Öz
Anadolu’da köpek gömülerinin geçmişinin Kalkolitik döneme kadar uzandığı günümüzde yapılan arkeolojik kazılar sayesinde bilinmektedir. Anadolu’nun nerede ise tamamında karşımıza çıkan köpek gömülerinin, ilk çıkış noktası henüz tam olarak bilinmemekle birlikte köpek gömülerinin ortaya çıktığı ilk dönemlerdeki ölü gömme gelenekleri içinde yer aldığı net olarak görülür. Ancak Hitit uygarlığında köpeklerin ölü gömme ritüellerinin dışında dini ritüellerde de kullanıldığı arkeolojik veriler ve yazılı kaynaklar ile anlaşılmaktadır. Erken dönemlerden itibaren yoğun olarak Anadolu’nun doğusunda karşımıza çıkan köpek gömüleriyle, MÖ 6. yüzyıldan itibaren Batı Anadolu’da da karşılaşmaktayız. Köpek gömülerine ilişkin en yoğun buluntu grubu Batı Anadolu’da Sardes’in Lidya dönemi tabakalarında karşımıza çıkmaktadır. Bunun dışında Batı Anadolu’da Kolophon gibi birçok Yunan kentinde köpek gömüleri tespit edilmiştir, ayrıca Phrygia kenti olan Dorylaion’da köpek gömüleri bulunduğu saptanmıştır. Eski Yunan dünyasında köpeğin insanla ilişkisinin boyutları çok geniştir. Eski Yunan’da köpek günlük hayatta, savaş alanlarında, tıbbi tedavilerde, ölüm ve ölüm sonrasını kapsayan dinsel ritüellerde sıklıkla karşımıza çıkar.Sunuş: İnsan ve Köpeğin İlişkisi
Köpek ve insan ilişkisi köpeğin evcilleştirildiği Neolitik döneme kadar gitmektedir. Bazı hayvanları evcilleştirilmeye yatkın oldukları savı uzun süredir tartışmaya açık bir kavramdır1 . Koyun ve keçi gibi hayvanların evcilleştirilmesinin temelinde ekonomik çıkarlar yatmaktadır. Bir görüşe göre domuz ve köpek yaban hayvanları olmalarına rağmen insanlar yerleşik düzene geçtikleri günden itibaren onlarla yakın ilişki kurmuşlardır ve bu süreç evcilleştirilmeleri kolaylaştırmıştır. Bu iki hayvanın insanlardan geriye kalan artıklarla beslenmeye yatkın olmaları evcilleştirilmelerini hızlandırmış olmalıdır2 . Bütün bu kavramları bir kenara bırakacak olursak ekonomik getirisi olan etinden, sütünden ve derisinden faydalanılan hayvanlar dışında ilk evcilleştirilen etçil hayvan olan köpeğin insan ile olan ilişkisinin temelini evcilleştirme öncesindeki şartlar belirlemiş
olmalıdır. Bu ilişki zaman içinde psikolojik bir bağa dönüşmüş, ortak çıkarları korumak için insan ile köpek arasında kurulan bu yakınlaşma, zaman içinde sağlam bir dostluğun temelini oluşturmuştur. Köpek evcil hayvan sürülerini ve yerleşimi korurken insanda onun bu emeğine karşılıksız bırakmamıştır. Görüldüğü gibi insanın köpek ile tanışmasının temelinde insanın ekonomik çıkarlarının korunması kaygısının yanı sıra ortak çıkar paydası etkili olmuştur. Anadolu’da Neolitik çağlardan itibaren başlayan bu ilişki, dil, din ve kültür farkı gözetmeksizin hemen hemen her toplumda karşımıza çıkar. Zaman içinde dinsel ritüellerin bir parçası haline gelen köpek sadece insanların değil tanrıların da en yakın dostu haline dönüşmüştür. Köpeğin insanla olan ilişkisi günlük yaşamla sınırlı kalmaz. Ölümden sonraki yaşamda da köpek insana eşlik eder, yol gösterir, ruhların huzura kavuşmasına yardımcı olur3 . Bu nedenle köpekler çoğu zaman yeraltı ve gizem tanrılılarıyla anılmışlardır. Köpeğin insana bağlılığı, saf ve temiz ilişkisi, hastalıkların tedavisinde de kullanılmalarının önünü açmıştır. Özellikle yeni doğmuş köpeklerin bazı hastalıkların tedavisinde kullanıldığı ve daha sonra hastanın iyileşmesi için kurban edildiği bilinmektedir. Köpeklerin dini ritüellerde kurban edilmelerinin yanı sıra insanlarla birlikte ya da yalnız olarak mezarlara gömüldükleri arkeolojik verilerle kanıtlanmıştır. Bu çalışma ağırlıklı olarak Anadolu’da köpeklerle ilişkili ritüelleri içermektedir4 .
Anadolu’da Tespit Edilen Erken Dönem Verileri
Eski çağlarda dinsel ritüellerin önemli unsurlarından biri olan kurban kavramı, Tanrı ve insan arasındaki bağın sağlanması ve kuvvetlenmesi amacıyla, bir hayvanın ya da bir objeyi Tanrıya adama işlemi olarak tanımlanmaktadır. Kurban işlemiyle ilişkili yazılı kaynaklar ve arkeolojik kanıtlar bilgiler aktarır ve bu bilgiler sayesinde farklı kültürlerde, dinsel inançlarda ve toplumsal yapılardaki kurban işleminin ortak ve farklı yanları tespit edilebilir5
Köpek gömülerinin ilk nerede ve ne zaman ortaya çıktığı net olarak bilinmemekle birlikte arkeolojik veriler köpek gömülerinin diğer bir deyiş ile köpek kurbanın geçmişinin Kalkolitik döneme kadar uzandığını göstermektedir. Belck’ in 19. yüzyılda yaptığı araştırmalarda Transkafkasya’da Samhorsk bölgesinde yer alan mezarlarda köpek gömülerinin de bulunduğunu saptamıştır. Anadolu’da köpek gömülerine ilişkin tespit edilen en erken örnekler Malatya Değirmen Tepe ve Hatay Tell Kurdu Höyükten ele geçmektedir. Malatya Değirmen tepede yapılan arkeolojik kazılarda çömlek içine yerleştirilmiş küçük hayvan kemikleri tespit edilmiştir. Araştırmacılar bu kemiklerin yüksek olasılıkla yavru bir köpeğe ait olabileceğini ileri sürer6 . Hatay Reyhanlı’da bulunan Tell Kurdu höyükte yapılan kazılarda Kalkolitik döneme tarihlenen bir mezarda hoker olarak yerleştirilmiş insan iskeletinin yanında bir köpeğe ait kemikler tespit edilmiştir7 . Van Yonca tepede yürütülen kazı çalışmalarında mezar odaları içerisinde insan kemiklerinin yanı sıra çömlek içine yerleştirilmiş köpek kemikleri bulunmuştur. Söz konusu gömülerin bulunduğu mezar odası içerisinde Erken Demir Çağına tarihlenen çok sayıda tamlanabilir kap, demir obje ve silah ele geçen buluntular arasında yer almaktadır8
Araştırmacılar erken dönemlerde görülen köpek gömülerini yarı göçebe hayata geçen toplumlarda avcılığın ve hayvancılığın önem kazanmasına bağlamaktadır. Bu görüşe göre toplumların değişen yaşam koşullarında köpek önemli bir yer tutmuş ve bu hayvanların kazandığı saygıdan dolayı köpeklerin ölümü halinde hayvanlar, verilen önemle orantılı bir merasimle gömülmüştür9 . Ancak bu görüşün kabul edilir olabilmesi için söz konusu köpek gömülerinin insanlara ait mezar alanları içerisinde ve insan mezarları ile ilişkili olmaması gerekir
Köpek mezarlarının insan mezarları ile olan organik ilişkisi aslında köpek gömülerinin ölü gömme ritüeli içerisinde yer aldığını göstermektedir. Özellikle Yonca Tepe örneğinde olduğu gibi köpek kemiklerinin kaplar içinde bulunması köpeklerin ölü yemeğinde kullanılmış olabileceğini akla getirmektedir.
Değirmen Tepe, Tell Kurdu Höyük ve Yonca Tepe’de yapılan araştırmalar köpek mezarlarının veya köpek kurbanının ölü gömme gelenekleri içinde değerlendirmek gerektiğini gösterir ancak Anadolu’da Tunç Çağı’nın en önemli gücü olan Hititlerde, köpek kurbanının ölü gömme gelenekleri dışına çıktığı ve farklı bir anlam kazandığı yazılı kaynaklardan
öğrenilmektedir. MÖ 2000 yıllarında büyük bir olasılıkla Kafkaslardan Anadolu’ya göçen Hititler kendi dini inanışlarını ve kültürlerini bu yeni topraklara da yanlarında getirmişlerdir. Belck’in Transkafkasya’da Samhorsk bölgesinde köpek mezarları saptamış olması ve Hititlerin Anadolu’ya Kafkaslardan göçtüğü göz önünde tutulduğunda Hitit uygarlığında görülen köpek kurbanın kökeninin Kafkaslara dayandığını ileri sürmek yanlış bir düşünce olmayacaktır.
Hititlerde ve Sardes’de Köpek Kurbanı
Hitit yazılı kaynaklarına bakıldığında yavru köpeklerin arınma ve
korunma törenlerinde kurban edildiği görülmektedir. Örneğin korunma
ayinlerinde kral ve kraliçenin kötülükten korunması için yavru köpek
kurban edilir ve iç yağı kral ve kraliçenin şeytanlardan ve kötülüklerden
korunması için kullanılırdı10. Yine orduya yönelik bir tehlikenin oluşması
veya ön görülmesi durumunda yavru köpek ve keçi kurban edildiği yazılı
kaynaklardan öğrenilmektedir11. Hititlerde köpek kurbanına ilişkin bir
başka önemli veri de Alacahöyük kral mezarlarından gelir. Alacahöyük’te
1937 yılında kazılan “H” mezarının güney kısmında köpek iskeletleri ele
geçmiştir. H. Z. Koşay tarafından, bu köpek iskeletleri ölünün sağken
sevdiği hayvanların kurban edilerek yanına gömüldüğü şeklinde yorumlanmıştır. Ancak bu köpek kurbanlarının ana cenaze töreninin bir parçası
olmadığı söylenebilir. Çünkü mezar ile ilişkili ziyafet için kesilen iki
adet öküzden arta kalan iskelet parçaları ölünün ruhunu kutsamak için
mezarın üstüne bırakılmıştır12. Köpek iskeletleri ise mezarın üzerinde yer
almaz; tören sonrası mezarın yanına iliştirilmiş gibi durmaktadır. Arınma
törenlerinde de yavru köpeklerin keçi, koyun ve domuz gibi küçükbaş
hayvanlar ile birlikte kurban edildiği bilinmektedir. Hititlerde görülen
köpek kurbanında göz ardı edilmemesi gereken önemli nokta köpek
kurbanının ritüelin merkezini oluşturmadığıdır. Oysaki Anadolu’nun
batısında Sardes’in Lidya dönemi tabakalarına bakıldığında Köpek
kurbanının ritüelin merkezinde olduğu görülmektedir
Sardes’de 1961- 1970 yılları arasında Sart Çayı’nın batısında ve
Akropolis’in kuzey batısında yapılan çalışmalarda yaklaşık otuz adet
sürahi içinde köpek kemiği bulunmuştur13. Söz konusu köpek mezarlarının ait oldukları kontekstlere dayanarak mezarlar MÖ 6. yüzyıla
tarihlendirilir
Yapılan antropolojik çalışmalar kurban edilen köpeklerin üç aydan
daha büyük olmadığını ve büyük bir çoğunluğununsa bir aylıktan daha
küçükken kurban edildiğini göstermektedir. Bahsi geçen köpek kemiklerinin oldukça ufak boyutlu olmasından dolayı kurban edilecek köpeğin
cinsiyetinin önemi olup olmadığı tespit edilmesi oldukça zordur14.
Köpek mezarlarının nerede ise tamamına yakınında kemiklerin içinde
bulunduğu kaplarla birlikte bir oinokhoe, skyphos, ve tabak ele geçmiştir.
Bu seramik buluntuların yanında ise bir adet demir bıçak yer almaktadır.
Kontekste yer alan seramikler form ve dekoratif açıdan incelendiğinde
bunların Sardes’in erken dönem seramik repertuarı ile bağdaştığı görülür. Yine seramiklerin özellikle form açısından benzer örnekleri Yunan
seramik repertuarında da yer alır15. Köpek kemiklerin ele geçtiği sürahilere tek kulplu ve derin bir kap olan Yunan seramik repertuarında iyi
bilinen khytra formu ile yakın benzerlik taşıdığı görülür16. Söz konusu
Sardes buluntusu sürahi veya çömleğin Yunan dünyasında yer alan
benzerinin pişirme kabı olarak kullanılmasından yola çıkarak kurban
edilen köpeklerin bu kaplar içerisinde pişirilmiş olduğu akla gelmektedir
kaldı ki köpeklerin içinde bulunduğu kontekst (skyphos, oinokhoe, tabak)
ziyafet veya yemek sofrasında kullanılan eşyalardan oluşur (Lev. 1). Erken
dönemlerde Lidyalıların köpek yediğine dair bilgiler olmakla birlikte
burada yer alan ziyafet insanlara yönelik olmadığı söz konusu buluntuların zeminin altına açılmış bir çukurun içine gömülmüş olmasından
anlaşılır17. Sunuların bu şekilde zeminin altına gömülmesi Anadolu
veya Yakın Doğu gelenekleri arasında görülen bir uygulama olmamakla
birlikte Hitit ve Asur yazılı kaynaklarında sunuların gömüldüğüne dair
bilgiler mevcuttur. Peki, yavru köpek kurbanı kim için yapılmıştır? Erken
dönemlerde olduğu gibi ölü gömme adetlerinin bir parçası mıdır ya da
Hititlerde olduğu gibi arınma ve korunma ayinlerinde mi kullanılmıştır?
Bu konuya ilişkin en net bilgileri MÖ 6. yüzyılda yaşamış olan Ephesoslu şair Hipponaks’ın şiirlerinden edinilmektedir. Şiirlerinde Lidya
tanrılarını da anlatan Hipponaks18 bir dörtlüğünde Maeoniaların tanrısı
Kandaules’dan söz eder. Burada sözü geçen “Maeonian” kelimesi ile kastedilen Lidyalılardır19. Etimolojik açıdan incelendiğinde Kandaules
sözcüğü “köpek boğan” anlamı taşımaktadır. Maeonianlıların tanrısı
Kandaules’in kişisel özelliklerine bakıldığında Anadolu’lu bu tanrının
Yunan Pantehonu’ndan tanıdığımız Hermes ve Herakles ile özdeş yanları olduğu görülür bu yüzdendir ki bazı kaynaklarda tanrı “Hermes
Kandaules” veya “Köpek Boğan Hermes” olarak da isimlendirilmiştir20.
O. Masson yaptığı etimolojik çalışmaya dayanarak tanrı Kandaules’un
Hint-Avrupa kökenli savaş tanrısı olabileceğini ileri sürmektedir21.
Greenewalt’un yaptığı detaylı çalışmada Kandaules’in katonik bir tanrı
veya tanrılaştırılmış bir kahraman olabileceğini ileri sürer22.
Sardes’deki Köpek Kurbanın Kökeni
Sardes’deki köpek kurbanının kökenine ilişkin en önemli soru bu kültün
Sardes’e hangi yolla geldiğidir. Köpek mezarlarının bulunduğu alanda yürütülen çalışmalarda üzerinde Karca harfler yer alan grafitiler bulunmuştur
tarihsel geçmişe bakıldığında Karialılara ve Lidyalılar arasında tarihte
yakın bağ olduğu görülmektedir. Herodotos bu iki halk arasındaki yakın
ilişkiye kanıt olarak Mylasa’da bulunan Karialı Zeus tapınağını gösterir.
Ayrıca MÖ geç 7. yüzyıl- erken 6. yüzyılda Aphrodisias’da Lidyalıların
Karialılar ile birlikte yaşadığına dair arkeolojik ve epigrafik kanıtlar mevcuttur23. Sardes’de Lidyalıların dışında birçok halkın yaşadığı ve buna
bağlı olarak farklı dillerin kullanıldığı bilinmektedir. Arkeolojik veriler
(köpek mezarlarının ele geçtiği açmalarda olduğu gibi) Karialıların da
Lidya’da yaşadığını göstermektedir. Sardes’de ele geçen grafitiler stratigrafik olarak iki gruba ayrılmıştır. iİk grup MÖ 650–625’e tarihlenirken
ikinci grup, MÖ 625–600 yılları arasına tarihlendirilmektedir24. Ele geçen
köpek mezarlarının büyük çoğunluğundan yola çıkarak Hanfmann Köpek
Boğan Hermes veya Kandaules kültünün tapınım yerinin ticarethaneler
olabileceğini ileri sürmektedir. Pedley ise bu görüşü destekler nitelikte
söz konusu kültün Lidya’da özellikle Karialı tüccarlar arasında tapınım
görmüş olduğu görüşünü ileri sürmektedir25. Eski Ahit’te köpek kurba nından bahsedilmesinden dolayı Sardes’de MÖ 6. yüzyılda yaşamış olan
Yahudilerinde bu kültle ilişkili olduğu varsayımlar arasında yer alır. Bir
başka görüş ise MÖ 7. yüzyılda Lidyalılar ile Asur Kralları arasındaki
ilişki sonucu bu kültün Lidya’da tapınım gördüğüdür26
O.Masson, Kandaules isminin etimolojik incelemesi sonucu ismin
Hint-Avrupa kökenli savaş tanrısı olduğunu ve bu kültün kurtlara taptığını
ileri sürer27. Hitit dilinin Hint–Avrupa kökenli dil ailesinden gelmesi tanrı
Kandaules’un ve Kandaules için yapılan kurban törenlerinin geçmişinin
Hititlere dayandığını akla getirir kaldı ki Hititlerde görülen köpek kurbanı
ile Lidya’da görülen köpek kurbanı arasında benzerlikler olmakla birlikte
aralarındaki farklar da göz ardı edilemez. Söz konusu bu farkların en
önemlisi Lidya’da yapılan köpek kurbanı dini ritüelin merkezinde yer
alırken Hititlerde görülen köpek kurbanında köpek genellikle ritüelde
kurban edilen hayvanlardan yalnızca bir tanesidir Yani köpek kurban
törenin merkezinde yer almaz bu da köpek kurbanın Batı Anadolu’ya
Hitit kültürü ile gelmiş olsa bile ritüelin uygulanmasında ve amacında
zamanla farklılaşma olduğu göstermektedir. Örneğin Karialıların Ares
kültüne köpek kurban ettiği bilinmektedir. Ancak burada anlaşılamayan
husus eğer Kandaules O. Masson’un iddia ettiği gibi Hint–Avrupa kökenli
bir savaş tanrısı ise nasıl olup da kimlik değiştirdiğidir. Oysaki bu durum
Karia halkı için Kandaules ile Ares’i Tanrı Hermes’le özdeşleştirmekten
daha kolay ve mantıklı olurdu.
Sardes örneğindeki temel sorun kültün kente girişi kent içinde geniş
çaplı bir tapınım görüp görmediğidir. Köpek mezarlarının gömüldüğü
alanda tespit edilen Karca grafitiler Padley’in kültün Lidya’da yaşayan
Karialı tüccarlar tarafından tapınım gördüğü fikrini öne çıkartmaktadır28.
Dorylaion’da Köpek Kurbanı ve Kökeni
Sardes’deki köpek kurbanına oldukça benzer ve nerede ise eş zamanlı olarak köpek kurbanın yapıldığı bir diğer merkez ise günümüzde Eskişehir il
sınırları içinde yer alan Dorylaion antik kentidir. Dorylaion’da Orta Çağ
Bizans surunda yapılan kazı çalışmaları sırasında çömlek içine yerleştirilmiş yavru köpek iskeletleri bulunmuştur29. Köpek iskeletinin bulunduğu
alanda üzerinde Yunanca veya Frigce harfler bulunan parlak siyah çark yapımı kap parçaları tespit edilmiştir. Yine aynı alanda sürdürülen kazı
çalışmalarında başka bir kap içinde küçük boyutlu kemiklere rastlanmış
olmakla birlikte söz konusu ikinci kap içindeki kemiklerin yavru bir köpeğe
ait olup olmadığı net değildir. Dorylaion’da bulunan köpek mezarları ait
oldukları kontekstlere dayanarak MÖ 6. yüzyıla tarihlendirilir30
Dorylaion kentinde Erken Bronz Çağından Osmanlıya kadar kesintisiz
yerleşimin devam ettiği bilinmektedir. Kentte köpek kurbanının görülme
sebeplerine ilişkin çeşitli görüşler öne sürülebilir örneğin Kentin Hititlerin
bölgede etkin güç olduğu dönemler içinde varlığını31 sürdürdüğü göz
önünde tutulduğunda köpek kurbanının Hititlerden öğrenilmiş olduğu
varsayımlar arasında yer alabilir. Köpek kurbanının kente nasıl girmiş
olabileceğine ilişkin bir başka öneri de Dorylaion halkının kökenini
Herakles soyundan gelen Dorylaos’lara bağlaması ile açıklanabilinir
arkeolojik veriler Dorylaion da yapılan köpek kurbanı ile Sardes’de
Kandaules’a yapılan köpek kurbanı arasında yakın benzerlikler olduğunu
gösterir. Araştırmacılar Kandaules ile Hermes ve Herakles’in özdeşleştiğini öne sürmektedir. Bu durumda Dorylaion halkının “köpek boğan”
Kandaules’u kendi kökenlerini bağladıkları Herakles ile özdeş gördükleri
için bu külte kurbanda bulunmuş olabilirler. Kazı çalışmalarında ele geçen
seramikler üzerinde yer alan grafitoların Yunanca olduğunu varsayarsak
burada da aynı Sardes’de olduğu gibi dışardan gelen tüccarların tapınımda
bulunduğu bir kült olduğu çıkarımına varabiliriz, kaldı ki gerek Sardes
gerekse Dorylaion örneklerinde köpek mezarları kentlerin demografik
yapısı düşünüldüğünde oldukca azdır bu da gerek Sardes’de gerekse
Dorylaion’da kültün yerel halk tarafından rağbet görmediğini gösterir.
Honfmann ve Padley’in öne sürdüğü gibi tüccarlar tarafından rağbet
gören bir kült olması oldukca anlaşılabilir çünkü Kandaules veya Köpek
Boğan Hermes hırsızların olduğu kadar tüccarların ve ticarethanelerin
de koruyucusudur.
Eski Yunan Dünyasında Köpek ve Köpek Kurbanı
Yunan dünyasında köpeğin insanla ilişkisinin boyutları çok geniştir.
Eski Yunan’da köpek, günlük hayatta, savaş alanlarında, tıbbi tedavilerde, ölüm ve ölüm sonrasını kapsayan dinsel ritüellerde sıklıkla
karşımıza çıkar.
Yunan dünyasında en eski köpek kurbanı ve gömme geleneği Myken
dönemine kadar gider. Bu çağa ait en bilindik örnek Patroklos için yapılan
cenaze törenidir. Homeros İliada’da Patroklos’un cenaze törenini anlatırken ayrıntılardan da bahsetmektedir. Cenaze töreninin alışıla gelmiş boğa
ve koç kurbanlarından sonra, bu hayvanların leşleri, kremasyon yanarken
bal ve yağ ile birlikte ateşin üzerine atılmıştır. Ancak, Akhileus arkadaşı
için bunlar dışında bilinen kurban ritüellerine uymayan bazı eklemeler
yapmıştır. Akhileus, dört atı, Patraklos’un dokuz köpeğinden ikisini,
on iki Troialı genci kurban ederek Patraklos’un yanan kremasyonunun
üzerine atmıştır32.
G. Mylonas, Mykenlerin Patroklos’un ateşinde kurban edilen atların
ve köpeklerin ölülerin eşyalarının bir parçası olarak gördüklerini ve
diğerleri gibi yeraltı dünyasına giderken, ruhuna huzur kazandırmak için
ateşin üzerine yerleştirildiğini ileri sürer33. H. Scholz, hayvanların yeraltı
dünyasında sahiplerine hizmet etmek üzere atıldığını öne sürmektedir34.
Ancak E. Vermeule’nin de belirttiği gibi, hayvan kemikleri ateşten
toplanıp, Patroklos’la birlikte gömülmediler; bu onların yakma işlevi
ile birlikte işlevlerinin tamamlandığını göstermektedir35. Patroklos’un
kremasyon cenaze töreni dışında, daha erken dönemlere ait Myken
ölü gömme geleneğinde, köpekler inhumasyon gömülere eşlik ederken
karşımıza çıkmaktadır36.
Eski Yunan mitolojisinde köpekler, insanın ölümle olan ilişkisinin üç
önemli aşamasında rol oynuyorlardı. Bu aşamalar şunlardı: 1) yaşamdan ölüme geçiş; 2) Yeraltı dünyasında harcanan zaman; 3) ruh haline
dönüşüm37. Yeraltı tanrısı, Hades’in bekçi köpeği Kerberus’un önemli
bir görevi vardı. Kerberus yaşayan kişilerin yeraltı dünyasını girmesini
engellemek ama her şeyden önce ölülerin ruhlarının çıkmasını önlemek
zorundaydı38. Hesiodos Teogonia’daki ilgili pasajında Hades’in korkunç
köpeğinden bahseder39. Ancak bu hayvanı “Kerberus” olarak isimlendi ren ilk yazar destan şairi Homeros’tur. Odysseia’da ilk kez bu korkunç
köpeği “Kerberus” olarak anmaktadır40
Yunan mitolojisinde köpeklerle birlikte anılan ikinci yeraltı tanrıçası
Hekate’dir. Hesiodos’un Teogonia’da her şeyin tanrıçası olarak övdüğü
Hekate41, daha sonraki dönemlerde hayalet ve ruh tanrıçası olarak anılmış
ve diğer bölgelerle birlikte Anadolu’da da korkulan bir tanrıça haline dönüşmüştür42. Yunan Panteonun’daki tanrılar arasında sayılmayan Hekate’nin
kökeni de tartışmalıdır. Hekate Yunan mitolojisinde, Titan Perses ile
Asteria’nın kızları, Leto’nun kız kardeşi, Zeus ve Hera’nın büyükannesi,
Zeus ve Demeter’in büyükannesi ve Admetes ve Luks’ün kızları olarak
anılır43. Tanrıça Hekate özellikle Karia bölgesinde büyük ilgi görmüş,
Lagina kentindeki Hekate’ye adanmış tapınakla tanrıça taçlandırılmıştır.
Gölgelere egemen olan Hekate’nin yeraltındaki görevlerinden biri de ölmüş
olan insanları Hades’in kapısından alarak bekçi köpeği Kerberus’a teslim
etmektir44. Hekate kültüne inananlar hizmet ettikleri tanrıça gibi, bu köpeklerin zaman ve yaşam döngüsünün koruyucuları olduğunu düşünüyorlardı.
Tanrıça Hekate’ye, öteki dünyaya giderken düzenlenen arınma ritüellerinde, bir kişinin doğumunda, hastalığında veya ölümünde onu kirlenme
ve kötülüklerden korumak, arındırmak için köpek kurban edilmekteydi.
Tanrıça Hekate’nin tapınım gördüğü Karia Bölgesinde tanrıçaya köpek
kurban edildiği bilinmektedir. Arkeolojik kazılarda özellikle Didyma’da
çok sayıda köpek iskeleti açığa çıkarılmıştır45. Anadolu’ya bakıldığında
Ephesos ve Samothrake’de Hekate’ye köpek kurbanın olduğu bilinmektedir.
Eleithia kültünde kızından dolayı yeraltı dünyası ile ilişkisi olan Tanrıça
Demeter’e sunulan adaklar arasında köpeklerin de olduğu bilinmektedir46.
Köpekler Yeraltı Dünyasıyla ilişkili oldukları için, bazen kötü kimlikleriyle karşımıza çıkmaktadır47. Yunanistan’ın Delos Adası’nda köpekler
tapınaklara ve hatta adaya sokulmuyorlardı. Atina Akropolis’ine girişleri
de yasaklanmıştı. Köpeklere ait bu inancın yansımaları Roma’da da kendini göstermekteydi. Roma’da, Forum Boarium’da Herkül tapınağına
giremezlerdi48
Köpeklerle anılan bir diğer Yunan tanrıçası Artemis’tir. Artemis
Kynegetis, köpek süren anlamına gelmektedir. Tanrıçanın bu epitheti
sadece Lykia bölgesinde görülmektedir. Artemis Kynegetis kabartmalarda,
avda rol alan aktif bir tanrıça olarak bilinmektedir. Artemis Kynegenes
tanrıçanın avcılıktaki ustalığı ve bu ustalığını pekiştiren av köpekleriyle
simgelemektedir49
Eski Yunan’da birçok yerde köpekler saf ve temiz olarak kabul edildiklerinden dolayı, arındırıcılık özellikleri vardı. Periskulakismos ritüelinde, bir kişinin cesedinin bir köpeğinkine sürtünerek temizlenildiğine
inanılırdı50.
Eski Yunan’da doğum sırasında anne ve bebek ölümleri sık karşılaşılan
olaylardı. Yunan Doğum Tanrıçası Eileithyia kültünde doğum yapmak
üzere olan gebe kadının köpeğe yalatıldığı takdirde doğumun kolay gerçekleşeceği düşünülmektedir51. Atina’nın Kolonos Agoraios bölgesinde
MÖ 2. yüzyıla tarihlenen bir kuyu depozitinde hemen hemen tümü yeni
doğan veya tamamen gelişkin fetüsler olmak üzere 450 bebeğin kemikleriyle birlikte, 150 köpeğe ait kemikler bulunmuştur52. Bu kuyudaki
köpekler ve bebekler, doğumla ilişkili arınma törenlerinin kanıtı olarak
yorumlanmıştır. Bebeklerin toplu halde ölümleri ve bir araya gömülmüş
olmaları salgın bir hastalığı işaret ediyor olabilir. Köpekler ise hastalığın tedavisi için kullanılıp, bebeklerin ölümünden sonra öteki dünyaya
giderken ruhlarına eşlik etsinler diye kurban edilmiş olmalıdır53.
Eski Yunan’da köpeklere biçilen önemli bir görev hastalıkların tedavisinde kullanılmış olmalarıdır. Bundan dolayı Asklepios kültünde köpekler
kutsal sayılmaktadır. Yaşlı Plinius’a göre köpeklerin birçok tedavi edici
özelliği vardı. Antik yazar Aelianus’un göre, köpeklerin sadece üç hastalığa maruz kaldığı düşünülmektedir: kuduz, köpek hastalığı ve gut. Bu
hastalıklar dışındaki hastalıklarda köpek yavrularının şifacı özelliğine
inanılırdı ve köpek hastanın vücudunun hastalıklı kısmının üzerine
sürtülürdü ve böylece tedavi ettiği düşünülürdü54. Ayrıca, Asklepios
tapınaklarında, adı geçen tanrıyı temsil eden kutsal hayvanlar olan yılan,
köpek ve horoza hasta uzuvlar yalatılır veya ısırtılırdı. Asklepios kültünde, özellikle kör insanların gözlerinin köpeğe yalatılarak açılacağına inanılırdı. Yaşlı Plinius’a göre bu işlem tamamlandıktan sonra hayvanlar
öldürüldü ve gömüldü55. Plutarkhos’da aşağıdaki pasajda köpeğin tedavi
amacıyla kullanılmasının yaygın olduğunu belirtmektedir56:
‘…τῷ δὲ κυνὶ πάντες ὡς ἔπος εἰπεῖν Ἕλληνες ἐχρῶντο καὶ χρῶνταί γε
μέχρι νῦν ἔνιοι σφαγίῳ πρὸς τοὺς καθαρμούς· καὶ τῇ Ἑκάτῃ σκυλάκια
μετὰ τῶν ἄλλων καθαρσίων ἐκφέρουσι καὶ περιμάττουσι σκυλακίοις
τοὺς ἁγνισμοῦ δεομένους…’
“…Hemen hemen tüm Yunanlılar kurban olarak köpeği kullandı ve bazıları
bugün temizleme ritüelleri için halen kullanıyor. Aynı zamanda diğer saflaştırma malzemeleri ile birlikte Hekate için yavru getirin ve köpek yavrularıyla
temizlenmeye ihtiyaç duyan insanlara sürtün…”
Köpeklerin çocuklarla ilişkisi sadece hastalıkların tedavi süreçleri
ile sınırlı değildir ayrıca günlük hayatta çocuk ve köpeklerin dostluk
ilişkileri tasvirlerinde de gözlenebilmektedir. H. A. Thompson, uzun
kıvırcık tüylere sahip küçük köpeklerin Hellenistik Dönemde küçük
çocuklara oyun arkadaşı olarak beslendiği ileri sürmektedir57. Nitekim
mezar stelleri üzerinde yer alan çocuk ve köpek tasvirleri Thompson’ın
bu görüşünü destekler. G.R. Davidson, D. B. Thompson ve H. A.
Thompson ortak çalışmalarında kısa bacaklı kabarık tüylü köpeklerinin
Eski Yunan’da popüler ev hayvanı olduklarını belirtmektedirler58. D. B.
Thompson, söz konusu köpeklerin cinsi üzerine de yorumda bulunmuş
bu köpeklerin uzun tüylü ve küçük vücut yapısına sahip Malta köpekleri
olduğunu iddia etmiştir. J. M. Grossman ise bu köpeklerin yine uzun
tüylü ve küçük beden yapısına sahip Pomeranya köpeği olabileceğini
düşünmektedir 59.
Köpek figirünlerinin kutsal alanlara sunulması da Eski Yunan dünyasında sıkılıkla karşımıza çıkmaktadır. Köpek figürinlerinin kutsal alanlara
adak olarak bırakılmasına ilişkin iki öneri bilinmektedir. Bunlardan ilki
köpeğin mülk ve hane koruyucu vasfı gözetilerek tanrılara sunulması,
bir anlamda apotrofik bir obje olarak kullanılmasıdır. Bir diğer öneri ise
kutsal alanlara bırakılan köpek imajlarının arınmayla ilişkili olduğudur60.
Eski Sparta’da, Pausanias’ın bildirdiği şekilde, ergenler savaşa başlamadan önce Apollon ve Ares’e köpek yavruları kurban ettiler, çünkü
köpekler evcil hayvanlar içinde güçlü ve cesur sayılıyordu61. Pausanias
ayrıca Spartalı gençlerin tanrılarına yaptıkları yavru köpek kurbanını
tanımlarken, aynı pasajda Kolophonluların yavru köpek kurbanında da
bahseder. Yazar, metin içinde yavru köpek kurbanının Ionia kentlerinden
biri olan Kolophon’a ait bir gelenek olduğunu ve diğer Yunan kentlerinde
görmediğini söyler. Pausanias’ın pasajında yol kenarındaki tanrıça olarak
Kolophon’da tapınım gören Hekate’yi kast ediyor olmalıdır62. Sparta ve
Kolophon’daki yavru köpek kurban töreninin gece gerçekleştiği bilinmektedir.
Anadolu’da köpek gömülerinin bulunduğu bir diğer merkez
Antandros’tur. Antandros Nekropolis’inde içindeki sikke hediyesi ile
birlikte bir köpek mezarı açığa çıkarılmıştır. Mezarın yakınında bulunan bir urnenin mezar ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Hellenistik
döneme ait (?) mezarın içinde bulunan köpeğin kurban edilip edilmediği
belirtilmemiştir. Ancak köpek mezarı içinde bile sikke bulunması köpek
mezarlarına verilen önemi kanıtlaması açısından önemlidir63
Pisidia Antiokheiası’nda 2009 yılında, kentin en görkemli caddesi
Cardo Maximus’un kazısı sırasında kenti kuzeyde sınırlayan Nymphaeum’a
takriben 20m. mesafede ana cadde üzerinde bir köpek mezarına rastlanmıştır. Cardo Maximus üzerinde 2012 yılında yapılan kazılar sırasında da bir köpek mezarı daha bulunmuştur. Her iki mezarda MS 6
yüzyıl ya da daha sonraki bir tarihe aittir. F. Özcan, Geç Antik Çağ’da
Anadolu’da köpek gömülerinin sayısının oldukça az olduğu belirtmektedir. Özcan, Benzer bir örneğin Sardes’te ele geçtiğini söylemektedir.
Pisidia’da Hıristiyanlık sonrası bazı eski geleneklerin-özellikle Eski
Yunan’dan kalma batıl inançların-devam ettiğini, köpek gömülerinin
de bölgede Hıristiyanlık öncesi güçlü olan Hekate kültünün bir yansıma
olabileceğini düşünülmektedir64
Hıristiyanlığın hâkim olduğu Geç Antik Çağ’da bir Pagan ritüeli olan
köpek kurbanı ve köpek gömü geleneği Küçük Asya ile sınırlı kalmaz.
Katolik mezhebinin sert kurallarının geçerli olduğu İtalya’da bile bu Pagan
geleneğinin izleri MS 5. yüzyıla kadar ulaşmıştır. İtalya’daki Taverino
Lugnano’daki bebek gömülerinin bulunduğu bir nekropolis’de köpeklere
ait iskeletler de ele geçmiştir65. MS 5. yüzyılın ortalarına tarihlenen bu
mezarlıkta yaygın Hıristiyan gelenekleri izlenirken, bebek mezarlarında
Pagan izlerini gözlemlemek mümkün olmaktadır. Mezarlıkta, 47 bebeğin gömülmesi sırasında, altı aydan küçük en az 12 yavru köpek iskeleti
ve bir yaşında erişkin bir köpek iskeleti bulunmuştur. Köpek gömüleri,
yalnızca prematüre veya yeni doğan bebeklerle birlikte ele geçmiştir ve
mezarların hepsi aynı tarihe aittir. Mezarlık alanındaki kazıları yürüten
arkeologlar, ölümlerin sıtma gibi ortak bir nedene sahip olabileceğini ve
köpeklerin bebeklerin ölümüyle ilgili sihirli veya tedavi edici törenlerle
ilişkili olabileceğini önermektedir66. Köpeklerin Hıristiyanlık döneminde
şifacılığıyla ilgili bir başka veri Asklepios ile Hz. İsa arasında yapılan
özdeşleştirmedir. Asklepios kültü, Hıristiyan inancı içinde varlığını
sürdürmüş ve mucizevî şifa verici özelliğinin Hz. İsa’ya aktarıldığı ifade
edilmiştir. Eski Yunan ve Roma’nın sağlık tanrıları Hıristiyan inancında
şifa verici aziz ve azizelere dönüşmüştür67
Geç Antik Çağ’ın sonlarında birbirinden uzak coğrafyalarda bile
hâkim Hıristiyan geleneğine uymayan ve Hıristiyan dini tarafından
yasaklanan Pagan geleneklerinin Hz. İsa’ya atfedilerek devam ediyor
olması, bu batıl geleneklerinin toplum üstünde ne kadar etkili olduğunu
kanıtlamaktadır.
Yunan dünyasında köpekler ve köpek kurbanlarıyla ilgili bilgilerimizin
yanında diğer önemli bir kavram da insanların köpeklerle dinsel ilişkilerinin dışında duygusal bağlarıdır. Eski Yunanlıların birçoğu yaşamlarında köpeklerini gerçek bir dost olarak gördüklerinden ölümlerinde de kendilerine eşlik etmelerini istemişlerdir. İnsanlarla gömülmüş birçok köpek
mezarı örneğinin altında bu duygusal neden yatmaktadır (Lev. 2).
Sonuç
Anadolu’nun geneline bakıldığında köpek mezarlarının veya köpek
kurbanının erken dönemlerden itibaren farklı merkezlerde uygulandığı
görülmektedir. Köpek kurbanının erken dönemlerde özellikle Anadolu
için ölü gömme geleneğinin bir parçası olduğu arkeolojik kanıtlar ile
anlaşılmaktadır. Ancak bu ritüel Hititlerin Anadolu’ya girmesi ile öbür
dünya inanışının yanında yeni bir boyut kazanmıştır. Anadolu’ya bakıldığında özellikle Batı Anadolu’da görülen “tanrıya” köpek kurbanlarının
geçmişinin Hititlere dayandığını söylemek yanlış bir varsayım olmaz,
ancak daha erken dönemlerde Anadolu’da özellikle Tell Kurdu Höyük,
Yonca Tepe ve Değirmen Tepe Höyük ’de tespit edilen köpek mezarlarının
ölü gömme gelenekleri içinde yer alması ile yine öbür dünya inanışı ile
ilişkili olarak farklı merkezlerde kurban edilen köpek gömüleri arasında
ilişki olup olmadığı bilinmemektedir
Yunan dünyasında Myken dönemine kadar geriye giden köpek kurbanı
ve köpek gömü geleneği, Klasik Yunan dünyasında yeraltı tanrılarından,
Asklepios gibi “şifa” tanrılarına kadar çok geniş bir yelpazeye sahiptir.
Özellikle Kıta Yunanistan’da ve Anadolu’daki Yunan kentlerinde köpek
kurbanı ile ilgili çok sayıda veri karşımıza çıkmaktadır. Bu pagan geleneğinin izlerinin Hıristiyanlığın kabulünden sonra bile devam etmesi,
antik toplumlar üzerindeki etkisinin ne kadar köklü olduğunu kanıtlamaktadır
Burada sorulması gereken asıl soru köpek kurbanının, gerek öbür dünya
inanışı ile ilişkili olarak gerekse tanrıya kurban ritüellerinin bir parçası
olarak kullanılmasında Anadolu’da ve Anadolu dışındaki merkezlerdeki
yayılımında bu ritüeli tetikleyen bir merkezin olup olmadığıdır. Sorunun
cevabını yeni arkeolojik veriler ortaya çıkana kadar net olarak vermek
zordur
Eski Çağ Kaynakları
Hesiodos
Hesiodos, Hesiodos Eseri ve Kaynakları, Çeviren, A. Erhat, A. Kadir, Türk
Tarih Kurumu Yay., Ankara, 1977.
Homeros Odysseia
Homeros, Odysseia, Çeviren: A. Erhat - A. Kadir, Can Yay., Ankara, 1984.
Pausanias Laconia 15
Pausanias. Pausanias Description of Greece, Tr: W.H.S. Jones, Litt.D.,
and H.A. Ormerod, M.A., in 4 Volumes. Cambridge, MA, Harvard
University Press; London, 1918. Şurada: http://www.perseus.tufts.edu/
hopper/text?doc=Perseus:text:1999.01.0160.
Plinius Natural Historia
Plinius, The Natural History, Tr: M.D. J. Bostock, Taylor and Francis,
London 1885. Şurada: http://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Pers
eus:text:1999.02.0137.
Plutarkhos Roman Questions
Plutarch, Moralia, TraFrank Cole Babbitt. Cambridge, MA. Harvard
University Press. London, 1936. Şurada: http://www.perseus.tufts.edu/
hopper/text?doc=Perseus%3Atext%3A2008.01.0211
Çağdaş Kaynaklar
Akçay 2017 Akçay
T., Yunan ve Roma’da Ölü Kültü, Ankara.
Akyürek Şahin 2006
Akyürek Şahin N.E., “Anadolu Hekate Korpusu ve Çeşitli Müzelerde
Hekate Eserleri Üzerinde Çalışmalar”, Bir Ön Rapor, Arkeoloji ve Sanat
121.
Albayrak 2008
Albayrak Y., Anadolu’da Artemis Kültü, (Yayınlanmamış Doktora Tezi,
Dan: Doç Dr. Seyhan Doruk), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara
Anabolu Uzman M. 1981-1983
Anabolu Uzman M., “İzmir Arkeoloji Müzesi’nin Deposunda Bulunan
Yedi Hekataion (Üç Vücutlu Hekate Heykeli)”, (Ed. C. Bayburtluoğlu)
Akurgal’a Armağan/Festschrift Akurgal (Anadolu/Anatolia 22).
Angel 1945
Angel J. L., “Skeletal material from Attica”, Hesperia 14.
Baskıcı 1998
Baskıcı M., “Evcilleştirme Tarihine Kısa Bir Bakış”, Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, cilt 53, sayı 1.
Belli –Tozkoparan
2004
Belli O. –Tozkoparan M., “2002 Yılı Van Yonca Tepe Kalesi ve
Nekropolisi Kazısı”, KST 22, Cilt:1, Ankara.
Bloomfield 1905
Bloomfield M., The Dog of Hades, Cerberus, The Dog of Hades, The History
of an Idea, London.
Burr Thompson 1963
Burr Thompson D., Troy, The Terracotta Figurines of the Hellenistic Period: Supplementary Monograph III, Princeton.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder