25 Eylül 2019 Çarşamba

Onbinlerin Dönüşü(M.Ö. 401)



   Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, açık hava

              Onbinlerin Dönüşü(M.Ö. 401)   Ksenophon Anabasis


Her şey İ.Ö. 401 yılında başlar. Pers
 prensi Kyros, ağabeyi kral Artakserkses'e karşı Grek paralı askerlerini de içine alan bir orduyla Lidya'nın Sardeş kentinden yola çıkar. Ksenophon, bu sefere bir "savaş muhabiri" olarak katılmaktadır.
"...Beşinci gün Thekes isimli bir dağa vardılar. İlk askerler doruğa varır varmaz büyük bir çığlık yükseldi. Xenophon ile artçılar bunu işitince cephenin saldırıya uğradığını sandılar. Çünkü kendilerini, yakmış oldukları bölgenin halkı izliyordu. Ama çok geçmeden askerlerin "Deniz, deniz" diye haykırdıkları duyuldu. Tüm askerler doruğa varınca, komutanlar gözleri yaşararak birbirlerini kutladılar.." (Anabasis - 4.7)
M.Ö. 401 yılında Pers kralı II.Artakserkses'in kardeşi olan prens genç III.Kyros, Yunanlı (Spartalı) ve paralı askerlerin bulunduğu bir ordu ile ağabeyine karşı bir sefer düzenleyip tahtı zorla ele geçirmeyi düşünmektedir. Bu amaçla toplanan askerler Lidya'nın Sardes kentinden yola çıkarlar. III.Kyros'un komutasındaki askerler arasında 100.000 doğulu ve 13.000 Yunanlı bulunmaktadır. Yunanlı askerlerin 10.600'ü mızrak ve kalkan taşıyan ağır piyadelerden oluşmaktadır. Ünlü filozof Sokrates'in öğrencisi, Atinalı zengin bir ailenin çocuğu olan Ksenephon ise bu olayı baştan sona kaydetmek üzere bir savaş muhabiri olarak bu askeri sefere katılmaktadır. Bu nedenle daha sonra yazmak üzere günlük notlar tutmuş ve bu uzun yolculuk sırasında görmüş olduğu ülkeler ve halklar hakkındaki gözlemlerini ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır. Ksenephon, bu sefer sonunda kaleme almış olduğu "Onbinlerin Dönüşü" adlı kitabında seferin başladığı ve bittiği tarih olan M.Ö. 401-400 yılları arasında Anadolu tarihi coğrafyası açısından önemli bilgiler vermektedir.
Güney Mezopotamya'daki Fırat kenarında bulunan Kunaksa'da yapılan savaşta III.Kyros ve generalleri öldürülünce, birliklerin başına seçilen beş kişinin arasında Ksenephon'da bulunmaktadır. Ancak kısa bir süre sonra aslında bir yazar ve savaş muhabiri olan Ksenephon'un kararlılığı, geldikleri ülkeye geri dönme konusundaki inancı, uyanıklılığı, askerlerle kurmuş olduğu insani diyalog ve alınan kararların uygulanması noktasındaki yetenekleri, onun komutan olmasını sağlar. Bu hezimetten sonra yurtlarından yaklaşık 2400-2500 km. uzakta, sarp, bilmedikleri düşman bir ülkede kalan askerleri geldikleri ülkeye sağ salim geri döndürmek savaş muhabiri Ksenephon'a kalır.
Ksenephon geri dönüş yolunda artık bir komutandır. Savaştan sonra sağ kalan askerlerin ülkelerine geri dönmek uğruna çektikleri açlık ve sefalet, geçtikleri yerlerde başlarına gelenler, uzun ve zahmetli bir Anadolu turuna dönüşür. Evlerine geri dönmekten başka bir amaçları olmayan bu küçük askeri birlik, dönüş yolunda çok dikkatli davranmak zorundadır. Ksenephon'un anlattıklarından anladığımız kadarıyla geçmek zorunda kaldıkları coğrafyalarda pek dostane karşılanmayan ve aslında yolunu kaybetmiş bulunan askerlerin dönüş yolculuğu çok trajediktir. Onbinlerin Dönüşü sırasında tutulan notlardan Anadolu'nun bilinmeyen bir çok küçük ülkesini, değişik halklar hakkında bilgi ve bu insanların değişik gelenekleri hakkında detaylı bilgiler bulmaktayız. Savaşı kaybeden askerler yola çıktıkları şehirlerinden binlerce kilometre uzakta, Karadeniz kıyılarına ulaşmak umuduyla kuzeye doğru geri çekilmeyi düşünürler. Olasılıkla Bağdat'ın yukarısındaki bir yerden Dicle Nehri'nin doğusuna geçip, uzun bir süre nehrin doğu yakasını takip ederek Anadolu topraklarına ulaşırlar.
Bu ordu Anadolunun çeşitli yerlerinden dolanarak Trabzona ulaşır.
Ksenephon'un bu eserinde; Onbin kişilik ordusuyla Erzurum-Bayburt yolu üzerinden Trabzon'a gelişi, bu yöredeki halklar ve geçtikleri yerlerle ilgili "Anabasis"te verdiği bilgilerden yola çıkarak yapılan yer tesbitlerinden (alan çalışmalarından) anlaşılıyor ki; Onbinler şimdiki Çaykara-Köprübaşı-Bayburt güzergahı üzerinde olan Madur dağına çıkmışlar, buradan karadenize inmişlerdir. Ksenephon, buralarda yaşayan toplulukları ve onların bazı özelliklerini anlatıyor ve bunların yörenin yerlileri olduğunu belirtiyor.
Geographica adlı eseride Trabzonun üst tarafında doğudan batıya doğru Moskhia dağları,Skydises/İskit dağı Samsun bölgesine kadar uzanan Paryados dağlarından bahseder.Bu İskit dağı maçkanın güneydoğusunda yükselen Kolat dağlarıdır.Herodot Karadenizin kuzeyindeki İskitler olarak tanımladığı Skolat/Kolatlar'ın isinleri yer ve aile adı olarak yaşamaktadır.
Ksenophon denizi görükleri Thekes dağına (Madur) ulaştıktan sonra ertesi gün İskitlerin memleketini Makronların memleketinden ayıran ırmağa ulaştıklarını (Karadere) söylemektedir.Gymnias'ın yöneticisinin verdiği klavuz onları Aydıntepenin kuzeyine yöneltip Çençül deresi vadisinden Soğanlı dağlarına çıkardığını ,soğanlı dağları tepelerinde ve kuzey yamaçlarında yaşayan fakat Gymnias ve çevresind yaşayan Scyten /İskitlere düşman olan halkın memleketinden geçirdiğini bugün Haldizen (Demirkapı) ,Haros (Yaylaönü) Kavlatan ve Henege (Dumlu) köylerinin çevrelediği bölgedeki köyleri yağmalattığını söylenebilir.
Demirkapı köyünün güneyindeki Demirkapı (Haldizen) (Haldi= Urartu tanrısı) yaylası yolu üzerinde yer alan Tekneler mevkinndeki kalıntılar bugünlerden günümüze ulaşan kalıntılar olarak değerlendirilebiir.Devasal blok taşlar,firizler,çokgen formda yontulmuş sütünlarla geniş bir alna yayılmış olan kalıntılar yoğun ve kontrolsüz bitki dokusu altında kalmış olup bir bölümü hala görülebilmektedir.Geniş ve düzgün bir hatçizen ve zaanında oldukça işlek bir kervan yolu olduğu gözlenen yol üzerindeki devasal yerleşmenin detaylı incelemeler sonucu adının da ortaya çıkabilecegi yazıları yosunlar ve yağışlar nedeniyle silinme aşamasına gelmiş taşların incelenmesi neticesi ortaya çıkacaktır.Büyük Blok taşların harç kullanılmadan birbirine geçirilmek suretiyle birleştirildiği , taş boyutlarının ise oldukça büyük olmalarından korunaklı bir kent-köy ortamı sağladığı anlaşılmaktadır.Taşların altında kalan yerlaşmeye ait seramik vb. buluntuların ele geçmesi yaşananlar ve bölge halkının kültür-sanatı hakkında daha detaylı bir bilgi verecektir.Tekneler mevkiinde yer alıp sahil-iç bölgeler arası ticaret ağının önemli bir güzergahında yer alıp zengin bir yerleşme olduğu şüphe götürmeyen kentin Ksenophon ve ordusunun hedefinde olması kaçınılmazdır.Ksenophon ve onbinlerin geçiş yolunun bölge halkı tarafından Demirkapı yaylasına ve Yusuf Eline gidişte mevcut araba yolu açılıncaya kadar kullanılmakta olan bu yol olması muhtemeldir.
Daha sonra kuzeybatıya yönelen Onbinler –Kemer dağının kuzey eteklerinden geçerek bir kısmı bugün hala kullanılan yoldan kuzeye doğru ilerlemiş ve Aşot yaylasındn geçip Madur dağına ulaşmıştır.
Kılavuz düşmanlarının memleketine gelince Helenlere burasını ateş ve kılıçla harap etmelerini söylemiş ve niyeti anlaşılmıştır.Onbinleri yaya olarak Aydıntepeye en fazla bir günlük mesafedeki Madur dağına götürürken daha kısa olan kemer ağı –karasu geçidi-lemonsuyu-Aşot yaylası yolunu izlemediğinin nedeni ortaya çıkmıştır. Klavuz geniş bir kavis çizerek Madur dağına ulaşınca Helenlere denizi ve Makronların memleketinde izleycekleri yolu gösrerir.Askeslerden yüklü hediyeler alan İskitli rehber tahrip edilen köylerin savaşçılarından korunmak için akşam olmasınıbekler.Thekesh (Madur) dağından araklı koyu ve deniz güzel görünür.Denizi gördükleri yer madur dağının kayalık zirvesi değil zirveyi oluşturan sivri kayalıktan 200 m. Kadar dha aşağıda olan madur dağı ile batısındaki Polut dağı arasındaki boyundur.boyunun sırt kısmında denin görüldüğü büyük bir düz alan vardır.Bu sırta ulaşan askerler arasında bağrışma kopmuş,deniz diye bağırmışlar ,askerler taş toplayıp bir tepe halinde ğığarak bir anıt oluşturmuşlardır..
Ksenophon Anabasis,ten alıntı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder