. Bir diğer öneri ise kutsal alanlara bırakılan köpek imajlarının arınmayla ilişkili olduğudur60. Eski Sparta’da, Pausanias’ın bildirdiği şekilde, ergenler savaşa başlamadan önce Apollon ve Ares’e köpek yavruları kurban ettiler, çünkü köpekler evcil hayvanlar içinde güçlü ve cesur sayılıyordu61. Pausanias ayrıca Spartalı gençlerin tanrılarına yaptıkları yavru köpek kurbanını tanımlarken, aynı pasajda Kolophonluların yavru köpek kurbanında da bahseder. Yazar, metin içinde yavru köpek kurbanının Ionia kentlerinden biri olan Kolophon’a ait bir gelenek olduğunu ve diğer Yunan kentlerinde görmediğini söyler. Pausanias’ın pasajında yol kenarındaki tanrıça olarak Kolophon’da tapınım gören Hekate’yi kast ediyor olmalıdır62. Sparta ve Kolophon’daki yavru köpek kurban töreninin gece gerçekleştiği bilinmektedir. 


Anadolu’da köpek gömülerinin bulunduğu bir diğer merkez Antandros’tur. Antandros Nekropolis’inde içindeki sikke hediyesi ile birlikte bir köpek mezarı açığa çıkarılmıştır. Mezarın yakınında bulunan bir urnenin mezar ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Hellenistik döneme ait (?) mezarın içinde bulunan köpeğin kurban edilip edilmediği belirtilmemiştir. Ancak köpek mezarı içinde bile sikke bulunması köpek mezarlarına verilen önemi kanıtlaması açısından önemlidir63

Pisidia Antiokheiası’nda 2009 yılında, kentin en görkemli caddesi Cardo Maximus’un kazısı sırasında kenti kuzeyde sınırlayan Nymphaeum’a takriben 20m. mesafede ana cadde üzerinde bir köpek mezarına rastlanmıştır. Cardo Maximus üzerinde 2012 yılında yapılan kazılar sırasında da bir köpek mezarı daha bulunmuştur. Her iki mezarda MS 6 yüzyıl ya da daha sonraki bir tarihe aittir. F. Özcan, Geç Antik Çağ’da

Anadolu’da köpek gömülerinin sayısının oldukça az olduğu belirtmektedir. Özcan, Benzer bir örneğin Sardes’te ele geçtiğini söylemektedir. Pisidia’da Hıristiyanlık sonrası bazı eski geleneklerin-özellikle Eski Yunan’dan kalma batıl inançların-devam ettiğini, köpek gömülerinin de bölgede Hıristiyanlık öncesi güçlü olan Hekate kültünün bir yansıma olabileceğini düşünülmektedir64

Hıristiyanlığın hâkim olduğu Geç Antik Çağ’da bir Pagan ritüeli olan köpek kurbanı ve köpek gömü geleneği Küçük Asya ile sınırlı kalmaz. Katolik mezhebinin sert kurallarının geçerli olduğu İtalya’da bile bu Pagan geleneğinin izleri MS 5. yüzyıla kadar ulaşmıştır. İtalya’daki Taverino Lugnano’daki bebek gömülerinin bulunduğu bir nekropolis’de köpeklere ait iskeletler de ele geçmiştir65. MS 5. yüzyılın ortalarına tarihlenen bu mezarlıkta yaygın Hıristiyan gelenekleri izlenirken, bebek mezarlarında Pagan izlerini gözlemlemek mümkün olmaktadır. Mezarlıkta, 47 bebeğin gömülmesi sırasında, altı aydan küçük en az 12 yavru köpek iskeleti ve bir yaşında erişkin bir köpek iskeleti bulunmuştur. Köpek gömüleri, yalnızca prematüre veya yeni doğan bebeklerle birlikte ele geçmiştir ve mezarların hepsi aynı tarihe aittir. Mezarlık alanındaki kazıları yürüten arkeologlar, ölümlerin sıtma gibi ortak bir nedene sahip olabileceğini ve köpeklerin bebeklerin ölümüyle ilgili sihirli veya tedavi edici törenlerle ilişkili olabileceğini önermektedir66. Köpeklerin Hıristiyanlık döneminde şifacılığıyla ilgili bir başka veri Asklepios ile Hz. İsa arasında yapılan özdeşleştirmedir. Asklepios kültü, Hıristiyan inancı içinde varlığını sürdürmüş ve mucizevî şifa verici özelliğinin Hz. İsa’ya aktarıldığı ifade edilmiştir. Eski Yunan ve Roma’nın sağlık tanrıları Hıristiyan inancında şifa verici aziz ve azizelere dönüşmüştür67

Geç Antik Çağ’ın sonlarında birbirinden uzak coğrafyalarda bile hâkim Hıristiyan geleneğine uymayan ve Hıristiyan dini tarafından yasaklanan Pagan geleneklerinin Hz. İsa’ya atfedilerek devam ediyor olması, bu batıl geleneklerinin toplum üstünde ne kadar etkili olduğunu kanıtlamaktadır.

Yunan dünyasında köpekler ve köpek kurbanlarıyla ilgili bilgilerimizin yanında diğer önemli bir kavram da insanların köpeklerle dinsel ilişkilerinin dışında duygusal bağlarıdır. Eski Yunanlıların birçoğu yaşamlarında  köpeklerini gerçek bir dost olarak gördüklerinden ölümlerinde de kendilerine eşlik etmelerini istemişlerdir. İnsanlarla gömülmüş birçok köpek mezarı örneğinin altında bu duygusal neden yatmaktadır (Lev. 2).

Sonuç

 Anadolu’nun geneline bakıldığında köpek mezarlarının veya köpek kurbanının erken dönemlerden itibaren farklı merkezlerde uygulandığı görülmektedir. Köpek kurbanının erken dönemlerde özellikle Anadolu için ölü gömme geleneğinin bir parçası olduğu arkeolojik kanıtlar ile anlaşılmaktadır. Ancak bu ritüel Hititlerin Anadolu’ya girmesi ile öbür dünya inanışının yanında yeni bir boyut kazanmıştır. Anadolu’ya bakıldığında özellikle Batı Anadolu’da görülen “tanrıya” köpek kurbanlarının geçmişinin Hititlere dayandığını söylemek yanlış bir varsayım olmaz, ancak daha erken dönemlerde Anadolu’da özellikle Tell Kurdu Höyük, Yonca Tepe ve Değirmen Tepe Höyük ’de tespit edilen köpek mezarlarının ölü gömme gelenekleri içinde yer alması ile yine öbür dünya inanışı ile ilişkili olarak farklı merkezlerde kurban edilen köpek gömüleri arasında ilişki olup olmadığı bilinmemektedir 

Yunan dünyasında Myken dönemine kadar geriye giden köpek kurbanı ve köpek gömü geleneği, Klasik Yunan dünyasında yeraltı tanrılarından, Asklepios gibi “şifa” tanrılarına kadar çok geniş bir yelpazeye sahiptir. Özellikle Kıta Yunanistan’da ve Anadolu’daki Yunan kentlerinde köpek kurbanı ile ilgili çok sayıda veri karşımıza çıkmaktadır. Bu pagan geleneğinin izlerinin Hıristiyanlığın kabulünden sonra bile devam etmesi, antik toplumlar üzerindeki etkisinin ne kadar köklü olduğunu kanıtlamaktadır
Burada sorulması gereken asıl soru köpek kurbanının, gerek öbür dünya inanışı ile ilişkili olarak gerekse tanrıya kurban ritüellerinin bir parçası olarak kullanılmasında Anadolu’da ve Anadolu dışındaki merkezlerdeki yayılımında bu ritüeli tetikleyen bir merkezin olup olmadığıdır. Sorunun cevabını yeni arkeolojik veriler ortaya çıkana kadar net olarak vermek zordur









Eski Çağ Kaynakları 


Hesiodos 


Hesiodos, Hesiodos Eseri ve Kaynakları, Çeviren, A. Erhat, A. Kadir, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara, 1977. 

Homeros Odysseia 

Homeros, Odysseia, Çeviren: A. Erhat - A. Kadir, Can Yay., Ankara, 1984.
 Pausanias Laconia 15 
Pausanias. Pausanias Description of Greece, Tr: W.H.S. Jones, Litt.D., and H.A. Ormerod, M.A., in 4 Volumes. Cambridge, MA, Harvard University Press; London, 1918. Şurada: http://www.perseus.tufts.edu/ hopper/text?doc=Perseus:text:1999.01.0160.

 Plinius Natural Historia 


Plinius, The Natural History, Tr: M.D. J. Bostock, Taylor and Francis, London 1885. Şurada: http://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Pers eus:text:1999.02.0137.

 Plutarkhos Roman Questions


 Plutarch, Moralia, TraFrank Cole Babbitt. Cambridge, MA. Harvard University Press. London, 1936. Şurada: http://www.perseus.tufts.edu/ hopper/text?doc=Perseus%3Atext%3A2008.01.0211 



Çağdaş Kaynaklar


Akçay 2017 Akçay 

T., Yunan ve Roma’da Ölü Kültü, Ankara.

Akyürek Şahin 2006 

Akyürek Şahin N.E., “Anadolu Hekate Korpusu ve Çeşitli Müzelerde Hekate Eserleri Üzerinde Çalışmalar”, Bir Ön Rapor, Arkeoloji ve Sanat 121.



Albayrak 2008 

Albayrak Y., Anadolu’da Artemis Kültü, (Yayınlanmamış Doktora Tezi, Dan: Doç Dr. Seyhan Doruk), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara


Anabolu Uzman M. 1981-1983


 Anabolu Uzman M., “İzmir Arkeoloji Müzesi’nin Deposunda Bulunan Yedi Hekataion (Üç Vücutlu Hekate Heykeli)”, (Ed. C. Bayburtluoğlu) Akurgal’a Armağan/Festschrift Akurgal (Anadolu/Anatolia 22).

Angel 1945 


Angel J. L., “Skeletal material from Attica”, Hesperia 14.

Baskıcı 1998 

Baskıcı M., “Evcilleştirme Tarihine Kısa Bir Bakış”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, cilt 53, sayı 1.

Belli –Tozkoparan 


2004 Belli O. –Tozkoparan M., “2002 Yılı Van Yonca Tepe Kalesi ve Nekropolisi Kazısı”, KST 22, Cilt:1, Ankara.

Bloomfield 1905 


Bloomfield M., The Dog of Hades, Cerberus, The Dog of Hades, The History of an Idea, London.

Burr Thompson 1963


 Burr Thompson D., Troy, The Terracotta Figurines of the Hellenistic Period: Supplementary Monograph III, Princeton.

Collins 1990 

Collins J. B., “The Puppy in Hittite Ritual”, Jurnal of Cuneiform Studies 42.

Çoban 2017

 ÇOBAN H., “Eski Çağda İlk Evcil Hayvanlar ve Deve”, JSHSR Vol: 4 Issue: 4.

Darga 1995

 Darga M., “1993 Yılı Şarhöyük – Dorylaion (Eskişehir) kazıları” KST XVI, cilt 1, Ankara.


Darga–Kara - Ay-Ayas Sivas- Sivas 2004 

Darga M., Alpagut A., Ay N., Ayas, E. Sivas T., Sivas H., “Characterisation of Dorylaion (Turkey) Pottery Sherds From Hittite Period” Euro Ceramics VIII, 2387–2390, Switzerland.

Day 1984 

Day L. P., “Dog Burials in The Greek World”, AJA 88.

Davidson vd. 1943

 Davidson G. R., Burr-Thompson D., Thompson H.A., “Small Objects from the Pnyx:1”, Hesperia 7.

Duymuş Florioti 

2014 Duymuş Florioti H. H., “Eski Kültürlerde Köpeğin Algılanışı: Eski Mezopotamya Örneği”, A.Ü. Tarih Araştırmaları Dergisi, C.33, S.55.

Greenewalt 1978

 Greenewalt H. C., Ritual Dinners in Early Historic Sardis, California.

Gräslund 2004 

Gräslund A. S., “Dogs in graves–a question of symbolism?”, PECUS. Man and animal in antiquity. Proceedings of the conference at the Swedish Institute in Rome, September 9-12, 2002, The Swedish Institute  in Rome. Projects and Seminars, 1, Rome.

Grossman 2001 

Grossman J.B., Greek Funerary Sculpture, California.

Hanfmann 1962

 Hanfmann M.A., “The Fifth Campaign at Sardis (1962)”, BASOR 177.

Kitchell Kenneth 2004

 Kitchell Kenneth F., Men’s best friend? The Changinig role of the dog in Greek Society. In: (edt. by B. Santillo) PECUS: Man and Animal in Antiquity. Proceedins of the Conference at the Swedish Institute in Roma, September 9-12, 2002, Roma.

Koşay 1951 

Koşay H. Z., Türk Tarih Kurumu Tarafından Yapılan Alaca Höyük Kazıları 1937-1939’daki Çalışmalara ve Keşiflere Ait İlk Rapor, TTK Basımevi, Ankara.

Mainoldi 1984 

Mainoldi C., L’image du Loup et du chien dans la Grèce Ancienne d’Homère à Platon. Paris.

Masson 1962 

Masson O., Les Fragments du poite Hipponax, Paris.

Mazzorin-Minniti 2006

 Mazzorin J. D. G., Minniti C., Dog sacrifice in the ancient world: a ritual passage? In: (edt. by L. M. Snyder and E. A. Moore) Dogs and People in Social, Working, Economic or Symbolic Interaction). Oxford: Oxbow.

Mylanos 1948 

Mylonas G., “Homeric and Mycenaean Burial Customs”, AJA 52.

Özbal–Gerrıtsen–Yener 2003

 Özbal R., Gerritsen F., Yener K.A., “2001 yılı Tell Kurdu Höyük Kazıları”, KST 24, Cilt:1, Ankara.

Özcan 2013

 Özcan F., “Pisidia Antiokheia’si Köpek Gömüleri”, (ed. B. Hürmüzlü, M. Fırat, A. Gerçek) Pisidia Araştırmaları-I, Sempozyum Bildiri Kitabı, I. Pisidia Araştırmaları Sempozyumu Bildiri Metinleri (05-06.11.2012), S.D.Ü. Arkeoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi, Isparta.

Özbay 2016

 Özbay A., Klazomenai Karantina Adası Kuzey Yamacı Kazılarında Ele Geçen Pişmiş Toprak Figürünler, (Yayınlanmamış Doktora Tezi, Dan: Doç. Dr. H. Cevizoğlu), Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.

Pedley 1974

 Pedley J. G., “Carians in Sardis”, JHS 94.

Ramsey 1915-16

 Ramsey M.W., Asianic elements in Greek Civilization, The Gifford Lectures in the University of Edinburg, Yale University Press: Şurada: Ramsey M.W., Asianic elements in Greek Civilization, The Gifford Lectures in the University of Edinburg, Yale University Press: Şurada: https://www. giffordlectures.org/books/asianic-elementsgreek-civilisation/chapter-xiihipponax-lydian-scenes-and-society.

Robertson 1982

 Robertson N., “Hittit Ritual at Sardis”, Classical Antiquity 1.

Rotroff 1999

 Rotroff S. I., “The artefacts from Well F 5:3 and some conclusions concerning the deposit”, AJA103.

Sergis 2010 

Sergis M. G., “Dog Sacrifice in Ancient and Modern Greece: From the Sacrifice Ritual to Dog Torture (Kynomartyrion)”, Foklore: Elektronik Journal of Folklore 45, 61-88, 66, Delort R. 1987. L’uomo e gli animali dall’età della pietra a oggi. Bari, Laterza.

Scholz 1937 

Scholz H., Der Hund in der griechisch-römischen Magie und Religion, Berlin.

Trantalidou 2006 

Trantalidou K., “Companions from the Oldest Times: Dogs in Ancient Greek Literature, Iconography and Osteological Testimony, Dogs and people in social, working, economic or symbolic interaction”. In: (edt. by Lynn M. Snyder & Elizabeth A. Moore) Proceedings of the 9th ICAZ Conference, Durham 2002. Oxbow Books, Oxford.

Vermeule 1979

 Vermeule E., Aspects of Death in Early Greek Art and Poetry, University of Press, Berkeley, Los Angeles, London

Yıldırım 2009 

Yıldırım B., Antandros Nekropolisi Sikke Kontekstli Mezarlar, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Dan: Doç. Dr. Gürcan Polat), Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.

Eski Anadolu Toplumlarında Köpek Fikret Özbay



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder